ultras/movement'in maç onbiri:
1- "alex'i hoca, ali koç'u başkan yapmaya geliyoruz" diye oldukça iddialı gidiyordu galatasaray taraftarı kadıköy'e. aslında istatistiklere bakılırsa, aziz yıldırım'ın başkan, aykut kocaman'ın fenerbahçe teknik direktörü olması galatasaray adına en hayırlısı zira birinin başkanlığında galatasaray sayısız defa şampiyon olurken, diğerinin hocalığında galatasaray derbilerde "psikolojik" üstünlüğü eline geçirip, kadıköy'de kolay yenilmiyor. 2018'in ilk galatasaray-fenerbahçe derbisi cumartesi gecesi kadıköy'de oynandı ama galatasaray maça cuma gecesi türk telekom stadyumunda 28 bin taraftarının önünde çıktığı antrenmanla başlamıştı aslında. fatih terim, iki takım arasındaki oyuncu kalitesinin kendi takımından yana olduğunun bilincinde, derbide rakibe tek avantaj sağlayacak konunun "gerginlik" olduğunu bilerek oyuncularını sakin kalmaları ve takımlarını eksik bırakmamaları konusunda iyi motive etmişti. bu "tecrübesi" de cumartesi maç içinde farkını gösterdi, her türlü "provakasyona", kasti tekmelere rağmen sadece top oynamak idi niyetleri galatasaraylıların. top çeviren, pozisyon arayan deplasmana gelen sarı-kırmızılılar iken, fenerbahçeliler ise "hakemin idare edeceğinin" farkında, faullerle kesiyordu atakları... buna rağmen ilk devre gomis'le ve rodriguez'le volkan'ı tehdit edecek pozisyonlar da buldu fatih terim'in öğrencileri de arzu edilen gol sevinci yaşayamadılar. buna karşın fenerbahçe adına ilk devredeki en tehlikeli atak maicon'un anlık duraksamasından yararlanan soldado'nun mehmet ekici'ye verdiği pasta muslera'nın kurtarışıydı.
ikinci devre galatasaray yine arzuluydu, rodriguez'in ve nagatomo'nun şutlarında volkan başarılıyken, fenerbahçe'nin alper, fernandao ve guliano ile geliştirdiği ataklarda muslera klasını konuşturmasını bildi. ve maç başladığı gibi bitmeye doğru giderken, maicon'un direkten dönen topu ile tolga'nın penaltı noktası üzerinden fileleri havalandıramaması galatasaray'ın bir derbide puanla yetinmesine, fenerbahçe'yi de altı puan gerisinde tutmasına vesile oluyordu...
2- maç sonu değerlendirmesi yapıldığında, derbiye kalecilerin damga vurduğu gözüküyor. son haftalarda "vefabilmez" ve hayatı günübirlik yaşayan galatasaray "taraftarı?" tarafından eleştirilen fernando muslera kalesinde oldukça konsantre ve güvenli dururken, rakiplerin son topları beceriksizce kullanmasında da muslera korkusu vardı aslında. ayrıca, sezon boyunca yenilen yan toplardan dersler çıkarılmış ve "zayıf" taraf olan arka direğe linnes'i görevlendirmeye başlamıştı uruguay'lı kaleci. oyun içinde gelişen bir ortada alper'e vurdurulan kafa vuruşu dışında da yan top tehlikesi yaşamadı galatasaray kalesi. fenerbahçe kalecisi volkan da beşiktaş maçında gördüğü "manasızca" kırmızı kart sonrası hocası ya da yönetim tarafından uyarılmış olacak ki, hiç görmediğimiz kadar sakindi cumartesi gecesi. oysa bizim bildiğimiz volkan mevzu çıkarmak için uğraşır, istediğini de kolayca alırdı.
3- fatih hoca artık ideal kadrosunu oluşturdu ve içeride-dışarıda aynı on birle oynamaya başladı. savunma dörtlüsü mariano'nun cezalı olması sebebiyle linnes'le takviye edilirken, norveçli savunmacı rakip yarı sahada çok gözükmemesine rağmen savunmada pek de aksamadı. karşı taraftaki mevkidaşı yuto nagatomo ilk yarı dirar karşısında fiziksel olarak zayıf kalsa da, hareketli ve inatçı yapısıyla yine görevini layıkıyla yapmış oldu. serdar ve maicon ikilisi de maicon'un ilk devre yaptığı tek hata dışında kusursuz oynarken, futbol tanrıları brezilyalı topçudan yana olsa maicon galatasaray tarihine adını yazdıran oyuncu olabilecekti. maicon'un partneri serdar aziz de maç boyu soldado'ya nefes bile aldırmadı ve ispanyol oyuncu 77. dakika kenara alınmak zorunda kaldı.
