1
--- alıntı ---
galatasaray taraftarının kafası karışık. sözlüğün, genel eğilimi yansıtan başarılı bir örneklem olduğunu düşünmek, çok uçuk bir yaklaşım değildir sanırım.
adnan polatyönetimi, rijkaard ve ekibini göreve getirdiğinde genel olarak sevindik. hocanın, günlük başarılar peşinde koşan değil, uzun yıllar sürecek başarıların temelini atacağını ve bu yüzden destek olunması, zor günlerde sabır gösterilmesi gerektiğini söyledik durduk.
ben de hem yönetimi hem de rijkaard’ı eleştirdim elbette. kim takar beni ayrı, ama karınca kararınca fikirlerimi yazmazsam kendime saygısızlık etmiş olmamak için yazdım. çünkü, “ben bilmem beyim bilir”cilerden değilim.
şimdilerde ise acaba rijkaard gidecek mi soruları kafaları kurcalıyor. niye gitsin ki? ligde bir puan farkla ikinci, avrupa ligi’nde atletico madrid’le oynayacak ve tur atlama olasılığı yüksek bir takımın hocası, türkiye kupası’ndan elendi diye mi gönderilecek. saçmalık tabii, ama taraftar, bunlara takılmıyor zaten. kafasını karıştıran şey başka.
kiminin gördüğü en başarılı galatasaray başkanı adnan polat’ın, devam edemeyeceği endişesi taraftarı huzursuz ediyor.
galatasaray lisesi’nden olmayan polat’ın bir lise operasyonuyla seçilememe ihtimali elbette var.
seçim denen şey ilginçtir. gerçek başarı veya başarısızlığa değil, verilen imaja göre kazanılır ya da kaybedilir. imajın ne kadar önemli olduğunu abd seçimlerinden önceki kampanyalara bakarak anlayabiliriz.
kulüp, sendika, parti içi seçimlerde başka faktörler devreye girer. gruplaşmalar en önemli etkendir.
adnan polat başkanlığa paraşütle inmedi. yıllar önce idarecilik yapıp bıraktıktan sonra, özhan canaydın döneminde yönetim dışındayken, elini taşın altına soktu ve bir kampanyayla kulübün anlık sıkıntısını çözecek para toplandı. 2005-2006 sezonuydu. futbolculara alacakları ödenemiyordu ve futbolcular idmanları boykot noktasına gelmişlerdi. kulüp çalışanlarının, genç futbolcuların harçlıklarının hakan şükür, hasan şaş gibi abiler tarafından karşılandığını herkes biliyordu.
bu girişimiyle, adnan polat galatasaray camiasından ve özellikle taraftardan büyük sevgi gördü. her defasında yönetime girmek istemediğini belirtmesine rağmen, kendini kurtaracak adamı her seçimde bulma becerisine sahip özhan başkan, adnan polat’ı yönetimine girmeye ikna etti. sezon sonu gelen şampiyonluk adnan polat’ı kulüp başkanlığına doğru götürdü.
başkan, kurduğu ekiple birlikte önemli işler yaptı. riva, seyrantepe, ali sami yen konularında çok önemli ilerlemeler sağlandı. yıllardır kangrene dönmüş olan borçlar yoluna koyuldu. artık futbolcuların paralarını alamadığını duymuyoruz. kaldı ki, bizim bir topçu restoranda parasının üstünü alamasa, “galatasaraylı futbolcu parasını alamadı” diye haber yapacak bir medyaya sahibiz.
gs store’un yaptığı ilerleme müthiş. gsmobile, gs tv, gs bonus gibi büyük taraftar kitlesinin kulübüne katkı yapmasını sağlayacak projeler hayata geçirildi.
şu anda galatasaray spor kulübü, neredeyse çöpsüz üzümdür. bu lezzetli ve zahmetsiz meyveyi yemek isteyenler akbaba misali fırsat kollamaya başladılar.
galatasaray taraftarı bunların hepsini görüyor elbette, endişesi de bundan. bu yönetimin, kulübün önünü açtığı gibi daha da ileri götüreceğine inanıyor taraftar.
rijkaard gidecek diye duyduğunda öfkelenmesi bundan, böyle bir ihtimal olduğunu biliyor, ve yine karanlık günlere dönmekten korkuyor. korkmakta haklı.
yönetimin transfer politikalarını başarısız bulabilirsiniz, rijkaard’ın hocalığını eleştirebilirsiniz. ama bir kulüp için bunlar günlük, dönemsel işleyişler.
önemli olan yıllar boyu sürecek başarılara ulaşmak, hep dimdik duracak bir kulüp olmaktır. yoksa dünyada hiçbir takım sürekli şampiyon olmuyor. en zenginler, en çok araştırma yapanlar en iyi transferleri yapmıyor. ama süreklilik sağlıyor.
bir örnek vermek gerekirse, şampiyonlar ligi’nde her sene çeyrek finale çıkmak, her sene elenip bir defasında yarı finale çıkmaktan daha önemli başarı. başarının sürdürüldüğünü gösterir.
sakin ol, hayat da senin şampiyonluk da galatasaraylı.
