2254
işgüzarların, komisyoncuların hedefi haline gelmiş sayı. ülkenin en başarılı, avrupa'da çalışmış, onların mantalitesi ve vizyonunu kafasına kodlamış bir futbol adamı fatih terim sayesinde takımlar ve türk futbolu için en faydalı hale gelmiş sayıydı. ama ülkemizdeki her iyi şey gibi bu da değiştirilmeye çalışılıyor. bu sayı aslında pek çoklarının dediği gibi yabancı serbestliği değil, yerli serbestliğiydi. altyapısından kaliteli yerli oyuncu çıkarabilen takımların nasıl sıçramalar yapabildiğini gördük. peki bize neler sağlamıştı bu sayının rahatlatılması?
1. türk oyuncuların büyük çoğunluğunun "bana mecburlar" rahatlığıyla tembelliğe doğru gitmiş olmasının önüne geçti. artık forma kolay değildi, oynamak ve çok para kazanabilmek için daha çok çalışmalılar, yabancılarla rekabet etmelilerdi.
2. lig içinde rekabet ve dolayısıyla seyir kalitesi, tarihinde hiç olmadığı kadar arttı. takımlar eksiklerini iyi bir gözlemcilikle ve daha düşük meblağ ile daha kolayca kapatabiliyorlardı.
3. gelen yabancıların takibiyle ligin marka değeri arttı. türk oyuncular dediğimiz gibi kendini daha çok geliştirdi. yurtiçindeki maddi ve manevi konfor alanları kısıtlanınca, kendilerini de geliştirmelerinin etkisiyle takımlar daha yüksek bedellerle, hatta tarihimizde hiç olmayan bedellerle yurtdışına türk oyuncu satmaya başladılar. artık kaliteli yerlilerimiz de avrupa'ya rahatça açılmaya başlamıştı.
4. kaliteli yerli oyuncu yetiştirmek ve yerli oyuncuya sahip olmak çok büyük bir avantaj haline gelmişti. bu oyuncudan hem performans olarak yararlanılıyordu hem de yüksek bedellerle satılabildiği için takımlar maddi kazanç elde edebiliyordu.
5. a milli takım uzun yıllardır ilk kez bir şampiyonaya katılım hakkı elde etti. bunda yabancılar içinden çalışkanlığı ve kalitesiyle sıyrılıp oynayan ve avrupaya gidebilen oyuncuların büyük etkisi oldu. tarihimizin en iyi milli takım jenerasyonlarından birini yakaladık.
türk futbolu bu kadar kısa sürede bu kadar atılım yapmışken, liyakatle yönetilen bir futbol ve ülke düzeninde nolurdu? tabi ki de bu gelişimi sağlayan kural ortadan kaldırılmazdı öncelikle. dediğimiz gibi senin takımında 14 yabancı bulunmak, hepsini oynatmak zorunda değildin. altyapı bu sistemde çok daha önemli hale gelmişti. aslında bu bir geçiş dönemiydi. bu sistemin amacı altyapıları geliştirmekti.
yapılması gereken, takımları altyapılarını geliştirmeye teşvik etmekti. bunun için kalıcı reformlar yapılmalıydı. bu sayede kalıcı bir futbol düzenine ulaşacaktık. gerçekten hakkıyla yapılsaydı türk futbolunun devrimi tamamlanmış olacaktı.
bu yazıda aslında futbolu seven herkesin bildiği ve söylediği şeyleri derlemiş oldum. ama futbolun iyiliği bazılarının umrunda değil tabi. menejerlerin, komisyoncuların ve tembel türk futbolcularının hoşuna gitmedi bu yeni düzen. 1 birimlik futbolcunun 5 birime satıldığı, 1 kazanması gereken futbolcunun 3 kazandığı düzen onların işine geliyordu. dolayısıyla düşündükleri türk futbolu değil bu insanların. olan bizim gibi futbol aşığı taraftarlara olacak yine. artık stadyumları doldurmaya, tv'den abone toplamaya çalışsınlar. ben yokum! yurtdışında elimde içeceğim, keyif içinde, engellemelerin olmadığı bir ligde maçlarımı izleyeceğim. gönlüm hep galatasaray'da olacak, yine bir şekilde takip edeceğim. ama bu düzene para yedirmeyeceğim!
