• 81
    dev takımlarla oynamayı, öncesindeki o tedirginliği bile çok özlemişiz.
    ama en çok maçın 10. dakikasına gelindiğinde "taş gibi oynuyoruz lan işte!" dedirten galatasaray'ı özledim ben.

    ***

    eğer fatih terim'i tanımasak, "bu sakatlıklarla iyi savunma yaparak tek puan çıkarabiliriz, hatta sıkıştırırsak bir tane kapanıp 3 puanı bile götürebiliriz" derdik. ama fatih hoca bir günlük zaferlere oynayan bir adam değil. mustafa denizli misal, beşiktaş ile manchester united'ı yendi ama oynanan anti-futbol maç bittiğinde geriye günlük sevinçten başka bir şey bırakmamıştı. terim ise, doğru ya da yanlış tartışılır, hırsı ve hedefleri için 5-0'lık, 6-0'lık mağlubiyetleri göze alabilmiş bir adam. denizli'nin yolundan asla gitmeyecektir.

    yani şurası kesin: 19 eylül geldiğinde galatasaray manchester united'ı manchester'da kapanıp bir tane tıkıştırmaya çalışarak değil, oyunu domine ederek, kazanmayı hakederek yenmek isteyecektir. galatasaray terim'in bu karakteriyle çıkacaktır sahaya.

    işte bu sebepten bu maç hiç ama hiç kolay olmayacak. hatta belki de gelecekteki büyük zaferlerimizin yolunda gülümseyerek hatırladığımız çileli mağlubiyetlerden biri olacak.

    ***

    resme böyle bakınca united'ın sakatlıklarının maçın kaderini sanıldığı (hatta umulduğu diyeyim) kadar etkilemeyeceği görüşündeyim.

    kagawa, rooney ve van persie bu seneki united'ın iskeleti... üçü müthiş oyuncular, kimseye anlatmaya gerek yok. ama yerlerine oynayacak oyuncular malesef bize çok ters adamlar. danny welbeck, müthiş atletik, güçlü bir oyuncu. birebirde açık alanda semih kaya'ya üstünlük sağlayabilir. chicharito'nun zaten futbol misyonu uyumsuz ve bireysel hataya meğilli savunmalardan ve özellikle duran top pozisyonlarından gol çıkarmak. baskı kurulduğu takdirde ceza sahasında kırmızıya boyanmış bir direğe bile gol attırabilecek nani gibi bir yetenek ve savunmacıyı karşısına aldığında herkesin ne yapacağını bilmesine rağmen durdurulamayan bir valencia ile united yine de müthiş tehlikeli bir takım.

    ki bunlara geçen sene gruplardan çıkamamış olmanın yaratacağı ekstra motivasyonu, gruptaki en zor rakiple oynanacak maç olduğu gerçeğini de ekleyin. united için hedef bir maç olacağını kestirmek zor değil.

    yani bir iki sakatlık manchester'ı bu maçın açık favorisi pozisyonundan indirmez, hemen gevşememek gerek.
    united kagawa, van persie ve rooney olmayınca kesinlikle daha az zorlu bir rakip olmuyor.

    ***

    diğer yandan...

    4-2-3-1'in 2'si problemli. yaratıcı değiller, hızlı değiller. aslında olmalarına da çok gerek yok- united'ın özellikle son 4-5 yılda iyice stilize ettiği direkt oyununda bu oyuncuların delici olmalarından çok fizikli ve pasör özelliklerine ihtiyaç duyuluyor ancak cleverley-scholes-anderson-carrick dörtlüsü bu sene formsuz başladılar.

    sadece formsuzluk da değil, şu an tamamen manchester'ın zayıf karnı konumundalar.

    david moyes açılış maçında manchester'ı scholes-cleverley üzerine çullanarak yıktı (ancak o maçta carrick'in stoperde oynamak zorunda kalmasının da etkisi vardı!). everton'dan ilham alan fulham ve southampton da aynı şekilde zorladılar united'ı. tabi van persie devreye girdi, orası ayrı.

