• 1226
    --- alıntı ---

    hayal ötesi bir şeydin anlatılmaz, yaşanan...
    çocuktum, tir tir titrerdim o tarifsiz heyecandan...
    sana kavuşacağım günü iple çekerdim...
    uyuyamazdım günler öncesinden sen'i bildiğim için...
    yaşama sebebimin sembolü sen'din...
    galatasaray'ımın mabedi...
    "ali sami yen stadi son durak..."

    otobüsten inerken en güzel melodiydin...
    köftecilerin sucuk ekmek kokuları arasında sana vardığımızda hayat anlam kazanırdı...
    senle büyüdük biz...
    gençliğim, senin anılarınla dolu...
    ne okul kaldı kırmadık, ne sevgili bırakmadık, uğruna can koyardık, sana helal gelmesin diye...
    geceleri ateşler yakardık caddende, flamalarımızı yorgan yapıp yatardık yıldızsız gecelerinde kapı önünde...

    etle tırnak gibiydik biz...
    senin tahta sıralarında paylaştık ayranı, kaşarlı pideyi...
    tribünde öğrendik, bölüştük ekmeği, sevgiyi...
    bazen bir deniz oldun bayraktan, bazen patlayan bir volkan...
    nazlı bir gelin gibi süslerdik ellerimizle seni, yağmur çamur demeden bir besteyle inletirdik her yerini...

    o sesler yankılanırdı önce mecidiyeköy'de; sonra dalga dalga yayılıp çınlardı cim bom bom nağmeleri tüm ülkede...
    sete çıkardı mehmet ağabey, orhan baba, varollar...
    çılgınlar gibi tepinirdik içinde, yedi sıra aşağı, yedi sıra yukarı... ayaklar yerden kesilirdi...
    "pınarbaşında, bu gece barda, lingo lingo şişelerde", senle çarpardı milyonların yüreği...
    her goool sesi, tarifsiz duygular yaşatırdı, o atmosfer büyülerdi herkesi...

    ne takımları mat ettik senin yeşil sahan üstünde...
    sari... kirmizi... şampiyon... cimbom...
    eski açık sarı desene... bazen hüzün, bazen neşeyle...
    bazen kar yağar, bazen dolu; hatta deprem! terk etmedik seni...

    şimdi yıkacaklarmış seni...
    eskidin diyorlar biliyorum ama yüreğim kaldırmıyor senle ayrılığa...
    boğazım düğüm düğüm oluyor...
    özlüyorum, şimdiden her şeyini...

    zaman tüneli olsa 80'li yıllara ait, dalardım içine senin bir samanyolundan kimse döndüremezdi beni geri...
    çünkü senle yazdık tarihi, seninle dar ettik alayına dünyayı...
    "burası sami yen, burdan çıkış yok...!!" diyerek...

    yedi düvele ezberlettik adını. yaşarken cehennemi gösterdik rakiplere...
    cenneti serdik sevdamıza sayende...

    eşsiz ne demek bilir misin...
    işte o sen'sin...
    ali sami yen stadi...
    elveda gençliğim...

    --- alıntı ---

    (bkz: edip gürman)
  • 1227
    2001'den son senesine kadar kombine sahibiydim babamla o stadyumda... mükemmel günler de yaşadık, kahredici günler de... ama bu değişim gerekiyordu, bugün geleceğe daha bir umutla bakıyorsak en büyük sebebi şanlı ali sami yen'i geride bırakmamızdır...

    asla unutmayacağız ama artık baskı kuramaz bir hale gelmiştik orada... asy'den çıktık çıkalı derbi performansımız da arttı, çünkü asy gibi küçük bir stadda oynayan takım kadiköy'e hatta inönü'ye bile gidince afallıyordu.

