• 429
    14 ekim 2019 fransa türkiye maçı öncesi güzel bir yazı yazmış futbol yorumcusu.

    --- alıntı ---
    haziran ayında türkiye'ye geldiklerinde karşımızda bizimle oynadıkları 4 maçı da kazanmış, son dünya kupası sahibi apoletli yıldızlar topluluğu bir fransa vardı. futbolda bazen yıldızlar gökten inmezler. o gün üstün bir oyunla devirdiğimiz deschamps'ın ekibi, son 25 maçında iki mağlubiyet aldı. kasım 2018'de hollanda'ya 2-0 kaybettikleri maçtan sonra konya'da mağlubiyetle tanışan fransa, şimdi euro 2020 yolunda bu akşam kazanmak için birden fazla nedene sahip:

    1- türkiye'yi devirip son iki maçı formaliteye çevirmek ve kulüp bazında lig-şampiyonlar ligi maratonunda koşturacak ideal 11'in kafasını rahatlatmak...

    2- haziran ayında kaybettikleri maçın ardından "tatile çıkmışlardı" diyen kendi medyalarına rövanşı alıp cevap vermek..

    3- izlanda deplasmanında tek golle kazanmış olmalarına rağmen tat vermeyen futbol nedeniyle artan eleştirilerin önünü kesmek.

    4- fransız futbol federasyonu'nun kontratını uzatma teklifi yaptığı teknik direktör deschamps'ın bu imza törenine euro 2020 biletiyle gitmek istemesi...

    3 kilit isim sakat

    stade de france'ta son 7 maçını da kazanarak kendi rekorunu geliştiren fransa'da 3 kilit isim sakat. kalede lloris, orta sahada kante ve forvet hattında mbappe... kalede marsilya'dan mandanda olacak. fransızların ona çok güvendiğini söyleyemem. sağ bekte pavard'ın forması garanti. defans göbeğinde ise barcelona-real madrid düeti var; varane ve lenglet forma giyecek. izlanda maçında sol bekte digne forma giydi. bayern münih'in tam hazır olmadığı gerekçesiyle lucas hernandez'in oynatılmaması yönündeki baskısı sonuç verdi ama deschamps bu akşam iki bekini de alman devinden seçebilir... tolisso ve coman ile birlikte 4 bayern münihli, fransa'da şasinin altında alman motoru var dedirtiyor. orta sahada top ayağına yakışan oyuncuları var. yine bir bayern münihli tolisso ve merih'in juventus'tan takım arkadaşı matuidi. fransızlar, izlanda'da 3. isim olarak sissoko'yu kullandılar ve matuidi'yi sol içe kaydırıp 4-2-3-1 ile griezmann'ı giroud'nun arkasında ikinci forvet olarak oynattılar. deschamps orta saha ikilisini tolisso-matuidi ikilisiyle kurup sol kanatta lemar'a forma verebilir. forvet hattında ise sağ kanatta coman, giroud ve griezmann yer alacak...

    hücum planlari ne?

    fransızların hücum planı nedir peki? iki beki de hücuma büyük katkı veren deschamps'ın takımı, özellikle sağ kanattan umut meraş'ı zorlayacak. griezmann'ın gezgin oyunu da stoperlerin dengesini bozmaya yönelik olacak. orta sahada kestikleri rakip atakları büyük bir hızla kendi hücumlarına çevirme özelliğine sahip fransa'nın mbappe'nin yokluğunda kanat ortaları ve ikiye birlerle topu buluşturacakları isim ise santrforları giroud... çok önemli eksiklerimiz var. konya'da fransa'yı devirirken orta sahada mahmut- dorukhan-irfan can üçlüsünün nefis oyunu ve cengiz'in kanatta kalitesi vardı. şimdi emre'siz çıkacağımız 90 dakikada 4-5-1 dizilişinde orta saha kalabalığının performansı bizim için belirleyici... biz euro 2020'ye gideceğiz. bir yıl içinde en son 1982'de polonya'ya iki kez mağlup olan fransa'ya rövanşı vermeyecek yürek dolu bir oyunu inşallah oynarız. tabela ise bazen futbol şansı gerektirir.

    --- alıntı ---
  • 430
    18 ekim 2019 galatasaray sivasspor maçı sonrası yazısı.

    --- alıntı ---

    dakika 20'ydi, sivasspor bir atakta 3 pozisyon birden yakaladığında galatasaray'ın rakip kaledeki tek pozisyonu babel'in kafa vuruşuydu. rıza çalımbay'ın ekibi için maçın üç kader anından biriydi...
    terim'in sürekli değişen 11'inde oyun ezberi yok, rotasyon, şampiyonlar ligi, sakatlar derken g.saray'ın ideal 11'i soru işareti. dün de bu bilinmezlikte birbirlerini 6 aylığına da olsa deportivo'dan tanıyan iki futbolcunun seri oyunuyla golü buldular. babel'in futbol aklı ve andone'nin müthiş bitirdiği ilk gol..
    ilk 20 dakikada skor yapamayan sivas, ilk 45'te 15 faulle oyuna tutundu. buna andone'ye yaptıkları penaltı da dahil... g.saray geçmişte olduğu gibi iki bekinden hücum desteği alamazken, 10 numara formalı oyuncusu belhanda, şener'in iki kez kademesine girmekten başka bir şeye yaramazken, ipler babel-ömer ve andone'nin elindeydi.
    kabul edelim ömer iyi niyetli ve mücadele eden bir futbolcu ama acı gerçek bu ligde ömer'in banko oynadığı orta saha ile şampiyon olamazsınız...
    malatya'da iyi, derbide yedek, psg maçında çok iyi olan seri'nin neden kulübede olduğu, falcao'nun 15 gündür açıklanmayan sağlık raporu kadar gizemli.
    sivas'a çıkan kırmızı kart ağır.
    aksiyonun devamında top kontrolünden çıktıktan sonra rakibin ayağına darbeye kart oyunu bilmemek demek... emre mor'un çakan ama yanmayan ve yakmayan çakmak ışığı, babel'in yine usta golü ama bir taraftan da 10 kişi kalmış rakipten iki gol birden yiyen g.saray...
    her filminizde robert de niro başrolü oynayacaksa ne âlâ.. bazen iyi senaryo, iyi görüntü yönetmeni, iyi bir kurgucuya da ihtiyacınız var... g.saray'da eksik budur, 3 puana rağmen...

    --- alıntı ---
  • 432
    https://t.co/OgIashMZXd

    "kazanınca instagram’a kaybedince twitter’a" başlığı ile galatasaray taraftarının röntgenini çekmiş kişi. gerçekten çok güzel bir yazı olmuş. umarım şu yazıyı okuyan genç kuşak aklını başına alır ve takımına sahip çıkmaya başlar. dün fener konya maçından sonra da yazdım. galatasaray'a oynayan oyununun parçası oluyorsunuz. siz takımı ne kadar eleştirdikçe adamların işine geliyor ve hakem kararları olsun, takım karşılaştırmaları olsun daha rahat hareket ediyorlar. ayrıca ben de genç nesilim amk ben neden bu algılara gelmiyorum. beni en çok sinir eden de bu.

    (bkz: #2793676)
  • 433
    https://twitter.com/...372298023215104?s=20

    sahada ne zaman mücadele etmeyen oyuncu olur o zaman tepki olur bu kadar basit milleti ayristiriyorlar boşuna, ali sami yen de futbolcu isliklanmadi mi florya basılmadı mi? hakan şükür'ün bile ıslıklandiği zamanları biliyoruz. taraftara her yerde müşteri muamelesi yapanlar oyuncu sahada ter dökmeyip isliklaninca nedense birden romantik kesiliyor.
  • 434
    https://twitter.com/...372298023215104?s=20

    eleştireceğim.
    yazısında yeni nesile gömen eski nesil insan profilini görmekteyim. o ilk bahsettiği ''vefalı'' kitle zamanında sahadakiler ile tribünlerde oturanlar arasında kazanılan maaş, gelir gider konusunda aralarında uçurum yoktu. onlar pek tabi ki anlaşılabilir.