    bu merkezin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya gerek yok, orası işlemeyince savunmayı disiplin içinde yapabilen takımlar manchester'a karşı direnebiliyorlar görüldüğü üzere.

    bekler için de çok iyi şeyler söylenemez. evra artık eski evra değil, rafael zaten sakatlandı. phil jones yok, smalling de yoksa kimin çıkacağı koskoca bir muamma. eğer valencia'yı sağ bekte görürseniz hiç şaşırmayın derim ben. boşalan kanatta da welbeck oynayacaktır bu durumda.

    ***

    bizim ihtirasımızdaki, açık oynama hevesindeki bir takımla manchester'ın artıklarını eksilerini birleştirince, bence iş şu faktörlere kalıyor:

    - zaten anlaşılmıştır, göbeği çökertmemiz lazım. hem fiziksel olarak, hem de pas trafiğiyle rakibi yorarak. bunu başarırsak,
    1) savunmamızı çok derine çekmek durumunda kalmayız ve nani-valencia'nın ölüm ortalarıyla uğraşmaktan kurtuluruz.
    2) yine bu iki oyuncu kaleden daha uzakta topla buluşurlar ve kademeli bir savunma yapmak mümkün olur.
    3) çizgiye inmelerini engelleyerek united'ın hava toplarındaki bariz üstünlüğünü bir nebze kırmış oluruz.

    - savunma çizgisi ne ceza sahasında ne orta sahada olmalı. çok öne çıkarsak hızlı oyuncularla, çok yaslanırsak kanat ortalarıyla avlanırız. savunmayı sadece alan daraltarak değil, iyi de paslaşarak yapmalıyız. bu yüzden takım boyunu kısaltmaktan ve uzatmaktan kaçınmalıyız. bu oyunu dengeli götürmemizi, pas ritmini oturtmamızı sağlar.

    - burak kesinlikle ama kesinlikle oynamalı. zaten planımızı baskı yememek üzerine kuracağımızdan burak gibi savunma arkasına sürekli etkili koşu yapan bir oyuncu, bunları müthiş okuyan bir selçuk ve burak'ın arkasını toplayacak umut/elmander gibi özverili oyuncularımız varken bu tehditi kullanmalıyız. burak stoperleri geri ittikçe orta sahayı kazanma şansımız da artacaktır. bu sadece orta saha merkezi için değil, united'ın zaten zayıf olan bek-stoper bağını koparıp oraya zaman zaman amrabat'ı, eboue'yi, ama en önemlisi hamit'i sokmamızı sağlayacaktır (ki hamit'in en üst düzey özelliğidir bu kanat oyununu okuyabilmesi).

    - umut/elmander ikilisine gelince. benim gözümde united dünyada saha pozisyonunu barcelona ve real madrid ile birlikte en iyi alan takımdır. bu alanda umut gibi hızlı ancak deli dumrul bir pres anlayışından çok elmander'in akıllı ve ölçülü savunmasına ihtiyaç duyacağız. elmander-burak hiç denemediğimiz bir ikili belki ama ben doğru tercih olacaklarına inanıyorum.

    - amrabat kesinlikle oynamalı. o da burak gibi rakibi rahatsız ederek kendi savunmamızı rahatlatmamızı sağlayacaktır. united taktik disiplini yüksek bir takım, sağ kanatta valencia da (önde oynarsa tabi, ciddiyim) özellikle bek yardımına çok giden bir oyuncu. eğer bek oynarsa zaten bir savunma açığı. amrabat'la skor elde edemesek de rakibi tetikte tutmayı ve united'ın bir kanadını kırmaya çalışmalıyız. yalnız eğer amrabat doğru bir kafa yapısıyla çıkmaz, kendini ispatlama isteğiyle taktik disiplinden kopar ve top kaybı yaparsa, hakan balta için çanlar çalar- kesinlikle teketek kalmamalı.