1. türk oyuncuların büyük çoğunluğunun "bana mecburlar" rahatlığıyla tembelliğe doğru gitmiş olmasının önüne geçti. artık forma kolay değildi, oynamak ve çok para kazanabilmek için daha çok çalışmalılar, yabancılarla rekabet etmelilerdi.
2. lig içinde rekabet ve dolayısıyla seyir kalitesi, tarihinde hiç olmadığı kadar arttı. takımlar eksiklerini iyi bir gözlemcilikle ve daha düşük meblağ ile daha kolayca kapatabiliyorlardı.
3. gelen yabancıların takibiyle ligin marka değeri arttı. türk oyuncular dediğimiz gibi kendini daha çok geliştirdi. yurtiçindeki maddi ve manevi konfor alanları kısıtlanınca, kendilerini de geliştirmelerinin etkisiyle takımlar daha yüksek bedellerle, hatta tarihimizde hiç olmayan bedellerle yurtdışına türk oyuncu satmaya başladılar. artık kaliteli yerlilerimiz de avrupa'ya rahatça açılmaya başlamıştı.
4. kaliteli yerli oyuncu yetiştirmek ve yerli oyuncuya sahip olmak çok büyük bir avantaj haline gelmişti. bu oyuncudan hem performans olarak yararlanılıyordu hem de yüksek bedellerle satılabildiği için takımlar maddi kazanç elde edebiliyordu.
5. a milli takım uzun yıllardır ilk kez bir şampiyonaya katılım hakkı elde etti. bunda yabancılar içinden çalışkanlığı ve kalitesiyle sıyrılıp oynayan ve avrupaya gidebilen oyuncuların büyük etkisi oldu. tarihimizin en iyi milli takım jenerasyonlarından birini yakaladık.
türk futbolu bu kadar kısa sürede bu kadar atılım yapmışken, liyakatle yönetilen bir futbol ve ülke düzeninde nolurdu? tabi ki de bu gelişimi sağlayan kural ortadan kaldırılmazdı öncelikle. dediğimiz gibi senin takımında 14 yabancı bulunmak, hepsini oynatmak zorunda değildin. altyapı bu sistemde çok daha önemli hale gelmişti. aslında bu bir geçiş dönemiydi. bu sistemin amacı altyapıları geliştirmekti.
yapılması gereken, takımları altyapılarını geliştirmeye teşvik etmekti. bunun için kalıcı reformlar yapılmalıydı. bu sayede kalıcı bir futbol düzenine ulaşacaktık. gerçekten hakkıyla yapılsaydı türk futbolunun devrimi tamamlanmış olacaktı.
bu yazıda aslında futbolu seven herkesin bildiği ve söylediği şeyleri derlemiş oldum. ama futbolun iyiliği bazılarının umrunda değil tabi. menejerlerin, komisyoncuların ve tembel türk futbolcularının hoşuna gitmedi bu yeni düzen. 1 birimlik futbolcunun 5 birime satıldığı, 1 kazanması gereken futbolcunun 3 kazandığı düzen onların işine geliyordu. dolayısıyla düşündükleri türk futbolu değil bu insanların. olan bizim gibi futbol aşığı taraftarlara olacak yine. artık stadyumları doldurmaya, tv'den abone toplamaya çalışsınlar. ben yokum! yurtdışında elimde içeceğim, keyif içinde, engellemelerin olmadığı bir ligde maçlarımı izleyeceğim. gönlüm hep galatasaray'da olacak, yine bir şekilde takip edeceğim. ama bu düzene para yedirmeyeceğim!