• 104
    bir tuğla, ali sami yen'in fikri

    bir tuğla, yanko'nun dükkanı

    bir tuğla, dikilen ilk parçalı

    bir tuğla, turuncudan iz tasıyan tok bir sarı ve visneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı

    bir tuğla, arma

    bir tuğla, ingilizler gibi toplu halde oynamak

    bir tuğla, ilk avrupa turnesi

    bir tuğla, ateş-güneş

    bir tuğla, gündüz kılıç

    bir tuğla, metin oktay

    bir tuğla, avrupada oynanan ilk maç

    bir tuğla, 14 yıl

    bir tuğla, prekazi

    bir tuğla, derwall

    bir tuğla, kalli

    bir tuğla, mustafa denizli

    bir tuğla, şampiyon kulüpler yarı finali

    bir tuğla, bremen maçı

    bir tuğla, ulubatlı

    bir tuğla, bülent korkmaz

    bir tuğla, fatih terim

    bir tuğla, hagi

    bir tuğla, kopenhag

    bir tuğla, süper kupa

    bir tuğla, real maçı

    bir tuğla, 14 mayıs

    bir tuğla, milyonlarca taraftar

    bir tuğla, takımdaşlık

    bir tuğla, dostluk

    bir tuğla, florya-mecidiyeköy yolu

    bir tuğla, yukarıda adı yazmayan onlarca kişi ve olay

    bir mabet, ali sami yen stadyumu.
  • 1039
    gece gece hatırladım yine..

    şu video kahretti resmen..

    http://www.youtube.com/...g-KfMShPlrRulEgyc%3D

    ali sami yen'e hiç gitmemiş taraftar olarak kaldım ya, bu da benim ayıbım olsun; bana yazıklar olsun ulan.. hoş, şartlar elvermedi, hayatımda 2 kere istanbul'u gördüm ama olsun be, ne olurdu çimlerini görsem, bazılarının idrar kokusu var diye beğenmediği tuvaletlerinde; merdivenlerinde vakit geçirsem..

    bi kere hagi'yi izlesem, bi kere gol diye bağırsam ne olurdu ki... ne olurdu çimlerine tek tek gömdüğümüz anlara, tarihe bir kere olsun tanıklık edebilseydim..

    senden bana tek kalan, kapanış maçına giden arkadaşımın hediye ettiği ali sami yen sonsuza kadar yastığı... her pankartın yeri belliydi, bilmem belki de tüm sene orada asılı dururlardı.. hiç gitmesem de, özlüyorum seni sami yen..

    bekledik bunu çok bekledik diyor ya sabri ugan, ali sami yen'deki havayı yeniden hissettirecek bir yer bulunur mu ki, içimden bekledik bunu çok bekledik der miyim ki...
  • 1224
    --- alıntı ---

    hayal ötesi bir şeydin anlatılmaz, yaşanan...
    çocuktum, tir tir titrerdim o tarifsiz heyecandan...
    sana kavuşacağım günü iple çekerdim...
    uyuyamazdım günler öncesinden sen'i bildiğim için...
    yaşama sebebimin sembolü sen'din...
    galatasaray'ımın mabedi...
    "ali sami yen stadi son durak..."

    otobüsten inerken en güzel melodiydin...
    köftecilerin sucuk ekmek kokuları arasında sana vardığımızda hayat anlam kazanırdı...
    senle büyüdük biz...
    gençliğim, senin anılarınla dolu...
    ne okul kaldı kırmadık, ne sevgili bırakmadık, uğruna can koyardık, sana helal gelmesin diye...
    geceleri ateşler yakardık caddende, flamalarımızı yorgan yapıp yatardık yıldızsız gecelerinde kapı önünde...

    etle tırnak gibiydik biz...
    senin tahta sıralarında paylaştık ayranı, kaşarlı pideyi...
    tribünde öğrendik, bölüştük ekmeği, sevgiyi...
    bazen bir deniz oldun bayraktan, bazen patlayan bir volkan...
    nazlı bir gelin gibi süslerdik ellerimizle seni, yağmur çamur demeden bir besteyle inletirdik her yerini...

    o sesler yankılanırdı önce mecidiyeköy'de; sonra dalga dalga yayılıp çınlardı cim bom bom nağmeleri tüm ülkede...
    sete çıkardı mehmet ağabey, orhan baba, varollar...
    çılgınlar gibi tepinirdik içinde, yedi sıra aşağı, yedi sıra yukarı... ayaklar yerden kesilirdi...
    "pınarbaşında, bu gece barda, lingo lingo şişelerde", senle çarpardı milyonların yüreği...
    her goool sesi, tarifsiz duygular yaşatırdı, o atmosfer büyülerdi herkesi...

    ne takımları mat ettik senin yeşil sahan üstünde...
    sari... kirmizi... şampiyon... cimbom...
    eski açık sarı desene... bazen hüzün, bazen neşeyle...
    bazen kar yağar, bazen dolu; hatta deprem! terk etmedik seni...

