7880
galatasaray'ı terketmiş gitmiş bir eski teknik direktörümüz.
şu başlıkta silinmişlerle beraber sanırım son 3-4 bin entry'nin tamamını okumuşumdur.
2000 yılında çükübik bi macera için terkedip gitmişti.
o zaman da anlamamıştım, hâlâ da anlamam.
şimdi bana "metin oktay da gitti" örneğini verecek arkadaşlara şunu söyleyelim ki dönemler birbirinden çok farklıdır ve metin oktay, galatasaray'ı asla ve asla bir basamak, bir atlama taşı olarak kullanmamıştır.
arda turan örneğini verecek olanlar var; ki bunlar da kendi içlerinde ikiye ayrılırlar: bir grup "arda turan gitti futbolunu geliştirdi orada da bizi temsil ediyor"cular, diğer grup "burda kalıp ne yapacaktı sürekli uğraşıyorlardı-uğraşıyordunuz-uğraşıyorduk"cular. onlara da ortak bir cevap verilebilir ki antitezleri tezlerinde gizli zaten; paşamız demek ki burada yeterince profesyonel değildi ve kendini yeterince vermiyordu.
arda ile birbirlerine benziyorlar bu konuda.
sorsanız, onlardan über galatasaraylı yoktur.
sorsanız, kimse "bağzı şeyler"i onlardan iyi bilemez...
çok uzatmak istemiyorum.
benim için fatih terim, önce o dandirikten fiorentina macerası için basıp gittiğinde bi bitmişti.
alex ferguson, manu ile cl'yi kazandıktan sonra, "kardeşim benim burada misyonum sona erdi, ben kendimi real madrid'de, bayern münih'te, barcelona'da (ya da konumuza daha paralel olabilmesi adına o dönem manu'dan daha düşük takımlar örnek vermek daha isabetli olur) roma'da, sevilla'da (ve daha da anlaşılsın diye hadi) galatasaray'da kanıtlamak istiyorum o yüzden gidiyorum" dedi mi? demedi. demezdi.
bizde nasıl oluyor bu işler?
sorarsın kendisine: dünyanın en büyüğü galatasaray.
yalan.
külliyen yalan.
galatasaray'ı dünyanın en büyüğü gören birisinin amacı, öncelikle onu en tepeye çıkarmaktır.
orada biter mi işi?
bitmez.
esas orada başlar işte.
galatasaray'ı dünyanın en büyüğü gören birisi, galatasaray'ı en tepeye çıkardıysa, kalacaksın orada kardeşim, onu da orada tutacaksın tutabildiğin kadar.
hatta emekli olurken yerine halefini de işaret edeceksin.
sayın terim, imparator, her kendini devletinden ve daha da önemlisi bekaasını düşünmesi gereken halkından daha üstün gören imparator gibi, tamamen gereksiz, tamamen zarar bir sefere çıkmayı tercih etti.
gençtim ben o zamanlar.
mal gibi seviniyordum "terim'e fiorentina'da tapıyorlar" diye. üstüne bir de milan'a gitti. yaşları yetenler, van basten zamanını hatırlarlar milan'ın.
fırtına gibi estikleri zamanları bilirler. hah, işte o zamanlardan beridir bir sempati var kırmızı-siyahlara; lan başına terim geçti bir de! uçuyoruz sanki. mal gibi. adamdan çok seviniyoruz belki. telsim'de reklamları dönüyor doğum gününde; "yalnız kalmış be imparator :(" diye üzülüyoruz falan. mal gibi.
o aralar galatasaray, allah razı olsun lucescu bir taraftan, gerçek abimiz, italyan hatunlar için evi terkeden karizmatik ama karton babamız bizi ortada bıraktığında (ki arada hatunlarla kart atıyor falan biz de seviniyoruz onun yerine, övünüyoruz; mal gibi) yanımızda duran, bizi asla satmamış hagi'miz bir taraftan ayakta durmaya çalışıyor.
gemiyi terkeden terkedene.
e, imam fart so the cemaat further.
fiorentina'da çok seviliyormuş. milan'da çalışmış. elit hoca olmuş.
pekiiiii sevgili bayanlar-baylar...
bizim kayıp 10 yılımız, kaçan muhtemel cl şampiyonluklarımız, finallerimiz, yarı finallerimiz ne olacak?
ikinci döneminden, adnan polat çağırdığında gelmeyişinden, o bana belalı entry girdirip daha çaylaklığım onaylanmadan 3 yıldır sadece izlemekle yetinip yeni dahil olmaya aday olduğum sözlükten beni uçurtacak koca kafalıyla yol arkadaşı olmasından, karanlık ve ama hep güçlü, hep muktedir yakınlardan bahsetmeyeceğim.
bana kimse "fatih terim en büyük galatasaraylıdır",
"fatih terim galatasaray efsanesidir",
"fatih terim haksızlığa uğramıştır" falan demesin kardeşim.
bana, bireyin ruhunu, kendisini kendisi yapan değerleri para için terketmesiyle, kariyer için terketmesi veya egosu için terketmesi arasındaki farkı birileri anlatana kadar, benim gibi basit insanların dahi hayatlarını tanımlarken içinden çıkarılsa boş bir tanıma sebep olacak bir parçamız olan galatasaray'ımızı, şuralarda kendimi kanıtlayacağım diye, başkanla aram bozuldu diye, başkanı beğenmiyorum diye, belki daha fazla para kazanacağım diye rahatça bir kenara atmanın, her seferinde adeta kaoslardan kaoslara terketmenin herhangi bir haklı gerekçesini birileri anlatana kadar, ben seni unutuyorum kardeşim.
başında hagi gibi bir lideri olan cumhuriyeti, başında senin gibi, bizi her an karanlıklara sürükleyebilecek bir imparatoru olan imparatorluğa her zaman tercih ederim.
bizi her seferinde tepeye çıkarıp, "sizi tepeye ben çıkardım ben olmasam boksunuz" diyerek aldığın yerden de aşağıya fırlatmanı kabul edemiyorum.
seni sevmiyorum artık baba.
geri dönme lütfen.
kendine de artık italyan bir hatun mu bulursun, "hükümet" gibi bi kadın mı bulursun; ne halt edersen et, ama sakın geri dönme....
şu başlıkta silinmişlerle beraber sanırım son 3-4 bin entry'nin tamamını okumuşumdur.
2000 yılında çükübik bi macera için terkedip gitmişti.
o zaman da anlamamıştım, hâlâ da anlamam.
şimdi bana "metin oktay da gitti" örneğini verecek arkadaşlara şunu söyleyelim ki dönemler birbirinden çok farklıdır ve metin oktay, galatasaray'ı asla ve asla bir basamak, bir atlama taşı olarak kullanmamıştır.
arda turan örneğini verecek olanlar var; ki bunlar da kendi içlerinde ikiye ayrılırlar: bir grup "arda turan gitti futbolunu geliştirdi orada da bizi temsil ediyor"cular, diğer grup "burda kalıp ne yapacaktı sürekli uğraşıyorlardı-uğraşıyordunuz-uğraşıyorduk"cular. onlara da ortak bir cevap verilebilir ki antitezleri tezlerinde gizli zaten; paşamız demek ki burada yeterince profesyonel değildi ve kendini yeterince vermiyordu.
arda ile birbirlerine benziyorlar bu konuda.
sorsanız, onlardan über galatasaraylı yoktur.
sorsanız, kimse "bağzı şeyler"i onlardan iyi bilemez...
çok uzatmak istemiyorum.
benim için fatih terim, önce o dandirikten fiorentina macerası için basıp gittiğinde bi bitmişti.
alex ferguson, manu ile cl'yi kazandıktan sonra, "kardeşim benim burada misyonum sona erdi, ben kendimi real madrid'de, bayern münih'te, barcelona'da (ya da konumuza daha paralel olabilmesi adına o dönem manu'dan daha düşük takımlar örnek vermek daha isabetli olur) roma'da, sevilla'da (ve daha da anlaşılsın diye hadi) galatasaray'da kanıtlamak istiyorum o yüzden gidiyorum" dedi mi? demedi. demezdi.
bizde nasıl oluyor bu işler?
sorarsın kendisine: dünyanın en büyüğü galatasaray.
