• 1247
    15 temmuz darbe girişimden sonra ortaya çıkan kişi ve olaylar sonrasında yine yeniden gündeme gelen soruşturma.

    3 temmuz'dan bu yana kendini yanlamadığı kişi/kurum kalmayan fenerbahçe'nin aklanmaya çalışılma çabası gözlerimi yaşartıyor.

    fenerbahçe'ye kumpas kuruldu, aziz yıldırım hedefte olan kişiydi hede hödö, fakat biraz akıllı olan insanlar aşağıdaki soruların cevabını arıyor.

    - ortaya çıkan neredeyse tüm tapeler kabul edildi, üstüne bu tapeler olağan saçmalıkla savunulmaya çalışıldı (inşaat işçisi, kurban, uğur, radar vs.) burada kumpas nerede?

    - aziz yıldırım kendi ağzı ile "araba çalmaya gittiniz, anahtarı soktunuz ama vazgeçtiniz" açıklamasını yaptığında bunun bir teşvik itirafı olduğu açık değil miydi? yasalar, kurallar değiştirilmeden önce teşvik de "küme düşme" suçu değil miydi?

    tamam aziz yıldırım'a kumpas kurulmuş olabilir, gücü oranında büyümesi bazılarının dikkatini çekmiş olabilir, ancak ortada bir gerçek var ki şike ve/veya teşvik yapılmıştır, bu ayan beyan ortaya çıkmasına rağmen fenerbahçe ceza almamıştır.
  • 1003
    bir dolu insanın hapis cezasına çarptırıldığı, cezaların havada uçuştuğu, bazı futbolcuların lisanslarının iptal edildiği, ama her nedense tüm bu olanların müsebbibi olan ahlaksız şerefsiz takımın ve onun başkanının yoluna devam ettiği, bir çok kişi hapis cezasına çarptırıldığı halde kimsenin cezaevinde olmadığı, benim şu ana kadar anlamadığım ve anlayacağımıda pek sanmadığım, sonunun nereye varacağını merak ettiğim tuhaf bir olaydır 2010 - 2011 sezonu futbolda şike soruşturması

    ülkemizin ne kadar boka battığını görmemiz için bulunmaz bir örnek, ne kadar pis bir ülkede yaşadığımızı anlamamız ve adalet adına bir şeyleri değiştirebilmemiz için karşımıza çıkmış büyük bir fırsattır. ama bizler hala anlamıyorsak neyin ne olduğunu ki anlamış gibi gözükmüyoruz; gerçekten böyle kokuşmuş bir düzenin parçası olmayı hakediyoruzdur.

    sözlükte ortaya atılan galatasarayın bundesligada oynama hayaliyle dalga geçmek yerine canımız kadar sevdiğimiz camiamızı gerçekten bu pis ortamdan nasıl kurtarabiliriz diye kafa yorsaydık, sürecin buraya geleceği besbelliyken zamanında adam gibi tepkiler verseydik, sağduyu bilmemne deyipte namuslu olan taraf olarak namussuzun sesinin bizden daha fazla çıkmasına izin vermeseydik, kısacası haksızlığın karşısında dursaydık bu gün ne aziz yıldırım dışarılarda gezerdi, ne şikeci fenerbahçe bu konumunda olurdu, ne emenikeler yüzsüz yüzsüz türkiyeye maç yapmaya gelebilirdi ne de diğerleri.

    suç bizde. bir toplumda iyiler, kötüler kadar cesaretli olmazsa o toplumun başına gelen hiç bir şey tesadüf olamaz. o toplum her şeyi yaşamayı hakeder.
  • 819
    modern anlamda bir spor ülkesi olabilmek adına belki de attığımız en önemli adımlardan biriydi, el kadar çocukların bile iddaa oynadığı bir ülkede tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyebilen gözü dönmüşlere, sahtekarlara bir tokatı da halen adalete inanan bir avuç insanın vurabileceğinin umuduydu henüz herşey çok tazeyken. şimdi ise yapılan onca tiksinç şeyle beraber, milyonlarca dolar döküp emekliliğine hazırlanan futbolcuları getirip, şaşalı stadlar yapıp, halkının önüne mücadeleyi, hırsı kısaca gerçek futbolu değil basit ve mide bulandırıcı bir tiyatroyu, nam-ı diğer endüstriyel futbolu, sunan arap dünyası ülkerinden biri olmamız için futbolumuzun emanet ettirildiği kodamanların oyuncağı olmuş bir zamanların adalet arayışımızın hikayesidir 2010-2011 sezonu futbolda şike soruşturması.
  • 1260
    iş adamı aziz yıldırım ile cemaat arasındaki rekabet(!)in şirazesinin kayması sonucu ortaya çıkan soruşturma. tıpkı 17-25 aralık'ta açık edilen yolsuzluklar gibi, daha önceki ergenekon-balyoz soruşturmaları gibi, hatta ve hatta belki de deniz baykal'ın meşhur kasetinin ortaya çıkması gibi. türkiye özünde bir sistemsizlikten ibaret olan sisteminde yoluna devam ediyor olsaydı, şike davası dahil bu saydığım olaylar sittin sene ortaya çıkmayacaktı.