    şimdi yıkacaklarmış seni...
    eskidin diyorlar biliyorum ama yüreğim kaldırmıyor senle ayrılığa...
    boğazım düğüm düğüm oluyor...
    özlüyorum, şimdiden her şeyini...

    zaman tüneli olsa 80'li yıllara ait, dalardım içine senin bir samanyolundan kimse döndüremezdi beni geri...
    çünkü senle yazdık tarihi, seninle dar ettik alayına dünyayı...
    "burası sami yen, burdan çıkış yok...!!" diyerek...

    yedi düvele ezberlettik adını. yaşarken cehennemi gösterdik rakiplere...
    cenneti serdik sevdamıza sayende...

    eşsiz ne demek bilir misin...
    işte o sen'sin...
    ali sami yen stadi...
    elveda gençliğim...

    --- alıntı ---

    (bkz: edip gürman)
  • 298
    ali sami yen vs. türk telekom arena

    vs.lu başlıkları sevmeyenlere inat bir başlık değil bu, işin doğrusu. hele ki ali sami yen’i yıkacak dozerin anasına sövülürken.

    ah be, yıllarım geçti ali sami yen’de. tam 30 sene. ikinci kez açıldığında oradaydım http://captano.blogspot.com/...en-stad-2-acls.html.
    hep söylerim hayatımda bu kadar uzun süreli devam ettiğim hiçbir yer olmadı. öyle ya, ne okul bu kadar sürdü ne de benim 30 yıllık iş hayatım var. gerçi bazı münafıklar bunun doğru olmadığını iddia edip ihtiyar yerine koymaya çalışırlar ama, yemeyiniz bu numaraları.

    kim bilir kaç galibiyet, yenilgi, beraberlik gördüm. kim bilir kaç gol gördüm galatasaray’ın attığı ya da yediği. kim bilir kaç kez mutlu, kaç kez üzgün ayrıldım. bunların içinde elbette galibiyetler, galatasaray’ın attığı goller, mutluluklar diğerlerinden fazladır. hem kendi evimiz olduğu için hem de galatasaraylı olduğumuz için.
    her maça hep aynı heyecanla gittim, hani o meşhur kapıdan geçip yemyeşil sahanın göründüğü an hep aynı heyecanı yaşattı bana. hatta hala stadın yanındaki köprüden geçerken azıcık da olsa yeşil çimleri görmek için eğilir bakarım. 30 yıl diyorum, sadece ali sami yen’de 30 yıl, bundan önce inönü var bir de. mutsuz bile ayrılsam ertesi maç yine koşarak gittim ali sami yen’e, hala öyle gidiyorum. seviyor muyum nedir?
    para durumuna göre tribün seçerdim ama genellikle paramı biriktirip kapalıya giderdim. o zamanlar kapalı üst-alt gibi farklılıklar yoktu. maç izlemek isteyen, bağırmak istemeyen alta, holiganlar üste çıkardı. gişe önünde sabahladığımız maçlarda, içeriye girince kapalı alta gidip tahtalara uzanıp birkaç saat kestirirdim. altıma pazar, şey gibi çıplak kadın resimleriyle dolu dandik ve zamanı geçmiş gazeteleri sererek. aklıma geldi de, ben o gazeteleri hiç gazetecilerde satılırken görmemiştim, belki de ayıp gazeteler olduğu için sotada tutuyordu bayiler.
    tahtalara uzanıp mı? evet, açık tribünlerde bildiğin betona, kapalı tribün beton üzerine çakılmış uzun tahtalara oturulurdu. numaralıda da sanırım bir kısım koltuk, bir kısım yine aynı tahtalardan vardı. açık tribünlerde “bettonaa minderrrr” diye satılan ayıp gazetelerden almazsanız poponuz kirlenirdi.
    karnınız acıkınca ayran-pide-meysu ile nefsinizi köreltebilirdiniz. sıraya girmeyi göze alırsanız nallı kuzu köfte ekmek ve sosisli de var.
    tuvaletler diye bir şey yok. tuvalet var, bir tane. o da sadece erkekler için. kadının ne işi var maçta(!) numaralıda belki vardır kadın tuvaleti, bilemiycem şimdi.
    numaralı demişken. tüm zamanların elit tribünü. yaş ortalaması yüksek, kalantor, rahatına düşkün insanların maç izledikleri yer. ne kombine sistemi geldiğinde onlar için pek bir şey değişti ne de yeni stadda değişecek. eskiden de maça istedikleri saatte gelirlerdi şimdi de öyle. tribünde viski-çikolata satılan bir yerden bahsediyorum. saha içinde olanlara çok kızmazlarsa ya da ayağa kalkmayan fenerli olsun denmezse bağırmak için kıllarını kıpırdatmazlardı, hala öyle.
    ali sami yen’de eski açık yeniden yapılana kadar tezahürat yapan iki tribün vardı. kapalı ve yeni açık. her zaman kapalının ortasının ayrı bir yeri olmuştur. galatasaray tribünlerinin kalbidir. çok şükür orada çok maç izledim.
    diğer tezahürat yapan tribün yeni açık’ın numaralıya yakın köşesiydi. eski açık emeklilerin gittiği bir yerdi o zamanlar. ben tribünün müthiş olduğu iki tribünden anlardım. biri eski açık tezahüratlara katılıyorsa diğeri de 3lü çekilirken bütün yeni açık zıplıyorsa. işte o zaman tribün müthiş demekti.