    ben şahsen bahsettiği ikinci kategorideyim. zaten bir hafta boyunca yönetici,müdür, müşteri,trafik, hayat pahalılığı gibi saçma sapan işlerle kendimizi strese sokuyoruz bir de benden kat kat üstün olan ve benim varlığımdan haberdar olmayan adamlar sahada kaybetti diye destek vermem beklenmesin. maç biter eğer yendiysek yorumları açar keyfimi çatarım ancak kaybettiysek hiç modumu düşüremem açar netflix'imi dizimi izlerim.

    yeni nesil konusunda ise insanların bu futbolu sevmesi için bir sebebe ihtiyacı var. eskiden bizler mahallede top oynardık tutkuyla maç yayınları şifresizdi (ligler hariç) şimdiki çocuklara ne top oynayabilecekleri alan bırakıldı ne de maç izleyebileceği televizyon kanalı. ulan basket maçları bile şifreli artık ayıp değil mi? her şey para para para sonra bu çocuklar niye bu kadar çabuk vazgeçiyor. `yok ya?`
  • 435
    https://twitter.com/.../1188372298023215104

    "yani?" diye bitirdiğim bir yazı okudum sayesinde. karakter kategorizasyonunda ve saptamalarında doğruluklar var elbette de yani?

    younes belhanda olayı fazla ve gereksiz büyüdü. bunun müsebbibi bizzat belhanda'nın kendisi ve fatih terim'dir. belhanda'dır çünkü galatasaray taraftarına, bu sezonki rezil performanslarına gayet uzunca bir süren sabreden insanlara dümdüz sövmüştür. terim'dir çünkü taraftara -ya da kendi tabiriyle seyirciye- dümdüz söven belhanda'nın kaçıklığını görmezden gelip sabrı tükenen insanları suçlu ilan etmiştir ya da bu minvalde birtakım laflar etmiştir. bu kadar keskin hamlelere gerçekten hiç gerek yoktu, bence.

    ha o değil de, bülo bey burada yazar ise engeli basmasın şimdi? :( eleştiri tahammülsüzlüğü sebebiyle twitter'da meşhur oldu ya, o bakımdan.
  • 436
    https://twitter.com/.../1188372298023215104
    hiç lafı eveleyip gevelemeyeceğim tamamen saçmalamış yazardır. taraftarı kafasına göre bölmüş. bir tarafı müthiş övmüş öbür tarafı da çok afedersiniz ama itin biyerine sokmuş. sanırsın eski stadda hiç yuhalama olmazdı küfür protesto hak getireydi de yeni stada geçince yeni yetmeler çoğaldı ambiyans bozuldu.
    bülent bey sormazlarmı adama iki senedir bu takım deplasmanda piyasada yok bu taraftar ile birlikte aldıkları iç saha puanları sayesinde şampiyon oluyor. o beğenmediğiniz beyaz yakalılar varya size göre o züppeler sayesinde işte bu takım şampiyon oluyor.
    on paragraf yazı yazmış beyim eeee fikrin ne? nasıl düzeltelim sen onu söyle? kombine devri ile ilgili fikrin varmı? maç sırasında internet paylaşım canlı yayın kasanlardan bende rahatsızım evet ama bununla ilgili bir çözümün varmı? yok! anca hamaset yap salla babam salla...
    bülent bey nasıl istersiniz peki? bir heyet kuralım seçilmişlerden. biraz 14 sene şampiyonluk görmeyenlerden, biraz eski ali sami yen müdavimlerinden biraz hijyenik olmayan sosisli yiyip maça girenlerden, 96-00 arası, sonra 16 dakika stadyumda bekleyenlerden falan bir ekip kuralım kombine veya bilet başvurularımıza onlar baksın sizde müsade buyurursanız maça gireriz.
    adamdaki cürete bak ya 4 milyon euro alacak 3 sene yarım ayak top oynayacak sen destek çıkacaksın ama sonunda önündekine pas veremeyecek hale gelecek üstüne taraftara laf yetiştirecek maçın içinde onun kabahati yok ben başka şehirden maça gelicem maaşım beyimizin bir günlük ücreti değil neredeyse yuhalayacağım çünkü elimden gelen sadece bu. hem haksız olacağım üstüne birde züppe ilan edileceğim. bunlar adamı doğru bildiğinden şaşırtır. allah akıl fikir versin.
  • 437
    https://twitter.com/...372298023215104?s=20

    doğruları söylemiş yazardır.