    deniz baykal bu ülkede "kaçamak" yapan ilk siyasi değil, ergenekon-balyoz olayında mağdur olanlar önü bir bahane ile kesilen ilk insanlar değil, 17-25 aralıkta ortaya çıkarılan pislikler yapılan ilk indiragandi değil, 2010-2011 sezonunda yaşananlar da bu ülkede ilk defa yapılan birşey değil. meşhur "herkes hız yaptı ama radara biz yakalandık" lafı bu süreçte edilmiş doğru düzgün nadir laflardan biridir. her gün geçtiğiniz yolda duran ama kestiği cezaların işleme alınmadığını bildiğiniz bir sabit radar var. siz de kurallara aykırı olduğunu bile bile radarın önünden hız sınırına uymadan geçip gidiyorsunuz. derken günün birinde işten/okuldan/gezmeden eve döndüğünüzde posta kutunuzda hız cezasına dair bir tebligat buluyorsunuz. biraz daha araştırınca sizinle aynı yolu aynı şekilde kullanan hiç kimseye bir tebligat yapılmadığını farkediyorsunuz. şike soruşturmasının da, diğer olayların da savunulabilecek(o da kime göre neye göre) tek yanı budur. ha bu olay sizin hız sınırını aşmadığınız anlamına gelir mi, gelmez mi artık o kadarını bilal bile anlar muhtemelen...

    peki cemaatin fenerbahçe ile ne işi olabilir? ya da fenerbahçe cemaat için bir hedef/tehdit mi? tabi ki değil. hatta fenerbahçe tıpkı diğer spor kulüpleri gibi cemaatin sikinde bile değil. aziz yıldırım aslında bir inşaat mühendisi. maktaş isimli, türkiye'deki nato üstlerinin altyapı ihaleleri dahil pek çok önemli ihaleyi alan bir mühendislik şirketinin sahibi. ancak bütün bu "title"ına rağmen tüm türkiye'de fenerbahçe kulüp başkanı olarak tanınan bir insan. kuvvetle muhtemel fenerbahçe ile bağı olmasa idi bundan çok uzun yıllar evvel bu yapılanmanın çok daha gürültüsüz patırtısız şekilde safdışı bırakacağı ve bazı gazetelerdeki 3-4 satır yazı dışında türkiye'de kimsenin haberdar olamayacağı bir adam. gel gelelim bugün ülkede meclis başkanından, hatta bazı bakanlardan daha çok bilinen/tanınan bir insan.

    hal böyle iken fenerbahçe aslında aziz yıldırım'ın üzerine kuşandığı bir zırh durumunda idi. bu olay ile esas hedeflenen aziz yıldırım'ın üzerindeki fenerbahçe zırhını sıyırmak, bu sayede önce aziz yıldırım'ı göz önünden çekmek sonra da safdışı etmekti. fenerbahçe taraftarı olayda en masum taraf olmasına rağmen en çok bedeli ödeyen oldu, aziz yıldırım'ın elinde koz haline geldiler. ülkedeki futbol ortamının doğası gereği iyice sulandırılan şike muhabbetleri sonucu çok da sağlıklı olmayan bir sürecin ortasına düştüler. bugün hem farkedilmesi hem dillendirilmesi daha kolay olan bu güç savaşını farkedebilenler ciddiye alınmadı. türk futbol ailesinin bir savunma tarzı olarak ortalığı darmadağın eden "her kafadan bir ses" tavrı ve yaptırımları sonucu adam akıllı bir beyin süzgecinden geçirip büyük fotoğrafı görebilmek çok zorlaştı. tabi değişen konjüktürün getirisi olarak aziz yıldırım sürecin kazananı oldu. cemaat'in bir şekilde karşısına geçmiş, mağdur edilmiş herkesin kutsandığı günümüzde aziz yıldırım da bir şekilde iade-i itibar görecektir illa ki. tek mesele soruşturma sonrası süreci de arapsaçına çeviren türk milletinin futbol ile olan akıldışı ilişkisi ve federasyon kanadının süreci iyice arapsaçına çeviren binbir telden çalan icraat/yaptırımları olacaktır...

