• 278
    sozlukten ozur diliyorum, bazen olayin hararetiyle sinirlenip ofkemi bir anda bosaltiyorum, gecince daha bir mantikli dusunuyorum.

    dusununce gectigimiz maclarda kaybetmeyi hak edip kazandigimiz maclar olmuştu, biraz onlara sayalim. oyun ustunlugu olarak ustun gozukuyoruz istatistiklerde ama bu daha cok bal yapmayan ari kalibina uyuyor. dikkat ettiyseniz kapanan takimlari acamiyoruz, bunun üzerinde calismak lazim.
  • 279
    sonucunda 0-1 yenildiğimiz trabzon'un tek şutunun gol oldugu adeta ibretlik maç.

    yani ancak böyle yenilsek maksimum üzülebilirdik ki son dakika direği de üstüne tuz biber oldu.

    riekerink 'in suçu yok. bu kadronun oynayacağı maksimum futbolu oynatıyor. geçen seneden farklı olarak takıma katılan 3 adam fark yarattı ve ilk maçlarda zorlayarak kazandığımız maçlarla umutlandık. ama kadro kalitesi düşük bir takımız. bruma , tolga, carole, eren haricinde bir şey yok elimizde.

    podolski sezona kötü başladı. cavanda, josue, sinan bitik. hele sinan.. yazıklar olsun seni en çok savunanlardan biriydim, ama beni utandırdın sinan, yürü git işine kardeşim..bu yaşta bu kadar vurdum duyma olunmaz.

    yeni transferlerden umudum yok. sightorsson ikinci linderoth olacak belli oldu. de jong geç...serdar aziz , geç...cavanda???????? bu nedir arkadaşım , sabri var diye mi aldığımız her sağ bek leş gibi top oynuyor?

    sene başından beri söylüyorum, selçuk ve sneijder 'in orta saha oynadığı bir takımın yapabileceği maksimum bu. durarak oynuyor adamlar.. tolga 2 kişilik oynuyor resmen.

    ayrıca bruma insan üstü bir adam. kesinlikle bu sene galatasaray'ın transfer rekorunu kırar bizim yoneticiler bir aptallık etmezlerse.

    şampiyon olmamız çok zor görünüyor, ama şampiyonlar ligine mutlaka katılmalıyız, seneye kadro kalitesini yükseltebilirsek ve orta sahadaki selçuk, sneijder gibi bitik adamlardan kurtulabilirsek, 3-4 transferle çok diri bir takımımız olabilir.
  • 281
    arkadaş, birkaç gündür bu maçın başlığına bakıyorum. yok 5 atarız diyen mi dersin, yok silindir gibi ezeriz diyen mi dersin. hangi dünya'da yaşıyosunuz beyler, aynısını antalya maçında da yazdılar, yok rahat yeneriz, yok arkanıza yaslanıp, keyfinize bakın. şu kafadan bir çıkın artık, antalya maçında arenadaydım, selçuk freekick'ten yazmasa karşılaşma max berabere biterdi. o devirler geçti artık, sahanda 2 puanlı antalya'yı anca son 15 dk'da güç bela çözebildin. karabük maçı ortada.

    1-0 olsun bizim olsun diye düşünüyordum ve korkuyordum bu maçtan, korktuğum da başımıza geldi.

    işin şakası yok, havaya girdiğimiz bu sezonda bir de bakmışız kasım sonunda, bjk 7-8 puan önümüzde, fb ile kafa kafayayız. hala asarız keseriz. başakşehir ve fb maçlarından 6 puanla çıkar mıyız ? dördüncü yıldız'dan sonra hayalet olmuş şino, şut mevzusu hariç sahada bir şey vermeyen lucas, yan pas xelcuk, ileri savunma tekniklerine sahip defans oyuncularımız ile hiç zannetmiyorum. neyse bizim yazarlara göre, bu maçlarda rahat geçer, üçer üçer sallarız.