--- alıntı ---
http://captano.blogspot.com/...-polat-yonetimi.html
galatasaray taraftarının kafası karışık. sözlüğün, genel eğilimi yansıtan başarılı bir örneklem olduğunu düşünmek, çok uçuk bir yaklaşım değildir sanırım.
adnan polatyönetimi, rijkaard ve ekibini göreve getirdiğinde genel olarak sevindik. hocanın, günlük başarılar peşinde koşan değil, uzun yıllar sürecek başarıların temelini atacağını ve bu yüzden destek olunması, zor günlerde sabır gösterilmesi gerektiğini söyledik durduk.
ben de hem yönetimi hem de rijkaard’ı eleştirdim elbette. kim takar beni ayrı, ama karınca kararınca fikirlerimi yazmazsam kendime saygısızlık etmiş olmamak için yazdım. çünkü, “ben bilmem beyim bilir”cilerden değilim.
şimdilerde ise acaba rijkaard gidecek mi soruları kafaları kurcalıyor. niye gitsin ki? ligde bir puan farkla ikinci, avrupa ligi’nde atletico madrid’le oynayacak ve tur atlama olasılığı yüksek bir takımın hocası, türkiye kupası’ndan elendi diye mi gönderilecek. saçmalık tabii, ama taraftar, bunlara takılmıyor zaten. kafasını karıştıran şey başka.
kiminin gördüğü en başarılı galatasaray başkanı adnan polat’ın, devam edemeyeceği endişesi taraftarı huzursuz ediyor.
galatasaray lisesi’nden olmayan polat’ın bir lise operasyonuyla seçilememe ihtimali elbette var.
seçim denen şey ilginçtir. gerçek başarı veya başarısızlığa değil, verilen imaja göre kazanılır ya da kaybedilir. imajın ne kadar önemli olduğunu abd seçimlerinden önceki kampanyalara bakarak anlayabiliriz.
kulüp, sendika, parti içi seçimlerde başka faktörler devreye girer. gruplaşmalar en önemli etkendir.
adnan polat başkanlığa paraşütle inmedi. yıllar önce idarecilik yapıp bıraktıktan sonra, özhan canaydın döneminde yönetim dışındayken, elini taşın altına soktu ve bir kampanyayla kulübün anlık sıkıntısını çözecek para toplandı. 2005-2006 sezonuydu. futbolculara alacakları ödenemiyordu ve futbolcular idmanları boykot noktasına gelmişlerdi. kulüp çalışanlarının, genç futbolcuların harçlıklarının hakan şükür, hasan şaş gibi abiler tarafından karşılandığını herkes biliyordu.
bu girişimiyle, adnan polat galatasaray camiasından ve özellikle taraftardan büyük sevgi gördü. her defasında yönetime girmek istemediğini belirtmesine rağmen, kendini kurtaracak adamı her seçimde bulma becerisine sahip özhan başkan, adnan polat’ı yönetimine girmeye ikna etti. sezon sonu gelen şampiyonluk adnan polat’ı kulüp başkanlığına doğru götürdü.
başkan, kurduğu ekiple birlikte önemli işler yaptı. riva, seyrantepe, ali sami yen konularında çok önemli ilerlemeler sağlandı. yıllardır kangrene dönmüş olan borçlar yoluna koyuldu. artık futbolcuların paralarını alamadığını duymuyoruz. kaldı ki, bizim bir topçu restoranda parasının üstünü alamasa, “galatasaraylı futbolcu parasını alamadı” diye haber yapacak bir medyaya sahibiz.
gs store’un yaptığı ilerleme müthiş. gsmobile, gs tv, gs bonus gibi büyük taraftar kitlesinin kulübüne katkı yapmasını sağlayacak projeler hayata geçirildi.
şu anda galatasaray spor kulübü, neredeyse çöpsüz üzümdür. bu lezzetli ve zahmetsiz meyveyi yemek isteyenler akbaba misali fırsat kollamaya başladılar.
galatasaray taraftarı bunların hepsini görüyor elbette, endişesi de bundan. bu yönetimin, kulübün önünü açtığı gibi daha da ileri götüreceğine inanıyor taraftar.
rijkaard gidecek diye duyduğunda öfkelenmesi bundan, böyle bir ihtimal olduğunu biliyor, ve yine karanlık günlere dönmekten korkuyor. korkmakta haklı.
yönetimin transfer politikalarını başarısız bulabilirsiniz, rijkaard’ın hocalığını eleştirebilirsiniz. ama bir kulüp için bunlar günlük, dönemsel işleyişler.
önemli olan yıllar boyu sürecek başarılara ulaşmak, hep dimdik duracak bir kulüp olmaktır. yoksa dünyada hiçbir takım sürekli şampiyon olmuyor. en zenginler, en çok araştırma yapanlar en iyi transferleri yapmıyor. ama süreklilik sağlıyor.
bir örnek vermek gerekirse, şampiyonlar ligi’nde her sene çeyrek finale çıkmak, her sene elenip bir defasında yarı finale çıkmaktan daha önemli başarı. başarının sürdürüldüğünü gösterir.
sakin ol, hayat da senin şampiyonluk da galatasaraylı.
--- alıntı ---
http://captano.blogspot.com/...-polat-yonetimi.html