    peki bütün bunlar 2010-2011 sezonunda şike yapıldığı gerçeğini değiştirir mi? tabi ki hayır...
    peki fenerbahçe cumhuriyet'in son kalesi mi?
    (bkz: hahahahahahahahahahahahahaha)
  • 1251
    --- alıntı ---

    ak parti adıyaman milletvekili mehmet metiner, şike sürecinde cumhurbaşkanı receptayyip erdoğan’ın fenerbahçe’yi koruduğunu itiraf etti.

    ''cumhurbaşkanımız olmasaydı fenerbahçe...''
    26 mart 2015 perşembe 12:40

    metiner yaptığı açıklamada, “fenerbahçe taraftarlarının bize borcu var. sayın cumhurbaşkanı’mız olmasaydı fenerbahçe şikeden dolayı şimdi kümeye düşmüştü” ifadelerini kullandı.

    benzer açıklamayı rıdvan dilmen de yapmıştı

    benzer bir açıklamayı aylar önce fenerbahçeli eski futbolcu, ntvspor yorumcusu rıdvan dilmen de yapmıştı.

    dilmen, “fenerbahçe taraftarı başbakan’a haksızlık yaptı. başbakan herkesten çok fenerbahçelilik yapmıştır. ben fenerbahçeliyim. insanlar bana gönül koyabilir ama başbakanımızın şahsına karşı yapılan tezahüratları kınıyorum. 3 temmuz sürecinde sayın başbakanımız recep tayyip erdoğan, herkesten fazla fenerbahçelilik göstermiştir. bildiğim için söylüyorum. bu ayrıntıların hepsini aziz yıldırım da biliyor ve konuyla ilgili açıklama yapmasını bekliyorum. bir fenerbahçeli olarak gerçekten çok üzüldüm” açıklaması yapmıştı.

    --- alıntı ---

    şunu şöyle bırakayım da, fetöyü metöyü iyi ayırt edin.

    kaynak: http://m.kuzeyekspres.com.tr/...enerbahce-46684h.htm
  • 1015
    çok çabuk unutuyoruz, çok.. herkesin unutturma çabalarına rağmen, en çok galatasaraylı'nın unutmaması ve unutturmaması gereken soruşturmadır. bugün bu soruşturma kapsamında hüküm giyen kişiler; halen teknik direktör * , halen başkan ve yönetici * ve bunun gibi daha niceleri.. alt lig'de oynaması gereken takımlar bugün seninle rakip. sanırım daha fazla söylenecek söz yok.
  • 824
    türkiye ligini takip edip sabahtan akşama sidik yarıştırdığı için "dünya'da futbolu en çok seven millet" yaftası yapıştırılmış milyonlara yapılmış ilahi bir uyarı niteliğindeki, tepeden tırnağa herşeyiyle "burası türkiye" dedirten "bissürü" acayip olaylar bütünü. rastgele bir sıralama ile;

    * türk futbolunun 4 takımdan ibaret olduğu yedi düvele resmi ve gayri resmi şekilde deklare edilmiş, malum bir kez de açık açık ilan olmuştur.

    * futbolun türkiye'de halkı uyutmak adına ne kadar etkili bir silah olduğu gözler önüne serilmiştir.

    * türk futbolseverinin ne kadar midesiz olduğunu ortaya koymuştur. zira ayan beyan ortaya çıkan bütün pisliğe ve bu pisliği ortada bırakmak adına yapılan türlü türlü şaklabanlıklara rağmen bu satırların yazarı dahil milyonlarca türk insanı ağzını orta yerinden ayırıp haftada minimum 5-6 saat maç izlemekte, stadlara gitmekte, hop oturup hop kalkmakta, galibiyette kendinden geçip mağlubiyette yekten yas tribine girmekte, şampiyonluk hesabı yapmakta beis görmemektedir.

    * türk adalet sisteminin halini, ülke gerçeklerinden bihaber olan, beyni futbol erozyonuna uğramış gence göstermiştir.

    işin en trajikomik boyutu ise maddelere sığmaz boyuttadır. bu iddianamede adı geçen takımlar arasında fenerbahçe, beşiktaş ve trabzonspor olmasa idi eğer; karar en geç 6 temmuz 2011 sabahı verilmiş, playofftan erkek seyircisiz maç oynama cezasına kadar bütün saçmalıklar hayatımıza hiç girmemiş, ayarı bozulmamış fikstür neticesinde belki de bu akşam şampiyonluk turu atmaya hazırlanıyor olacaktık. kulakları çınlasın mehmet ali aydınlar ve tayfası ise şike ve teşvik konusundaki tutumu sebebiyle hala daha ülke ülke gezip plaket topluyor, dünya basınına boy boy röportajlar vermeye devam ediyor olurdu...

    şimdi ışığı kapat, yorganı başına çek, uyumaya devam et...
  • 1010
    balık hafızalı koyun bir millet olduğumuz (ben de dahilim bu gruba ve en önde bayrak tutanıyım) için bu mevzuyu hatırlatmakta ve şöyle bir özetlemekte fayda var;

    1- fenerbahçe kimi maçlarda şike yaptı, kimi maçlarda ise şike teşebbüsünde bulundu

    2- teşebbüs dahi dönemin yönetmelikleri gereği küme düşürülme ile cezalandırılıyordu

    3- ortada mevcut bir suç ve yine mevcut bir yönetmelik varken şaka gibi bir olay sonucu yasa değiştirildi

    4- "şike sahaya yansımadı" gibi aptalca bir kalıp uyduruldu

    5- mahkeme kararı sonucu fener'in şike yaptığı tescillendi

    6- mevzu yargıtay'a taşındı

    7- bekliyoruz amk

    inanılmaz bir şey lan, ne biçim bir ülkede yaşıyoruz anasını satayım. süper final, 12 mayıs, 12 ağustos, şampiyonlar ligi tırı vırı derken iyi unuttuk ha... "ilimizde yitirli dilil yık" vardı, maa vardı yırttı gitti adam, aptal aptal olaylar oldu.

    yargıtay da mahkeme kararını onayladığı an sanıyorum ki bir başka dalavere yapmak güçleşecek. günü kurtardılar 1.5 sene ama dur bakalım...

    yargıtay onaylamaz ise diyeceğim ama niye onaylamasın ki? o kadar da düştük mü? koy gitsin o zaman ne diyeyim :(
  • 1238
    herseyi duzeltebilecekken, herseyin daha da kotu olmasi ile sonuclandi. bu millet hirsizi, yalanciyi, dolandiriciyi seviyor cunku bunlari bir yetenek olarak goruyor. bunlara tenezzul etmeyene saf salak gozuyle bakiliyor. biri hakkiyla basarili olsa asagi cekilmek icin ugrasiliyor. bizdeki sike sorusturmalari ancak sorusturma gecirenlerin takdir gormesiyle sonuclanir. nitekim aziz yildirim kendi kulubune tekrar daha buyuk bir teveccuhle baskan secildi. ulke insanin dna'si bozuk maalesef. anadolu insani diye yere goge sigdiramadiklarimiz, cakalligin her turlusunu her an yapabilecek tiplerin agir bastigi bir toplumdur. donup batiya bakiyorsun sike, rusvet falan yine patliyor bir yerlerden ama bulasanlarin da gotunde patliyor neticesinde. zaten bu sorusturmanin turkiye'deki yaptirimina ve avrupa'daki yaptirimina baktigimizda hersey cok net. uefa'nin ayni sike dosyasi uzerinden fenerbahce'ye kestigi ceza avrupa kupalarindan 2 yil men olurken, turkiye'de birakin ligden men edilmesini, puani bile silinmedigi gibi ustune ustluk sikeli sampiyonlugu tescil edildi ve play-off gibi bir rezaletle sampiyon olmasi icin desteklendi.