    ali sami yen’le ilgili kişisel tarihimde çok maç var elbette, 14 yıl sonra gelen şampiyonluk gibi.
    çok can sıkıcı maç ta yaşadım. werder bremen’e elendiğimiz maç gibi.
    ama orası benim yuvam yahu. her santimini bildiğim evim. maçtan önce kıçımı dayadığım ali sami yen sokaktaki set benim yerim. oradaki 1 milyon var mı diyen şişko bile. orjin köfte de benim. ataköy şarküteri de. daha eskilerde pek öyle takılma durumu olmazdı maçtan önce. kuyruğa girer bileti alıp girerdik, mecburen. ama şimdi çok daha keyifli tabii ki.

    ali sami yen’i gün geçtikçe yıkılıp yerine apartman yapılan dedemin evine benzetmeye başladım son günlerde. çok benzer geliyor hissettiklerim. bursa’da dedemin evi vardı, dere kenarında. eski, ahşap bir ev. 3 katlı, bahçeli, balkonlu, güvercin kümesinin de olduğu büyük sayılabilecek bir ev. dedem, anneannem, dayımlar yaşardı. yazları orada geçirmek muhteşemdi. o ev gibi bütün komşu evler bahçeliydi. oynanacak oyuna göre birinin bahçesinde takılırdık. geceleri derenin sesiyle uyurduk. çocukluğuma dair biraz fuluğ ama mutluluk uyandıran anılar barındırıyor o ev.
    ama yıkılıp yerine apartman yapıldı, bütün kardeşlere birer daire verildi. sadece o ev değil, bütün komşu evler apartmana dönüştü. derenin bile üstü kapatıldı. dayılarım hala aynı mahallede yaşıyor. yengelerim de aynı mahallenin kızlarıydı zaten.
    eski ev iyiydi, güzeldi, içinde bir çok anı vardı ama yenilemek de gerekiyordu. sobalıydı örneğin. sobanın yanında ısınan, kestaneleri mideye indiren benim gibiler için eğlenceliydi ama o sobaya odunu, kömürü taşıyanlar açısından pek eğlenceli değildi sanırım. kaloriferli yeni binaya geçmekte tereddüt edilmedi.

    ali sami yen’den türk telekom arena’ya geçiş de biraz buna benziyor. eski, anılarla dolu yuvamızdan yeni modern yuvamıza geçiyoruz. bursa’daki dayılar aynı mahallede modern bir eve geçtikleri için onların durumu bizimkinden farklı elbette.