    bu arada, mağlubiyetin hayırlı tarafına da bakmak lazım, bu yenilgi ile spor gündemi bize kanalize olmuş oldu. trabzon yenilgisi, genel kurul vs derken aziz rahatlar. başkanı yedirmeyiz.
  • 282
    istatistiklere bakınca nasıl kaybederiz denilecek maç. oyun olarak bireysellik ile sonuca gitmeyi umup, takım olmayı da hafta arası çalışırız demişcesine oynadık. yine de bu maçın düşüncelerimizi etkilemesi bana saçma geliyor. karşımızda bir gol yese tamamen dağılacak bir takım vardı ve biz o 1 golü bir türlü atamadık.

    bu tip mağlubiyetler olur. futbol bu yüzden güzel... 1 pozisyon bulmuş, o pozisyonda da bariz ofsayttan gol atmış takım ve hakem için bir şey söylemek istemiyorum daha fazla. çünkü biz; bilhassa ikinci yarı hakemi de rakibi de darmaduman etmeliydik. yapamadık ama bu bize hemen karalar da bağlatmamalı.

    yarıştan kopmamak önemli. bu hafta bizim bu sene ne yapıp ne yapmayacağımızı belli edecek. ya rijkaard senesi gibi 8. hafta gelen yenilgi ile dağılırız ya da 14-15 senesi gibi trabzon mağlubiyeti sonrası ayağa kalkıp şampiyonluğa uzanırız. ikisi de bizim daha önce yaptığımız şey. bekleyelim ve görelim. bu sene neler yapacağız, neler göreceğiz...
  • 284
    istatistiklere bakınca neden kaybettiğimiz apaçık ortada olan maç.
    topla oynama %72 topla oynama ama organize bir atak yok. bruma'nın ve bir kaç futbolcumuzun bireysel çabalarına baktığımız maç oldu. nerdeyse pozisyon da vermeden golü yedik ve maçı bitirdik.

    en önemli kısım -benim dikkatimi çeken- elinde eren derdiyok var -ligin hava toplarında en iyi forveti-, çeyrek düzine orta yapıyosun ama isabetli orta sayısı "1".
    hoca biraz orta çalıştırmalı.
    sinan gümüş'ün bu kadar kötü olduğunu azıcık takip eden herkes biliyordu. en kötü yasin sinan'dan iyidir. cavanda desen yanındaki adama bile isabetli pas atamıyor.
    josue, sinan, cavanda, semih, sabri, chedjou, selçuk bu takımda oynayacak seviyede değiller.

