*

  • 524
    hani giderken bakarsın ya sevdiğine yarın öyle bakacağım sana son kez
    yola bakan, boyası dökülmüş tribün duvarından içini görmeye çalışacağım son kez
    mecidiyeköy'e bir semtten daha farklı anlamlar yükleyeceğim son kez
    arabalar ile insanların içiçe ilerlediği sokaklarında dolaşacağım son kez
    ve beraber olacağız yarın son kez
    biz'i bir yapan, seni cehennem yapan şarkıları söyleyeceğim son kez
    yaşıma başıma bakmadan yeri geldiğinde hüzünlenen, yeri geldiğinde sevinçten deliren bir çocuk olacağım son kez
    biletini saklayacağım son kez
    sesimin kısıldığını evde farkedeceğim son kez
    torunlarıma anlatacağım anı olacak son kez

    ve ağlayacağımı bilerek geleceğim,
    büyüdüğümü hissedeceğim,
    seni çok özleyeceğim, ilk kez
  • 820
    ali sami yen'de de bulundum. türk telekom arena denen ruhsuz güzel statta da. tek şey söyleyebilirim. o güzel sıcak yuvayı bırakmak aptallıktı.

    keşke ali sami yen'i büyütebilecek finansmana ve izinlere sahip olabilseydik. ve buraya not düşeyim recep tayyip erdoğan en büyük engeldi bu konuda. o yüzden bizi kar ederek dağ başına sürdüler diye kimse nemalanmaya çalışmasın. şimdi yıkılıyor ruhumuz.

    maç çıkışı e-5 tarafında mutlu mutlu takılırken, şimdi 10bin kişi otobanlarda küfrede küfrede yürüyoruz. ruhumuzu aldılar bizden. türk telekom adıyla da paspası çektiler. neden lan neden?

    ağlayacağım yemin ediyorum. sahayı gördüğümde kendimden geçiyordum sami yen'de. türk telekom arena'da ise dediğim şey "vay anasını güzel stad". sanki bizim değilmişçesine. oysa ben evimdeydim eskiden, battaniyemi çekip sevgilimle muhabbet eder gibiydim. neler ettiler bize de tüm değerlerimiz iki paralık edildi. birden bire uçtu gitti.

    hangisi dönecek geri hangisi?
  • 1520
    bende hep en güzel çocukluk hatıralarımı anımsatan stadyumdur.

    ilk defa 8 yaşındayken babamla gitmiştim ali sami yen’e. çocukluğuma dair asla unutamayacağım en güzel günlerden biriydi. stadyum yolundaki heyecan, viyadük altında galatasaray taraftarını görünce tırmanan mutluluğum, şu yaşımda bile maça giderken hissettiğim duyguların en tutkulusuydu.

    babam, son tribün merdivenlerini çıkarken gözlerimi kapatmıştı. o an ne ile karşılaşacağımı, televizyonda izlediğimden çok daha farklı olacağını bilmiyordum. babam tekrar gözlerimi açtığında, ali sami yen bütün ihtişamıyla önümdeydi. o parlak, büyüleyici yeşil, kırmızı ağırlıklı tribünler, coşkulu gürültü. ali sami yen bana her seferinde o günkü hislerimi hatırlatıyor. tıpkı en güzel bestemizde geçtiği gibi çocukluk aşkımsın...

    (bkz: anılardır seni yaşatacak)
  • 1571
    ışıklarını ebediyette kadar kapatmamızın üzerinden tam 11 yıl geçen mabed. evet ali sami yen stadından koparılışımızın 11. yıldönümüydü.

    etik nedir bilmeyen yalan söylemek dışında bir vasfı bulunmayan galatasaray yönetiminin aklına gelmez veya bu entryden sonra gecikmeli gelir muhtemelen. bari burada galatasaraylılar olarak biz bize yad edelim.

    sami yen hakkını size helal etmiyor cümlesi hiç bu kadar anlamlı olmamıştır.