    galatasaray taraftarı, çok büyük oranda ''taraftar'' olmaktan çıkıp ''müşteri''ye dönüşmüş durumda. bu müşteriye dönüşme ya da dönüştürülme olayı elbette sadece galatasaray taraftarları için geçerli değil. ama belki de dünya genelinde taraftardan-müşteri dönmeye başlayan ilişkiler, galatasaray'da en keskin biçimde kendini gösteriyor. şu dönemki kaos ortamının ya da artık üç-beş senede yaşanan, neredeyse gelenekselleşmiş çöküş dönemlerinin sorumluluğunu galatasaray taraftarı başkalarında olduğu kadar kendinde de aramalı bana kalırsa.

    her sene orijinal forma, kombine alan, evine-işine digitürk bağlatan, gs kredi kartı kullanıp kendi bütçesi nispetinde galatasaray'a katkıda bulunanlar, ekranların başında ya da stadyumda maç izlediğinde arada kurulmuş ve sarsılmaz gönül bağının yanında olayları maddi bir eksen üzerinde, bir nevi maddi bir muhasebeye girişerek izliyorlar. belki kendilerince hakları da. ama bu durum giderek tatsız bir hal almaya başlıyor. çok yüksek bir ücret ödeyerek bir opera, tiyatro ya da gösteriye gidip ödenen bedelin çok altında rezil bir performans sergilenince sahneye domates, yumurta vs atılması olayına dönmeye başladı iş ki bence çok tehlikeli bi' durumdur bu.

    gönül bağından maddi zemine kaymaya başlayan ilişki özellikle ali sami yen'den tt arena'ya geçilmesiyle iyice gün yüzüne çıktı. koltuk sayısının ve sıradan kişilerin borçlanma kapasitelerinin artmasıyla birlikte kombine almak eskiye oranla çok daha kolaylaştı. durumlar böyle olunca da eski taraftar profili neredeyse tamamen değişti ve yukarıda bahsettiğim yüksek bedel ödeyip bunun karşılığını anında görmek isteyen bir taraftar profili türedi. bu yeni profili aradaki gönül bağını ne yazık ki başarı endeksli olarak hatırlamaya başladı.

    suğnıs zamanında başladı benim a.s.y maceram lise 1 öğrencisiydim o zamanlar. sıradan lig maçlarında önceki günlerde bilet almazdık ama maçın başlama saatinden yaklaşık 5 saat evvel mecidiyeköy'de olurduk. önce bilet sırası sonra stadyuma giriş kuyruğu derken maçın başlamasına 1 saat kala ezilme tehlikeleri atlatarak içeri girerdik. derbi maçlar ve avrupa kupası maçlarındaysa mutlaka maçtan 3-4 gün önce biletler satışa çıktığı gün koşardık mecidiyeköy'e. kaç kere, karaborsacıların gözümüzün önünde on'ar yirmi'şer bilet aldığına şahit olduk, kaç kere götümüze bakarak eve döndük sayısını unuttum. ama yine de şartları zorlar bir şekilde alırdık biletlerimizi maç öncesi. önem derecesi yüksek bu maçlara elinizde bilet olsa dahi maç günü herhangi bir şansızlığa uğramamak için çok erkenden girmek gerekiyordu. hiç unutmam, 4-2 biten psg maçına tam 7 saat önceden girmiştik yeni açık'a.
    o zamanlardaki taraftar profili için de söylenecek çok şey var. boynumuzdaki atkıyı ya da cebimizdeki üç kuruş parayı gasbetmeye çalışan çok oldu. artık sesimiz kısılıp bağıramayacak duruma geldiğimizde davul tokmakları fırlatıldı üzerimize . belki de yüzlerce maça gitmişimdir , şimdikiden çok daha yeteneksiz topçuları sırtında gs formasıyla görmüşümdür ama bırakın maç devam ederken kendi oyuncusunu toplu halde ıslıklayan taraftarı en umutsuz maçın son dakikasına kadar desteğin kesildiğine şahit olmamıştım. uefa kupasının kazanılmasıyla noktalanan o süreci -özellikle de sürecin başlarını- kimse güllük gülistanlık sanmasın çok beter sonuçlar, olumsuz durumlar yaşandı. (örneğin, fatih terim'in ilk senesinde a.s.y'de fenerbahçe'den 4 gol yemiştik.) kötü dönemlerin atlatılmasının tek nedeni tribünlerin desteği olmasa bile sac ayağının çok önemli bir parçasıydı.