    en üzüldüğüm taraf muslera'nın yere bile yatmadığı maçta 3 puan kaybettik hem de trabzonspor gibi bir takıma.
    bu trabzonspor bakın görün fb'den de bjk'den de 3'ten aşağı gol yemez.
  • 286
    türkiye üzerinde galatasaray sözlük yazarları ve bruma dışında kimsenin sikine takmadığını gördüğümüz maç. ulan şu maçı futbolcular bizim kadar umursasa 5'ten aşağısı kesmez dedik. hala da öyle. ama öyle bir havayla girildi ki biz oynamadan da bu maçı kazanırız kafası hakimdi. sonunda başka birşeyin kafasını kazandık görüldüğü üzere. bizim sorunumuz futbolcuların salak olması. kusura bakmayın evet bazıları salak. adam önü bomboşken top sürmüyor, oyunun boru gibi tıkandığı yere top çıkarıyor, sağ ayakla çekemediği şutu sol ayakla çekmeye çalışıyor, 8 saniye bekleyip içeriye doğru düzgün bakmadan rakip stoperin kafasına adrese teslim orta açıyor. bizim bek oyuncularımız yetersiz. çünkü sneijder ve selçuk denen 2 geberik oyun kuramıyor, topu rakip yarı sahada tutmayı bırak, oraya iletemiyoruz bile. bu yüzden kanat oyuncuları top almak için her dakika merkeze giriyor. bu durumda beklerin baskın, hücum karakterli ve cesur olması, topla dikine gitmesi veya arkaya doğru koşuları yapması lazım. mesela carole. ayağı düzgün, defansı fena değil ama korkak aq. 3. bölgede topla 2 metre gitmeye korkuyor. cavanda'yı saymıyorum bile gördüğüm en kötü futbolcu. bu takım tesadüfen pozisyon buluyor ki bu maçta tesadüfen bile 6-7 pozisyona girdik olmadı. bazı futbolculara ultimatom çekilmeli. 2 hafta süre. "ya adam gibi oyna ya da siktir git" gibi mesela. devre arası transfer döneminde de ya 2 tane düzgün orta saha ya da 2 bek alınmalı bu duruma göre. bugünkü ruhsuzluğa gerçekten çok sinirlendim. hocaya da bahane bulamıyorum. adam ne yapsın amk?
  • 288
    yine herkes iyi gün taraftarlığına başlamış. sezon başında riekerink yaratıcı oyuncu sıkıntımız olduğunu söylemişti. hepimizde zaten bunun farkındayız sanıyordum. şu an takımda hücumu yönetebilecek tek oyuncu sneijder. oda bugün sakatlığınin etkisiyle yokları oynayınca hücumda karambol pozisyonları hariç çok kısır kaldık bence. daha önce de yazdım top bizde ama etkili kullanamıyoruz. şu takımın kapanan iyi savunmaları açması gerçekten çok zor. hal böyle olunca mağlubiyete çokta şaşırmadım ne yazık ki. karamsar bir tablo çizmiyorum şanssız maçlar haricinde yenemeyeceğimiz anadolu takımı yok fakat elimizdekinin ne olduğunun farkında olmalıyız.
  • 290
    toplam 4 şutumuz kaleyi bulmuş. hiç bakmadan bir çırpıda sayarım:

    1- tolga'nın köşeye plasesi, onur uzandı ve çıkardı, tabi çıkaracak işi ne?
    2- eren'in köşeye şutu, onur yine uzandı ve çıkardı, işini yaptı.
    3- carole'nin abandığı şut, güzel vurdu ama gollük bir vuruş değildi, direkt onur'un üstüne gitti.
    4- eren'in son dakikadaki olağanüstü röveşatası direkte patladı.

    yani top bizi sevmedi diye bir şey yok, en iyi ihtimalle 1-1 bitermiş bu maç ki şu şartlarda bitmese daha iyi. sadece eren'e kendi adına üzüldüm yani golü hak ediyor çünkü. önce o topla kaleyi iyice bir dövmek lazım ki bakalım top mu yaman, onur mu yaman, kim kimi sevmiyor, kim kimi düdüklüyor vs.

    çok silik ve isteksiz oynadık.
  • 291
    galatasaray – trabzonspor : 0-1 hücumdaki telaş

    kötü geçen önceki sezondan sonra 2016-17’ye galatasaray beklenenden iyi başlamıştı doğrusu. trabzonspor ise yine ve her zamanki gibi sezona beklenenden kötü başladı.

    trabzonspor’a biraz değineyim sonra da asıl bilgi sahibi olduğumuz galatasaray’a geçelim. trabzonspor taşıma suyla değirmeni döndürmeye çalışmanın cezasını çekiyor. bu yolu açan mehmet ali yılmaz. düşünün artık ne kadar eskiden bahsediyorum. kendi öz değerlerine sahip çıkmak, kulüp kültürünü bilen oyunculardan kurulacak iskeletle başarı peşinde koşmak şart ve bu sadece trabzonspor’a özgü değil. örnek basit. türkiye’nin gördüğü en başarılı takım olan 2000 galatasaray’ın iskeleti galatasaray’dan yetişen ve birkaç yıldır galatasaray’da oynayan yabancı oyunculardı. captano uyandırma servisi’nden dev hizmet.

