8
istemiyor olmama rağmen gidişatımız buna evriliyor diye korkuyorum. eğer bir spor kulübü isen ona göre hareket edip ona göre davranman gerekir.
yönetimler sadece işin maddi kısmını düşünecekse, zarar ediyoruz şubelerde diyeceklerse kapatsınlar şubeleri, unutsunlar branşlardaki avrupa başarılarını, herkes futbolla ilgilenmek zorunda bırakılsın. ne ekrem memnun'un rusya'da havaya kalkan yumruğunu konuşalım, ne de ergin ataman'ın ipekçi'de avrupa kupası apoleti aldığı andaki yumruğunu.
galatasaray 1905'ten beri spor kulübüdür, galatasaray'ın başına gelen yönetimlerin bu fikri benimsemesi zorunludur. üç kuruş para verip değirmen döndürmeye çalışarak kimse aptal yerine konamaz, x para verdiğin oyuncu, 100x kazanan rakip oyuncudan neden daha başarısız diye de konuşamazsın. örneğin zamanında ambargo koyduğumuz kadın basketbolunda 18-13 geriye düştük kupalarda, hiç bir yöneticinin umursadığını sanmıyorum.
hiç sevmediğimiz ali koç'un fenerbahçe'ye tek kazanımı branşlara verdiği önem sanırım. mesela voleybolda kamu şirketlerine karşı mücadele ediyorlar, biz olduğumuz yerde sayıyoruz şube zarar ediyor diye. git sponsor bul o zaman, kaynak yarat, spor kulübüsün sen. hem erkek hem kadın basketbolda bu kadar fenerbahçe hegemonyası görmek beni aşırı rahatsız ediyor, elden bir şey gelmiyor ama. efes pilsen'in olmadığı senaryoda erkek basketbolda tek güç kendileri, kadın basketbolunda da menajerlik şirketi rakip olmaya çalışıyor. fenerbahçe'nin bu denli kuvvetli yapılanmaya sahip olması ülker'le birleşmesi ya da herhangi bir sebepse de beni ilgilenmiyor, bizim kulübümüz de spor kulübüne yakışır şekilde kaynak yaratmalı, yapılanmalı.
aslında ''galatasaray futbol kulübü'' diye salonlara ironik bir pankart asılmalı, feryad edercesine...
yönetimler sadece işin maddi kısmını düşünecekse, zarar ediyoruz şubelerde diyeceklerse kapatsınlar şubeleri, unutsunlar branşlardaki avrupa başarılarını, herkes futbolla ilgilenmek zorunda bırakılsın. ne ekrem memnun'un rusya'da havaya kalkan yumruğunu konuşalım, ne de ergin ataman'ın ipekçi'de avrupa kupası apoleti aldığı andaki yumruğunu.
galatasaray 1905'ten beri spor kulübüdür, galatasaray'ın başına gelen yönetimlerin bu fikri benimsemesi zorunludur. üç kuruş para verip değirmen döndürmeye çalışarak kimse aptal yerine konamaz, x para verdiğin oyuncu, 100x kazanan rakip oyuncudan neden daha başarısız diye de konuşamazsın. örneğin zamanında ambargo koyduğumuz kadın basketbolunda 18-13 geriye düştük kupalarda, hiç bir yöneticinin umursadığını sanmıyorum.
hiç sevmediğimiz ali koç'un fenerbahçe'ye tek kazanımı branşlara verdiği önem sanırım. mesela voleybolda kamu şirketlerine karşı mücadele ediyorlar, biz olduğumuz yerde sayıyoruz şube zarar ediyor diye. git sponsor bul o zaman, kaynak yarat, spor kulübüsün sen. hem erkek hem kadın basketbolda bu kadar fenerbahçe hegemonyası görmek beni aşırı rahatsız ediyor, elden bir şey gelmiyor ama. efes pilsen'in olmadığı senaryoda erkek basketbolda tek güç kendileri, kadın basketbolunda da menajerlik şirketi rakip olmaya çalışıyor. fenerbahçe'nin bu denli kuvvetli yapılanmaya sahip olması ülker'le birleşmesi ya da herhangi bir sebepse de beni ilgilenmiyor, bizim kulübümüz de spor kulübüne yakışır şekilde kaynak yaratmalı, yapılanmalı.
aslında ''galatasaray futbol kulübü'' diye salonlara ironik bir pankart asılmalı, feryad edercesine...