• 291
    galatasaray – trabzonspor : 0-1 hücumdaki telaş

    kötü geçen önceki sezondan sonra 2016-17’ye galatasaray beklenenden iyi başlamıştı doğrusu. trabzonspor ise yine ve her zamanki gibi sezona beklenenden kötü başladı.

    trabzonspor’a biraz değineyim sonra da asıl bilgi sahibi olduğumuz galatasaray’a geçelim. trabzonspor taşıma suyla değirmeni döndürmeye çalışmanın cezasını çekiyor. bu yolu açan mehmet ali yılmaz. düşünün artık ne kadar eskiden bahsediyorum. kendi öz değerlerine sahip çıkmak, kulüp kültürünü bilen oyunculardan kurulacak iskeletle başarı peşinde koşmak şart ve bu sadece trabzonspor’a özgü değil. örnek basit. türkiye’nin gördüğü en başarılı takım olan 2000 galatasaray’ın iskeleti galatasaray’dan yetişen ve birkaç yıldır galatasaray’da oynayan yabancı oyunculardı. captano uyandırma servisi’nden dev hizmet.

    “yav kapo adamlar galip gelmiş, neyi eleştiriyorsun” diyen mutlaka olacaktır. onlara tüyo vereyim, trabzonspor’un bu akşam maçı kazanmasından “çok” mutlu olan trabzonsporlu varsa onları ilerleyen günlerde büyük hayal kırıklığı bekliyor.

    galatasaray bütün defolarına rağmen oynaması gerektiği gibi oynadı. uzun zamandır takımın kontra oynaması gerektiğini yazıyorum ama tabii ki gönül hücum oynayan, rakibi bunaltan takım istiyor. bugün tam da böyle bir galatasaray vardı. maçı kaybetti, kontra isteyen ben haklı çıktım. mı acaba? skora bakınca haklıyım da, gerçek pek öyle değil. bu fikrin de defoları var. kafanız karıştı mı? iyi. benim de kafam karıştı. şaka la şaka, ne dediğimi biliyorum, merak etmeyin. yazının ilerleyen satırlarında bağlayacağım. inşallah.

    galatasaray rakibe büyük baskı kurdu ve hatta kontra bile yemedi neredeyse, hele ikinci yarı. trabzonspor savunması cansiperane savaştı, galatasaray’a net pozisyonlar vermediler. dar alanda oynadıkları için güçlerini maç sonuna kadar korudular.
    ersun yanal otobüsü ceza sahasına çekti. ne yapacaktı ki başka? ne yapsın istiyorsunuz, açılıp puanları bıraksa mıydı? profesyonel bir iş bu ve adam maçı kazanmak için tek çaresinin bu olduğunu gördü ve takımına uygulattı. fakat bizim tanıdığımız ersun yanal takımı bu olamaz. kontra bile yapamayan bir takım ersun yanal’a yakışmıyor. 3 puanı aldı eyvallah ama bundan sonrası trabzonspor için karanlık. böyle oynarsa tabii.

    galatasaray için sıkışık oyunlarda işi çözecek adamlar ortada yoktular. sneijder, selçuk inan, podolski. neredeydiler acaba bu akşam? maç günü daha önemli ne olabilir ki?
    galatasaray kaleye çok şut attı. tolga ciğerci en çok şut atan adam. tolga bu takımda şut atmak için önlerde yer almaz, almamalı ama bu tolga’nın kabahati değil, doğru anlaşılsın lütfen. saydığım maça gelmeyen arkadaşlardır bu takımın şutörleri. şut noktalarında yoklardı. bilen bilir, yerli-yabancı takıntılı değilimdir. kaliteli oyuncudan daha fazla etkinlik beklerim. örneğin carole’in kötü oynamasıyla şino ve selçuk’un kötü oynaması aynı şey değildir. bu yüzden şino’ya da yüklenirim, selçuk’a da. ha, carole de kurtulamaz.
    son 15 dakikada baskı iyice arttığında kaleye şut atacak adamlardan sadece podolski sahadaydı. aslında şino, selçuk, poldi kötü oynarken bu üçlüden sadece ikisini değiştirmeniz mantıklı ama selçuk ve şino’nun birlikte çıkması saçma. ne kadar formsuz da olsalar servis yapacak bu ikiliden birini sahada tutmak şart. selçuk’u çıkart şino’yu ortaya çek. riekerink burada hata yaptı. tamam da maçı da bu değişiklikler falan vermedi. saçmalamaya gerek yok.

    galatasaray’ı bitiren hücumdaki telaş oldu. bu telaş son iki yıldır fenerbahçe’nin başının belası. fenerin bundan kurtulması daha zor çünkü iki yıldır böyle oynuyorlar. galatasaray ise formsuz oyuncularının form tutmasıyla bundan kurtulur. oyun stili böyle değil çünkü. daha önce de geride olup son dakikalarda maçlar kazanıldı ama bu telaş yoktu.

    geçen yıldan beri yazdığım gibi şino oynadığında forvet 4’lü oluyor (mahşerin 4 atlısı), bu adamların savunmaya katkıları bir yana hücumda etkin olmadıklarında problem oluyor. hele bugünkü gibi 4’lüden ikisi şino ve poldi formsuz olduğunda ve bunlara selçuk eklendiğinde takımın gücü 3 kişilik yani %30 değil, çok daha fazlası eksik kalıyor. bir nevi güvendiğin dağlara kar yağma hadisesi.

    neyse. tam bir “olur öyle, top bu” maçı oynandı. takım da riekerink de ders alacaktır.

    bruma’nın büyük çabası ve iştahına büyük övgüler düzmek lazım. büyük oynuyor çocuk. memlekette bireysel oyununu izlemekten zevk aldığım iki oyuncunun da portekizli olması tesadüf değil sanırım.

    bence maçın kazanılıp kaybedilmesi o kadar önemli değil. bugün galatasaray genel kurulu’ndan çıkan riva ve florya’nın satılma yetkisinin yönetim kuruluna verilmesi 3 puandan kat kat fazla önemli. bu konuda çok bilgim yok. işin kötüsü oy verenlerin de bilgisi yoktu. çünkü protokollerdeki gizli maddelerden bahsediliyor ve bunun galatasarayla ilgili değil emlak konut’la ilgili olduğu söyleniyor. çok saçma. ben bir yer satacağım, eşimle kızımın onay vermesi gerekiyor, alıcıyla anlaşma yapmışım ama eşimle kızıma diyorum ki bazı gizli maddeler var size söyleyemem, siz bana izin verin. eşim ve kızım bana güveniyorlar tabii ki ama onlara böyle bir şey söylersem şüphelenirler ve ne işler çeviriyor bu adam derler.

    pek zannetmiyorum ama hayırlısı olur inşallah.
App Store'dan indirin Google Play'den alın