*

  • 2
    galatasaray taraftarından beklediğim hareket. malum, çok harika bir örneği united of manchester olarak gözümüzün önünde duruyor.

    united taraftarı glazer brothers yüzünden böyle bir olaya girişmişti, bizimkiler de özbek brothers yüzünden böyle bir harekete başvurabilir. hem lise gibi bir kurum da yok. sadece taraftara ait, %100 saf galatasaray.

    düşünülür bence bu.
  • 3
    bir şeye karar verilmesi lazım. spor kulübü olarak devam edecek isek ve amacımız çeşitli branşlarda sporcu yetiştirmek, tüm bu kollarda ülkemizi temsil etmekse, bunu layıkıyla yapmalı ve kar da etmeliyiz. bu şubeler futbol üzerinde kambur olmamalı. her branş kendi kar - zarar hesabını yaparak mutlaka artıda olmalı. zaten bu futbolda da böyle olmalı. zarar sözcüğü duymaktan bıktım. ha yok bu şubeler başarısız olacak, iyi sporcu çıkmayacak, üstüne bir de futbol üzerinden geçinecekse futbol kulübü olmakta sakınca görmüyorum. kısaca diğer şubeler iyi yönetilemiyorsa desteklediğim oluşumdur. lakin 6 temmuz 2018 mustafa cengiz basın toplantısında böyle radikal bir karar beklemiyorum. açıklamaları genel ve pek çok konuda olacaktır.
  • 4
    futbol dışındaki branşlar için gerekli kaynağı sağlayamayan, sponsorluklar bulmak için gerekli özeni ve emeği göstermeyen yönetimlerimizi aklamak için güzel fikirdir. dikkatinizi çekerim yönetimler diyorum. buna dursun özbek, mustafa cengiz, ünal aysal, adnan polat, özhan canydın ve diğer yönetimleri de katarak söylüyorum. bunu deme nedenim de malesef son zamanlarda mustafa cengiz yönetimini eleştirenlerin dursuncu ilan edilmesi. gerçi #yönetimistifa başlığına 2 dakika baksanız anlarsınız ne düşündüğümü. neyse...

    unutulmasın müzemizde yer alan kupaların bir çoğu kürek, yelken, voleybol, su topu, basketbol gibi branşlardan da elde edilmiştir. diğer yandan ali sami yen bey ve arkadaşları bu kulübü kurarken sadece futbol için kurmak istese adını ona göre koyardı. kolaycılağa kaçıp; bu branşlar zarar ediyor kapatıp gidelim diyen taraftarlarımız olması çok acı. kızgınlık ve üzüntü karışımı hisler uyandırıyor bende bu düşüce. yazık...

    aslında basketbol özelinde doğru yapı ile düşük bütçeler bile başarı getirir. ama artık ben bunu yazmaktan gerçekten sıkıldım. tekrar tekrar yazıyorum bunu ama boşlukta kaybolup gidiyor adeta. hayatında bir salon sporunda galatasaray'ı desteklememiş insanlar için çok kolay söylemler bunlar; galatasaray futbol kulübü olsun demek. küçülmeye gitmeyi, bütçede kısıntı yapmayı anlarım. ama kapatıp gidelim demeyi anlayamam. bunu yapacak yönetimin de iki cihanda yakasındadır elim.
  • 5
    bence olması gereken durum. bence futbol ve diğer branş yönetimleri farklı olmalı bunun sebebi bu. örneğin şuı an basketbolda yaşanan rezalet normalde bir başkanı koltuğundan etmeli. mustafa başkanı seviyorum, beğeniyorum ama basketbol üvey evlat muamelesi görüyor. hepsine yetişmek kolay da değil, onun da farkındayım. bu yüzden branşlar ayrılıp ayrı başkanları olmalı. ancak bu durum diğer branşları kapatmanız gerektiği anlamına gelmiyor. hatta kapatamazsınız diğer branşları. kusura bakmayın ama galatasaray futboldan daha büyük bir oluşum.

    bakın ben kürek izlemeyi sevmem ancak galatasaray fenerbahçe rekabetinin en eskiye dayandığı ikinci branştır.
    baksetbol'u türkiye'ye getiren 2-3 takımdan biridir galatasaray.
    ne yazık ki günümüzde olmasa da eskiden voleybolda en tepedeki isimlerden biriydi galatasaray. şu an da orada gayet başarılı bir yönetim söz konusu.
    su sporları kendi kendini götürebilen yegane branlımızdı bir ara. muhtamelen hala öyledir. (hoşuma gitmeyen bazı dedikodular olsa da) galatasaray'ı galatasaray yapan branşlardan biridir.

    artık şu amatör branşlar futbolun sırtında yük muhabbeti bir bitsin lütfen. futbol kâr mı yapıyor ki amatör branşlar nemalansın bu durumdan. futbol kötü yönetildiği için bu kadar batakta. kötü işlerin faturasına kılıf uydurmayın lütfen. futbolun sırtındaki asıl kambur kendisi başka hiç bri şey değil.

    bilemiyorum artık. son zamanlarda bu amatör branşlar mevzusu bir kaç kere konu edindi bu sözlükte. sizin tuttuğunuz galatasaray buyse ben sizle aynı galatasaray'ı tutmuyorum.
  • 6
    kesinlikle olması gerektiğini düşündüğüm kurum.