    edit: tarih düzeltilmesi
  • 110
    2 dandik, avrupa'lı olmayan takımla avrupa kupası maçı oynadık mabette. ikiside tıklım tıklımdı. yöneticilerimiz çok mutlu olmuşlardır elbette. ama ben memnun değilim. ben de hiç bir şeyden memnun olmayan adam olarak nam saldım belki ama, bazı tesbitlerim var. açıklamakta yarar görüyorum.
    bir kere ali sami yen stadı yenilik altında değişime uğramakta. alışacağız bunlara. aslantepe'ye geçişimiz öyle söyledikleri gibi seneye olmayacak. yeni bir inşaat firması başlasa bile, sorunlar devam edecek. eski firmanın alacakları, mahkemeler, yürütmeyi durdurma, kredi bulamama, bir sürü sebep. yapılamaz diyeceğim ama pek bilmediğim konuda yorum yapmak istemiyorum. defalarca kontröle gittim bölgeyi, stad maç oynanacak duruma gelse, alt yapısı bitmeyecek. çevre yolları, bağlantılar, metro istasyonu. maça gitmek gelmek tam bir eziyet olacak. ellerine yüzlerine bulaştırdılar bu işi de sanırım. stadı galatasaray kendi yapsa daha iyi. hazır müşteri hazır finansman, 3 senelik kombine hasılatı o stadın bilmemnesine bile koyar.
    biz dönelim baba yadigarı gecekondumuza. tartışma yok, dünyanın en pahalı maç seyredilen stadı ali sami yen'dir. bu kadar kötü hizmete bu kadar para alınan başka bir mekan olamaz. adam skorbord yaptım diye övünüyor. yaptıktan sonra tribüne çıkıp nasıl görünüyor diye bir baksa, o skorbordu oraya yaptığı için adam ise istifa eder. kapalının hiç bir noktasından görünmüyor. alpaslan tribününün zaten arkasında, en yoğun tribün olan oradan da kimse göremiyor. görünse görünse numaralıdan net görünüyordur. orada oturanların çoğu da maçın skoruyla falan ilgilenmezler. dikkat ettim geçen gece 80. dakikada numaralının yarısı boşaldı.
    kapalı tribünün önüne volkan magandası yüzünden kalın cam korkuluk yapıldı. camlardaki pis yapışkanlı bantları bile temizlememişler. ilk 3 sırada yerinde oturmaya kalksan maçı sanki televizyondan izliyormuşun gibi geliyor. temizlenmemiş, pis pencereden manzara seyretmek gibi bir şey. koltuklara koltuk demek için bilirkişi lazım. pis, oturduğun zaman pantalonu kuru temizlemeye göndermen gerek. pas, is içine işliyor. daha 2. maç çoğu kırık. koltuk dedikleri 5. sınıf plastik materyalin bir birleriyle uyumu yok. biri başka, biri başka, ne bulursa vidalamışlar.
    kapalı'da cam paravan olduğu için yıllardır, iyi tribüncülerin çıktığı betona çıkma şansı kalmadı. ne bayrak, ne flama, ne bir yazı flaması asılabiliyor. kareografi yapmanın imkanı yok. 3 kuruş fazla kazanacağım diye, bağırtıcıları kale arkasına göndermişler. korkarım orası da orijinalliğini bozacak. aklı başında, bilgili, okumuş çocukların takıldığı tribünlerde bu sene çok kavga çıkar. seneye onları yeni açıkta görürüz. tribün bütünlüğü yok, tezahüratlar çok kötü, uygunsuz, alakasız. renk cümbüşü olmuş, her renk, her model forma, çoğu hala formasız. o kadar para verip maça geliyorlar, bir forma alamamışlar. 30 sene öncesi gibi pantalon üstüne gömlek hırbo kıyafetiyle maça geliyor. alakası yok, ne tezahürat yapıyor, ne gole seviniyor, maç kaç kaç desen haberi yok. futbolcuların çoğunu tanımaz, böylesi niye maça gelir anlaşılır değil.
    eski açığın arkasında bir kale daha var, dikkati celp olanınız var mı? o kale niye orada durur senelerdir merak eder dururum. hangi stadyumda var yedek kale. geçen sene tam kalenin arkasındaydı, bu sene biraz kenara taşımışlar, her halde yanlışlıkla sabri o kaleye şut çeker diye kenara almışlar.