    sozun ozu su ki; umarim bir daha sike sorusturmasi falan olmaz. hirsizlik, rusvet sorusturmasi da olmaz. bunlar bizim ulkemizde itibar kazandiran suclar nitekim!
  • 1229
    hukuksuz elde edilen deliller kanıt kabul edilemez. bu bizim kanunumuzda da hemen hemen tüm avrupada'da gecerli bir kural. sözün özü aziz yıldırım ve tüm sanıkların beraat etmesi hukuki olarak dogru olabilir. gelelim olayın vicdani ve dahası gerçek boyutuna. adamlar en bastan beri savunmasını delillerin hukuksuz toplandığı üstüne yaptı biri de demedi ki arkadaş bu tapeler yalan ben bunları söylemedim. dolayısıyla mahkemeden beraat etseler dahi bu kamuoyu önünde şike yaptığınız gerçeğini değiştirmeyecek. bu kara leke tarihiniz boyunca peşinizi bırakmayacak. fenerbahçe kazandı diye orda burada tweet atan yorum yapan adamları da iyi belleyin . bunların çoğu da hükümet karşıtı adamlar da ben ona yanıyorum. sanki hükümdar hazretleri kurtarmamış götlerini.
  • 137
    cimbom kümeye diyerek, bunu facebook olsun, twitter olsun bir çok sosyal paylaşım sitesinde geyik haline getirip farklı şeyler üreten fenerbahçe taraftarı utandı mı? tabi ki hayır. hatta düne kadar -yani şike olayı öncesinden bahsediyorum- bunun esprisini yapanlar vardı. şimdi ben ne yapıcam peki? cevap çok basit. bu mevzu bahisle ilgili aklıma gelen her espriyi, duyduğum ve komik bulduğum her şeyi buraya entry olarak giricem. aksi birşey oldu diyelim. bunları hiç yazmamışım gibi utanmadan, sıkılmadan hayatıma, günlük yazılarıma devam etçem. neden mi? cevabı basit.

    (bkz: sarıyla kırmızıyla alnımızın akıyla)
  • 1198
    beraatin istendiği nokta aziz yıldırım'ın şike ya da örgütten suçlanması değil, tapelerin hukuksuz dinlenmesi. dolayısıyla 9 ekim'de beraat kararı çıksa da çıkmasa da sanki şikeden aklanacakmış gibi haber yapan fener medyasının gazına gelmemek önceliğiniz olsun arkadaşlar.