    - ve emre çolak kesinlikle oynamalı. orta sahalarının merkezini patlatmak istiyorsak oralara girip çıkan emre çok lazım olacak bize. beli dönmeyen cleverley, scholes, carrick gibi adamları demarke pozisyonlara taşıyabilecek, ve bunu yaparken topu korumayı başarabilecek yegane oyuncumuz emre çolak.

    ***

    bu iyi tablodan sonra korku senaryolarını da çizmek lazım. içim elvermediğinden kısa kesiyorum.

    - cris ve semih'in uyumu nasıl olacak? belki de dany oynayacak... stoperlerin uyanık olması lazım, chicharito tam bela.
    - eboue çok iyi de olsa, united'a karşı hiçbir beki teketek bırakmamak gerek. hamit'i biraz toparlanmış görmemiz lazım.
    - emre'nin ve amrabat'ın kendileri veya taraftar için değil, takım için oynamaları lazım, yoksa hücumumuz çökebilir.
    - muslera'nın yan toplarda kusursuz olması, bir iki tane de "işte muslera" kurtarışı yapması lazım.
    - melo'nun özellikle hava toplarında savunmaya çok yardımcı olması lazım. kesinlikle kayışı koparmaması lazım.

    ve en korktuğum...

    şu lanet duran toplarda adam gibi savunma yapmamız lazım. isterseniz 3-0 yenilin ama benim için duran toptan gol yemeyin, bizi televizyon başında fatih hocayı kenarda delirtmeyin.

    ***

    son olarak, kadrom: muslera- hakan, semih(dany), cris, eboue- amrabat, selçuk, melo, hamit- elmander- burak.

    bu noktada bir açıklama yapmam lazım. emre çolak için kesin oynamalı yazıp ilk 11'e koymayınca haliyle mesajlar geldi. ama kadroyu da eviriyorum çeviriyorum... bir şekilde sanki hamit'i emre çolak'a tercih etmek daha doğru gibi de geliyor (belki de yanlıştır!). kesin oynamalı dediğim adamı takıma yerleştirememek komik ama... valla böyle oldu kusuruma bakmayın. ancak şöyle bir ekleme olabilir: oyundan düştüğümüz vakitler için emre kenarda iyi bir koz olabilir.

    haydi göreyim aslanlarımı.
  • 482
    o zamanlar old trafford'da bile olsa 4-4-2 ile çıkabilecek, içeride veya dışarıda fark etmeden aynı futbolu oynatacak cesarete sahip bir teknik direktöre sahiptik. bu maçı kafa kafaya oynamamız bir yana bir de umut bulut'a yapılan penaltımız es geçilmişti.

    şimdi aynı teknik direktöre sahip olsak da aynı cesarete sahip değiliz belli ki. halbuki o zamanlar da bütçe olarak iki takım arasında uçurum olmasına rağmen, oyun anlamında üstün bile gelebiliyorduk.

    fatih terim'in takımı kurtarış reçetesi tarihinde yazılı ama tarihine bu kadar sırt dönmüş ve unutmuş olmasına inanmak gerçekten güç.
  • 492
    galatasaray'ın 6 yıl aradan sonra evine, şampiyonlar ligi'ne geri döndüğü maç. bundan önce en son oynadığımız maç
    5 aralık 2006 galatasaray liverpool fc maçıydı.

    ayrıca 2 yıl aradan sonra da avrupa'ya dönmüştük. bir önceki avrupa maçımız 26 ağustos 2010 karpaty lviv galatasaray maçıydı.

    şampiyonlar ligi'ne uzun bir aradan sonra döndüğümüz için yenilsek de pek çok taraftar için eskisi gibi olmanın verdiği hazla güzel anılar bırakan maçtır.
  • 495
    üzerinden 11 yıl geçen efsane maç. penaltımız verilmedi. old trafford atmosferinde çatır çatır oynadık. muslera penaltı kurtardı. 3 topumuz direkten döndü. yenildik ama ezilmedik. manchester united’ın grup birincisi olmasını sağlamıştı buradan aldığı 3 puan. sonra diğer grubun ikincisi real madrid ile eşleştiler. biz de grup birincisi schalke ile.
  • 263
    yıl 1993. manchester'da, türkler olarak yine umutsuz olduğumuz, kaybedip geleceğimiz bir maç. yine bir ingiliz takımıyla. hani hep 8 civarı gol yediğimiz maçlardan.

    maça çıkan türkler sarı kırmızı. sadece bu biraz umut veriyor insana, gerisi yalan. öyle ya, daha önce neuchetel'i, monaco'yu eleyip kupa galipleri kupasında yarı finale çıkmış takım. ama başka yok işte. başka türk takımı yok. neden? çünkü biz üçüncü dünya ülkesiyiz, manchester nerdeee, biz nerdeyiz...

    maç başlıyor, umut yok. daha ilk 20 dakika, 2 - 0 öne geçiyor ingilizler. belki o an, işte bir 8 daha geliyor diye kapatıyor televizyonu birçok sarı kırmızı taraftar.

    ama yok işte. galatasaray bu! ali sami yen'in takımı. ali sami yen'in adını verdiği stadyumun "yen" dediği takım. "türk olmayan takımları yenecek olan takım!". "direnicek" olan takım, galatasaray!

    direniyor galatasaray. arif, kubilay, tugay, hakan şükür, suat. rahat oynuyor artık. direniyor. gol atıyor. goller atıyor. ingilizler, cantona, schmeichel, hatta hiç bir maykıl durduramıyor galatasaray'ı. ve maç sonunda, galibiyeti kıl payı kaçıran taraf, galatasaray oluyor.

    ***

    işte o gün, bir kıvılcım çakıyor istanbul'da. bir büyük kıvılcım, herkesin gördüğü bir ışık huzmesi. o gün görüyoruz ki, yapılacak şeyler var. çünkü yapılabilir. çünkü bizim misyonumuz bunları yapmak, ve bu misyonu ali sami yen yüklemiş bize. o gün ayılıyoruz. misyonumuzun o gün farkına varıp, vizyonumuzu o gün genişletiyoruz. ve o gün genişlettiğimiz vizyon sayesinde nice devleri dize getirip, imkansızı başarıyor, avrupa'yı titretiyoruz. titretiyoruz avrupa'yı, alıyoruz ellerinden bir büyük, sonra bir büyük kupa daha.

    ama taraftar durmuyor. taraftar 14 senelik çilesinin ardından söylediği o muhteşem seni sevmeyen ölsün şarkısına bir yeni kıt'a ekliyor:

    bekle bizi ey avrupa,
    yetmez bizlere bu kupa,
    eğileceksin karşımda,
    seni sevmeyen ölsün!

    ***

    fakat o günlerden sonra çok şey değişti. misyonumuzu unuttuk, vizyonumuzu kaybettik...

    derken, o günleri bize yaşatan en büyük etken, baba, imparator geldi tekrar. takım dipteyken geldi. takım olmaması gereken yerleri görmüşken geldi ve işte bugün, o imparator, ali sami yen'in ruhundan bir parça almış olduğu kesin olan o büyük insan, bize tekrar misyonumuzu hatırlatacak.

    bizim tekrar vizyonumuzu genişletecek.

    dünyanın en büyük galatasaray devrimcisiyle, bugün yine, bir devrim günü.

    ve yine manchester'da, ve yine ingilizlerle.

    allah yardımcımız olsun, yüzümüzü kara çıkarmasın. dualarımız, kalplerimiz tüm sarı kırmızılılarla.
  • 157
    kendimizi kandirmayalim kazanmamizin hatta berabere kalmamizin cok zor oldugu karsilasma. sen senelerce sampiyonlar ligine katilma sonra ilk mactan manchester'i kendi sahasinda yenmeye git. beklentiyi yukseltip sonra takim yenilince takimin ustune yuklenmeyin. uzun seneler sonra ilk senemiz oldugu icin bizim rakibimiz braga, cruj'dur. ama 3 sene sonra bu takim dunyanin her yerinde maci kazanmaya gider orasi ayri.

    klise olmus bir laf var galatasaray avrupada tecubeli diye. takimlar tecrube kazanamaz futbolcular kazanir. 3
  • 175
    günlerdir aklımdan çıkamayan maç.

    çok özledik, çok bekledik. kaç yıldır bu günü bekledik. öncelikle takımımından bu maç için öncelikli isteğim kazanmaları değil, ertesi gün adımızdan söz ettirecek güzel bir futbol oynamaları. kazanırız, berabere kalırız, yeniliriz, hiç önemli değil. bir kaza da yaşanabilir sonuçta ilk maçın günahı olmazmış, yeterki güzel futbol oynayalım.

    hayallerimize gelince onlar çok büyük. bu yıl bembeyaz ve kocaman bir sayfa açtık biz. yepyeni bir takımla, yepyeni hedeflerle, yepyeni umutlarla çıktık yola. ve bu yolda ilk isteğim sahadaki aslanlarımızın rakiplerinin karşısında gercek birer aslan gibi mücadele etmesi, saldırması, asla sinip kalmamaları. sonrasında galibiyetin gelmemesi için hiç bir sebep kalmayacak zaten.

    ayrıca;
    eski günlerin hatırına, herkese kendimizi tekrar hatırlatmak için bundan daha güzel bir maçı sipariş etsek bulamazdık. düşünsenize 6 yıl sonra şampiyonlar ligine gidiyorsun, ilk maçın manchester united ile hem de deplasmanda, old traffordda. avrupada birçoklarının şansımızı sıfıra yakın gördükleri bir ortam. işte bu yüzden bundan daha güzel bir başlangıç bulamazdık.

    şimdi ise maça sadece 48 saat kalmış durumda. biz heyecanlıyız, biz bekliyoruz. biz çıldırmış gibi bekliyoruz hem de. sahaya çıkan 11 aslan parçasının o stada gelen binlerce ingilizi ve televizyonları başındaki milyonlarca avrupalıyı, hatta ve hatta içimizdeki ecnebileri* futbollarıyla şaşkına çevirmesini bekliyoruz. herkese sarıyla kırmızının asaletini, hırsını ve gücünü göstermelerini bekliyoruz.

    tabii ki gönlümden kazanmamız geçiyor ancak; ne olur, ne biter, kaç kaç sonuçlanır bilmiyorum. ama tek bir isteğim var ki, o gece alex ferguson öyle bir şaşırsın ki çiğnediği sakızı yutuversin, old trafforddaki bütün ingilizler de şöyle bir yutkunuversinler maç içinde. bütün avrupa bizden ve güzel oyunumuzdan bahsetsin.

    fatih terim göreve ilk geldiği gün "hedefimiz kazansa da, kaybetse de alkışlanacak bir takım oluşturmak." demişti. bizler alkışlamaya hazırız, tuttuk nefeslerimizi ve maç saatini bekliyoruz.

    artık sıra sizde aslanlarım, çıkın ve gösterin gücümüzü tüm avrupaya.

    arman için, forman için, bizim için!!
  • 493
    çarşamba günüydü. salı-çarşambaları oynanan şampiyonlar ligi maçlarında haftanın ikinci gününü beklemek, 6 sene kadar uzun sürmüştü. salı günkü real madrid- man city maçını vermişti star tv. bizim maç yerine gidip real maçını verdiler amk. o maç da çok meşhurdu, real 2 kez geri düşse de 3-2 kazanmıştı. o maçı izlerken bile kafalar old trafford’daydı. bizim maçın başlama düdüğü bir türlü gelmemişti.

    6 sene beklemişiz, hala daha çarşamba oynatıyorsun. şu maçı pazartesi günü 9’da bile oynatsan yeriydi uefa, aşk olsun :(
App Store'dan indirin Google Play'den alın