    çünkü; türkiye içi dinamikleri ele aldığımızda, futbolda başarılı kılan parametrelerle, amatör branşların sistematiği tamamen farklı. hatta zıt yönlere gidiyorlar. futbol ekonomik olarak avrupa'da bir endüstriye dönüşmesiyle beraber "spor, barış ve kardeşliktir" den tamamen uzaklaşmıştır. yönetim ve bakış açısı farklıdır ve ona göre dizayn edilmelidir.
    para getirmeyen bir branşta en büyük başarı kulübü zarara uğratmamaktır. önemli olan bir yıllık sponsorlar değil, geliri gideri dengeli olmaktır. ancak futbol için tam olarak bunun söylemek gerçekçi olmuyor türkiye standartlarında. bu yüzden de futbol kulübünü başkaları basketbol ve amatör diğer branşları başka başkaları yönetmeli, ele almalıdır. aynı çayı altında buluşmamaları gerekir.
    sonra; yavaş yavaş amatör branşlarda hedef büyütmeye başlayabilirsin. benim hedefim hep şampiyonluk dersen; bu yapıyla ancak 1 sene euroleauge kazanıp öbür sene küme düşmemeye oynarsın. basketbol ligini kazanırsın, ama kimsenin maaşını ödeyemezsin.
    şampiyon olacağına yaptığın sözleşmelerdeki maaşları günü gününe yatırması çok daha güzel, çok daha doğru olan değil mi? bunları yapacaklarına bi' de savunmalarında futbol takımını kullanıyorlar ya. mesela fatih terim gelip şampiyon olduğumuzda; basketbolda ödenmeyen maaşlar, transfer yasakları bile bu şampiyonlukla savunuluyor. acayip iş.
    a'dan z'ye görev tanımları tam yapılmadıkça, görev ayrımları tam belirlenmedikçe, zengin birileri gelsin de gönüllerinden kopanı versinler diye beklemeye devam. sistem önemli, sistem kazandırır.
  • 8
    istemiyor olmama rağmen gidişatımız buna evriliyor diye korkuyorum. eğer bir spor kulübü isen ona göre hareket edip ona göre davranman gerekir.

    yönetimler sadece işin maddi kısmını düşünecekse, zarar ediyoruz şubelerde diyeceklerse kapatsınlar şubeleri, unutsunlar branşlardaki avrupa başarılarını, herkes futbolla ilgilenmek zorunda bırakılsın. ne ekrem memnun'un rusya'da havaya kalkan yumruğunu konuşalım, ne de ergin ataman'ın ipekçi'de avrupa kupası apoleti aldığı andaki yumruğunu.

    galatasaray 1905'ten beri spor kulübüdür, galatasaray'ın başına gelen yönetimlerin bu fikri benimsemesi zorunludur. üç kuruş para verip değirmen döndürmeye çalışarak kimse aptal yerine konamaz, x para verdiğin oyuncu, 100x kazanan rakip oyuncudan neden daha başarısız diye de konuşamazsın. örneğin zamanında ambargo koyduğumuz kadın basketbolunda 18-13 geriye düştük kupalarda, hiç bir yöneticinin umursadığını sanmıyorum.

    hiç sevmediğimiz ali koç'un fenerbahçe'ye tek kazanımı branşlara verdiği önem sanırım. mesela voleybolda kamu şirketlerine karşı mücadele ediyorlar, biz olduğumuz yerde sayıyoruz şube zarar ediyor diye. git sponsor bul o zaman, kaynak yarat, spor kulübüsün sen. hem erkek hem kadın basketbolda bu kadar fenerbahçe hegemonyası görmek beni aşırı rahatsız ediyor, elden bir şey gelmiyor ama. efes pilsen'in olmadığı senaryoda erkek basketbolda tek güç kendileri, kadın basketbolunda da menajerlik şirketi rakip olmaya çalışıyor. fenerbahçe'nin bu denli kuvvetli yapılanmaya sahip olması ülker'le birleşmesi ya da herhangi bir sebepse de beni ilgilenmiyor, bizim kulübümüz de spor kulübüne yakışır şekilde kaynak yaratmalı, yapılanmalı.

    aslında ''galatasaray futbol kulübü'' diye salonlara ironik bir pankart asılmalı, feryad edercesine...
  • 9
    bana göre en büyük sorunu saha içinden ziyade genel yönetim tarzında ve liyakatsizlik olan futbol kulübüdür. öyle pek futboldan anlayan ve futbol maçı izleyen bir insan değilim. nitekim en son galatasaray futbolu temalı bir entryi ne zaman yazdığımı hatırlamıyorum bile. ama şöyle bir durum var:

    yönetimdeki liyakatsizlik, nepotizmin, düzenbazlığın hali ortada. daha 10 gün kadar önce eray işcan kaleci antrenörü olarak altyapıya getirildi. yarım gün kadar gündem oldu ve unutuldu. ama mesel ben fernando muslera olsam bu haberden sonra böyle bir ortamdan umudumu keserim. bilmiyor muyum eray işcan'ın kim olduğunu. doluya koydum olmadı boşa koydum dolmadı durumu gibi. böyle bir şeyi siz gidip de mauro icardi'ye, lucas torreira'ya, yeni gelen gabriel sara'ya anlatabilir misin. bu düzenin içinden gelenler olarak kendimize bile açıklayamadığımız bir durum. diyelim ki anlattın. sonrasında bu insanlardan ne almayı planlıyorsun. hiçbir şey yokmuş gibi performans mı verecekler. bu sağlıksız ortamda nasıl bu insanları motive edebilirsin ki.

    bir sürü düzenbazsızlığın döndüğü bu ortamda kimin sağlıklı çalışmasını, gelecek için umutlu olmasını, en optimal performansı verebilmesini bekleyebiliriz ki. saha içinden ziyade muhtemelen en büyük problem burada. bu entryi de özellikle 'futbol kulübü' başlığı altına yazmak istedim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın