4295
ne zamandır yazmak istiyordum, yoğunluktan fırsat olmadı bugüne kısmetmiş. hani deniyor ya fatih terim şampiyonlar ligi'nde çok başarısız falan, ben de kendi çapımda inceledim fatih terimli 4 senemizi.
fatih terim'le cl'ye ilk katıldığımız sene 97-98 sezonu. sene başında kadromuza osman coşkun, mehmet gönülaçar ve popescu'yu katmışız. devre arasında ise ilie'yi valencia'ya satmışız. transfermarkt'e göre net transfer gideri şuan ki hesapla 1m euro. ön elemede sion'u iki maçta da 4-1 yenerek gruplara katılmaya hak kazanmışız. grubumuzda bir önceki senenin cl şampiyonu b.dortmund, o zamanların en iyi ligi olan italya'nın 96-97 sezonu ikincisi parma-kadrosunda buffon(daha 19 yaşında), sensini, cannavaro, thuram, fiore, dino baggio, giunti, mario stanic, blomqvist, enrico chiesa ve hernan crespo gibi oldukça iyi futbolcuları barındırıyor- diğer ekip ise sparta prag, çek ligini şampiyon tamamlayarak gelmişler ve o yıllarda çek ekolü denen şeyden sıklıkla bahsedildiğini hatırlayanlarınız vardır. bizim açımızdan çok parlak bir performanstan bahsedemeyiz ancak oldukça genç(yaş ortalaması 24.38) ve yeni sayılacak bir kadroyla 4 puanla grupta sonuncu olmamızı büyük bir başarısızlık olarak nitelendirmek mümkün değil.
97-98 sezonunda da türkiye ligi'ni şampiyon olarak tamamlayan galatasaray'ın transfer dönemindeki en önemli iki transferi taffarel ve 22 yaşındaki hasan şaş. bu arada filipescu takımdan ayrılıyor. 98-99 da ön elemede bu sefer bir başka isviçre ligi ekibi olan grasshopper'ı 2-1 ve 3-2 ile geçtikten sonra 97-98 sezonu seria a şampiyonu ve yine o sezonun cl finalisti juventus, 97-98 sezonunu la liga'da ikinci tamamlayan athletic bilbao ve norveç ligi şampiyonu rosenborgla eşleşmişiz. grupta puanlar oldukça eşit dağılmış, juventus galatasaray ve rosenborg 8 puan alırken athletic club 6 puanda kalmış. averajlara göre grup ikincisi olmamıza rağmen o zamanki cl prosedürüne göre 6 grubun 1.leri direkt çeyrek finale çıkarken(evet o sezon şampiyonlar ligi son kez 6 grupla oynanıyor) en iyi 2 grup ikincisi de yine çeyrek finale çıkma hakkı kazanıyor. en iyi grup ikincileri sıralamasında galatasarayımız real madrid ve manchester united'in arkasından üçüncü olarak çeyrek finale çıkma şansını kaybediyor. bu arada not etmekte fayda var, man utd o sezonun cl şampiyonu. oldukça düz bir mantıkla galatasaray'ı 24 takım arasında 9.sıraya koyabiliriz. bu arada juventus maçları öncesinde yaşanan sıkıntılardan bahsetmiyorum bile.
99-00 sezonu, zaten birçoğumuzun çok iyi hatırladığı ve hep hatırlamak isteyeceği türk futbolunun gurur yılı. tabi bu gurur yine galatasaray'a ait. her neyse, bu sene başında kadromuza türkiye ligi'nden çok sayıda takviye yaparken(sergen yalçın da bunların arasında) yabancı olarak defansta çok çabuk yerini benimseyen ve hepimizin çok iyi hatırladığı capone ve uefa kupasını kazanma şansına erişen brezilyalı forvet marcio da bu sene kadroya katılıyor. rapid wien'i 3-0 ve 1-0 ile geçtikten sonra grubumuzda bir önceki senenin serie a şampiyonu ac milan, premier league 3.sü chelsea ve bundesliga 3.sü hertha berlin var. oldukça dişli olan bu grupta milano ve londra deplasmanlarında 1 farklı mağlubiyetlerimize rağmen(chelsea'ye karşı olan da taffarel kırmızı kart görüyor) taffarel'in cezalı olduğu maçta chelsea'ye ali sami yen'de 5-0 mağlup oluyoruz. buradan sonra ise herkes tüm ümidini kesmişken hertha berlin'i almanya'da 4-1 yenerek namağlup avrupa serimize başlıyoruz. bu arada grup ikincisi hertha berlin'le aramızda sadece 1 puan var ama sanırım herkes aradaki 1 puandan dolayı oldukça mutludur.*
benim yaşlarımdaki renktaşlar yukarıda anlattıklarımı zaten en az yarı yarıya hatırlıyordur, yaşça büyük abilerimizin de bunları gözü kapalı yazabileceğini tahmin ediyorum. türk futbolu çok yukarıdaydı da fatih terim ondan mı başarısız kabul ediliyor bu kadar az harcamayla böyle zorlu gruplarda 2. ya da 3. olduğu için? e peki nereden türedi bu fatih terim şampiyonlar ligi'nde çok başarısız, ah lucescu olsaydı diyen arkadaşlar? mircea lucescu çok büyük bir taktisyen, ona kesinlikle sözüm yok ama (bkz: mircea lucescu/#1082486) gayet güzel özetlemiş shakhtar donetsk'in yıllara yayılmış avrupa macerasını. yani büyük harcamaları kolayca yapabilen ve yabancı sayısı konusunda problemi olmayan shakthar da öyle bir anda mucizeler yaratmadı.
hangi birimiz söyleyebilir ki fatih terim 96'da galatasaray'ın başına geçtiğinde elindeki kadronun çok iyi olduğunu? hep o dönem ki yerli kadrosunun çok iyi olduğunu söylüyoruz ama o kadrodaki yerlilerden hakan şükür dışında hangisini o zamanın beşiktaş'ı ya da fenerbahçe'sine koysaydık, onlar da bugün adı hatırlanmayan yerli futbolculardan olacaklardı muhtemelen. dünyada adı anılmayan türk altyapısının bu ürünlerini 4 yıl içince henry'e, overmars'a, vieira'ya karşı onlardan aşağı kalmayacak hatta motivasyon ve istek bakımından çok daha yüksek futbolcular haline getiren kimdi peki? hepimizin taptığı hagi geçinilmesi çok kolay bir futbolcu muydu? vatandaşı lucescu'yla bile sorunlar yaşamadı mı? hagi'den 4 sene boyunca maksimum verimi alan fatih terim değil miydi?
şimdi bu adam gelmiş, senin hiç bir maçta puanı garanti olmayan, ligde uzun süre düşme potasının yakınında takılmış, hiç bir futbolcusunda özgüven kalmamış takımını alıp ilk senesinde ligde açık ara farkla şampiyon yapmış, üstüne bu bir senede o takımı deplasmanda man utd'ye başa baş oynayacak hale getirmiş sen hala bık bık bık ötüyorsun. çocukları anlarım da aralarında bir de eski galatasaraylılardan olduğu iddia edilenler var, sonra da biz bunlara saygı duyacakmışız. adam fatih terim'e saygı duymuyor ama ben ona saygı duyacağım, bak sen. onun için bırakın eleştirmek için bahane aramayı, oturun ve bu adamın projesini en başından tekrar yakalamanın keyfine bırakın kendinizi. çünkü adım gibi eminim ki bu yönetim bölünmeden fatih hocanın arkasında durmaya devam etsin, hoca, türk futbol tarihinin en büyük ismi, 3 yıl içinde yine bize başarıların en büyüğünü yaşatacak.
fatih terim'le cl'ye ilk katıldığımız sene 97-98 sezonu. sene başında kadromuza osman coşkun, mehmet gönülaçar ve popescu'yu katmışız. devre arasında ise ilie'yi valencia'ya satmışız. transfermarkt'e göre net transfer gideri şuan ki hesapla 1m euro. ön elemede sion'u iki maçta da 4-1 yenerek gruplara katılmaya hak kazanmışız. grubumuzda bir önceki senenin cl şampiyonu b.dortmund, o zamanların en iyi ligi olan italya'nın 96-97 sezonu ikincisi parma-kadrosunda buffon(daha 19 yaşında), sensini, cannavaro, thuram, fiore, dino baggio, giunti, mario stanic, blomqvist, enrico chiesa ve hernan crespo gibi oldukça iyi futbolcuları barındırıyor- diğer ekip ise sparta prag, çek ligini şampiyon tamamlayarak gelmişler ve o yıllarda çek ekolü denen şeyden sıklıkla bahsedildiğini hatırlayanlarınız vardır. bizim açımızdan çok parlak bir performanstan bahsedemeyiz ancak oldukça genç(yaş ortalaması 24.38) ve yeni sayılacak bir kadroyla 4 puanla grupta sonuncu olmamızı büyük bir başarısızlık olarak nitelendirmek mümkün değil.
97-98 sezonunda da türkiye ligi'ni şampiyon olarak tamamlayan galatasaray'ın transfer dönemindeki en önemli iki transferi taffarel ve 22 yaşındaki hasan şaş. bu arada filipescu takımdan ayrılıyor. 98-99 da ön elemede bu sefer bir başka isviçre ligi ekibi olan grasshopper'ı 2-1 ve 3-2 ile geçtikten sonra 97-98 sezonu seria a şampiyonu ve yine o sezonun cl finalisti juventus, 97-98 sezonunu la liga'da ikinci tamamlayan athletic bilbao ve norveç ligi şampiyonu rosenborgla eşleşmişiz. grupta puanlar oldukça eşit dağılmış, juventus galatasaray ve rosenborg 8 puan alırken athletic club 6 puanda kalmış. averajlara göre grup ikincisi olmamıza rağmen o zamanki cl prosedürüne göre 6 grubun 1.leri direkt çeyrek finale çıkarken(evet o sezon şampiyonlar ligi son kez 6 grupla oynanıyor) en iyi 2 grup ikincisi de yine çeyrek finale çıkma hakkı kazanıyor. en iyi grup ikincileri sıralamasında galatasarayımız real madrid ve manchester united'in arkasından üçüncü olarak çeyrek finale çıkma şansını kaybediyor. bu arada not etmekte fayda var, man utd o sezonun cl şampiyonu. oldukça düz bir mantıkla galatasaray'ı 24 takım arasında 9.sıraya koyabiliriz. bu arada juventus maçları öncesinde yaşanan sıkıntılardan bahsetmiyorum bile.
