• 376
    yenilmenin değil de oynadığımız oyunun çok üzdüğü maçtır. real madrid'e yenilmekte bana göre garip bir durum yok. biz bu takımla tarihimizde hep karşılaştık yendik ya da yenildik. ama ben stada yeneceğimize ve en azından mücadele anlamında bir şeyler ortaya koyacağımıza inanarak gitmiştim. ne yazık ki beklediğimi bulamadan tribünden ayrıldım.
  • 377
    maçtan önce real madrid kötü, biz ise mükemmel değiliz minvalindeki yorumları çokça görüyordum ve bu tespitten dolayı bizim real madrid'i yenebileceğimizi düşünenleri gördükçe şaşırıyordum.

    ispanya la liga'da lig birincisi barcelona'nın 1 puan arkasında bulunan tarihin gelmiş geçmiş en büyük takımlarından birinin sanki ligin bitmesine birkaç hafta kalan küme düşme hattı civarında dolaşıyormuşcasına yapılan yorumlar kadar içi boş başka türlü bir yorum olamaz. hele de biz ligde ciddi anlamda sallantılar yaşarken, ilk 11 oyuncularının 6-7'sinin ciddi şekilde performansı tartışılır iken biz nasıl 'mükemmel değiliz' söz öbeği altında değerlendirilebiliyoruz hiç anlamış değilim.

    real madrid ve benzeri takımlara karşı nşa'da 10 maç yapsanız muhtemelen 8'ini kaybedersiniz. bu durum sizin kötü günler geçirdiğiniz, onların ise iyi veya ortalama seviyede olduğu durumlarda 10'da 10 kayıp halini alacaktır. tam tersi durumda (yani biz iyiyiz, onlar ise kötü) ise 8/10'luk real madrid galibiyet oranı hadi insin de 5-6/10 seviyelerine insin ki kalan 4-5 maçın da bizim tarafımızdan kazanılabileceğini söylemek epey iyimserlik olacaktır. belki o maçların 2 veya en fazla 3'ünü kazanabiliriz.

    burada yapılan yorumların teknik ekibi ve takımdaki oyuncuları bağlayıcılığı yok fakat kendi içimizde 'öyle yeneriz, böyle yeneriz, yok real madrid bizim ezeli rakibimiz, h2hlerde kafa kafayayız' gibi mesnetsiz ifadeler kişileri anlamsız beklentiler içine sürüklüyor ve olumsuz bir sonuçta her şey sona ermişcesine davranmamıza neden oluyor.

    bilemiyorum belki de bu girinin uygun olduğu başlık burası değildir fakat moderasyonun yazar alımında en çok dikkat etmesi gereken unsur elle tutulur, akla mantığa yatkın, sağduyulu kişilerin bu platformda bulunması olmalıdır. yoksa antu vb. gibi platformlardan hiçbir farkımız kalmaz ki son 8-10 aylık süreçte artık ben maalesef farkımızın kalmadığını düşünüyorum.
  • 378
    dün maçtan önce bir istatistik paylaşmıştım. demiştim ki real madrid karşılaşmaları olduğunda benim aklıma ilk gelen şey " ilk yarıda kalemizde gördüğümüz erken gol "

    (bkz: #2790113)

    sağolsunlar dünkü 22 ekim 2019 galatasaray real madrid maçı nda da bu istatistik perçinlendi. 18. dakikada golü kalemizde gördük.

    adamlarla 8 maç yaptık, 7 sinde ilk yarıda gol yedik ve bunların bir çoğu ilk yarım saatte.

    9. maç ne olacak, onu da göreceğiz. farklı olmaz diye düşünüyorum.

    daha önce seyrettiğim bütün real madrid maçlarını kazanan birisi olarak dünkü maçta istatistiği bozmamak adına gitmedim. bir belhanda inadı uğruna bozar mıyım şu güzel istatistiği. * gitmeden bu kadar kahroluyorsak, gitseydik kimbilir ne halde olurduk.
  • 379
    bu maçı farklı kaybetmediysek sebebi muslera'nın kalede olması, benzema'nın gününde olmamasıdır.
    real madrid neden bu kadar pozisyon buldu peki? çünkü öyle saçma yerlerde öyle toplar kaybettik ve öyle boş bıraktık ki ortasaha oyuncularını rahat rahat paslaştılar.
    tek tek isim isim yazmayacağım gerek yok.
    hücumda ise bir planımız yoktu her zaman olduğu gibi. topu alan topu babel'e şişirdi. babel allah var çok iyi indirdi topları. sonra? sonrası yok işte bu kadar.
    ama buna rağmen hala sorunu ıslıklamakta arıyorsak yazık, gerçekten yazık.
    terim'in bir an önce kendisine gelmesi ve artık teknik adamlık yeteneklerini göstermesi gerekiyor.
  • 380
    bir ton para verip bilet aldığım sonra da gidip loca'dan maç izlediğim maç oldu. bendeki drama bakın! ha ben yine locada duramayıp, taraftarın arasına girdim ikinci yarı maç izlemek için ama o sırada taraftarın da heyecanı kaçmıştı maalesef.

    işin kişisel kısmını bırakırsak ilk yarı defansımız üçlü savunmaya rağmen çok aksadı. rakip, topu her aldığında 2-3 pasla bizim ceza sahamıza girdiler ve şut pozisyonu buldular. bu pozisyonların hiç biri muslera'yı zorlayacak pozisyonlar olmadı ama bu kadar çok pozisyon verilmesi hatta maç boyunca toplam 25 şut çekmiş olmaları çok rahatsız edici. muslera maç boyunca 13 top çıkartmış, belki de şampiyonlar ligi rekoru olabilir bu sadece 1 gol yiyip, 13 şut çıkartmak (gerçi akinfeev'in bir arsenal maçı efsanesi var, onu geçemez muhtemelen). yediğimiz golde de top seri'ye çarpmasa yine yemezdik, seri efendi keşke gölge etmeseydi maçta.

    belhanda hakkında bir şey söylemek istemiyorum aslında. çene kırığından beri oyunu oldukça olumsuz bence de. taraftarın tepkisi ve beklentisi de haksız sayılmaz. ama dün maçta bir tanesini gördüm ki, adam neye çıktıysa artık, bütün herkesin üstünde belhanda'nın direkt duyabileceği şekilde ana avrat gidiyordu, zaten belhanda'da ona cevap vermeye kalkınca iyice gerildi ve ondan sonra ipler koptu. oyuncuya tepki verilmez diye bir şey yok ama bunu devam eden maçta yapınca sadece o oyuncuyu değil takımı da germiş oluyoruz, bilmem bunun farkında mı insanlar.
  • 381
    ara sira (dakika analizi yapmadim) gercekten hali saha tadinda gecmis mac. bir ara real madrid soldan uc dort oyuncuyla ceza sahamiza girip luyindama'ya ortada sican oynattilar ve kaleye vurmadan eveleyip gevelediler (marcelo isin icindeydi). macta orta sahalar gercekten kotu mac cikardi (her iki tarafta da, her ne kadar kroos galibiyet golunu atsa da) ve bu gecis oyunlariyla sampiyonlar liginden ziyade hazirlik maci gibi goruntuler ortaya cikti.
  • 383
    --- alıntı ---

    `maç analizi |galatasaray 0-1 real madrid`

    üçlü savunma ile maça başlayan fatih terim’in takımı ilk yarıda real madrid karşısında topu aldı, önemli fırsatlar buldu ve muslera’nın da en üst seviyesinde olmasıyla real madrid ile kafa kafaya bir oyun oynadı. genel olarak baktığımız zaman 1-0 kaybedilen bu maçın ilk yarısı ve psg maçında galatasaray’ın sezonun en umut verici oyunlarını çıkardığını söylemek mümkün. bu iki maçta ortak olan şey ise üçlü savunma kurgusuydu? peki bu ‘üçlü savunmada takımın bu farkı yaratmasının sebebi ne?’ gelin hep beraber öncelikle bunu inceleyelim.

    galatasaray’da 4-3-3 vs 3-5-2
    4-3-3 ile başlayalım. 4-3-3 sisteminde galatasaray’ın top çıkartırken sıkıntı yaşadığı, kapalı savunmaları açamadığını ve kanatlardaki rol paylaşımını doğru yapamadığını görüyoruz. peki fatih terim takımı nasıl yerleştiriyor? sarı-kırmızılı ekip topla çıkarken kanat forvetlerin rakip beklerle eşleşecek şekilde merkeze doğru yaklaşarak, kanatları bek oyuncularına bıraktığını görüyoruz. iç oyuncuları ise rakibin savunma-orta saha setleri arasına girerek tehlikeli bölgede topla buluşmaya çalışıyor. nzonzi de biraz daha geriye doğru yaklaştığı için takımın boyunun uzadığını ve merkezde nzonzi’nin tek kaldığına şahit oluyoruz. aşağıdaki görselde yeşil alanın boşluğu bunu gösteriyor. bu da pas hatalarını ve dönüşünde gelen tehlikeli hataların artması anlamına geliyor. aynı zamanda rakip takımın en küçük bir baskısında top çıkmıyor. özellikle seri’nin geldiğinden beri yaşadığı pas sıkıntılarının en temel sebebinde de kafasını kaldırdığı zaman yeterli pas alternatifi bulamaması yatıyor. takım boyu uzadığı gibi blok sayısı aşağıdaki görselde gözüktüğü gibi 4’e çıkıyor.

    https://gss.gs/XRb.jpg

    diğer bir sorun ise kapalı savunmaları açamama konusu. bu da yerleşimden kaynaklanıyor. galatasaray rakibin bek oyuncuları ile kendi kanat oyuncularını eşleştiriyor. dolayısıyla rakibin kanatları boş bırakmasını sağlıyor. fakat kapalı bir savunmaya karşı bu çok mantıklı bir tercih olarak durmuyor. çünkü bekler bu kanadı sürekli işleyebilecek bir tempoya sahip değil. dolayısıyla fatih terim’in kariyerinde belki de ilk defa bekleri bir tehdit değil.

    her oyuncunun zihninin bir yerinde adam adama eşleşme mutlaka vardır. eşleşme mantığını anlamak için öncelikle bunu iyi kavramak lazım. mesela bek oyuncuları kanat oyuncularına karşı bunu hisseder. kanat oyuncuları ise bindirme yapan beklere karşı bunu çok fazla hisseder. dolayısıyla bir alanı boşaltmak ve bir adamın bölgesinin dışına çıkarmak için bu tehdidi oluşturmak gerekiyor. galatasaray’ın ise burada ciddi bir hata yaptığını görüyoruz. rakip takımı genişletmek değil rakip takımı daraltmak istiyormuş gibi yerleşiyor bu takım. hareketli oyuncu sayısı da az olduğu için rakibi konfor alanından çıkaramıyor.

    galatasaray beklerini, rakip oyuncu ile eşleştiremediği için hem rakibi enlemesine genişletemiyor hem de orta sahada rakibini sayısal olarak eksiltemiyor. eğer beklerini rakiple eşleştirmesi başarırsan bu iki avantajdan birini elde edersin. bek oyuncunu rakibin savunma hizasına çıkarır ve rakip bek oyuncusuyla eşleştirirsen rakibi enlemesine genişletebilirsin veya yukarıdaki gibi bek oyuncunun rakibin kanat oyuncusuyla eşleşir ve onu çekerse orta sahada önemli bir boşluk yakalarsın. galatasaray ise bunları düzenli yapmadığını görüyoruz. bekler genelde ikinci bölgenin ortalarında pozisyon aldığı için rakipler onları göz ardı edebiliyorlar. görselle daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum oradan devam edelim.

    https://gss.gs/MAw.jpg

    yukarıdaki pozisyonda şener’in en uç noktada yerleştiğini görüyoruz. rakip kanat oyuncusu onu tehdit olarak algıladığı için peşinden gitmiş ve luyindama’yı karşılayan kimse yok. bu boşluğu değerlendiren luyindama top sürmeye başlayınca rakip orta saha oyuncusunu üzerine çekiyor dolayısıyla belhanda merkezde boş kalıyor.

    https://gss.gs/rBG.jpg

    pozisyonun devamında ise belhanda’nın burada müsait pozisyonda top aldığını görüyoruz. onu karşılamaya bek oyuncusu çıkmış bir boşluk daha oluşmuş ve andone o boşluğu kullanmak için o tarafa yaklaşmış. görüldüğü gibi bir yerden rakibin yerini değiştirerek boşluk yakaladığınız zaman diğer oyuncularının o açığı kapatmaya gelmesiyle beraber o boşluk artıyor ve rakip kaleye daha tehlikeli bir şekilde gidebiliyorsunuz.

    https://gss.gs/1Tl.jpg

    yukarıda görselde ise galatasaray’ın topla çıkarken hem iç oyuncularını hem de kanat oyuncularını merkeze attığını bunlar aynı hizalarda olduğu için pas alternatifi oluşturmadığını ve takımın boyunun çok uzadığını görüyoruz. kanat oyuncuları beklerle eşleşerek onları içe doğru çekiyor, rakip daralıyor ve oynamak istediği oyunu oynama fırsatı yakalıyor. nzonzi ile stoperlerin buradan top çıkarmak için ne kadar zorlanacağını ve iç oyuncuların top aldığı zaman pas alternatifi bulma konusunda ne kadar sıkıntı çekeceğini tek tek anlatarak uzatmaya gerek yok sanırım. topla penetre edebilen ömer’in burada fark yaratmasının en temel sebebi de bu aslında. pas oyunu oynamaya müsait isimler pas opsiyonu bulamadığı için zor paslar deneyip hata yaparken topu alıp sürebilen bir oyuncu fark yaratıyor.

    3-5-2 ve galatasaray
    geçelim 3-5-2’ye. bu dizilişte yukarıda bahsettiğim sorunların birçoğunun otomatik olarak çözüldüğünü söyleyebiliriz. beklerin oyun ritmi konusundaki eksikliği ve stoper sayısının sıkıntısı sebebiyle bu oyunu uzun vadeye yaymak adına bir takım problemler olacaktır. ömer ve şener gibi isimlerin kadroda kendisine yer bulması gerekiyor. peki 4-3-3’te yaşanan problemler nasıl çözülüyor? galatasaray 3-5-2’de nasıl diziliyor?