    “yav kapo adamlar galip gelmiş, neyi eleştiriyorsun” diyen mutlaka olacaktır. onlara tüyo vereyim, trabzonspor’un bu akşam maçı kazanmasından “çok” mutlu olan trabzonsporlu varsa onları ilerleyen günlerde büyük hayal kırıklığı bekliyor.

    galatasaray bütün defolarına rağmen oynaması gerektiği gibi oynadı. uzun zamandır takımın kontra oynaması gerektiğini yazıyorum ama tabii ki gönül hücum oynayan, rakibi bunaltan takım istiyor. bugün tam da böyle bir galatasaray vardı. maçı kaybetti, kontra isteyen ben haklı çıktım. mı acaba? skora bakınca haklıyım da, gerçek pek öyle değil. bu fikrin de defoları var. kafanız karıştı mı? iyi. benim de kafam karıştı. şaka la şaka, ne dediğimi biliyorum, merak etmeyin. yazının ilerleyen satırlarında bağlayacağım. inşallah.

    galatasaray rakibe büyük baskı kurdu ve hatta kontra bile yemedi neredeyse, hele ikinci yarı. trabzonspor savunması cansiperane savaştı, galatasaray’a net pozisyonlar vermediler. dar alanda oynadıkları için güçlerini maç sonuna kadar korudular.
    ersun yanal otobüsü ceza sahasına çekti. ne yapacaktı ki başka? ne yapsın istiyorsunuz, açılıp puanları bıraksa mıydı? profesyonel bir iş bu ve adam maçı kazanmak için tek çaresinin bu olduğunu gördü ve takımına uygulattı. fakat bizim tanıdığımız ersun yanal takımı bu olamaz. kontra bile yapamayan bir takım ersun yanal’a yakışmıyor. 3 puanı aldı eyvallah ama bundan sonrası trabzonspor için karanlık. böyle oynarsa tabii.

    galatasaray için sıkışık oyunlarda işi çözecek adamlar ortada yoktular. sneijder, selçuk inan, podolski. neredeydiler acaba bu akşam? maç günü daha önemli ne olabilir ki?
    galatasaray kaleye çok şut attı. tolga ciğerci en çok şut atan adam. tolga bu takımda şut atmak için önlerde yer almaz, almamalı ama bu tolga’nın kabahati değil, doğru anlaşılsın lütfen. saydığım maça gelmeyen arkadaşlardır bu takımın şutörleri. şut noktalarında yoklardı. bilen bilir, yerli-yabancı takıntılı değilimdir. kaliteli oyuncudan daha fazla etkinlik beklerim. örneğin carole’in kötü oynamasıyla şino ve selçuk’un kötü oynaması aynı şey değildir. bu yüzden şino’ya da yüklenirim, selçuk’a da. ha, carole de kurtulamaz.
    son 15 dakikada baskı iyice arttığında kaleye şut atacak adamlardan sadece podolski sahadaydı. aslında şino, selçuk, poldi kötü oynarken bu üçlüden sadece ikisini değiştirmeniz mantıklı ama selçuk ve şino’nun birlikte çıkması saçma. ne kadar formsuz da olsalar servis yapacak bu ikiliden birini sahada tutmak şart. selçuk’u çıkart şino’yu ortaya çek. riekerink burada hata yaptı. tamam da maçı da bu değişiklikler falan vermedi. saçmalamaya gerek yok.

    galatasaray’ı bitiren hücumdaki telaş oldu. bu telaş son iki yıldır fenerbahçe’nin başının belası. fenerin bundan kurtulması daha zor çünkü iki yıldır böyle oynuyorlar. galatasaray ise formsuz oyuncularının form tutmasıyla bundan kurtulur. oyun stili böyle değil çünkü. daha önce de geride olup son dakikalarda maçlar kazanıldı ama bu telaş yoktu.

