49
taraftar için çıkarılmış ancak şikecilerin şike yapma hakkının elinden alan yasa olarak bumerang etkisi ile türk futbolunun gerçek yöneticilerini ve medya sülüklerini vurmuştur.
üzerinde değişiklik yapılarak ne kadar çok şike yaparsan yap tek ceza ve paraya çevrilebilecek düzeyde ceza (çok caydırıcı olurdu o kadar caydırıcı olurdu ki şikeciler bir daha şike yapmazdı) indirimi öngören yasa çankaya köşkünden geri dönmüştür.
medya sülükleri cezaların fazlalığı konusunda yoğun kampanyaya aynı anda başladıklarından veto edilen cezaların yeniden tbmm'ne gelmesi an meselesidir. (bkz: 2010-2011 sezonu futbolda şike soruşturması iddianamesi/#833638)
medya sülükleri avrupa ülkelerinde bu eylem ceza hukuku yönüyle suç bile değil yaygarası yapmaktadır.
benimde zevkle okuduğum yılmaz özdil ;
--- alıntı ---
hrant dink’i öldürene 22 sene verdiler. münevver’in kafasını testereyle kesip, çöpe atana 24 sene...
aziz yıldırım...
138 sene isteniyor.
ister misin, soykırım’ı da aziz yıldırım’a bağlasınlar...
--- alıntı ---
şeklinde yazısı ile aziz yıldırım hakkında henüz açıklanmayan iddianamedeki cezaların ağırlığını eleştirmiştir.
aynı şekilde aynı gazete yazarı ahmet hakan ise aynı gün şunları yazmıştır;
--- alıntı ---
tamam, tamam da...
veto ile birlikte ortaya çıkan ve vicdanlara sığmayan şu durumlar ne olacak:
- mesela en baştan kötü, adaletsiz ve ölçüsüz hazırlanmış o yasa ne olacak?
- mesela ölçüsüz cezalar meselesi ne olacak?
- mesela “futbolda şike” gibi bazı batı ülkelerinde yargıya bile taşınmayan bir suça getirilen kabul edilemez ağırlıktaki cezalar ne olacak?
- mesela her şike için ayrı ceza öngörülerek cezaların yüz yılı bulması meselesi ne olacak?
- mesela suçlu oldukları henüz belli olmayan insanların aylardır tutuklu olması sorunu ne olacak?
söyler misiniz? bu adaletsizlikler nereye toslayacak?
--- alıntı ---
güzel ülkemizin onlarca sorunu var örneğin ülkenin yarısındaki binaların o bölge de yaşanacak bir depremde yıkılacak olması gerçeği bir vakıadır. bu sorun dururken sporda şiddet yasasının cezaları ağırmı hafifmi tartışmasına girmek gerçek sorunların tartışılmasını ötelemek ve gündem kirliliği yaratmaktır.
ancak madem konu açıldı sporda şiddet yasasının cezaları gerçekten ağır mı? sorusunu özetle inceleyelim.
şikeye en yakın suç olarak rüşvet suçunun cezası tck madde 252 de şu şekilde düzenlenmiştir.
madde 252 - (1) rüşvet alan kamu görevlisi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. rüşvet veren kişi de kamu görevlisi gibi cezalandırılır. rüşvet konusunda anlaşmaya varılması halinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.
benzer bir suç olan zimmet suçu tck madde 247'de düzenlenmiştir.
madde 247 - (1) görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
6222 sayılı yasa da ise şike ve teşvik primi suç haline gelmiş bu suçu işleyen sanıklara beş yıldan on iki yıla kadar hapisve yirmibin güne kadar adli para cezası verilmesi öngörülmüştür.
şike ile rüşvet veya zimmet çok yakın suç tipleri olduğu için şike rüşvetten 1 yıl fazla zimmet suçu ile aynı oranda cezalara sahiptir. adli para cezasının ise bir önemi yoktur ceza hakimi durumun özelliklerine göre bu yönü ile ceza vermeyebilirde.
spor'u sadece bir oyun olarak gören anlayış sahipleri şike cezasının yüksekliğini eleştirmektedir. ancak ülkemizde şike rüşvetle eş değer önemde ve muhakkak önlenmesi gereken adi suç tiplerinden biridir. kaldıki günümüzde spor sadece bir oyun değil özellikle bahis ve müsabaka gelirleri sebebiyle milyarlarca doların döndüğü ciddi bir market haline gelmiştir.
yani şike cezasının kesinlikle ağır bir cezayı içerdiği söylenemez. ancak teşvik suçunun burada ayrılmaması ve şike ile aynı cezayı içermesi ciddi anlamda eleştiri konusu olabilir.
138 sene istenmesi ise (bunu iddianame ile öğrenebilecek durumdayız) aynı veya farklı suçları kaç kez işlediği ile ilgilidir. veto edilen yasada var olan "birden fazla suçta dahi aynı ceza verilir" ifadesi ise bu suçu işleyenlere özel yasa çıktığının en bariz örneğidir.
bu sebeple özellikle yılmaz özdilin yazı içeriğine katılmak mümkün değildir.
