sezon başından beri genel olarak oynadığımız futbolu bir kaç farklı futbolcuyla devam ettirmeye çalıştığımız bir maçtı. tek fark, gol atamadık. pozisyona da girdik, şut da çektik, direkten de döndü top, en az bir penaltımız es geçildi; ama öyle ama böyle bir şekilde bugün o top o kaleye girmeyecekti ve yenilecektik. uzun lig maratonunda gayet olağan karşılanması gereken bu durum, felaket senaryolarıyla o kadar abartıldı ki... cavanda sabrinin yetişemeyeceği en az üç topa yetişerek belki daha fazla gol yememizi önlemişken her pas hatasında ''hoca, sabri'yi al'' diyen insanlarla izledim maçı. nasıl bu kadar duygusal olabiliyorsunuz?
riekerink bey'e sallayanları, hamza hamzaoğlu ile kıyaslayanları, ''sezon sonu gönderelim'' diyenleri zaten futboldan anlayan insanlar olarak saymıyorum. riekerink yapabileceği her şeyi yaptı, denemediği taktik kalmadı; gerisi futbolculara kalmıştı.
takımda aksayan yönler her maç olduğu gibi yine belli. bizim eli ayağı düzgün, tecrübeli ve lider bir stopere; ayrıca selçuk'un yerine savunmaya dönük sert ve ileriye dönük yaratıcı olabilen bir orta sahaya ihtiyacımız var. bunlar sağlandığı taktirde giderek daha sağlam bir takım haline geleceğiz.
(bkz:
hep destek, tam destek)