1607
- belinde silahı olan bir adam aşağılanmaya neden izin verir?
albay douglas mortimer
***
per qualche dollaro in più
sinemayla az çok ilgili sayılırım. benim için sinema eşittir western. zira western filmleri hayatın ta kendisidir.
bilenler bilir, sergio leone'nin 1965 yılı yapımı, başrollerinde clint eastwood ve lee van cleef oynadığı en meşhur filmlerinden biridir per qualche dollaro in più. filmin teması ödül avcıları üzerine kuruluyken, film; el paso'daki bankayı soymayı planlayan indio ve çetesinin peşine düşen iki ödül avcısının hikayesini anlatır.
indio'nun adamları -ki indio'nun çetesi o dönemin en azılı kanunsuzlarından oluşmaktadır- banka soygunu öncesi el paso'ya keşife giderler. çetenin el paso bankasını soyacağını bilen ödül avcılarımız monco (clint eastwood) ve douglas mortimer da (lee van cleef) çetenin peşindedir.
çete üyeleri tavernanın barında içkilerini içerken mortimer -albay douglas mortimer- çete üyelerine arkadan yaklaşarak birinin ensesinde kibritini çakar ve piposunu yakmak ister -bu hareket western filmlerinde karşındakini küçümsemek anlamına gelmektedir-. çete üyeleri bu hareket karşında şoke olmuşlardır fakat ses edemezler. ensesinde kibrit çakılan adam kibriti üfler ve söndürür. bu sefer albay, adamın elindeki puroyu alarak piposunu yakar. çete üyesi sinirden deliye dönmüştür, gözleri nerdeyse yerinden çıkacaktır.
bu aşağılanma karşısındaki tahammül sınırı son raddesine ulaşan adam tam silahına yönlenmişken yanındaki arkadaşı onun elinden tutar ve silahı çekmesini önler. albay douglas mortimer ise çok rahattır. zira bu farkındalığın rahatlığıdır. hemen sonra çete üyeleri arkalarına bile bakmadan tevarnayı terkederler. zira çete büyük bir soygun planlamıştır ve bu soygundan hemen önce kasabada olay çıkartarak kendilerini belli etmek istememektedir. albay douglas mortimer böylelikle çetenin soygun planında olduğunu kendince ıspatlamıştır. yoksa böyle bir durumda silahların patlamaması gibi bir durum yoktur westernlerde.
adamlar gider, douglas mortimer viski söyler. korkudan barın altına saklanan yaşlı tavernacı ise saklandığı yerden çıkarak, mortimer'a, intihar etmek için neden onun barını kullandığını sorar ve ekler "- o adamları tanırım, yaşıyor olmanız bir mucize".
ve işte colonel douglas mortimer o can alıcı soruyu sorar:
- belinde silahı olan bir adam aşağılanmaya neden izin verir?
tevernacı cevap verir,
- evet seni öldürmedilerse, çok geçerli bir sebepleri olmalı.
***
adnan polat tam üç yıldır galatasaray spor kulübü başkanlığını yürütmekte. kendisi başkanlık sürecinde tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar galatasaray'ın üzerine gelindi, yazılı ve görsel basın tarafından defalarca aşağılandı, yetmedi, gelinen noktada artık devletin bürokratik erkanı tarafından da aşağılanıyor. koskoca galatasaray'ın tarihine, geçmişine, efsanelerine leke sürülürcesine aşağılanıyor. önce futbolcusu aşağılandı, sonra teknik direktörü, hiçbirinde ses etmedi adnan polat, ve şimdi galatasaray'ın gerçek taraftarı aşağılanıyor. galatasaray tarihinin belki de en önemli gecelerinden birinde, şeref tribününde eline mikrofunu alan bir adam, 40 bin galatasaraylının içinde, galatasaray'ı aşağıladı...
ses etmedi adnan polat. tıpkı belinde silahı olan o adam gibi..
şimdi teşbihte hata olmasın, silah filan... galatasaray bu ülkenin en büyük camiasıdır. tarihini, geçmişini sadece başarılarından değil, onurundan, asaletinden almıştır. ve galatasaray başkanlığı makamlar üstü ulviliğe sahiptir. tek kelamı ateşler yakar.
galatasaray son kez aşağılandı, hem de en ağır şekilde. ses etmedi adnan polat, ses edemedi. tıpkı belinde silahı olan o adam gibi.. mutlaka çok geçerli bir sebepleri olmalı. yoksa benim aklıma başka bir sebep gelmiyor.
bu arada filmin türkçesi birkaç dolar için. güzel filmdir, mutlaka izleyin derim..
edit: dayanamadım filmin sonunu da getireceğim. indio ve çetesi tarihin en büyük soygunlarından birini gerçekleştirerek el paso bankasını soyarlar. ama hesap etmedikleri biri daha vardır filmde; o da western'lerin isimsiz kahramanı, the man with no name. ve o hep kazanır.
albay douglas mortimer
***
per qualche dollaro in più
sinemayla az çok ilgili sayılırım. benim için sinema eşittir western. zira western filmleri hayatın ta kendisidir.
bilenler bilir, sergio leone'nin 1965 yılı yapımı, başrollerinde clint eastwood ve lee van cleef oynadığı en meşhur filmlerinden biridir per qualche dollaro in più. filmin teması ödül avcıları üzerine kuruluyken, film; el paso'daki bankayı soymayı planlayan indio ve çetesinin peşine düşen iki ödül avcısının hikayesini anlatır.
indio'nun adamları -ki indio'nun çetesi o dönemin en azılı kanunsuzlarından oluşmaktadır- banka soygunu öncesi el paso'ya keşife giderler. çetenin el paso bankasını soyacağını bilen ödül avcılarımız monco (clint eastwood) ve douglas mortimer da (lee van cleef) çetenin peşindedir.
çete üyeleri tavernanın barında içkilerini içerken mortimer -albay douglas mortimer- çete üyelerine arkadan yaklaşarak birinin ensesinde kibritini çakar ve piposunu yakmak ister -bu hareket western filmlerinde karşındakini küçümsemek anlamına gelmektedir-. çete üyeleri bu hareket karşında şoke olmuşlardır fakat ses edemezler. ensesinde kibrit çakılan adam kibriti üfler ve söndürür. bu sefer albay, adamın elindeki puroyu alarak piposunu yakar. çete üyesi sinirden deliye dönmüştür, gözleri nerdeyse yerinden çıkacaktır.
bu aşağılanma karşısındaki tahammül sınırı son raddesine ulaşan adam tam silahına yönlenmişken yanındaki arkadaşı onun elinden tutar ve silahı çekmesini önler. albay douglas mortimer ise çok rahattır. zira bu farkındalığın rahatlığıdır. hemen sonra çete üyeleri arkalarına bile bakmadan tevarnayı terkederler. zira çete büyük bir soygun planlamıştır ve bu soygundan hemen önce kasabada olay çıkartarak kendilerini belli etmek istememektedir. albay douglas mortimer böylelikle çetenin soygun planında olduğunu kendince ıspatlamıştır. yoksa böyle bir durumda silahların patlamaması gibi bir durum yoktur westernlerde.
adamlar gider, douglas mortimer viski söyler. korkudan barın altına saklanan yaşlı tavernacı ise saklandığı yerden çıkarak, mortimer'a, intihar etmek için neden onun barını kullandığını sorar ve ekler "- o adamları tanırım, yaşıyor olmanız bir mucize".
ve işte colonel douglas mortimer o can alıcı soruyu sorar:
- belinde silahı olan bir adam aşağılanmaya neden izin verir?
tevernacı cevap verir,
- evet seni öldürmedilerse, çok geçerli bir sebepleri olmalı.
***
adnan polat tam üç yıldır galatasaray spor kulübü başkanlığını yürütmekte. kendisi başkanlık sürecinde tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar galatasaray'ın üzerine gelindi, yazılı ve görsel basın tarafından defalarca aşağılandı, yetmedi, gelinen noktada artık devletin bürokratik erkanı tarafından da aşağılanıyor. koskoca galatasaray'ın tarihine, geçmişine, efsanelerine leke sürülürcesine aşağılanıyor. önce futbolcusu aşağılandı, sonra teknik direktörü, hiçbirinde ses etmedi adnan polat, ve şimdi galatasaray'ın gerçek taraftarı aşağılanıyor. galatasaray tarihinin belki de en önemli gecelerinden birinde, şeref tribününde eline mikrofunu alan bir adam, 40 bin galatasaraylının içinde, galatasaray'ı aşağıladı...
ses etmedi adnan polat. tıpkı belinde silahı olan o adam gibi..
şimdi teşbihte hata olmasın, silah filan... galatasaray bu ülkenin en büyük camiasıdır. tarihini, geçmişini sadece başarılarından değil, onurundan, asaletinden almıştır. ve galatasaray başkanlığı makamlar üstü ulviliğe sahiptir. tek kelamı ateşler yakar.
galatasaray son kez aşağılandı, hem de en ağır şekilde. ses etmedi adnan polat, ses edemedi. tıpkı belinde silahı olan o adam gibi.. mutlaka çok geçerli bir sebepleri olmalı. yoksa benim aklıma başka bir sebep gelmiyor.
bu arada filmin türkçesi birkaç dolar için. güzel filmdir, mutlaka izleyin derim..
edit: dayanamadım filmin sonunu da getireceğim. indio ve çetesi tarihin en büyük soygunlarından birini gerçekleştirerek el paso bankasını soyarlar. ama hesap etmedikleri biri daha vardır filmde; o da western'lerin isimsiz kahramanı, the man with no name. ve o hep kazanır.