    asla unutmayız ama bu değişim şarttı...
  • 1228
    burada bir daha maç izleyebilmek için malının mülkünün yarısını verebilecek binlerce taraftar vardır. o birkaç basamaklı merdivenlerden çıkıp kapıdan tribüne kafanızı uzattığınızda çimleri ilk görme anı vardır ya hani... işte o anın ali sami yen' de verdiği zevki diğer maç izlediğim onlarca stadın hiç birisinde almadım. yeni ali sami yen dahil.
  • 1230
    http://i.radikal.com.tr/.../fft16_mf641973.Jpeg
    bazı şartlardan dolayı gidip maç izleyemediğim ama önünden her geçtiğimde heyecanlandığım bir tarihin yattığı yer. yıkılıdığı gün deli ağlamıştım tek başıma kaldığım küçücük odanın içinde. benim babam fenerbahçeli. bana hep söz vermişti seni götüreceğim oraya diye. dediğim gibi bazı şartlardan dolayı götürememişti babam. büyüdüm, istanbul dışında okudum liseyi o zaman gitmek daha zor oldu. stadyuma veda ederken, ali kırca veda mektubunu okurken, arkada barış manço çalarken, tugay'ın gözleri dolarken, hagi çimlerde umutsuz ve üzgün bir şekilde dolaşırken, aklıma annemin izin vermeyip gizlice yorganın altından izlediğim psv maçı gelirken, arif golü atıp hasan saş'ın üstüne koşarken geldiği an babamı arayıp
    'baba hani bana verdiğin söz? ' diye sormuştum. aradan zaman geçip bir muhabbette babam 'beni en çok mahçup ettiğin söz o sözdü' dedi. sonuç olarak gidemedim ama her maç sahadaymışım gibi hissetim ekran karşısında. 3 yıl oldu, 300 yıl olsada unutmayacağım mabedimiz.

    (bkz: gel seni tarihe gömelim desem sığmazsın)
  • 1233
    modern stadımızın benim için asla yerini tutmadığı gerçek cehennem ! yaşanılan ne kadar güzel anı varsa elbet orada, yıllarca yolunu arşınlamış, yıllarca gırtlak patlatmış, nice zaferlere tanıklık etmişim.

    nasıl unutulur ?! göznurudur, unutulmayan ve unutulamayacak olandır !

    kapalıdan deplasman tribününe bindirmeler, " saldır eski açık, saldır, saldır " nidaları kulaklarda hala çınlamaktadır.

    manchester united maçı öncesi 14 saat beklemek, bu 14 saatin 12 saate yakınını tribünlerdeki demirlerin arasında 3 kişi yaşamak, hele ki 1994'de bursa ile oynadığımız şampiyonluk maçında yaşadıklarımız ve onca çileden sonra maçı yeni açık ve kapalıyı ayıran demirlerin üzerinde yarım kıç oturarak izlemem hiç aklımdan çıkmaz.

    http://www.youtube.com/watch?v=sOmU5BwDYo0

    rahmetli salih bulgurlu hocayla top toplayıcıları dağıttıktan sonra soyunma tünellerinden çıkışımızda bizi futbolcu zannedip bağrına basan tribünler bizim en neşeli muhabbetlerimizin kaynağı olmuştur.

    saysam daha kimbilir neler gelecek aklıma :( ali sami yen gerçek cehennem !
  • 1240
    tarih'in ev sahibi. çünkü tarih, kapalıya geçer oradan yazardı gördüklerini. hep burada yazmıştı, en efsane kitaplarını. kaç gece saat 21:45'te gelir, sonra yatıya kalırdı. bazen geliyor yine. oturup bizlere eskileri anlatıyor. sami yen'i anlatıyor.

    edit: bu entry neden ofsaytlanır arkadaş. zavallı insancıklar sizi. sen kafanı kuma göm dötün açıkta kalsın, biri de ona gömer.
  • 1241
    internette dolaşırken bjk yeni stadı vodafone arenanın fotoğraflarına rastladım. bakarken de bir yandan hayıflandım imrendim. 1-2 sene sıkıntı çektiler ama sonunda yine aynı yerde yepyeni bir statları olacak adamların. muhabbetlerinden birşey kaybolmayacak yeni bir yere alışmaya çalışmayacaklar. şanslılar vesselam.