yalan.
külliyen yalan.
galatasaray'ı dünyanın en büyüğü gören birisinin amacı, öncelikle onu en tepeye çıkarmaktır.
orada biter mi işi?
bitmez.
esas orada başlar işte.
galatasaray'ı dünyanın en büyüğü gören birisi, galatasaray'ı en tepeye çıkardıysa, kalacaksın orada kardeşim, onu da orada tutacaksın tutabildiğin kadar.
hatta emekli olurken yerine halefini de işaret edeceksin.
sayın terim, imparator, her kendini devletinden ve daha da önemlisi bekaasını düşünmesi gereken halkından daha üstün gören imparator gibi, tamamen gereksiz, tamamen zarar bir sefere çıkmayı tercih etti.
gençtim ben o zamanlar.
mal gibi seviniyordum "terim'e fiorentina'da tapıyorlar" diye. üstüne bir de milan'a gitti. yaşları yetenler, van basten zamanını hatırlarlar milan'ın.
fırtına gibi estikleri zamanları bilirler. hah, işte o zamanlardan beridir bir sempati var kırmızı-siyahlara; lan başına terim geçti bir de! uçuyoruz sanki. mal gibi. adamdan çok seviniyoruz belki. telsim'de reklamları dönüyor doğum gününde; "yalnız kalmış be imparator :(" diye üzülüyoruz falan. mal gibi.
o aralar galatasaray, allah razı olsun lucescu bir taraftan, gerçek abimiz, italyan hatunlar için evi terkeden karizmatik ama karton babamız bizi ortada bıraktığında (ki arada hatunlarla kart atıyor falan biz de seviniyoruz onun yerine, övünüyoruz; mal gibi) yanımızda duran, bizi asla satmamış hagi'miz bir taraftan ayakta durmaya çalışıyor.
gemiyi terkeden terkedene.
e, imam fart so the cemaat further.
fiorentina'da çok seviliyormuş. milan'da çalışmış. elit hoca olmuş.
pekiiiii sevgili bayanlar-baylar...
bizim kayıp 10 yılımız, kaçan muhtemel cl şampiyonluklarımız, finallerimiz, yarı finallerimiz ne olacak?
ikinci döneminden, adnan polat çağırdığında gelmeyişinden, o bana belalı entry girdirip daha çaylaklığım onaylanmadan 3 yıldır sadece izlemekle yetinip yeni dahil olmaya aday olduğum sözlükten beni uçurtacak koca kafalıyla yol arkadaşı olmasından, karanlık ve ama hep güçlü, hep muktedir yakınlardan bahsetmeyeceğim.
bana kimse "fatih terim en büyük galatasaraylıdır",
"fatih terim galatasaray efsanesidir",
"fatih terim haksızlığa uğramıştır" falan demesin kardeşim.
bana, bireyin ruhunu, kendisini kendisi yapan değerleri para için terketmesiyle, kariyer için terketmesi veya egosu için terketmesi arasındaki farkı birileri anlatana kadar, benim gibi basit insanların dahi hayatlarını tanımlarken içinden çıkarılsa boş bir tanıma sebep olacak bir parçamız olan galatasaray'ımızı, şuralarda kendimi kanıtlayacağım diye, başkanla aram bozuldu diye, başkanı beğenmiyorum diye, belki daha fazla para kazanacağım diye rahatça bir kenara atmanın, her seferinde adeta kaoslardan kaoslara terketmenin herhangi bir haklı gerekçesini birileri anlatana kadar, ben seni unutuyorum kardeşim.
başında hagi gibi bir lideri olan cumhuriyeti, başında senin gibi, bizi her an karanlıklara sürükleyebilecek bir imparatoru olan imparatorluğa her zaman tercih ederim.
bizi her seferinde tepeye çıkarıp, "sizi tepeye ben çıkardım ben olmasam boksunuz" diyerek aldığın yerden de aşağıya fırlatmanı kabul edemiyorum.
seni sevmiyorum artık baba.
geri dönme lütfen.
kendine de artık italyan bir hatun mu bulursun, "hükümet" gibi bi kadın mı bulursun; ne halt edersen et, ama sakın geri dönme....