    yeni açığa loca yapmışlar, açık locası; kulağa bir tırmalama sesi gibi geliyor. alt tarafta maç seyretmeyen bilmez. dışardan güzel gibi görünür, eskiden en kötü yerdi. tavanı basık, hidayet türkoğlu maçı ayakta seyredemez. bir kaç sıra hariç saha görünmez. reklam tabelalarının yüksekliği yüzünden, korneri, taç çizgisini, kale çizgisini göremezsin. çıkış tüneli garabeti önünde, tribünün tam ortasında. olimpiyat stadında kombine almıştım, yerim tam kulübenin arkasına gelmişti. bereket kimse maça gelmedi de istediğim yere oturmuştum. çürük diş gibi bir kaç sıra var. bakalım kimler orada maç seyredecek. yakında polis tribünü olur. nitekim kapalı alta kimse para verip gitmiyor. yarı paraya düşürdüler yine de satamıyorlar. satamazlar, ne güzeldi oysa evelki sene. iki tribün katı arasında bir tribünlük set yapılmış. alttakiler ne tezahürat yapılıyor duymuyorlar bile. uzaktan, televizyondan ne kötü görünüyordur.
    çocukluğumuzda hesap yapardık, kerkenez alırdık, stadyumda. tribünlerde tavaf eder hayal kurardık. inanın bizim hayallerimizin yanına bile yaklaşamadılar. ali sami yen'in, inönü gibi zemini indirelecek. tribünler tek kat olacak, taraftar bölünmüşlüğü ortadan kalkacak. bir keresinde inönü stadında 19 mayıs törenleri için kapalı tribünün katları arasına iki sıra portatif tribün koymuşlardı. bizim maça denk gelmişti, bölünme olmayan tribünün seyrine doyum olmuyordu.
    şu an ali sami yen'in takım için en coşku verecek tribünü alpaslan tribünüdür. o tribünün de en güzel yeri, kapalıyla beraber kombine tezahürat yapılacak yeri en iğrenç bir kaplamayla misafirlere ayrılmış. oraya gidenlere acımak lazım. her iki yan pis, saydam bir paravanla kapatılmış, her iki kaleyi birden görmek olanaksızlaştırılmıştır. tamam biz de fener stadında aynı muameledeyiz ancak, biz ne onlardan, kötüden örnek olur mu? tribünlerin en güzel yeri bomboş bir görüntü kirliliği oluşturuyor. acilen oradan rakip taraftarı çıkarmamız lazım. gitsinler numaralıya otursunlar, ancak bizim en ateşli taraftarımızı tam ortadan bölmesinler.
    kapalıdan maç seyredenler, önümüzdeki maç tavana baksınlar. sıvalar dökülmüş, çürüyen paslı demirler gözüküyor. en ufak bir sallantıda çatı düşecek gibi. marshall'in kendi tarih olmuş, yazısı hala duruyor. bir nonda'yı da almayıp, o parayıda bize harcasanız olmaz. biz keriziz, sidik göllü tuvaletli, pis kırık plastik oturaklı tribünlere geliriz nasıl olsa.
    bu gördüklerimiz, aşağıda kim bilir neler var. gerçi ben oraları da gördüm, soyunma odası tavanları pis su boruları, teneke kapılar, soyunma odasından tünele kadar 3 günlük yol. sen kalk dünya'nın en büyük hocalarından birini getir, burası bizim ev diye ağırla. iddiaya girerim, önce stadyumu gezseler, buraya ne bir büyük futbolcu, ne bir büyük hoca gelir.
    benden bu kadar, ben çok kahrını çektim bu stadın. bu stad yeni ali sami yen stadıdır. biz en eski, en beter hallerini de gördüğümüzden ahkam kesebiliriz. inanın daha kötü. taraftarı müşteri görmece, adam yerine koymamaca, çapulcu muamelesi yapmaca devam ediyor. göz görmeyince gönül katlanıyor. ne stadlar gördüğüm için, mukayese yapıyorum. bu büyük camiaya, bu büyük takıma bu stad yakışmıyor. 10 sene daha yeni stadyuma geçmemeye razıyım. şu stad bir bilenin elinde olsa, kimse yeni yere geçmek dahi istemez.
    benim bu sene taraftarlığım, surinam'lıyı ve arda turan'ı seyretmekle sınırlıdır. yoruldum, her maça gidip, hatta el verirse antrenmalara bile gidip doya doya onları seyretmek ve bir büyük şampiyonlukla noktalamak istiyorum. çok sıkıldım bu işlerden artık. tugay bile taraftarı yaraladıktan sonra, her şey boş.
  • 1359
    gecenin bu köründe bilgisayarının bir köşesinde yine belgeselini bitiremeyip, inceden gözümden yaşlar akarken, aklıma geleceksin de iş yerinde bunun için mi ağlanır lan gibi sorulara maruz kalmamak için bütün gün internetten uzak kalmaya çalışan ben, bir anımı buraya not düşeyim.