    insan üzülüyor mecidiyeköyden gelip geçerken, iç çekiyor bi kaç küfür savuruyor. artık yolum mecidiyeköye düşünce bakmamaya çalışıyorum o inşaat alanına. ne vardı da gittik taa seyrantepeye? fenerbahçe'nin yada şuan inşaatı süren beşiktaş'ın stadı ali sami yen'e göre daha mı fazla şehrin dışında?

    kötü kandırdılar bizi onca yalan dolan çıkar vs. çıkmayacaktık oradan! belki dibine kadar trafik çekecektik, istanbul trafiğininde içine edecektik ama tt arenayı oraya yaptıracaktık. olmadı...

    biz başaramadık.....
  • 1242
    bizim yeni stat projemiz ta 1996'ya dayanır. faruk süren başkanlığında türkiye'de kimsenin dilinde stat yenileme lafı yokken faruk süren bunu dile getirmiştir. hatta 5 milyon dolara yeni stadın maketini yaptırdı diye pek bir laf olmuştu. kolay değil mecidiyeköy gibi altyapının halihazırda yetmediği merkezi bir yerde, bir tribünü neredeyse çevre yoluna değen bir stadı yeniden planlamak. o günkü şartlarda en büyük sorun o alana daha büyük bir stat yapmaktı. faruk süren çok çaba sarf etmişti. giriş çıkış yolları, locaları vs. her şeyi planlanmış sonunda tüm izinler de alınabilmişti. ama derken ülkede kriz patladı. kriz de bizim stada patladı. faruk süren olmayınca olmuyor diyerek olayı özetlemişti.

    daha sonra cansun döneminde daha farklı bir stat düşünüldü. sami yen yıkılıp yeniden yapılmayacaktı. parça parça yerinde yenilenecekti stat. yine olmadı.

    ve en son canaydın döneminde bir kez daha mücadele verildi. bu mücadeleler de kolay verilmedi. ne işler döndürdü aziz yıldırım kapılar arkasında. sonunda mustafa sarıgül'ün önerisiyle mecidiyeköy'deki üst kullanım hakkından vazgeçildi, karşılığında seyrantepe'deki arena yapıldı.

    fenerbahçe'nin kendi yaptı dediği saraçoğlu'nu kanun dışı yollarla, resmen kaçak olarak parça parça yaptığı halen geçerlidir. ama kimse dile getirmez. dile getirmeyi bırakın, peşinden gitmez. müteahhitleri ve finansörleri de fenerbahçeli yönetim ve kulüp üyeleridir. erkenden stat kapasitesini artıran fenerbahçe yarattığı maddi gücün yanı sıra türkiye'de dönem itibariyle benzeri bir yapı olmaması nedeniyle klasik medya gazını da ekleyerek ambiyans avantajının da yıllarca ekmeğini yedi.

    bizler tabii ki seyrantepe konusunda çok büyük kazık yedik. ama son zamanlarında sami yen'e ortalama 8000 kişi gidiyordu. stadın durumu kötüydü. yıllardır yapılan projeler nedeniyle, stadın bakımları gözardı edilmişti. bu durum yarışmamıza büyük sekte vuruyordu. adnan polat'ın arena'yı alelacele açmaya çalışma en büyük nedeni de buydu. sırf bu stadın inşaatı sayesinde bile sükseli transferler yapıldı.

    bu dönemde beşiktaş iyice havasını kaybetti. bir tek zemini daha aşağı çekme gibi bir girişimde bulundular. demirören'in verdiği parayla isimli futbolcular getirip yarışmaya çalıştılar. sonunda ne olduğunu hep beraber gördük. benim de beklentim vodafone arena'nın beşiktaş'a büyük güç katacağı.

    her kulübün kendi dinamikleri, zamana göre değişkenlere göre belirlediği stratejileri oldu.