    geçen yıldan beri yazdığım gibi şino oynadığında forvet 4’lü oluyor (mahşerin 4 atlısı), bu adamların savunmaya katkıları bir yana hücumda etkin olmadıklarında problem oluyor. hele bugünkü gibi 4’lüden ikisi şino ve poldi formsuz olduğunda ve bunlara selçuk eklendiğinde takımın gücü 3 kişilik yani %30 değil, çok daha fazlası eksik kalıyor. bir nevi güvendiğin dağlara kar yağma hadisesi.

    neyse. tam bir “olur öyle, top bu” maçı oynandı. takım da riekerink de ders alacaktır.

    bruma’nın büyük çabası ve iştahına büyük övgüler düzmek lazım. büyük oynuyor çocuk. memlekette bireysel oyununu izlemekten zevk aldığım iki oyuncunun da portekizli olması tesadüf değil sanırım.

    bence maçın kazanılıp kaybedilmesi o kadar önemli değil. bugün galatasaray genel kurulu’ndan çıkan riva ve florya’nın satılma yetkisinin yönetim kuruluna verilmesi 3 puandan kat kat fazla önemli. bu konuda çok bilgim yok. işin kötüsü oy verenlerin de bilgisi yoktu. çünkü protokollerdeki gizli maddelerden bahsediliyor ve bunun galatasarayla ilgili değil emlak konut’la ilgili olduğu söyleniyor. çok saçma. ben bir yer satacağım, eşimle kızımın onay vermesi gerekiyor, alıcıyla anlaşma yapmışım ama eşimle kızıma diyorum ki bazı gizli maddeler var size söyleyemem, siz bana izin verin. eşim ve kızım bana güveniyorlar tabii ki ama onlara böyle bir şey söylersem şüphelenirler ve ne işler çeviriyor bu adam derler.

    pek zannetmiyorum ama hayırlısı olur inşallah.
  • 292
    çok gereksiz bir kayıp oldu. tamam maçı net bir şekilde hak ettiğimizi söyleyemem ancak eğer bu maçın bir kazananı varsa o biz olmalıydık. o kadar çok sinirlenecek, bu sezonun devamı için çok umutsuzluğa kapılacak bir oyun da ortaya koymadık.

    rakip sıradan bir anadolu takımının bile çok daha gerisinde bir anlayışla sahada olmuş "yemeyim de bir tane atarsam harika olur" diyip bir şekilde golü attıktan sonra pozitif oyun anlamında neredeyse hiç girişimde bulunmayarak maçı tamamlamış. muhtemelen bu sezon alabilecekleri tek deplasman galibiyetlerini aldılar. biz ise oyunu rakip alana yığdık ancak orada istediğimiz kadar üretemedik. bunun hücumda sezon başından beri takım olarak birkaç opsiyon dışında yaratamama eksiğinin dışında sneijder'in formsuzluğu, podolski'nin öne çıkamaması, selçuk'un bitikliği, (carole'den her ne kadar memnun olsam da) beklerin hücuma yeterince katkı verememesi vs etkili olmuştur.

    takımımızın eksikleri giderilmeyecek şeyler değil bence. doğru teşhisler konulursa, özel olarak gördüğümüz sneijder, podolski gibi oyuncular kendilerinden bekleneni vermeye/almaya başlarsa(k) pek bir sıkıntımızın kalacağını düşünmüyorum.

    umarım bu maç güzel bir ders olur hem bizlere, hem takıma hem de hocaya.
  • 293
    takımın net olarak hücum şablonunun olmadığını bir kere daha göstermiştir.

    wes, poldi devreye girmeyince, eren 2 nispeten uzun ve atletik stoperin arasında kalınca, sadece bruma ile en fazla bu kadar oluyor. kaldı ki bruma'yı son dakikalarda 3 kişi filan karşılamaya başlamıştı. o boşluğa rağmen diğerleri hiç bir şey yapamadı.

    istatistikler bayern munih için bile mükemmel seviyede ama ama gol bölgesinde santrafor'a veya hucüm bölgesi oyuncularına net vuruş yaptırdığımız kaç pozisyon var ?
    takım taktik mi çalışmıyor yoksa oyuncular çalışılan taktikleri uygulamada mı yetersiz bilmiyorum ama bireysel oyuncu performansı ile şampiyon olamazsınız. gerçi türkiye de olabilir. hh'nin td olduğu sezon; yasin, wes, muslera'nın üstün performansı ile bunu kıvırmıştık ama bu oyuncu performansı ile zor.
  • 294
    22 ekim 2016 galatasaray trabzonspor maçında beni geleceğe dair endişelendiren kötü bir futbol oynadığımızı düşünmüyorum ve katılmıyorum.

    dağınık oynadık derseniz ses çıkaramam zaten dağınık oynadığımız için bu şansızlık adı altında nitelendireceğimiz şeyler oldu. takıma tek maçta sırtını dönecekler ve "ben demiştim bak çıktı" diyenleri ayırmak için güzel bir ayıraç maç oldu.

    sağlık olsun biz bu takıma inanıyoruz diyenlerin bu kadar azınlıkta olması, puan kaybından daha çok üzdü beni.
  • 295
    "tabi sakinleştim ve tekrar hocama, takıma inanmaya kaldığım yerden devam ediyorum" gibi gelecek ama...

    fevri davranmaya gerek yok. zira 8. hafta maçında yenildik. bu kadar. binlerce seyircisi önünde ilk yenilen de biz değiliz. evet tat vermedi takım lakin top da bizdeydi. trabzon cesaret edip çıkamadı bile. bence abartılacak bir şey yok, sorunları çözeceklerdir.

    cavanda hariç. yanılacağımı da hiç zannetmiyorum.

    önemsiz not: maçtan önce yazmak istememiştim. ama artık söylemeliyim. bir önceki gün rüyamda galatasarayımız 2 hafta boyunca yeniliyordu. :(
  • 297
    podolski'ye yapılan net penaltının verilmediği karşılaşma. 3:12'den itibaren izleyebilirsiniz http://www.ligtv.com.tr/...rabzonspor-mac-ozeti

    futbol yerine grekoromen güreş yapılmasına müsaade edersen, avrupa'ya gidince daha ilk müdahalende penaltıyı çalarlar tabi. ondan sonra da "niye avrupa'da bizim takımların aleyhine sürekli penaltı çalınıyor" diye feryat figan edersiniz.
  • 299
    sezon başından beri genel olarak oynadığımız futbolu bir kaç farklı futbolcuyla devam ettirmeye çalıştığımız bir maçtı. tek fark, gol atamadık. pozisyona da girdik, şut da çektik, direkten de döndü top, en az bir penaltımız es geçildi; ama öyle ama böyle bir şekilde bugün o top o kaleye girmeyecekti ve yenilecektik. uzun lig maratonunda gayet olağan karşılanması gereken bu durum, felaket senaryolarıyla o kadar abartıldı ki... cavanda sabrinin yetişemeyeceği en az üç topa yetişerek belki daha fazla gol yememizi önlemişken her pas hatasında ''hoca, sabri'yi al'' diyen insanlarla izledim maçı. nasıl bu kadar duygusal olabiliyorsunuz? riekerink bey'e sallayanları, hamza hamzaoğlu ile kıyaslayanları, ''sezon sonu gönderelim'' diyenleri zaten futboldan anlayan insanlar olarak saymıyorum. riekerink yapabileceği her şeyi yaptı, denemediği taktik kalmadı; gerisi futbolculara kalmıştı.

    takımda aksayan yönler her maç olduğu gibi yine belli. bizim eli ayağı düzgün, tecrübeli ve lider bir stopere; ayrıca selçuk'un yerine savunmaya dönük sert ve ileriye dönük yaratıcı olabilen bir orta sahaya ihtiyacımız var. bunlar sağlandığı taktirde giderek daha sağlam bir takım haline geleceğiz.

    (bkz: hep destek, tam destek)
App Store'dan indirin Google Play'den alın