32121
fatih terim ilk ayakta ve iç sahada istediği anda üçlü defansa dönüşerek, ortada kalabalık oluşturup, ilerde ise baskı uygulayabileceği bir modeli sahneye koyacağını göstermişti daha maç başlamadan…
üstelik…
17 eylül 2002'de; yani bu gecenin yıldönümünde aynı rakibe karşı rakip sahada 2-0'lık bir galibiyet var...
tarihin tekerrür alışkanlığı var mıdır?.. rordigues'in ikili kapatmaya maruz
kalmasına rağmen içeri kat edip vurduğu şut rakibi avlamaya yetti... gol bizim için klasik, rakip için modern bir çalışmadır... golü yedikten sonra ilk yarının tamamında tek kanatla uçmaya çalışan galatasaray'ı durduran ve üstünlük sağlayan lokomotiv, eşitliği ciddi girişimlerle aradı ve ama o zaman da ilk kez bu kadar kararlı savunma yapan galatasaray takım savunmasına tosladı...
ikinci yarı belhanda'nın yerine daha aktif bir yerleşim bekler gibi başladı. ndiaye'nin sarı kartı cebinde taşıyor olması da ayrı bir risk oluşturuyordu...
rakibinin direndiği ama nefesinin yetmediği dakikalarda oyunun momentumunu tekrar eline geçiren galatasaray uladığı bir serbest vuruş ustası buldu ve eren'in duran toptan attığı golle maçı arka cebine koydu…
gomis'in gitmesinden sonra ‘ne olacak bu forvetin durumu' diyenlere eren, ‘dert yok, ben buradayım' der gibi oynuyor.
bu golden sonra gerisi, tarihi tekerrür ettiren galatasaray'ın daha ne kadar tekerrür ettireceğine kalmıştı; çünkü lokomotiv takımının gardı düşmüştü…
maicon'u oyuna atıp donk'un ön libero pozisyonuna çekmek ise tam bir fatih terim hamlesiydi ve şapkadan kuş değil fil çıkartmak kadar büyüleyiciydi…
öne geçtiğinde önlenemez uçurtmaları olan galatasaray, devler ligi'ne gövde gösterisi yaparak tamamladı maçı... sadece ndiaye'nin kaybının puan kaybı kadar önemli olduğunu belirtmeliyim…
maçin adami: eren derdiyok
ümit aktan
(bkz: 18 eylül 2018 galatasaray lokomotiv moskova maçı)
üstelik…
17 eylül 2002'de; yani bu gecenin yıldönümünde aynı rakibe karşı rakip sahada 2-0'lık bir galibiyet var...
tarihin tekerrür alışkanlığı var mıdır?.. rordigues'in ikili kapatmaya maruz
kalmasına rağmen içeri kat edip vurduğu şut rakibi avlamaya yetti... gol bizim için klasik, rakip için modern bir çalışmadır... golü yedikten sonra ilk yarının tamamında tek kanatla uçmaya çalışan galatasaray'ı durduran ve üstünlük sağlayan lokomotiv, eşitliği ciddi girişimlerle aradı ve ama o zaman da ilk kez bu kadar kararlı savunma yapan galatasaray takım savunmasına tosladı...
ikinci yarı belhanda'nın yerine daha aktif bir yerleşim bekler gibi başladı. ndiaye'nin sarı kartı cebinde taşıyor olması da ayrı bir risk oluşturuyordu...
rakibinin direndiği ama nefesinin yetmediği dakikalarda oyunun momentumunu tekrar eline geçiren galatasaray uladığı bir serbest vuruş ustası buldu ve eren'in duran toptan attığı golle maçı arka cebine koydu…
gomis'in gitmesinden sonra ‘ne olacak bu forvetin durumu' diyenlere eren, ‘dert yok, ben buradayım' der gibi oynuyor.
bu golden sonra gerisi, tarihi tekerrür ettiren galatasaray'ın daha ne kadar tekerrür ettireceğine kalmıştı; çünkü lokomotiv takımının gardı düşmüştü…
maicon'u oyuna atıp donk'un ön libero pozisyonuna çekmek ise tam bir fatih terim hamlesiydi ve şapkadan kuş değil fil çıkartmak kadar büyüleyiciydi…
öne geçtiğinde önlenemez uçurtmaları olan galatasaray, devler ligi'ne gövde gösterisi yaparak tamamladı maçı... sadece ndiaye'nin kaybının puan kaybı kadar önemli olduğunu belirtmeliyim…
maçin adami: eren derdiyok
ümit aktan
(bkz: 18 eylül 2018 galatasaray lokomotiv moskova maçı)