    https://gss.gs/86L.jpg

    görüldüğü gibi kanatları tek oyuncu paylaşmış durumda ve bu oyuncular sahadaki sistem gereği daha önde pozisyon alıyorlar. aynı şekilde takımdaki boşluk sayısı azalmış durumda. seri ve nzonzi çift pivot olarak rol alıyorlar. dolayısıyla galatasaray top çıkarırken merkezde 5 tane oyuncu alternatifi oluyor. bu da takımın baskıdan daha rahat geçmesini sağlıyor. paris maçında bunu net bir şekilde görmüştük zaten. yine aynı şekilde ön alanda iki tane hareketli forvet ile bu sistemi optimum seviyede oynamak mümkün.

    merkezdeki kalabalık oyunu süpürmek ve rakip takımlara sayısal üstünlük kurmak için çok kritik. üç tane oyuncu ve forvet oyuncularının katılımıyla beraber burada sayısal üstünlüğü ele geçirmek mümkün. bunun yanında kanatları tek oyuncu kullandığı için rol paylaşımı doğru yapılmış oluyor ve oyuncular birbirlerinden rol çalmıyorlar.

    galatasaray, 3-5-2’yi real madrid maçında bazı aralıklarla çok doğru kullansa da genel olarak tam verimli bir şekilde kullanamadığını gördük. sahanın belli bölgelerinde sayısal üstünlüğü alması gerekirken bu konuda başarılı olamadı. maçın ilk yarısında real madrid’in daha az topla oynamasına rağmen bu kadar etkili görünmesinin ve rakip kaleye 15 şut çekmesinin altında da bu yatıyordu. buradaki temel sebep ise nzonzi’nin stoperlerin arasına çok gömülmesiydi.

    https://gss.gs/fuS.jpg

    nzonzi zaman zaman çok geride top aldı. böyle olunca takım kilitlendi. valverde, seri üzerinde oynadı. kroos da belhanda ile eşleşti ve casemiro’nun pres yaparken eşleşeceği adam olmadığı için orayı iyi süpürdü. nzonzi’nin bu geriye yapışık oyunu sebebiyle galatasaray orta sahada ikiye üç kaldı. normalde iyi kurgulanmış bir sistemde şu dizilişle beraber galatasaray’da çift santrforlardan birinin merkeze doğru inerek galatasaray’ın orada dörde üç üstünlüğü alması gerekirdi. nzonzi’nin öne çıktığı veya belhanda’nın casemiro üzerine oynadığı aralıklarda sarı-kırmızılı ekibin net pozisyonlar bulduğunu gördük.

    https://gss.gs/kM0.jpg

    bunun bir örneğiyle devam edeyim. nzonzi öne çıkınca valverde onu karşılıyor, casemiro yaklaşan seri ile eşlemiş, kroos ise belhanda’yı tutuyor. baktığımız zaman üçe üç bir eşleşme görüyoruz. nzonzi öne doğru sürünce kroos onu karşılamak için ona doğru gidiyor ve bundan faydalan belhanda merkezden top istiyor. sol tarafta ise mariano’nun yukarıda bahsettiğim şekilde kendini tehdit algılatarak öne çıktığını ve marcelo’yu üzerine doğru çektiğini görüyoruz. bu sebeple ramos ve marcelo’nun arasındaki mesafe oldukça artmış. andone de doğru bir koşuyla pası alarak boş bölgeden kaleciyle karşı karşıya kalıyor.

    galatasaray’ın rakibi yenebilecek ortamı yakaladığını fakat taktiksel hatalar sebebiyle bu fırsatı kaçırdığını düşünüyorum. ikinci yarıda dörtlüye geçmek büyük hataydı. aynı şekilde hazard’ı çizgi üzerinde topla buluşturmayı çok iyi başaran real madrid’in soluna mariano ile çıkmak da hataydı. nagatomo’nun sağ kanatta o bölgeyi çok daha iyi savunacağını düşünüyorum. beli çok hızlı olduğunu için hazard gibi oyuncular karşısında çok sağlam durabiliyor. mariano’nun o tarafta olmasıyla hazard’ın birçok kez luyindama ile eşleştiğini ve bunu çok etkili kullandığını gördük. belli dokunuşlar olmadan bu 4-3-3’ün yukarıda bahsettiğim nedenlerden dolayı çok fazla yürüyemeyeceğini düşünüyorum. dolayısıyla iki dev rakibe karşı da gördük ki 3-5-2 bu takım için ideal bir sistem olabilir.

    --- alıntı ---

    kaynak: http://www.topsuzoyun.com/...ray-0-1-real-madrid/

    (bkz: topsuzoyun.com)
  • 384
    maça 3-5-2 ile başladık ve ilk yarıyı öyle kapattık. biz böyle oynarken her iki takım da çokça pozisyon üretti ilk yarıda.

    5'li orta saha ve çift forvet ile hücumda istediğimiz boşlukları yakaladık ve real madrid'e karşı ciddi pozisyonlar ürettik.

    ancak işin savunma tarafı da oldukça kötüydü ve real'e ciddi fırsatlar vermenin yanında neredeyse her atakları bize karşı son derece tehlike yarattı. ben bunun sebebinin orta saha oyuncularının tarzlarından kaynaklandığını düşünüyorum. şöyle ki; n'zonzi ve seri top rakipteyken ciddi eksikler. her ikisi de pres konusunda zayıflar ve seri temaslı oyunda yok gibi. belhanda'da kötü bir gününde olunca orta saha yol geçen hanına döndü. pres yok, temaslı oyun yok ve kanat oyuncusu da olmayınca orta saha enine çok genişledi ve geçiş oyununun uzmanı olan bir takım burayı nakış gibi işledi.

    terim'de bunu görmüş olacak ki ikinci yarı 4-3-3'e döndü. daha önceleri bir çok yazarın da anlattığı gibi bunu oynayabilecek kadro da olmayınca hücum eksikliği ortaya çıktı.

    3-5-2 ile iyi hücum ediyoruz lakin hızlı çıkabilen ve geçiş oyununu iyi oynayabilen takımlara çok pozisyon veriyoruz.
    4-3-3 ile savunmada sıkı duruyoruz ama hücum edemiyoruz.

    4-4-2'yi denemekten başkaca yol kalmıyor. elimizde bu sistem için biçilmiş kaftan olan bir andone varken bunu mutlaka denemeliyiz. bence bu sene en ideal oyunu böyle oynayabiliriz. tabi bu sistemde de ciddi yatırım yaptığımız bazı oyuncular dışarıda kalabiliyor ki bu da bir külfet.
  • 387
    3 dakika içerisinde kaçirdigimiz 2 net gol pozsyonu var.

    andone'nin ilk pozisyonu kaçabilir. courtois açiyi çok iyi kapatti. orada yapilacak tek dogru topu yerden uzak köseye veya asirtma olabilirdi.

    gelelim andone'nin 2. pozisyonuna. burada kaleci topun gidis yönüne dogru hareket ediyor. andone ayak içi ile kalecenin sag degil de, sol kö$esine gönderebilse, courtois muhtemelen heykel gibi donup kalacak ve sadece topun aglarla bulu$masini izlemekle yetinecekti.

    ona keza yine ayni $ekilde 12. dakikada babel, nagatomo'nun pasinda topu kontrol etmek yerine tek vuru$la yerden kalecinin soluna biraksa, yine yüksek ihtimalle goldü.

    3 dakika içinde 3 net, 2 tanesi %100lük pozisyon. 2sini atsan, i$in rengi degi$ecekti.

    madrid öyle veya böyle gol atacakti bize ancak. biz de atacaktik. zira 18. dakikada kroos'un golünde sonra tipik deplasman oyunu oynadilar. ceza sahasi önünde çektiler otobüsü, içeriye duran toplar hariç bir adim bile atamadik. orada kaptiklari toplar da kontralarla olumlu kullanip, farki kaçirdilar.

    real madrid yenilmeyecek takim degil. bu i$in rövan$i var. istanbul'a kazanmak zorunda olduklari bir maça geldiler. 6 kasim 2019'da ise bizim muhakkak kazanmamiz gereken bir maçimiz var! brüj'ün deplasmanda 2 attigi bir takimdan bahsediyorum.

    hatirlatmakta tekrar fayda var.

    mücadele edersen, kaybedebilirsin. ancak mücadele etmezsen, zaten kaybetmissindir!
  • 388
    takım taktiksel olarak iyi çalışmıyor, sahada doğru pozisyon almıyor eleştirilerini çokça yapan biri olarak bu argümana videolu bir delil sunmak istedim. maçın 40. dakikasındaki bu pozisyonu izleyelim (bu esnada 3-5-2 dizilişiyle sahadayız, takımda güya üç tane stoper, bir adet de önlibero var): https://streamable.com/sz10q

    takım mağlup olduğu için önde baskı yapmaya çalışıyor. bekler rakip yarısahada, andone varane'a baskı yapıyor, belhanda casemiro'yu tutmuş, nzonzi valverde'yi marke ediyor. courtois oyunu başlatıyor ve varane'a oynuyor, varane carvajal'e pas atıp ileri doğru topsuz koşu yapınca seri ona yöneliyor. rodrygo carvajal'e yaklaştığı için marcao da rodrygo'yu takip ediyor. o esnada valverde ileri fırlıyor ve olanlar oluyor.

    valverde carvajal'den gelen topu direkt olarak benzema'ya oynuyor ve benzema kaleciyle karşı karşıya kalıyor. çünkü merkez stoper olan donk neredeyse taç çizgisine kadar adam kovalayıp alanını boşaltıyor, üstelik bunu risk almaya hiç değmeyecek kadar basit bir pozisyon için yapıyor. üç saniye beklese marcao ve nzonzi kademe için desteğe gelecek ama "bana ne lan" deyip adeta gezmeye çıkıyor. nzonzi bu tehlikeyi gördüğü halde geriye yürüyerek geldiği için bu pası kesemiyor, haliyle benzema'ya pres de yapamıyor. sol stoper marcao zaten her zamanki gibi önde yakalanmış. geriye kalan tek oyuncu olan sağ stoper luyindama benzema'yı kovalıyor, benzema çok rahat bir pozisyonda olduğu halde neyse ki topu dışarı atıyor.

    kısacası 3-1-4-2 dizilişiyle sahada olan bir takım, acınası bir şekilde rakibine pozisyon veriyor. çıkarken top kaptırılmadığı halde doğru savunma pozisyonu alınamıyor, deyim yerindeyse yerleşik savunma kontratak yiyor. alanını boşaltıp taç çizgisine gidenler mi dersin, benzema'nın kaleciyle karşı karşıya kaldığını gördüğü halde yürüyerek dönenler mi dersin, hiç dönmediği için kadraja bile girmeyenler mi dersin... herkes kafasına göre takılıyor.

    bu sadece bir pozisyon, video düzenlemek çok uzun sürdüğü için sadece bir pozisyonu sunabiliyorum. ama takımın sahaya doğru yerleşmediği ve bunun için yeterince çalıştırılmadığı aşikar. "o oynasın bu oynamasın" mevzusundan önce bu takımın daha iyi çalışması ve buna yönelik eleştirilerin artması gerektiği ortada. koskoca nzonzi bile takım pozisyon verirken mustafa sarp gibi hareket ediyorsa teknik heyetin şapkayı önüne koyup düşünmesi lazım.
  • 389
    "taraftarlar hafta boyunca ter döküyor, çalışıyordu. stadyumdan çıktıklarında evlerine, gördüklerinden mutlu gitmeliydiler. kazanabilirsiniz, canınızı dişinize takar ama başarıya ulaşamayabilirsiniz. klişedir, evet ama kazanmak sahiden her şey değildir. her zaman yürekten inanmışımdır buna. elbette her daim kazanmaya çabalarsınız ama daha önemlisi nasıl yaptığınızdır. taraftarınızın ne istediğini kavramalı ve ona uyum göstermelisiniz." der johan cruyff "benim oyunum" adlı biyografisinde.

    fatih terim'in galatasaray'ı da iç sahada oynadığı iki şampiyonlar ligi maçında kendi liginde sergilediği performanstan farklı olarak taraftarının arzuladığı oyunu oynayarak, haftalarca bu maçları bekleyen taraftarını mutlu ederek ayrıldı sahadan... evet, ikisinde de "galiptir bu yolda mağlup" dercesine taraftarının ve hocasının gönlünü kazanıyordu sarı kırmızılı futbolcular. "kazanmak sahiden de her şey değildir" ve bazı mağlubiyetler galibiyetten de değerlidir. dediğim gibi bizler formayı terletenlerden memnunduk da "seyirciler"e söylenecek o kadar laf var ama burası yeri değil...

    paris saint germain maçında "tutan" üçlü savunma aşısını, ispanyol rakibine karşı da değiştirmeden uyguladı fatih terim... donk yine iki stoperin arasına girmiş, kanatlara da mariano ve nagatomo yerleşmişti. onların önü nzonzi ve seri ile kapatılırken, belhanda da babel ve andone'yi "ara paslarıyla" beslemekle yükümlüydü. falcao yoktu belki ama sivas maçında "şeytanın bacağını kırmış" andone'den kimse şüphe duymuyordu... topçular da paris saint-germain maçındaki oyunlarından mutlu olmuşlar ki, real madrid karşısında daha öz güvenliydiler, topu daha güvenli ayaklarında tutup, iç sahada oynamanın "havası ve rahatlığıyla" peşi sıra paslar yapıyorlardı. zidane'nın taktiği ise organize ataktan çok, galatasaraylı futbolcuların kaptırdığı toplarla "baskın basanındır" bilinciyle kontra yapmaktı. bir kaç cılız denemesi de oldu ama maçın ilk tehlikeli iki atağı galatasaray'dan geldi. önce belhanda'nın ara pasıyla savunmanın arkasına sarkan rumen forvet andone, topu kontrol edip, ceza sahasına girer girmez vurdu ama courtois gole izin vermedi. bir dakika sonra ise kazanılan serbest vuruştan yapılan ortada yine andone gelişine "çaktı" ama belçikalı kaleci "iyi günündeydi."

    taraftarının da desteği ile rakip kaleye baskısını kuran ve gol arzulayan galatasaray, alışıla gelmiş olarak "iyi oynarken golü kalesinde görüyordu"... lanet olsundu böyle işe... bir çok kişi hazard'a topu kaptıranın seri olduğundan bahsediyor ve fil dişili orta saha oyuncusunu suçluyor ama onun geri pasında "topu alamam" düşüncesiyle yerinde patinaj yapan ve topu rakibine bırakan donk daha da hatalıydı. şans becerikli olanın yanındadır derler ya, kroos'un vuruşu seri'ye çarpmasa marcao'dan geçmez, ondan geçse bile muslera tutardı...

    maçı seyrederken kroos'la belhanda'nın takımlarını değiştir, galatasaray şimdiden iki farklı öndeydi diye düşünürken, "sağolsun" belhanda 38. dakikada babel'in geliştirdiği atakta penaltı noktası üzerinde bom boş pozisyonda yaptığı cılız vuruşla beni haklı çıkardı. keşke o golü yapmış olsaydı da, ben haksız çıksaydım...

    devreyi yenik kapatmıştı galatasaray ama benim için pek önemi olmasa da bir çok istatistikte real madrid'in önündeydi. özellikle topu daha fazla kontrol edenler sarı-kırmızılı forma içindekiler olurken, şutlar deplasman ekibinden gelmişti. gol istiyordu fatih terim ve bu amaçla savunmadaki donk'u kenara alıp hücüm gücü yüksek feghouli ile başladı ikinci kırkbeş dakikaya. planladığı da çok vakit geçmeden oluyordu, mariano'nun pasında savunma arkasına koşan feghouli topa yetişemeden courtois başarılı bir hamle ile kalesini golden koruyordu. ev sahibi beraberlik ararken, madridliler de boş durmuyor, onlar da muslera'nın kalesini ara ara yokluyordu, ki benzema'nın pasında ceza sahasına giren hazard'ın kaleciyi de çalımlayıp, boş kale yerine direğe nişanladığı topun "maçın kırılma anı" olmasını çok arzuladık... maalesef olmadı...

    fatih terim'in "sonuç almak için" yaptığı emre mor ve ömer bayram değişiklikleri de "saman alevi" gibi anlık ateşlerken takımı, son dakikalarda nzonzi ve luyindama'nın kafa vuruşları da skorbordu değiştirecek kadar başarılı değildi...

    zinedine zidane'nın yerine fatih terim'in yakın dostu mourinho'yu getirecektik salı gecesinden sonra ama olmadı, fransız hocanın ömrü biraz daha uzadı. üzüldük... yenemedik real madrid'i diye üzülmek bile galatasaray'ın büyüklüğünü başlı başına gösterirken, ne yazık ki o şanlı tarihe ve kültüre yakışmayan hareketler de maçın 67. dakikasında sergilendi bütün dünyanın gözü önünde. sivasspor maç yazımızda belirttiğimiz "seyirciler", bu maç içinde de belhanda'yı münferit olarak yuhlarken, hocanın oyuncu değişikliği esnasında faslı topçuya tepki arttı ve o da tribünlere "el kol hareketleri" ve küfürlerle cevap verdi... işte o an yahya kemal beyatlı belhanda için söylüyor gibiydi o meşhur dizeleri:

    artık demir almak günü gelmişse zamandan
    meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
    hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
    sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.

    belhanda'ya karşı tavrımız geldiği günden beri netti, karakteri ve yeteneği ile değildi galatasaray'ın topçusu ve olmayacaktı da, ne ilginçtir bugün onu ıslıklayıp yuhalayanlar o günlerde kendisine methiyeler düzmekteydiler... disiplinsizdi, sorumsuzdu, maç içinde canı isterse koşar, istemezse bakardı da milyonlarca euro harcanmış bu topçuyu, elinde de yedeği olmadığı için hocalar hep sahaya sürmekteydi. yine oynatacaktır fatih hoca on numarasını da kış transfer sezonunda yollarımız ayrılacaktır büyük ihtimal kendisiyle... öyle sosyal medyada özürle mözürle düzelmez bu işler... o vazo kırıldı artık, ne kadar onarsan da izi kalır...

    belhanda'ya kızdım kızmasına da esas zoruma giden sami yen'e yerleşen ıslıklama kültürü. latovleviçiler, sinan gümüşler, sabriler, ömer bayramlar geçmiş yıllarda hep nasibini aldı bu "egolu seyircilerden" de, real madrid maçında namlunun ucunda mariano, nagatomo, seri, belhanda ve babel vardı. o kadar acımasız ve vahşiydi bu "seyirciler" ki, daha maçın başında mariano topla buluştuğunda homurdanıyordu. bereket bekler günündeydi de tepkiyi unutturdular ama seri ve belhanda kenara gelirken kucaklarına düştüler bu "densizlerin"... densiz diyorum zira rahmetli alparslan abiden ve tribündeki diğer büyüklerden öğrendiğimiz, mantığımızın doğruladığı maç esnasında futbolcu yuhlanmaz, protesto edilmez. hakem son düdüğü çalar ve protestonun en alası yapılır ama oyun esnasında asla...

    kaynak ve fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...y0-1real-madrid.html
  • 390
    bu maç için ne yazılabilir bilmiyorum. sonuçta kaybettik ama reali yenemedi diye takıma kızamazsın. fark yemediler diye madalya takacak halimiz de yok. bir hayalimiz var evet ama öyle bir umudumuz yok. andone’nin kaçırdığı goller de dahil maçın hiçbir dakikasında kazanacağımıza inancım olmadı. kötü oynuyoruz bu net. yani reali iyi oynasan da yenemeyebilirsin ama biz kötü oynuyoruz. işığımız yok.
  • 391
    iyi başlayıp kötü bitirdiğimiz bir maçtı.

    google sağolsun "geçen sene bugün naaabıyodun" diye bildirim gönderince havarayda balık istifi olduğumuz bir fotoğrafımızı gördüm. yanımda zenci bir real madridli, benim real madrid formalı bu zenci arkadaşa fransız aksanlı bir şekilde "kurabiye fener" dedirtmeye çalışmam, kafamın bir ton olması ve yanlış hatırlamıyorsam çok ümitli olduğum florin andone'nin karşı karşıya kaçırdığı iki pozisyon...

    ne güzel günlerdi...

    bir daha ne zaman şampiyonlar ligi müziği eşliğinde koşa koşa stada girmeye çalışırız bilemiyorum ama bu gibi maçları çok uzun zamanlar bir anı gibi anlatacağımız ihtimali bile beni çok korkutuyor.

    torunlarıma;

    "iflas edip de arapların eline geçmeden önce ali sami yen arena'da oynardık maçları. o zamanlar real madrid tüm avrupa'yı kasıp kavuruyor, şimdiki gibi düşmeme mücadelesi veren takım değil. ronaldolu kadro işte. neredeyse iki üç senede bir oynuyoruz kendileriyle o zaman..."

    şeklinde hikayeler anlatmak istemiyorum. gerçi her şeyde olduğu gibi futbolda da para konuştuğu için, dernek statüsünde uzun süreler daha dayanabileceğimizi pek sanmıyorum.
  • 392
    galatasaray'ın 5 net gol pozisyonuna girdiği (3'ü maçın başında üst üste, 1 tane ilk yarının sonunda belhanda'nın kaçırdığı ve 1 tane de maç sonunda nzonzi'nin altıpastan kafa vuruşu) ve real madrid'in 29 şutunun büyük bir kısmının etkisiz olduğu maç. real madrid o gün bolca şut atmıştı ancak çok büyük bir kısmı ya dağlara taşlara ya da muslera'nın üstüne gitmişti. zaten karşı karşıya pozisyonları çok azdı. gol dışında hatırladığım kadarıyla ilk yarının sonunda benzema'nın zor pozisyonda güzel şutu ve 2. yarıda hazard'ın muslera'yı geçip direğe nişanladığı top vardı. öte yandan ceza sahamıza bol bol girmişlerdi, karşılarında savunmamız varken bol bol şut çekmişlerdi ve haliyle bu şutlar da çok etkili olamamıştı.

    yine de o maçı hedef maç olarak gördüğüm ve gerçekten iyi olan bir galatasaray'ın o günkü performansından çok daha iyisini gösterebileceğini gayet iyi bildiğim için oynadığımız oyuna üzülmüştüm. şimdi 15 eylül 2021 beşiktaş borussia dortmund maçı'ndan sonra bile iyi futbol oynadıklarını iddia edebilen beşiktaş taraftarı'na bakıyorum ve beşiktaşlı olmadığım için bir kez daha şükrediyorum.
  • 394
    bu maçtan önce ispanyol medyası zor günler geçiren real madrid'in bu maçta da olası puan kaybında zidane ile yolların ayrılacağını söylüyorlardı.
    hatta o hafta hem real madrid hem beşiktaş ile oynuyorduk.
    2/2 yapsaydık hem zidane hem abdullah avcı yüksek ihtimal görevden alınacaklardı.

    bilin bakalım biz ne yaptık ? :)

    iki maçı da kaybedip hem real hem beşiktaş'ın o hava ile uzun süreli bir galibiyet serileri başlatmasına vesile olduk.
  • 395
    thibaut courtois'nin real madrid'deki son şansıydı bu maç. artık istenmeyen adam haline gelmiş ve formasını kaptırmak üzereydi. tüm r. madrid formsuzdu. kazansak gruptan çıkardık. ancak ölüyü diriltmekte marka olan furbol takımımız real madrid'e özgüven kazandırıp kendisini de tekrar dünya futboluna armağan etmişti. courtois da geçtiğimiz aylarda bir röportajında yükselişe geçişinin bu maçla başladığını açıkladı.

    4. fatih terim döneminde elimize ileri adım atmak için çok fırsatlar geçti hepsini aleyhimize kullandık. sonunda düştüğümüz durum bu oldu. bu maç da onlardan biri.
  • 396
    https://twitter.com/...jNeK7TLmuonWbJc5d1SQ

    bu maç; form olarak kariyerinin en düşüşte olduğu dönemindeki courtois‘in kendini bularak tekrar form olarak yukarı gittiği, bu maçta eğer puan kaybetseydi görevine son verilecek olan zinedine zidane‘nin maçı kazanıp görevde kalarak o sezon la liga şampiyonu olmasına neden olmuştu. şu 2 dakika 20 saniyelik sekansta 1 tane gol bulabilmiş olsak belki kelebek etkisiyle dünya futbolunda çok şeyi değiştirmiş olacaktık*.
App Store'dan indirin Google Play'den alın