1-2 ay boyunca sözlükte hiçbir şey yazmadım , lig başlasın takım otursun diye bekledim ama bu maç sonrası kendimi kontrol edemiyorum. sezon başından beri hiçbir galatasaray maçını izlemedim , hiçbir maç hakkında yorum yapmadım ama izlediğim
22 ağustos 2010 galatasaray bursaspor maçı sonrası öfkem en üst düzeye çıktı. hani beni ilgilendirmiyor yok 2 gol yemişiz , yok ukrayna takımını evimizde mağlup edememişiz falan ama böyle bir zihniyet olamaz.
maçı kaybedeceğimizi biliyordum ve öfkelenmemek için maçı izlememeyi tercih ettim. zira ben "ruhsuz" maçları izlerken çok sinirleniyorum ve bütün bir hafta bunu düşünerek yaşıyorum. yinede 35. dakika olduğunda maçın 0-1 olduğunu bilerek maçı açtım. sırf o 10 dakika boyunca 2-3 tane pozisyon yakaladık. tekrarını izlediğim mustafa sarp'ın kaçırdığı pozisyon ve neredeyse kopyası olan baros'un kaçırdığı pozisyon sonrası en azından pozisyon ürettiğimizi düşünerek sevindim. sonra bir baktım ki zaten durum hep böyle gidiyor ; top kale ağzına kadar geliyor fakat o bölgede kim olursa olsun gol vuruşunu yapamıyor. bunun dışında sürekli bir itiraz , sürekli bir top kaybı ve futbolcuların umursamaz tavırları. ben bu maç boyunca sadece
harry kewell izledim adam gibi , onun dışında kimse iyi değildi galatasaray'da.
şimdi birileri çıkıp "rijkaard istifa" da diyecektir , moda olmuştur ve hakları elbette. çünkü iki pas bile yapamayan takımın , abuk sabuk bölgelerde top kaptıran futbolcuların ve itiraz etmeyi tek amaç edinmiş yararsız adamların sebebi rijkaard. eminim rijkaard transfer dönemi boyunca "lütfen servet kalsın , gözünüzü seveyim barış gitmesin" diye yalvarmıştır.