    örneğin; yeni nesil gs taraftarı kardeşlerim pek bilmeyebilir ama hakan şükür ile galatasaray taraftarı arasında bambaşka bir ilişki vardır. hakan şükür tabi ki, çok yetenekli, hırslı ve akıllı bir futbolcu geldiği noktada bunların önemi çok yüksek ama ilk yıllarında acemiliğini atlatmasının çok uzun sürmesine, çok uzun süreler gol atamamasına , kimi zaman sahada saç-baş yolduran hareketlerine rağmen taraftarın kendisine desteği her zaman ve her şartta inanılmaz kuvvetli olmuştur. genç hakan şükür şimdilerde takıma transfer olsa üçüncü maç teneke bağlanarak gönderilir takımdan. herkes futbolcuların bundan on beş-yirmi sene evvelki ''ruh''a sahip olmadığından dem vuruyor ama belirtmek gerek ki taraftar da maalesef ''ruh''unu yitirmiş durumda. biri değişirken diğerinin aynı kalmasını bekleyemeyiz çünkü bunlar aynı kaynaktan beslenen, biri birleriyle etkileşim halinde olan şeyler. bilmiyorum, bu belki de geçen zaman içinde insanların hayat bakışının, içinde yaşadığımız hayatın/dünyanın değişmesiyle alakalı bir durumdur.
  • 438
    1 kasım 2019 galatasaray çaykur rizespor maçı sonrası değerlendiresi alıntıda olan spor yazarı.

    --- alıntı ---
    aidiyet duygusu!

    galatasaray'ı başarıya götüren en önemli etkenlerden biri yabancı futbolcuların sarı-kırımızı formaya olan aidiyet duygularıdır. hagi'den tomas'a, elmander'den sneijder'e kadar son 20 yılda 'florya'nın havası başkadır'ı soluyan yabancılar kupaları kaldırdılar. bu sezon en büyük sıkıntı bazı oyuncularda bu duygunun sorgulanıyor olması. sakat falcao'yu bu gruba elbette koymuyorum. futbolcuların izin günlerindeki özel hayatları hiçbir zaman eleştiri konum olmadı. ancak dünyanın her yerinde derbiler ve finaller sonrasında futbolcular evlerine çekilirler. g.saray'ın efsane kaptanı bülent korkmaz, 'derbi kaybettiğimizde evimin üst katından alt katına ailemin yanına inmezdim' derdi. bir an önce rize maçına gelmem lazım ancak dün ilk 45 dakikadaki futbol bize ne kadar futbol olarak geldi ki! derbinin faturasını ödeyenler, nzonzi gibi artık dinlenmesi gerekenler sonrasında sahaya çıkan 11'in ihtiyacı olan skoru erken bulmaktı. g.saray bunu çok kolay başardı.
    galatasaray'da futbol adına çok önemli bir gelişme yok. bu takım dün andone yarın öbür gün falcao'yu en az bir elin parmakları kadar pozisyona sokana kadar iyi futboldan bahsedilmemeli. elbette beyaz sayfa açma çabası var ancak gidişatın mehter marşı'na dönmemesi için önlerindeki iki maçta ihtiyaçları olan; santiago bernabeu'da kaybedecek olsa bile karakterli bir mücadele ve gaziantep deplasmanında hiçbir bahaneye sığınmadan alınması gereken 3 puan. son not, dün akşam 1996 sarıyer maçı ruhu bekleyenler yaklaşık çeyrek asırda türkiye tribünlerindeki değişimlerin ve genç jenerasyonların taraftarlık tarifine dair yaşadıkları değişimin sanırım farkındadır. çünkü tribünlerin yarısı boş.