    tapeler ve deliller gerçek, buna sanıklar da itiraz etmedi. şu an tartışılan, gerçek olan tapelerin dinlenme usulü. yoksa aziz yine şikeci ve yine örgütçü kalmaya devam edecek. algı yönetimlerine prim vermeyelim.
  • 1152
    her ne kadar mevcut hükümet ve tff tarafından ısrarla sümen altı edilmeye ve fenerbahçe'ye ceza verilmeden kapatılmaya çalışılan bir soruşturma olsa da nihai sonun "fenerbahçeye yerel ligde herhangi bir ceza verilmeden" gelmeyeceği aşikardır. recep tayyip erdoğan'ın zamanında "thatcher, ingiliz takımlarının avrupa'ya çıkışını 5 yıl yasakladı. ne oldu? kendi aralarında gayet güzel devam ettiler. döndükleri sene de şampiyon oldular." beyanatı ve demirören'in destekler tarzdaki "gerekirse uefa'ya rest çekeriz" açıklamalarının ise herhangi bir kıymet-i harbiyesi yoktur. zira ingiltere olayının şu anki soruşturmanın içeriğinden iki önemli farkı var. ilki ingiltere'nin avrupa'dan 5 yıl süreyle men cezası almasına neden olan heysel faciası şike değil holiganizm vakasıdır. ve ingiltere holiganizm için azami önlemleri almak suretiyle cezasının bitiminde avrupa'da ulusal lig takımlarıyla yeniden boy göstermeye başlayabilmiştir. şike cezası'nda ise yerel düzeyde şike suçunu işleyen takımlara herhangi bir ceza verilmemesi nedeniyle o ülke federasyonun -dolasıyı ile ulusal lig takımları ve milli takımlarının- ceza alması -bir başka deyişle uefa tarafından ilgili ülkenin federasyon üyeliğinin askıya alınması- alınan cezanın bitiminde ilgili takımlara yerel cezanın verilmesi durumunda o ülkenin yeniden uefa'nın uluslararası turnuvalarında oynayabilme hakkının verilmesini mümkün kılacaktır. bir başka deyişle "tamam kardeşim 5 yıl gitmiyoruz" tarzı pehlivan tefrikalarının herhangi bir anlamı yoktur zira aldığın ceza bittiğinde ilgili takımlara -burada ilgili takımlar fenerbahçe, beşiktaş, sivas, eskişehir, giresunspor- yerel ligde ceza vermezsen üyeliğinin askıda kalması durumu sen cezaları uygulayana kadar devam eder. ikincisi ise, ingiltere'nin men cezası aldığı dönemde futbol şimdiki kadar endüstriyelleşmemiş ve global bir ekonomi haline gelmemişti. yani şu anda uluslararası turnuvalardan mahrum kalmanın ulusal lig takımları ve milli takımlarını uğratacağı maddi zarar ve prestij kaybı o dönemde bu dönemle karşılaştırılamayacak bir düzeydeydi. hasılı, yerel ligde cezalar eninde sonunda verilecek. recep tayyip erdoğan ve kendisinin talimatlarını harfiyen uygulayan tff'nin bu süreci uzatmaktan daha fazlasını yapması namümkündür.
  • 212
    haberleri okudukça moralim bozuluyor, sinirleniyorum, yok artık zevk alamıyorum. niye mi? öyle antifenerli filan değilim ama galatasarayımın iddiasız olduğu bir sezonun son maçlarını acaba yıllardır şampiyon olamayan trabzonspor şampiyon olur mu diye dört gözle izledim. her dışarı çıkan top, kaleye vurulan/vurulamayan top heyecan yarattı. iddia oynadım, pozisyonlarda gözlerimi ayıramadım falan filan. ve bir bakıyorsun ki, senin sonucunun belli olmadığını, sahada oynandığını düşündüğün maçların sonuçları önceden belliymiş iddiaları gündemde. özellikle ccn turk'teki "son 5 maçın sonucu belliydi" haberi iyice sinirlerimi bozdu. aslında burda fenerbahçe taraftarına yapılan da büyük bir haksızlık var, adamlar üzerlerinde forma heyecanla, gözlerini kapayarak, bir kahrolup bir sevinerek izlediler o maçları. yani onlar da kandırıldı. bu iddialar doğruysa, bu ülkede futbolu seven, heyecanını bilen kesim kandırıldı. futboldan soğumuş hissediyorum kendimi şu an, bizim bu kadar sevdiğimiz bir oyunu piç etmeye kimin ne hakkı var ki?
  • 746
    şikede son durum – çadır tiyatrosu

    http://www.captano.net/...ans%C3%B6z200112.jpg

    şike soruşturmasında operasyonların başladığı 3 temmuz 2011’den beri neler olduğunu ilgili herkes biliyor . bilmeyenler google’dan araştırsın. daha önce de bu konuda yazmıştım. şimdi de son dönemde olanları yorumlamak istiyorum.

    fenerbahçe camiası, gülen cemaatinin aziz yıldırım üzerinden fenerbahçe’ye operasyon yapıldığını iddia etti ki hala aynı görüşte olanların sayısı fazla. ben de böyle bir şey yok diyemem, olabilir. ama sorarım : cemaatin en önemli finans kaynaklarından olduğu söylenen ülker’i kulübün içine ben mi soktum, kadir topbaş’ın oğlunu, tayyip erdoğan’ın yakın adamlarından cihan kamer’i ben mi yönetim kuruluna aldım, ataşehir’deki spor salonunu ülker olmasaydı fenerbahçe alabilir miydi?

    soruşturma süresince sürekli dışarı bilgi sızdı. gazeteciler bunları tvlerde açıkladı. fenerbahçe camiasının büyük kısmı buna itiraz etti, kabul etmedi. iddianameyi bekleyin dediler. bekledik.