    sonuç olarak hem kaybettik hem kazandık. başardıklarımız da oldu, başaramadıklarımız da...
  • 1246
    yine durup dururken aklıma gelen efsanemizdir. kutsalımızdır. nasıl aklıma gelmesin aq ? evime en fazla 1 kilometre ötede. daha ben çok önemli bir maçta tribünden aşağıya atlayacaktım halbuki.. daha biz ne güzel zaferler kazanacaktık seninle.. inanıyorum ben, bir gün, evet bir gün, tekrar aynı yerde aynı stada kavuşacağız. - ne olursa olsun-
  • 1248
    ingiliz gazeteci "manchtester united'ın galatasaray'la oynadığı maçtan bu yana bu stattaki atmosferi unutamadım, küçük bir stattı ama hala gördüğüm en etkileyici atmosferdi. ateşli taraftarın ne demek olduğunu ben ali sami yen'de öğrendim." diyor.

    daha sonra düşündüm, acaba ben ne öğrendim ali sami yen'de diye... ve sonunda buldum da... ali sami yen'de kazanmayı öğrendim... ilk maçta 3-0 kaybetmenin ikinci maçta 5-0 galip gelmeye engel olamadığını gördüm...

    ali sami yen'de kaybetmeyi öğrendim. en acı verenin, en acı verdiği zannedilen olmadığını da... geriye dönülüp baktğında içini asıl yakanın ne 5-0'lık chelsea mağlubiyeti, ne johnson'un golüyle geleni, ne 3-0'dan 4-3 verileni olmadığını... en acısının 'o sezon' psv'ye yenilmek olduğunu, tam mucizelere inanmaya başlamışken steaua'ya elenmek olduğunu gördüm.

    ali sami yen'de uçmayı öğrendim. gol sevinçleri sonrası insanın kendini beş sıra önde bulmasının başka bir açıklaması olamazdı...

    ali sami yen'de düşmeyi öğrendim. ayağım takıldığında, kendimi yerde bulduğumda, üstüme 10 kişi çullandığında birinin kendini gol sevincine kaptırmayacağını, beni oradan çıkaracağını...

    ali sami yen'de güvenmeyi öğrendim. yanındakine, sahadaki futbolcuya, kenardaki teknik adama...

    ali sami yen'de inanmayı öğrendim. 2-0 geri düşülen maçın 3-2 kazanılabileceğine inanmayı ve karşında real madrid bile olsa kazanabildiğini...

    ali sami yen'de paylaşmayı öğrendim. aynı koltuğu, azıcık parayı, köfte ekmeği, aynı duyguları, sevinci ve üzüntüyü...

    ali sami yen'de eski açık'ın çok zor "sarı" dediğini öğrendim. ama yeteri kadar ısrarla her şeyin mümkün olduğunu...

    ali sami yen'de mucizelerin gerçekten olduğunu öğrendim... 16 dakika hep beraber beklersen en inanılmaz zannedilen şeyin bile gerçekleşebildiğini...

    ali sami yen'de sabretmeyi öğrendim... 13 sene şampiyon olmamanın dünyanın sonu olmadığını... dört sene üst üste şampiyon olmanın hiçbir şeyin garantisi olmadığını...

    ali sami yen'de hayatın sürprizlerine hazırlıklı olmayı, kendini en dipte zannettiğin anın (0-5 chealsea), inanılmaz bir rüyanın başalangıcı olabileceğini...

    ali sami yen'de sevmeyi öğrendim. prekazi'yi, hagi'yi, tugay'ı, hakan'ı, bülent'i, futbolu...

    ali sami yen'de taraftar olmayı öğrendim. ve bir noktada artık taraftar falan olmadığımı, olamayacağımı da...

    ali sami yen'de büyüdüğümü öğrendim. ve bazı şeylerin hiçbir zaman eskisi gibi olamayacağını da...

    banu yelkovan, galatasaray dergisi, şubat 2011
App Store'dan indirin Google Play'den alın