    ali sami yen'in yıkılma zamanlarına yakın beypazarı maçından sonraki dönemde ali sami yen'de sabahları koşu parkına girişin olduğunu öğrendim bu kadar geç öğrendiğim için kendime kızarken öğrendiğimin sabahı hemen sami yen'e gitmek istedim. son defa o kadar yakından içinden görebilecektim. bir gram uyku girdiyse gözüme namerdim.

    çokça hüzün salakça bir mutluluktu o gece ki, ekstra olarak sakarya'dan arkadaşlarım gelmiş beni (bizi) ziyarete, geceden demleniyoruz salak salak muhabbetler, yok abi benim kafamda sadece yarın sabah var ya giremezsem diye de deli gibi korkuyorum sabah 5.30 gibi kalktım avcılar'dan metrobüs ile ali sami yen'e geldim. o düzinelerce küfür etmek istediğim demirci şerefsizler turnikeleri sökmeye başlamıştı bile. inanır mısınız 1 saat yalvardım lütfen dedim, reddettiler. seni sokarsak herkes girer diyordu şerefsiz lan sabahın 7 sinde herkes hafta sonu keyfi yaparken yatağında buz gibi soğukta kim gelecek lan?! o şerefsiz kesin fenerliydi adım gibi eminim. gittim kenardan aradan bi yer buldum öyle gördüğüm kadarına baktım, dayanamadım ağladım lan o şerefsiz de öyle uzaktan baktı. işte ali sami yen ile ilgili en çok içimde kalan anım budur. sonra sabahın 7.30'unda götüme baka baka metrobüse binip daha evde herkes uyurken evime dönüp donuk donuk tavana baktım.

    o günden sonra hayatımızdan çıktın ama benim (bizim) için sen hep oradaydın. ben her mecidiyeköy denildiğinde aklıma sen geldin. her sen geldiğinden de peşinden bir küfür patlattım. belgeselde bahsedilen vaayy be burada stad varmış denilen bir zamana doğru gidiyoruz. seni unutup da oraya beton dökenlere küfür etmeyi unuttuğum günü yaşamak istemiyorum. işte o gün ölmem gereken gündür.

    hayatımın en iyi iş teklifini de alsam, beni hayallerime amaçlarıma ulaştıracak görüşmeye gitsem bile asla o binalardan içeriye adımımı atmayacağım.

    seni çok seven, hayatını sana borçlu hisseden, belki de çocukluğundan bu yaşına kadar bozulmadan taşıyabildiği tek şey olan sana selam olsun.

    5 yaşındaki onurhan.

    edit: belgesel https://www.youtube.com/watch?v=IfPmwrBC2UQ
  • 1362
    şebnem ferah'tan hoşçakal şarkısı çalarken (https://www.youtube.com/watch?v=O1yz2I8Dit0 ), ev sahipliği yaptığı son maçta, koca koca adamların gözyaşlarıyla suladığı, eşşek kadar heriflerin dudak büze büze ağladığı, bir kesim hatıra sökmek peşindeyken bir kısmının ellerini başının arasına koyarak hıçkıra hıçkıra ağladığı, gitmek zorunda olmanın en ağır geldiği yer olan; mabed...

    ali sami yen'de son maç dendiğinde, soğuk yüzler, şaşkın bakışlar, "ee abi şimdi bir daha buraya gelemeyecek miyiz?" diyen insanlar canlanıyor gözümde.

    * sokak'tan çıkıp ali sami yen'e yürüdük, gidene kadar yolda sevgimizi haykırdık. güldük, eğlendik, çift turnike yaptık. ufak çocukları kardeşimiz gibi stada soktuk. turnikeden sonra tribüne giden yolu hayal meyal hatırlıyorum.

    kar yağdığında kürekle geliriz dediğimiz, deplasman tribününden eski açık'a fırlatılan şeylerle zaman zaman yaralandığımız, ama en büyük yarayı geri dönmemek üzere kapıdan çıkıp, kafamızı kaldırıp heybetine baktığımızda aldığımız yuva, ev.

    biz ki zaten eşyalarından ayrılırken bile üzülen, eski oturduğu evlerinden taşınırken çocukluğunu oralara terk etmiş insanlardık, bize yapılır mıydı bu?
  • 356
    bir kere bile gidemedim. allah kahretsin benim gibi taraftarı. hep direkten döndü gitme planlarım. hep çok önemli bir şeyler çıktı. ondandır, her ay en az bir kere rüyama girer. yine girdi dün gece.

    sözlükte son kez ali sami yen'i görmeye gidebilecek olanların yazıları, veda yazıları çok duygulandırdı. ondan olsa gerek dün akşam rüyamda sami yen'deydim. i.ne telefon alarmı uyandırmasa, nevizadeyi bile ben başlatacaktım.