    bu arada tff başkanı ilk gün savcıyla görüştü “durum çok vahim” dedi. sonra başladılar kıvırmaya. etik kurulun inceleme yapması lazım dediler. kurul inceleme yaptı, raporu verdi. kesin kanaat oluşturacak bilgiler vardı raporda. tff bu defa da iki şeye sığındı. biri “savunma alamıyoruz”, diğeri “soruşturmada gizlilik kararı var”. güzel. bu arada tff başkanı mehmet ali aydınlar defalarca savcıyla görüştü, belgeleri gördü.
    sonra şampiyonlar ligi kurası çekilmeden hemen önce, uefa tff’den fenerbahçe’nin kendisine güvenmiyorsa kuraya katılmamasını istedi. fenerbahçe bunu kabul etmedi. fenerbahçe yöneticileri her şeyi iyi bilmelerine rağmen, ellerinde belgeler yok ama hepsini görmüşlerken, yok gibi davrandılar, tiyatro oynamaya devam ettiler. tff mecburen devreye uefa’yı soktu, kendilerine dış yardım lazımdı. cornu denen uefa müfettişi geldi, savcıyla görüştü, belgeleri gördü, bir tek sayfa fotokopisi bile almadı. cornu döndükten sonra tff, fenerbahçe’nin şampiyonlar ligi’ne katılmasına izin vermedi, uefa’nın zoruyla.
    fener taraftarı ortalığı savaş alanına çevirdi. normaldir, böyle büyüdüler. en büyük fener başka büyük yok, bizle kimse başa çıkamaz, fenerbahçe cumhuriyeti, büyük başkan diye diye yetişen bir taraftar grubunun gerçekleri kabul etmesi kolay değil tabii. aklı selim olanları dışarıda bırakarak söylüyorum.
    fener yönetimi cas’ta uefa’ya dava açtı, reddedildi.

    en sonunda iddianame açıklandı. gördük ki, daha önce dışarı sızanlardan çok daha fazlası var. yapılması gerekenler belli. disiplin yönetmeliğinin 58. maddesine göre fenerbahçe ve birkaç takım daha küme düşürülecekti.
    ama dansözler yine sahnedeydi tabii ki, kıvırmalara devam ettiler ve ediyorlar.

    bu arada galatasaray hiçbir şeye bulaşmadığı için, gönül rahatlığıyla adaletin peşine düştü. ama şiddet yasasında yer alan hapis cezalarının kaldırılması için destek de verdi. galatasaray, “bizim işimiz işin sportif yönüyle” mesajını net verdi. ama kulakları tıkalı olanlar duyamadı. galatasaray sürekli “adalet yerini bulsun, türk futbolunun önünün kapanmasına sebep olacak kararlar almaktan kaçının” anlamında açıklamalar yaptı.
    gayet normal değil mi? suç varsa cezası olmasın mı? dünyanın türk futboluna kapanmamasını istemek ve bunun için dik durmak alkışlanacak bir tavır değil mi? her kulübün, fenerbahçe dahil böyle davranması gerekmez miydi? gerekirdi elbette ama taraftarlık işin içine girince akıl uçuyor. yukarıda dediğim gibi, “başka biri büyüklük” olduğuna inandırılanların kabul etmeleri çok zor. en iyi eğitimi almış, en çok para kazanmış, en başarılı olanlar için bile geçerli.
    aslında, galatasaray şike mevzusuna iki şekilde yaklaşım gösteriyor. öncelikle iyi bir takım kurulmuşken, seneye avrupa’dan yasaklanmak istemiyor. en önemlisini bu görüyor. sonrasında şike yapanın ceza alması, adaletin sağlanması için bastırıyor. ama bu konuda çok fazla üstelemiyor, asıl önemlisi avrupa.

    mehmet ali aydınlar olayın başından beri fenerbahçe’yi bu işten kurtarmak istiyor, net. ileride fenerbahçe başkanı olmak isteyen birinin düşeceği en zor duruma düştü. bir de zaten adam fenerbahçeli, eski yönetici, finansör. konu sadece fenerbahçe konusu da değil. fenerbahçe küme düşürülürse büyük maddi kayıp yaşayacağını düşünen ve hesaplayan digiturk de fenerbahçe’nin düşürülmemesi için baskı yaptı, yapmaya da devam ediyor. özellikle galatasaray dışındaki diğer kulüpleri üstü kapalı tehdit ederek, paralarını ödeyemeyeceğini iletiyor. şahit oldum mu, tabii ki hayır. ama bunu anlamamak için aptal olmak gerek. yoksa cavcav’ın falan yaklaşımlarını nasıl açıklayabiliriz.
    bir de demirören’in durumu var. digiturk ve fenerbahçe’nin kuyruğuna takılmış gidiyor. iki sebeple, biri para kaybetmekten korkuyor. ikincisi şike soruşturması kendilerine de patlayacak diye korkuyor.

    fenerbahçe uzun süre 58. maddenin değişmesi için çalıştı. bugün gelinen noktada 58. madde değişmesin ve uygulansın, suçumuz varsa cezamızı çekelim diyorlar. ama ekliyorlar, suçsuzuz. yakın zamanda aziz yıldırım bir açıklama yaparak bunu dile getirmişti, bugün nihat özdemir de bunu söyledi. işin ilginç tarafı kulüpler birliğinin 58. madde uygulanmayacak, puan silme cezası verilecek, ceza alanlar avrupa’ya gidemeyecek açıklamasından sonra. 26 ocak 2012’de tff olağanüstü genel kurulunda bu öneri oylanacakmış. tamamen tiyatro, hem de en ucuzundan.

    galatasaray başkanı ünal aysal net konuştu hafta içi : uefa’dan türk takımlarının tamamı için yasak gelmeyeceğine dair yazılı garanti istiyoruz.
    dün de mehmet ali aydınlar uefa ile bir toplantı yaptı. bugün yapılan açıklamalara bakıldığında uefa’nın puan silme cezasını yeterli gördüğü, küme düşme için ısrarcı olmadığı konuşuluyor. ancak altı ısrarla çizilen “uefa’nın isteklerinin yerine getirilmesi gerek, yoksa yaptırım olacağı”.
    yazılı bir belge yok ! bakın burası çok önemli. m.ali aydınlar, uefa’daki toplantının video kaydının yapıldığını söylemiş. bizim yani galatasaray’ın bu kaydı görmesi lazım. olmadı yazılı garanti istiyoruz. net !

    komplo teorilerim şu şekilde. uefa her halükarda fenerbahçe’yi avrupa’dan men edecek. artık üç yıl mı olur beş yıl mı olur bilmem. eğer tff şike soruşturmasında gerekli kararları alamazsa uefa işe el koyacak ve milli takım dahil tüm türk takımlarını avrupa’dan men edecek. tabii bu durumda milli takım için fifa da yasak getirecektir.
    fenerbahçe ile avrupa kupası maçı, milli maç yayınlamayan digiturk’ün umurunda bile değil bence. marka değeri diye kıçlarını yırtanların aslında bu markanın sadece türkiye içinde geçerli olduğunu herkesten iyi biliyor. belki 1-2 tane maç satıyor dışarı digiturk, kimseyi kandıramaz.
    eğer türk takımları avrupa’dan yasaklanırsa fenerbahçe’nin işine bile gelecek. öyle ya, fenerbahçe nasılsa ceza alacak, galatasaray da avrupa’ya gitmesin, aradaki farkı açmasın istiyorlar. türk futbolu geri gitmiş, umurlarında bile değil.
    bence, uefa sadece puan silmeyi kabul etmiş falan değil. sadece puan silinecek, uefa’da cezayı basacak. sonrasında tff geri adım atabilir mi göreceğiz. benzeri işler yunanistan’da sezon başında oldu.
    m.ali aydınlar aynen fenerin şampiyonlar liginden yasaklanmasında olduğu gibi uefa işe el koyana kadar direnecek. elle gelen düğün bayram denir ya, hah tam da bunu istiyor işte maa. dediğim gibi asıl istediği fenerbahçe’yi tamamen kurtarmak ama kurtaramazsa da kendi elinden olsun istemiyor.

    bakalım, bu tiyatronun finali nasıl sonuçlanacak.

    *
  • 1101
    fener'in veya yöneticilerinin ceza alacağını düşünenler bir bardak soğuk su içsin. hukuk ona sahip olanların oyuncağıdır. öyle olmasaydı cehennem kavramına kimse inanmazdı. futbol insanları çizgisinden çıkaran bir oyun olsa da benim ilahi adaletten başka hiç bir ümidim yok. hadi diyelim ki ceza verildi; peki utanmazlığa, yüzsüzlüğe ne ceza vereceksin? başlarına şike belasını saran, yüzlerine şike karasını çalan zatlar halen desteklenip seçilebiliyorlar ve halen görevlerinin başındalar.
App Store'dan indirin Google Play'den alın