4- derbi öncesi herkesin aklındaki en önemli sorulardan biri fatih terim'in kadıköy'de sakatlıktan yeni kurtulan fernando ile mi yoksa form grafiği her maç daha da yükselen donk ile mi başlayacağıydı. hoca, tecrübeye güvenmişti ve kararında da oldukça haklı çıktı zira brezilyalı sakatlanıp oyundan çıkana kadar üstün futbol sezgisi ile fenerbahçe'nin bir çok atağını başlamadan bitirirken, oyunu galatasaray'ın elinde de tutuyordu. 58. dakika donk'un fernando'nun yerine oyuna girmesinden sonra hollandalı oyuncu her ne kadar göze batan hata yapmasa da selçuk ve belhanda'ya orta sahada gereken desteği gösteremedi ve fenerbahçe, galatasaray kalesine daha çok adamla, daha kolay gelebildi. karşılaşma sonrası sakatlığının pek ciddi olmadığını belirten fernando yüreklere su serpti zira şampiyonluk yolunda kendisine çok ihtiyacımız olacak...
5- ligin gol kralı ve her maç "leblebi" gibi gol atan gomis bu derbiyi maalesef "boş" geçti. sami yen'deki maçı da golsüz kapamıştı. ilk devre iki, ikinci yarı da bir pozisyon buldu ama kısmetsizdi fransız oyuncu. gol atamasa da son dakikada iki rakip savunma oyuncusunu "bağlayarak" tolga'ya maçı kazandıracak pası da atan yine gomis'ti ama gurbetçi topçu sezonun ilk devresinin ilk haftalarında sayısızca gol attığı ayak içi plaselerinden birini daha yolladı volkan'ın kalesine ama fenerbahçeli kaleci başarılıydı.
6- şans mı denir, tılsım mı denir, büyü mü denir bilemiyorum ama artık kadıkoy'deki maçlarda mantık dışı, tuhaf işlerin olduğunu kimse inkar edemez. prekazi diyordu ya "topun canı var" diye, o top fenerbahçe kalesine bir türlü girmek istemiyor. özellikle şuna ne denir; 17 mart 2012'de fenerbahçe-galatasaray maçını bülent yıldırım yönetiyor, galatasaray'ın başında fatih terim, fenerbahçe başında aykut kocaman var, maç berabere bitiyor, son dakika baros'un vuruşu migros tribünü tarafındaki kale direğinden geri dönüyor. aradan 6 sene geçmiş, yine aynı tarihte bir derbi var, hakem yine bülent yıldırım, teknik adamlar tekrar aynı hocalar ve maç yine berabere biterken, maicon'un son dakikalarda serbest vuruşu yine aynı kale direğinden geri dönüyordu... bunu kim bana, hangi mantıkla açıklayacak?
7- karşılaşmanın hakemi açıklandığında derin bir eyvah çekip, "yine berabere bitecek bu maç" dedim. blog sayfalarında burada ve burada bülent yıldırım'ın "idareci" bir hakem olduğunu ve "ne şiş yansın ne kebap" hesabı maç yönettiğini yazmıştık. fırat aydunus'u bekliyordum derbi hakemi olarak ama türkiye futbol federasyonu mu yoksa mhk mi bilmem, birileri bu maç sonrası ortalığın sakin kalmasını istemişler ve bülent yıldırım'ı seçmişler. "görevini" de başarıyla yerine getirdi maçın hakemi, daha ilk dakikalarda mehmet ekici'nin feghouli'ye kırmızı kartlık hareketine kart dahi çıkarmadı, daha sonra ekici yine "daldı" yine kart yok, soldado eline vuruyor kart yok, soldado serdar'a dirsek atıyor yine kart yok, valbuena maicon'u yıkıyor hala kart yok...yok ve yok... ev sahibi tribünleri germemek lazım değil mi? skrtel, gomis'in kafasına tekme atınca ayıp olmasın diye sarı kart gösteren bülent yıldırım'ı da "iyi çalışmış" fenerbahçe hocası ki, galatasaray ataklarını zayıf bir anadolu takımı misali faullerle kesme talimatı verirken oyuncularına, ceza sahasına girer girmez "bırakın kendinizi" demişti forvetlerine. derbi maçlara bülent ve cüneyt gibi "hesap yapan"lar yerine cesur fırat gelsin de yardımcısı alex olmasın ama...
8- "aykut kocaman, bu ülkenin futbol çölünde bir vahadır. kocaman'ı diğer meslektaşlarından ayıran temel özelliği, ne yokluklar içerisinde kurduğu istikrarla takımına oynattığı kişilikli oyundur, ne de futbolda kimi dizilişlerin "demokratik" olmadığını öne süren sıradışı bakış açısıdır. onun yalnızlığı, yaşamsal önemdeki bir puan mücadelesinin sonrasında sarf ettiği sözlerle başlar: "rakibimizi elle atılan bir golle yenmek istemezdik. üzgünüm." galibiyet ve üzüntü sözcükleri kocaman'ın tertemiz vicdanındaki rahatsızlığın dışavurumunda bir araya gelebilmektedir." diyor aykut kocaman'ı anlatan kitabının tanıtımında barış tut. sevgili barış'tan aykut'taki değişimi de anlatan ikinci bir kitabı bekliyoruz artık, zira o sözünü ettiği "adam", artık oyuncularına taktik vermeyi bırakıp, her maç sonrası hakemlere "sallamakla" meşgul. derbide de oyun boyunca hakem bülent yıldırım'ın çaldığı her düdük sonrası yan hakeme isyan eden, sırıtıp tebessümlerle hakemleri aşağılayan bir teknik direktör portresi var karşımızda artık... biz galatasaray'lılar olarak rakibin hocasının aykut kocaman olmasından memnunuz zira yıldız oyuncuları oynatmayıp, orta saha mücadelesini tercih edince, bırakın deplasmanları kadıkoy'de bile galatasaray kalesinde baskı kuramıyor...
9- saha içinde "mevzusuz" geçen maçı, saha dışı faktörlerle fenerbahçe yönetimi germeye çalıştı cumartesi gecesi. galatasaray tribünü önüne konan hoparlörlerle sarı-kırmızılı taraftarın sesi kesilmek istendi. yazıktır, ayıptır... bunu sosyal alemde galatasaray taraftarı çok yazdı ama raporuna yazacak bir gözlemci olmayacaktır. oysa uefa'ya bağlı bir avrupa kupası maçı olsa, o hoparlörler oradan kaldırılmadan maç başlatılmazdı. bu skandaldan daha beteri de fenerbahçe spor kulübünde yönetici sıfatı taşıyan bir "şahsın" galatasaray tribününe yapmış olduğu el-kol hareketleridir. galatasaray yönetiminin söz konusu kişi ile ilgili gerekli işlemleri yapacağına inanıyorum da merak ettiğim bu şahsın eğer evli ve çocukluysa, maçtan sonra evine gidince karısının ve çocuklarının yüzüne nasıl bakacağıdır. ayıp...
10- fenerbahçe tribünleri galatasaray'ın kadıkoy'de 19 sene galip gelememesine atıfta bulunmak için kale arkasında ve maraton tribününde bez pankart ve kartonlarla koreografi çalışması yapmayı denediler hafta sonu oynanan derbide. evet, denediler de pek başaramadılar. kale arkasında açılan kanarya-aslan temalı boyama pankart anlaşılırdı ama kartonlarda yazılanı okumak için televizyon başında epeyce zorlandık. stadyum anonsçusunun "arkadaşlar, kareografi başlamadı, kartonları indirin" anonsu yapılırken, bazı kişilerin karton kaldırması, bazı taraftarların oralı olmaması ise deplasman tribününe gelen bu işin ustalarını epeyce güldürdü. bakın arkadaşlar, beşiktaş tribünü gibi yapın, bu işleri ustası ultraslan'a bırakın ve belki beste yapmak, belki konfeti atmak gibi başka uğraşlara girin...
11- galatasaray, kadıköy'de aldığı beraberlik ile fenerbahçe ile arasındaki 6 puanı koruyarak, rakibini zirve yarışından epeyce uzaklaştırırken, pazar gecesi beşiktaş'ın başakşehir karşısında kaybetmesi sonrası şampiyonluk yolunda önemli bir avantaja sahip oldu. milli takım arasından sonraki hafta galatasaray kendi evinde trabzonspor'u yenerse, başakşehir akhisar deplasmanında puan kaybedecektir ve puan farkı tekrar dört olacaktır. bundan sonra sarı-kırmızılılara kalan da iyi konsantre olup, önlerindeki maçları almak ve 21. şampiyonluğu kucaklamak olacaktır... haydi inşallah...
http://ultrasmovement.blogspot.com.tr/...galatasaray.html?m=1