    --- alıntı ---
  • 439
    --- alıntı ---

    ömer bayram, büyük şehirde her türlü imkanı varken tembel öğrencilerin yanında, yoksulluk ve imkansızlıklar içinde çok çalışarak anadolu'dan gelip galatasaray lisesi'ne giren öğrenci gibi. dün gözlerinden 3 puan fışkırıyordu. tembeller ise kulübede onun golüyle ayağa kalktılar.

    --- alıntı ---

    ömer bayram ile ilgili çok doğru bir tespitte bulunmuş. açıkçası yetenek olarak pozsiyonunda yer alan bütün futbolculardan daha geride olabilir. yalnız şu an orta sahaya ilk kendisini yazar diğerlerini formasyona göre belirlerdim.
  • 442
    çok kaliteli ve akıllı bir gazeteci, yorumcu. özellikle türkiye'de avrupa futboluna onun kadar hakim bir gazeteci görmedim. kendisini dinlemeyi ve okumayı severim, hatta ona minnet borçluyum çünkü avrupa futboluna ve türk futbol tarihine dair bilmediğim pek çok şeyi sayesinde öğrendim. kullandığı dil ve seçtiği kelimeler gazeteciliğe ışık tutuyor bence.

    sevdiğim bazı isimler var aslında ama bülent beyin hiç içi boş yorum yaptığına şahit olmadım. yalnız bazen fazla ciddi oluyor, 3-5 kişiyi tokatlayacak gibi hissediyorum, allah'tan aspor da çalışmıyor.
  • 444
    twitter istatistiklerinin twitturk'ten takip edildiği, pek de revaçta olmadığı zamanlarda üç bin civarı takipçisi ile gözde isimlerden biriydi. o zamanlar sorduğum sorulara da sık cevap verdiğini hatırlarım. kısa ama keyifli yazışmalar olurdu. futbolun içinden gelmesi ile zekası birleşip, üzerine bir de kuvvetli kalemi eklenince gerçekten keşfedilmeyen biri olduğunu düşünürdüm. fakat bir ara kendisi sanki anlaşılmamak için yazıyordu. e yeter deyip takibi bıraktığımı hatırlıyorum.
    bir transferden bahsediyorsa örneğin, benim için acaba haberler doğru mu sorusu ortadan kalkar. gazeteciliği böyle şüpheden uzaktır.
    son olarak aslında galatasaray içinde çok güçlü haber kaynakları olduğunu düşünüyorum fakat transfere zarar vermemesi, o kaynakları suistimal etmemesi adına bunları vakti geldiğinde paylaştığı düşüncesi vardır bende. yanılıyor da olabilirim. her ne kadar spor kanadında da olsa ahaber gibi bünyede olmasını hiçbir zaman kabul edemedim ayrıca. hala da ilişkisi devam ediyor mu bilmiyorum gerçi.
  • 450
    https://twitter.com/.../1276262905814622209

    herkesin her şeye bir tık ile erişebildiği klişesi demenin bile artık klişe olduğu dönemde sivaslıları, erzurumluları liverpool şampiyonluğu kutladıkları için yeren boomer. bunun 20 sene önce geyiği yapılan "anadolu'da herkes kendi şehrinin takımını tutsun" saçmalığından farkı yok. hayatı boyunca galatasaray'ı canlı izleyememiş milyonlarca galatasaray taraftarına ne diyelim mesela? tokatlısın sen tokatsporlu kal mı?

    barcelona'nın endonezya'da da nikaragua'da da taraftarı var ve bir gün barça'yı izlemek için yıllarca para biriktiriyorlar, lisanslı ürün alıyor, sosyal medyada takip ediyor, reddit'de orda burda diğer taraftarlarla iletişime geçiyorlar. taraftarlık maç öncesi kazan'da haplanıp denize atlamaktan, deplasmana otobüs kaldırmaktan çok daha fazlası artık. bitsin artık bu yabancı takım tutanları hor görme geyiği. acaba endonezya'da çok bilmiş bir spor yorumcusu "barça'ya seviniyorsunuz da bayramda surabaya'daki ninenizden harçlık isterken görücem ben sizi" gibi laflar yumurtlamış mıdır.

    not: surabaya endonezya'da bir şehirmiş, google'dan buldum. yabancı takım tutanlardan değilim, tutana "niye tutuyorsun" diyenlere ayar olanlardanım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın