• 501
    galatasaray'ın kadrosunu ve rakibin eksiklerini görünce rahat bir galibiyet alabileceğimizi düşünüp yanıldığım karşılaşma.

    benim temel mantığım şuydu, karagümrük'te savunma hattı ve orta bloğu savunacak oyuncu feghouli'ydi ve bu bölgede galatasaray'da kerem, mertens ve ziyech gibi oyuncuların olmasıydı.

    rakip takım teknik direktörü şota, başarısız biri yani yine başarısız olma ihtimali çok yüksek biri.

    iç sahada baskılı oynayıp, rakibi bunaltmayı bekliyordum. çünkü çok bir kontra silahı da olmayan bir rakiple oynadık. antalyaspor bu rakibe karşı 45 dakika 10 kişi oynadı ve yine kazanmıştı geçen hafta.

    maçtaki gözlemlerim şöyle, takım her maçı aynı şekilde eforlu oynayamıyor. mesela bayern maçında kimmich'e bile ölümüne baskı yapan adamlar, gün geliyor regista feghouli'ye baskı yapamıyor. karagümrük takımına karşı fiziksel olarak yenildik resmen, bunun olmasını asla beklemezdim.
    top rakipteyken zaman zaman topu alamadık da.
    tamam alphonso davies tete'yi falan çok kolay deliyordu, atletik sol bek olur, fakat levent mercan bile ziyech'i baya bir deldi geçti.
    baskı oyununda en en ufak zincir bile kırılsa tüm baskı mahvoluyor, bizim zinciri kanatlardan kırıyor rakipler. gösterişsiz süssüz rashica beklere böyle kırılmıyordu, beki kovalıyor diye itibar suikastı yapıldı. bu saatten sonra zaten rashica batsın umrumda değil, önemli olan oradaki o direncin bize neler kattığını anlayabilmek. rashica'dan daha iyi şekilde bu işi yapacak oyuncular var elbette, yeterki doğru dersleri almış olalım. eljif elmas'ı ben uygun görmüştüm, hemen leipzig takımı zaten atladı oyuncuya ve onlar alacak.

    bir diğer sıkıntı şuydu; feghouli, rohden, eyyseric üçlüsü geniş alanda torreira ve demirbay ikilisine üstünlük kurdu. yani 3 > 2 gibi bir durum oldu. çok yüksek gayretlerle ve oyuncu kalitesi ile bu kapatılabilir ama bir yere kadar.

    maç sonunda okan hoca basın toplantısında, haftada 2 maçın zor olduğundan bahsetti. bizim oyun karakterimiz baskıya dayalı, topu alıp oynamak keyifli ve daha az yorucuyken, eforlu şekilde topun peşinden koşmak acı çektiriyor çoğu zaman.
    set oyununda kötüyüz, topu almak konusunda da hem mental hem de yorgunluk olarak eksik kaldık ve zor bir maç oldu.

    nelsson yavaş oyun kuruyor, kabul. nelson orta sahalara kadar gidip rakibe basmıyor bu da kabul. ama davinson ve abdülkerim'in kopenhag maçındaki merkezde yaptıkları dikine paslar, orada rakibin kalabalık olmasıyla kontra olarak bize döndü ve şampiyonlar liginden elendik. topu ne kadar çabuk kaybedersen, rakip de o kadar sık ve o kadar hızlı gelebiliyor üzerimize. bunun da bir ortasını bulmamız lazım. genel olarak yavaş bir oyun oynadık.

    barış alper pek iyi sinyaller vermedi bu sefer, hücumda oynasa yine karar hataları yapıyor, geride oynayınca pozisyon alma konusunda hataları oluyor. şuan fizik gücüyle idare ediyor ama soru işaretleri de bıraktı maalesef.

    sürekli oyuncu değiştirip, bazı şeylerin düzeleceğini zannetmek hata olacak bence. orta ikilimiz o kadar geniş alanda oynamak zorunda kalıyor ki hangi 2 oyuncu bu mesafeyi başarılı şekilde oynayabilir, gerçekten bulmak zor.
    bu ikiliye bir yerlerden yardım gelmesi lazım, ya forvetteki ikili ya da kanattaki ikili. bir yerden destek gelip alanı daraltmak çözüm olabilir. dar alanda torreira müthiş bir savunmacıyken, geniş alanda zorlanan bir oyuncuya dönüşüyor.

    bu sistem zaha'yı, ziyech'i, forvetteki kerem'iz gelen her sol beki, merkezdeki ikiliyi perişan ediyor. ben bu sisteme 4-4-2 demiyorum, kanatlar da forvet bekler de kanat, 4-2-4 bu sistem ve başımıza bela oldu gibi geliyor bana.

    okan hoca 96-2000 arasında avrupa'nın en iyi takımlarından birinde oynadı, o takımda orta saha böyle boş değildi. torreira da suat gibi okan hoca gibi ama tugay'ı emre'si hagi'si ve forvetleri bile merkeze yardım eden bir takımdı. ergün, davala bunlar bile orta sahaydı neredeyse.

    güzel sinyalleri vermedik, oyuncular da maç seçiyor gibi.
    artık devre arasına geldik. hakkımızda hayırlısı olsun.
App Store'dan indirin Google Play'den alın