üzerinde değişiklik yapılarak ne kadar çok şike yaparsan yap tek ceza ve paraya çevrilebilecek düzeyde ceza (çok caydırıcı olurdu o kadar caydırıcı olurdu ki şikeciler bir daha şike yapmazdı) indirimi öngören yasa çankaya köşkünden geri dönmüştür.
medya sülükleri cezaların fazlalığı konusunda yoğun kampanyaya aynı anda başladıklarından veto edilen cezaların yeniden tbmm'ne gelmesi an meselesidir. (bkz: 2010-2011 sezonu futbolda şike soruşturması iddianamesi/#833638)
medya sülükleri avrupa ülkelerinde bu eylem ceza hukuku yönüyle suç bile değil yaygarası yapmaktadır.
benimde zevkle okuduğum yılmaz özdil ;
--- alıntı ---
hrant dink’i öldürene 22 sene verdiler. münevver’in kafasını testereyle kesip, çöpe atana 24 sene...
aziz yıldırım...
138 sene isteniyor.
ister misin, soykırım’ı da aziz yıldırım’a bağlasınlar...
--- alıntı ---
şeklinde yazısı ile aziz yıldırım hakkında henüz açıklanmayan iddianamedeki cezaların ağırlığını eleştirmiştir.
aynı şekilde aynı gazete yazarı ahmet hakan ise aynı gün şunları yazmıştır;
--- alıntı ---
tamam, tamam da...
veto ile birlikte ortaya çıkan ve vicdanlara sığmayan şu durumlar ne olacak:
- mesela en baştan kötü, adaletsiz ve ölçüsüz hazırlanmış o yasa ne olacak?
- mesela ölçüsüz cezalar meselesi ne olacak?
- mesela “futbolda şike” gibi bazı batı ülkelerinde yargıya bile taşınmayan bir suça getirilen kabul edilemez ağırlıktaki cezalar ne olacak?
- mesela her şike için ayrı ceza öngörülerek cezaların yüz yılı bulması meselesi ne olacak?
- mesela suçlu oldukları henüz belli olmayan insanların aylardır tutuklu olması sorunu ne olacak?
söyler misiniz? bu adaletsizlikler nereye toslayacak?
--- alıntı ---
güzel ülkemizin onlarca sorunu var örneğin ülkenin yarısındaki binaların o bölge de yaşanacak bir depremde yıkılacak olması gerçeği bir vakıadır. bu sorun dururken sporda şiddet yasasının cezaları ağırmı hafifmi tartışmasına girmek gerçek sorunların tartışılmasını ötelemek ve gündem kirliliği yaratmaktır.
ancak madem konu açıldı sporda şiddet yasasının cezaları gerçekten ağır mı? sorusunu özetle inceleyelim.
şikeye en yakın suç olarak rüşvet suçunun cezası tck madde 252 de şu şekilde düzenlenmiştir.
madde 252 - (1) rüşvet alan kamu görevlisi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. rüşvet veren kişi de kamu görevlisi gibi cezalandırılır. rüşvet konusunda anlaşmaya varılması halinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.
benzer bir suç olan zimmet suçu tck madde 247'de düzenlenmiştir.
madde 247 - (1) görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
6222 sayılı yasa da ise şike ve teşvik primi suç haline gelmiş bu suçu işleyen sanıklara beş yıldan on iki yıla kadar hapisve yirmibin güne kadar adli para cezası verilmesi öngörülmüştür.
şike ile rüşvet veya zimmet çok yakın suç tipleri olduğu için şike rüşvetten 1 yıl fazla zimmet suçu ile aynı oranda cezalara sahiptir. adli para cezasının ise bir önemi yoktur ceza hakimi durumun özelliklerine göre bu yönü ile ceza vermeyebilirde.
spor'u sadece bir oyun olarak gören anlayış sahipleri şike cezasının yüksekliğini eleştirmektedir. ancak ülkemizde şike rüşvetle eş değer önemde ve muhakkak önlenmesi gereken adi suç tiplerinden biridir. kaldıki günümüzde spor sadece bir oyun değil özellikle bahis ve müsabaka gelirleri sebebiyle milyarlarca doların döndüğü ciddi bir market haline gelmiştir.
yani şike cezasının kesinlikle ağır bir cezayı içerdiği söylenemez. ancak teşvik suçunun burada ayrılmaması ve şike ile aynı cezayı içermesi ciddi anlamda eleştiri konusu olabilir.
138 sene istenmesi ise (bunu iddianame ile öğrenebilecek durumdayız) aynı veya farklı suçları kaç kez işlediği ile ilgilidir. veto edilen yasada var olan "birden fazla suçta dahi aynı ceza verilir" ifadesi ise bu suçu işleyenlere özel yasa çıktığının en bariz örneğidir.
bu sebeple özellikle yılmaz özdilin yazı içeriğine katılmak mümkün değildir.