    .mna koyayım ulan keşke gelebilsem şu şekerspor maçına! allah kahretsin.
  • 283
    malum veda maçı yaklaşıyor. sami yen nedendir bilinmez bizim çocukluğumuzda kapalıydı. amatör maçlar oynanırdı. belki mecidiyeköy o yıllarda şehir dışında gerçekten bir köydü. belki haksızlık olmasın diye, bütün maçlar inönü'de oynatılırdı. dolayısıyla çocukluğumuz sami yen'de geçti diyemiyoruz sizin gibi. biz sami yen'e 1980 yılında çıkmıştık. o zaman metris'te askerdim, maç günleri kaçar, maça gelirdim ki- bir seferinde yakalanıp 21 gün oda hapsi cezası almıştım. yani çocuklar 30 senemiz geçti o mübarek stadyumda. 1 metre fazla yer kapabilmek için saatlerce kavga ettiğimiz, civar birahanelerde komalara girdiğimiz, kapalısın dışında geceden yattığımız, uzun yıllardan sonra şampiyon diye bağırdığımız baba ocağı.

    ne takımlar geldi geçti sırasıyla. denk gelmeyen ucuz atlattı, atlatamayanlar cehennemi tanıdı. ''her sene böyle, milan'a da böyle'' diye bağrıldı trübünlerinden. hepimizin her tribününde nice anısı var. kolay değil, bir gün mecidiyeköy'den geçeceğiz, bir bakmışız orada stad falan yok.

    şimdi sadede gelelim. bugün özgürce, risk almadan, kavga etmeden kurtarılmış tribünlerde bağırıyorsunuz. bol bol yetiyor size stadyum. bizim geçmiş yıllarda bi götlük yer tutabilmek için aç susuz beklediğimiz, erken girip merdivenlerde uyuduğumuz mabede, siz dışarda biralarınızı yutup, maçın başlamasına 20 dakika kala giriyorsunuz.

    veda günlerini sayıyoruz, hakkımızı sapına kadar helal ediyoruz. ama bir ricamız olacak sizlerden. adı cehennem olan stadımızı elimizden ancak bir kıyamet günü alabilir. ve o kıyameti çıkarmak bize nasip olmalıdır. ağıtsa en iyi biz ağlarız, stat yanacaksa biz yakarız, yıkılacaksa da biz yıkarız. yaşı 30 dan küçük olanlar, 500 den az maça gitmişler o maçlığına stadı bize bıraksınlar. her birinizin kombinenizi verecek mutlaka bir ağır abisi vardır. biz kurduk, bırakın biz yıkalım. sami yen'i biz kapatalım, aslantepe'yi de siz açın.

    büyük galatasarayın, büyük taraftarı yakışanı yapacaktır.
  • 735
    kendisiyle* 4 yaşındaki oğlum arasındaki muhabbetti anlatan hikaye şöyledir:
    günlerden 23.01.2011'dir ve tt arenadaki sivas maçına gitmek için ailece* yola çıkılır. 2. köprüden sanayi mahallesine arabayla gidip oradanda metroyla stada geçebilecekken mecidiyeköy istikameti tercih edilir; çünkü a.s.y. hala orada duruyorken... başka türlü olmaz işte.
    mecidiyeköy'e gelinir araba katlı otopark'a çekilir ve yukarıdan a.s.y. stadına bakılır. bizim ufaklığın daha önce iki kere maça gelmişliği vardır a.s.y.de.

    - baba bak işte bizim stad
    - evet oğlum! ama biz yeni stada gidiyoruz. yıkacaklar burayı.
    - yıkmasınlar baba.*
    hemen mevzuya son verilir; hadi bakalım gidiyoruz...

    etrafta biraz takıldıktan sonra metroya inilir. maç saati yaklaşmıştır a.s.y.'e bakarak alkol sınırını zorlayan renkdaşlar inletmektedir metroyu ''seni yıkacak dozerin'' sesleriyle. maç oynanır, gol olur, galip gelinir vs. dönüş yolunda ufaklığa sorulur.