99-00 sezonu, zaten birçoğumuzun çok iyi hatırladığı ve hep hatırlamak isteyeceği türk futbolunun gurur yılı. tabi bu gurur yine galatasaray'a ait. her neyse, bu sene başında kadromuza türkiye ligi'nden çok sayıda takviye yaparken(sergen yalçın da bunların arasında) yabancı olarak defansta çok çabuk yerini benimseyen ve hepimizin çok iyi hatırladığı capone ve uefa kupasını kazanma şansına erişen brezilyalı forvet marcio da bu sene kadroya katılıyor. rapid wien'i 3-0 ve 1-0 ile geçtikten sonra grubumuzda bir önceki senenin serie a şampiyonu ac milan, premier league 3.sü chelsea ve bundesliga 3.sü hertha berlin var. oldukça dişli olan bu grupta milano ve londra deplasmanlarında 1 farklı mağlubiyetlerimize rağmen(chelsea'ye karşı olan da taffarel kırmızı kart görüyor) taffarel'in cezalı olduğu maçta chelsea'ye ali sami yen'de 5-0 mağlup oluyoruz. buradan sonra ise herkes tüm ümidini kesmişken hertha berlin'i almanya'da 4-1 yenerek namağlup avrupa serimize başlıyoruz. bu arada grup ikincisi hertha berlin'le aramızda sadece 1 puan var ama sanırım herkes aradaki 1 puandan dolayı oldukça mutludur.*
benim yaşlarımdaki renktaşlar yukarıda anlattıklarımı zaten en az yarı yarıya hatırlıyordur, yaşça büyük abilerimizin de bunları gözü kapalı yazabileceğini tahmin ediyorum. türk futbolu çok yukarıdaydı da fatih terim ondan mı başarısız kabul ediliyor bu kadar az harcamayla böyle zorlu gruplarda 2. ya da 3. olduğu için? e peki nereden türedi bu fatih terim şampiyonlar ligi'nde çok başarısız, ah lucescu olsaydı diyen arkadaşlar? mircea lucescu çok büyük bir taktisyen, ona kesinlikle sözüm yok ama (bkz: mircea lucescu/#1082486) gayet güzel özetlemiş shakhtar donetsk'in yıllara yayılmış avrupa macerasını. yani büyük harcamaları kolayca yapabilen ve yabancı sayısı konusunda problemi olmayan shakthar da öyle bir anda mucizeler yaratmadı.
hangi birimiz söyleyebilir ki fatih terim 96'da galatasaray'ın başına geçtiğinde elindeki kadronun çok iyi olduğunu? hep o dönem ki yerli kadrosunun çok iyi olduğunu söylüyoruz ama o kadrodaki yerlilerden hakan şükür dışında hangisini o zamanın beşiktaş'ı ya da fenerbahçe'sine koysaydık, onlar da bugün adı hatırlanmayan yerli futbolculardan olacaklardı muhtemelen. dünyada adı anılmayan türk altyapısının bu ürünlerini 4 yıl içince henry'e, overmars'a, vieira'ya karşı onlardan aşağı kalmayacak hatta motivasyon ve istek bakımından çok daha yüksek futbolcular haline getiren kimdi peki? hepimizin taptığı hagi geçinilmesi çok kolay bir futbolcu muydu? vatandaşı lucescu'yla bile sorunlar yaşamadı mı? hagi'den 4 sene boyunca maksimum verimi alan fatih terim değil miydi?
şimdi bu adam gelmiş, senin hiç bir maçta puanı garanti olmayan, ligde uzun süre düşme potasının yakınında takılmış, hiç bir futbolcusunda özgüven kalmamış takımını alıp ilk senesinde ligde açık ara farkla şampiyon yapmış, üstüne bu bir senede o takımı deplasmanda man utd'ye başa baş oynayacak hale getirmiş sen hala bık bık bık ötüyorsun. çocukları anlarım da aralarında bir de eski galatasaraylılardan olduğu iddia edilenler var, sonra da biz bunlara saygı duyacakmışız. adam fatih terim'e saygı duymuyor ama ben ona saygı duyacağım, bak sen. onun için bırakın eleştirmek için bahane aramayı, oturun ve bu adamın projesini en başından tekrar yakalamanın keyfine bırakın kendinizi. çünkü adım gibi eminim ki bu yönetim bölünmeden fatih hocanın arkasında durmaya devam etsin, hoca, türk futbol tarihinin en büyük ismi, 3 yıl içinde yine bize başarıların en büyüğünü yaşatacak.