77
o gün, sabah uyandığımda içim buruktu biraz.
galatasaray'ım büyük ihtimal ile şampiyonluğu kaptırmıştı diye düşünüyordum.
daha ergenim tabi. hormonlar delirmiş, sağım solum belli olmuyor.
neyse, maç saati yaklaşmaya başladığında babam maçı izlemeye gitmiş ben ise evde oturmaya karar vermiştim. o zamanlar lig tv yok evde, açtım spor sitelerinden canlı anlatımları öyle ekrana bakıyorum, oluşan pozisyonları okuyorum.
galatasaray'ımız 3-0 öne geçmiş ama denizli maçı hala 0-0'dı.
dakikalar geçtikce içimde bulunan umut çoğaldı ve heyecanlanmaya başlamıştım artık.
ama aklıma durmadan fenerbahçe balı geliyordu ve korkuyordum. dualar okuya okuya artık son dakikalara girmiştik bir de ne göreyim? denizlispor: 1-0 :fenerbahçe.
artık nasıl bir ses çıkardıysam, evde kim var kim yok doluşmuşlardı odaya. bana bir şey olduğunu sanmışlar.
koşa koşa oturma odasına, tv'nin başına geçtim. trt1'de stadyum programı vardı. erdoğan arıkan sunuyordu o zamanlar. "ve galatasaray maçı bitiyor" dediğinde donmuştum. gözlerim ekranın sağ üst köşesinde yazan 1-0 kısmında takılı kalmıştı. "hakem denizli'de 16 dakika uzatma verdi" dediğnde ise yığılıp kalmıştım tv'nin karşısında. dakikalar geçmiyordu ve ben her saniye daha fazla titremeye başlıyordum. bembeyaz olmuştu suratım. annem su getiriyordu, ama nafile. kitlenmişti artık vücudum. tepki vermiyordu hiç bir şeye. fenerbahçe durumu 1-1'e getirmiş ve maç artık tek kale olarak oynanıyordu. "appiah ve direk" dedi erdoğan arıkan ve o an kalbimin durduğunu hissettim. evet hissettim. bildiğim tüm duaları okumuştum ve artık çaresiz bir şekilde maçın bitmesi için yalvarıyordum cenab-ı hak'a. ve o yazıyı görmüştüm sonunda, "şampiyon galatasaray" yazıyordu büyük ve sarı kırmızı şekilde. hiç utanmadan, sıkılmadan ağlamaya başlamıştım. babam geldi sonra, ona sarılıp ağladım, o ağladı ben ağladım, hakan şükür ağladı, ben ağladım. hasan şaş ağladı ben ağladım.
kısacası hepimiz ağlamadık mı zaten o gün?
galatasaray'ım büyük ihtimal ile şampiyonluğu kaptırmıştı diye düşünüyordum.
daha ergenim tabi. hormonlar delirmiş, sağım solum belli olmuyor.
neyse, maç saati yaklaşmaya başladığında babam maçı izlemeye gitmiş ben ise evde oturmaya karar vermiştim. o zamanlar lig tv yok evde, açtım spor sitelerinden canlı anlatımları öyle ekrana bakıyorum, oluşan pozisyonları okuyorum.
galatasaray'ımız 3-0 öne geçmiş ama denizli maçı hala 0-0'dı.
dakikalar geçtikce içimde bulunan umut çoğaldı ve heyecanlanmaya başlamıştım artık.
ama aklıma durmadan fenerbahçe balı geliyordu ve korkuyordum. dualar okuya okuya artık son dakikalara girmiştik bir de ne göreyim? denizlispor: 1-0 :fenerbahçe.
artık nasıl bir ses çıkardıysam, evde kim var kim yok doluşmuşlardı odaya. bana bir şey olduğunu sanmışlar.
koşa koşa oturma odasına, tv'nin başına geçtim. trt1'de stadyum programı vardı. erdoğan arıkan sunuyordu o zamanlar. "ve galatasaray maçı bitiyor" dediğinde donmuştum. gözlerim ekranın sağ üst köşesinde yazan 1-0 kısmında takılı kalmıştı. "hakem denizli'de 16 dakika uzatma verdi" dediğnde ise yığılıp kalmıştım tv'nin karşısında. dakikalar geçmiyordu ve ben her saniye daha fazla titremeye başlıyordum. bembeyaz olmuştu suratım. annem su getiriyordu, ama nafile. kitlenmişti artık vücudum. tepki vermiyordu hiç bir şeye. fenerbahçe durumu 1-1'e getirmiş ve maç artık tek kale olarak oynanıyordu. "appiah ve direk" dedi erdoğan arıkan ve o an kalbimin durduğunu hissettim. evet hissettim. bildiğim tüm duaları okumuştum ve artık çaresiz bir şekilde maçın bitmesi için yalvarıyordum cenab-ı hak'a. ve o yazıyı görmüştüm sonunda, "şampiyon galatasaray" yazıyordu büyük ve sarı kırmızı şekilde. hiç utanmadan, sıkılmadan ağlamaya başlamıştım. babam geldi sonra, ona sarılıp ağladım, o ağladı ben ağladım, hakan şükür ağladı, ben ağladım. hasan şaş ağladı ben ağladım.
kısacası hepimiz ağlamadık mı zaten o gün?