    - yeni stad'mı daha güzel, yoksa eski stad'mı oğlum?
    - ikiside...

    günün yorgunluğu arabada tavan yapmış, bizim ufaklık uyuyakalmıştır. sabah olur işe giderim, öğlene doğru evden telefon gelir; bizimki uyanmış sabahtan beri aynı tezahuratı tekrarlıyormuş. arkadan sesi gelmektedir ''seni yıkacak dozerin...''
  • 1390
    galatasaray tarihinin en kötü, en ruhsuz, en karaktersiz takımı ile kapanmıştır. maalesef acı ama gerçek. kapalının itfaiye kapısından son kez çıkıp o köşeyi dönmek var ya, sevdiğini mezara koyup dönmek gibi. çocukluğum geçti orada kendimi bildim bileli ilk girişim 94, ne maçlar yaşadık orada. ama ahım var, orayı yıkıp şehir merkezine stat yapılmaz deyip rezidans dikenlere ahım var.

    e5'ten geçerken yeşil zemini görmek için kafasını şöyle bir eğip yeni açık koridorlarının arasından aşağıya doğru bakmayan var mı?

    herkesin 4-5 atarlar dediği zamanın yıldızlarla dolu psg'ye 4 gol atmak * * https://www.youtube.com/watch?v=KLITOXzGdnE
    milan'a karşı 85.inci dakikaya 2-1 mağlup girip 3-2 maç çevirip yolun sonunda uefa kupasını almak. *
    milan'a "işte böyle her sene böyle milan'a da böyle koyarlar aman" diye bağırmak * * https://www.youtube.com/watch?v=8VH9wEfVkaY
    juventus sahayı gezmek için çıktığında ölüm marşını söyleyip daha yarı sahaya gelmeden içeri kaçırmak.
    manchester united maçı için bir şey söylemeyeceğim buyrun siz izleyin => https://www.youtube.com/watch?v=8AtlUPYvJ5Q

    bunlar sadece benim şu anlık aklıma gelenler. daha ne bilbao'lar, ne barcelona'lar, ne leeds'ler, ne dortmund'lar, ne rosenborg'lar var.

    modern koltuklu, üstten ısıtmalı, 50.000 kişilik türk telekom arena onun yerini ne kadar alır? orası meçhul.

    ben seni çok özledim. hep özleyeceğim.
  • 296
    ilk ve belki de son kez* 10 kasım 2010 galatasaray denizlispor maçında ayak bastığım kutsal mabet.

    tribüne çıkan merdivenlerin başında durdum. karanlık gökyüzünü gördüm önce. birkaç adım sonrasında göreceklerim çok heyecanlandırdı. derin bir nefes aldım ve merdivenleri adımladım. karşımda eski açık, solumda filli boya reklamları duruyordu. iyi ki o soluğu almışım çünkü nefessiz kaldım bir anda. belki bilmeyen ya da futbolu, galatasarayı sevmeyen biri için bir beton yığını olabilir. ama burada galatasaray sözlükte öyle güzel şeyler okudum ve öğrendim ki hakkında. efsane xamax maçı, bordeoux maçı. çimlerinin üzerinde iki efsanenin hagi ve prekazinin monaco filelerine attığı muhteşem ötesi goller.14 senelik şampiyonluk özlemi ve seni sevmeyen ölsün. 16 dakika, 20:45 *.

    herşey orda olmuştu.

    içime aldığım nefes oksijenden farklı gibiydi. tarih gibiydi. gözyaşları, sevinçler, şampiyonluk kutlamaları. her yer sarı kırmızıydı. ve ne tarafa dönersem döneyim etrafımda benimle aynı şeyleri hisseden güzel insanlar vardı. o'nun içinde çok güzel fotoğraflarım olsun, arşivler dolusu olsun çok isterdim. ama öyle kaptırdım ki kendimi doğru düzgün fotoğraf çekemedim. hatta bi ara forma reklamındaki ufaklık gibi saklansam da gece çimlerinin üzerinde uyuyabilsem diye düşündüm.*

    maç bitiverdi anlamadan. biraz daha kalmak istedim ama artık çıkmamız gerekiyordu. hiç, bir yerden gitmek bu kadar zor olmamıştı. ali samiyene gidene kadar eksiktim biraz. tamamlandım.

    o yüzden şimdi anlıyorum çoğu galatasaraylının, hele buradaki bizden yaşça büyük yazar abilerimizin neden türk telekom arenayı bir türlü kabullenemediklerini. çünkü maçtan çıkarken düşündüğüm tek şey 'ali sami yen yıkılmasındı.

    küçük bir kız çocuğuyken bile gururla burnumu dikerek söylediğim tek şeydi galatasaraylı olduğum..hala sorulduğunda aynısını yapıyorum.ve ekliyorum 'başka takım mı var?'*

    ama malesef artık biliyorum; başka ali sami yen yok.
App Store'dan indirin Google Play'den alın