    aslında başka bir şey fark ettim bunları yazarken. eski evdeki anılarda asıl aklımda kalanlar hep kişiler ve yaptıkları. yani mutfakta dayımın kız istemeye gidilmesinden önceki gece söylediği şarkılar ve neşesi var aklımda, mutfak değil. ya da sıcaklarda terasta yatan küçük dayım var aklımda ama teras değil.
    14 yıl sonra gelen şampiyonlukta prekazi’nin frikik golü var aklımda ama stad değil. werder bremen’e elendiğimiz maçtan aklımda rotariu ile soğuk kalmış.
    hatta bazen bir maçı nerede oynadığımızı bile karıştırıyorum. inönü müydü yoksa ali sami yen miydi diye. yeni nesil bunu karıştırmaz, çünkü sadece ali sami yen’de iç saha maçı izlediler. yani, ben galatasaray’ı hatırlıyorum.

    ama elbette tüm bunları ali sami yen’de yaşadık ve elbette çok kıymetli. ama türk telekom arena’yı da çok uzun zamandır bekliyoruz. demem o ki, ali sami yen yıkılacak diye üzülürken tta’yı ıskalamayalım. orası da bizim yuvamız.
    bir de ne var biliyor musunuz, eğer uefa kupası eskiden olduğu gibi çift maçlı finalle oynansaydı uefa kupası'nı da ali sami yen'de alabilirdik.

    bu arada; dozerin ne şuçu var?:)
  • 847
    galatasaray dergisi'nin ilk yıllarında -banu yelkovan'lı, zoban'lı... güzel yıllardı- bir yazı vardı: 'betonun ruhu var mıdır?' diye.

    4-5 sene önce bizzat baka baka bilgisayara aktarmıştım yazıyı:

    otobüsten inerken en güzel melodiydin...
    köftecilerin sucuk ekmek kokuları arasında sana vardığımızda, hayat anlam kazanırdı...
    senle büyüdük biz...
    gençliğim;
    senin anılarınla dolu...
    ne okul kalırdı kırılmadık, ne sevgili bırakmadık, uğruna can koyardık, sana helal gelmesin diye...
    geceleri ateşler yakardık caddende, flamalarımızı yorgan yapıp yatardık yıldızsız gecelerde kapı önünde...
    etle tırnak gibiydik biz...
    senin tahta sıralarında paylaştık ayranı, kaşarlı pideyi...
    tribünü öğrendik, bölüştük ekmeği, sevgiyi...
    bazen bir deniz oldun bayraktan, bazen patlayan bir volkan...
    nazlı bir gelin gibi süslerdik sen, yağmur çamur demeden bir besteyle inletirdik her yerini...
    o sesler yankılanırdı önce mecidiyeköy'de sonra dalga dalga yayılıp çınlardı cim bom bom nağmeleri tüm ülkede...
    sete çıkardı mehmet ağabey, orhan baba, varollar...
    çılgınlar gibi tepinirdik içinde, yedi sıra aşağı yedi sıra yukarı...
    ayaklar yerden kesilirdi...
    "pınarbaşında, bu gece barda, lingo lingo şişelerde", senle çarpardı milyonların yüreği her gooool sesi, tarifsiz duygular yaşatırdı, o atmosfer büyülerdi herkesi...
    ne takımlar mat ettik senin yeşil sahan üstünde...
    sarı... kırkızı... şampiyon... cimbom...
    eski açık sarı desene...
    bazen hüzün bazen neşe ile...
    bazen kar yağar, bazen dolu; hatta deprem! terk etmedik seni...
    şimdi yıkacaklarmış seni...
    eskidin diyorlar biliyorum ama yüreğim kaldırmıyor senle ayrılığı...
    boğazım düğüm düğüm oluyor...
    özlüyorum; şimdiden her şeyini...
    zaman tüneli olsa 90lı yıllara ait, dalardım içine seninle bir samanyolundan kimse döndüremezdi beni geri...
    çünkü senle yazdık tarihi...
    seninle dar ettik alayına dünyayı...
    "burası sami yen burdan çıkış yok!!!" diyerek...
    yedi düvele ezberlettik adını...
    yaşarken cehennemi gösterdik rakiplere...
    cenneti serdik sevdamıza sayende...
    eşsiz ne demek bilir misin...
    işte o sensin...
    ali sami yen stadı...
    elveda gençliğim...
  • 1311
    endüstriyel futbola yenilen efsane maçlara tanık olan, efsane demişim galatasarayın bir cehennemen takımı olduğunu ispatlayan mabet, belki biraz fazla ileri gidebilirim ancak müslümanlar için mekke kabe ne ise, galatasaraylılar için ali sami yen'de o'dur !

    ileride belki torunlarımız olur mu bilemem ancak eğer onlara hikayeler anlatmak zorunda kalırsam, benim anlatacağım bir sürü ali sami yen anısı,hikayesi olacak.

    11 ocak 2011'de seni cisim olarak yıktılar ama ruh olan halen sen yaşıyorsun !
  • 1470
    arazisi çok değerliydi. mecidiyeköy gibi bir yerin kullanım hakkını verip, seyrantepe gibi ıssız bucaksız yere stat yaptırarak yine galatasaray'ı zarara uğrattılar.

    https://youtu.be/kDBOU_60gsk şu anki cumhurbaşkanı erdoğan da çıkıp ''gs'nin 1 kuruşu yok stat'da'' demişti. şimdi bir müteahhit de bir kişinin çok değerli arazisini alıp sahibine de daire verince ''bu işin yapımında senin bir kuruşun yok mu'' desin. bu çok komik olur. aynılarını bjk stadı için de söyledi ama orda haklıydı. bjk stadı aynı yerine yapıldı. bjk'nin buna gücü yetmez. biz ise itin öldüğü yerde bir stat aldık. zarara uğradık.
  • 235
    cocuktum daha bu stadyum'un adini ilk duydugumda. babama sordum hemen, "hangi takimin stadi bu ?" diye sonra arkasindan hemen demistim kesin fenerbahce'nin dir. onlar zengin ya en güzel stadyum'da onlarindir tabi diye düsündüm o kücük yasimda bile. düsünün o yasimda bile fenerbahce ve paralari hakkinda konusan arkadaslar vardi etrafimda. hep bir kez olsun görebilmek istedim. stada adim atiyim istedim bir türlü olmamisti. en sonunda 28 mart 2010 galatasaray fenerbahce maci'ni yeni acikta izlemek nasip oldu. ama mac kimin umrunda ki. ali sami yen'e gelmisim. hemen hayallere daldim yeni acik tribününün önündeki kaleye bakarak. hagi'nin atlethico bilbao'ya attigi golü canlandirdim gözümde, hakan sükür'ün leeds macindaki kafa golünü hayal ettim, yine hagi'nin milan'a attigi asirtma gol de o kaleyeydi onun sevincinide yasadim gitmisken kendimce ve daha neler neler geldi gözümün önüne. söylenecek cok sey var da kelimelere dökemiyor insan bazen.

    mac sonunda yenildik 0-1. ilk ve son kez gördügüm sami yen'de gol sevinci yasayamadim. ama galatasaray bana o gözümde canlandirdigim anilari hediye etmisti daha önceden. hic unutmayacagiz seni sami yen.
  • 41
    7 subat galatasaray kayserispor macında bulunduğum biricik stadımız. o merdivenleri çıkıp, yeni açıkla karşı karşıya gelince doluverdi gözlerim. kendimi bildim bileli, maçları tv karşısında izlerken, ordaki bizleri görüp ''helal be size'' derdim. '' neden orda olamıyorum'' deyip hayıflanırdım. imkansız ulaşılamaz gelirdi çocuk yüreğe. ve öyle bir andı ki o mabedi ilk görüşüm. elim ayağım titredi. burasıydı işte r.madrid in önümüzde diz çöktüğü yer. burasıydı m.united ın elenip boynu bükük ayrıldığı cehennem. burasıydı en kral şampiyonlukların yaşandığı mabed.
    yıllardır ali sami yen stadyumu özlemini içinde barındıran ben, ezbere biliyordum neredeyse olacakları. sadece sabırsızlık çekiyordum ilk üçlü için.
    sonuc az çok üzsede beni, o atmosferi yaşamış olmam bana çok çok yetti.
    kalifiye jurnal ve nurky yalnız bırakmadılar beni bu mutlu günümde. tüm galatasaray sözlük bireylerine teşekkür ederim.**
  • 865
    kalan son parçasını (http://twitpic.com/4s33ch ) görmemle içimi acıtmıştır.

    çocukluktan beri hayatımda hiç değişmeyeceğini zannettiğin şeyler vardı. mesela annem babam ölümsüz gibi gelirdi, ali sami yen hep duracak gibi gelirdi. insan başına gelince anlıyor acı gerçeği.

    bu stadyumu göremeyen belki de milyonlarca galatasaray taraftarı var, ilerde bu sayı artacak haliyle. onlar için üzülüyorum zira hep eksik kalacaklar. ben de orada maç izleyemediğim için kendimi eksik görüyorum. hiç değilse gördüm içinde bulundum. bununla avunuyorum napalım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın