• 127
    mutlaka kazanmamız gereken bir maçtı ve bu maçı 3 puanı 3 golle almak güzeldi. hiç tartışmasız sahanın yıldızı keita dır. ayrıca uğruna pankart yapıp astığımız milan barosun gol atması da güzel olmuştur.

    ayrıca maç öncesi amcamın mükemmel ingilizcesi ile japon bir kafileyle girdiği diyalog ise yarmıştır beni.

    japon** : hasan şaş hakan şükür
    amcam: hasan şaş finiş hakan şükür finiş arda turan okey *
  • 129
    kapalı'nın ortasında beşiktaş diye bağıran vatandaş, resmen gelin beni linç edin demiştir. yediği yumruktan sonra da aşağı doğru süzülmüştür. geçmiş olsun tabii ki de, kendi istemiş gibi. baros'un golünde sanırım herkes aynı sevinci paylaştı. kolay maç oldu açıkçası.
    ayrıca maçtan önce sokakta ankaragücü otobüsü taşlandı ya da taşlanmaya çalışıldı. polisler de sağolsunlar coplarla dağıttılar kalabalığı.
  • 130
    kalemizde pozisyon vermeden 3 golle 3 puanı aldığımız maç oldu. ama öyle ahım şahım bir oyun yoktu sahada. maçın başında ankaragücü savunmasının hataları ve bulunan 2 gol, sonrasında rölanti oyun ve kralın bitirişi. karşımızdaki takım, son 7 maçında 6 beraberlik alabilmiş sıradan bir takım. karşımızda ligin sert takımlarından birisi olsaydı da acaba bu rahat oyun ve galibiyet gelir miydi diye düşünmek lazım. rakip zayıf olduğu için üzerimize gelmeye dermanı yoktu, bizimse top yapıp gol atmaya niyetimiz... iki savunma ikramından kralın attığı gole kadar pozisyonumuzun olmaması da bunun göstergesi. bu oyunla trabzonspor ve fenerbahçe'yi geçmemiz zor görünüyor. bursaspor'dan bahsetmiyorum bile. umarım yanılırım, son 3 haftada olduğu gibi...
  • 131
    çok sıkı bir presle başladığımız ve bunun semelerini ilk 10 dakikada aldığımız karşılaşma. 10. dakika itibariyle skor 3-0 olabilirdi, son vuruşları biraz daha iyi yapabilseydik. ama nedense 10. dakikadan itibaren presi terkedip oyunu daha çok kendi yarı sahamızda kontrol eder olduk. maç da aşağı yukarı bu şekilde tamamlandı.

    90+2 hariç, ankaragücüne pozisyon vermeyişimiz, sevindirici. tabii bunda lucas neill'in yerinde ve zamanında yaptığı müdaheleler çok etkiliydi. mustafa sarp, bir kaç haftalık kızağın ardından tekrar formunu bulmuşa benziyor, ben oyunundan memnun kaldım açıkçası. barış ise bildiğimiz gibiydi, çok koştu çok düştü kalktı ama netice yok. günün en durgun ismi ise zannımca elano idi. pek ortalarda görünmedi, son haftaların ardından bu da nazar boncuğu olsun ne diyelim.
  • 132
    sonucu ne olursa olsun elano, keita, baros, jo, dos santos, neill, geremi, vassel, sapara, vittek gibi ünlü futbolcuları sahada, arda, kewell ve rothen gibi isimleri statta, lemerre ve rijkaard gibi değerli hocaları da kulübede görmek açısından pek hareketli olmasa da oldukça keyif aldığım bir maçtı. cristian, bilica, güiza, emre gibilerini izlemektense milyon defa tercih ererim ankaragücü maçlarını...
  • 133
    maç başlamadan sahaya girdiğimde kapalının önündeki camlara önceden asılmış tüm pankartların yetkililer tarafından sökülmüş olduğunu görüp üzüldüm. maçın başlamasına yarım saat kala diğer ultraslan pankartları ile sözlük pankartı da asıldı camlara. yakıştımı? süper yakıştı ali sami yen'e. galiba pankartı yapıştıranlar da bizim çocuklardı. hepsine helal olsun.

    bu sezon üçüncü ters kale oynadığımız maçtı. maalesef kasımpaşa maçındaki seyirci coşkusu yoktu. ultraslan bilindiği gibi. hakkında pek bir şey yazmaya gerek yok. artık can çekişmekte. tribün takımı coşturacağına, takım karşı kaleye saldırırsa tribün coşuyor. kısacasa "ölmüşüz ağlayanımız yok". milan baroş maça girdikten sonra taraftardan inanılmaz bir coşku açığa çıktı. özlemişiz adamı. o da keita'nın yardımı ile bu coşkumuzu karşılıksız bırakmayıp 90(artı bilmem kaçta) golü yazdı. iyice serhoş etti bizi sağolsun.

    ülkemizde misafir olarak bulunan (bkz: komazawa football team) bu maçta da yeni açık üstte yerini almıştı. bu sefer biraz sohbet etme imkanı buldum. komazawa kasabası'nın (bkz: tokyo) futbol takımı imişler. ülkelerinde oynadıkları ligin devre boşluğundan yararlanıp, buraya japon haftası nedeniyle, (bkz: gop gençlerbirliği spor kulübü) onursal başkanı (bkz: seyit ateş)'in özel davetlisi olarak gelmişler. bu saygıdeğer başkan onları ağırlamak için elinden geleni yapıp mümkün olduğunca üç büyüklerin maçlarına seyirci olarak gelmelerini ve türkiye de bazı turnuvalara katılmalarını sağlıyormuş. misafirperverliğinden dolayı kendisine şükranlarımı sunuyorum.

    maça gelince;
    ankaragücü klasik bir roger lemerre dizilişi ile çıktı sahaya, 3-5-2. orta sahayı kalabalıklaştır. karşı takımı orta sahada boğ, topa sahip ol, eline fırsat geçerse değerlendir. -daha önce sözlüğe yazmıştık bu adam hakkındaki düşüncemizi ve bilgimizi. (bkz: #264344)-

    bizim defans ve orta saha hata yapmayınca top kullanma yüzdesi onlardan yana görünse bile kalecimizi bulan tek atakları 90. dakikada oldu. ondan önce kalemiz önünde oluşan hareketlilikleri (tehlike bile diyemiyorum) genellikle duran toplar ve taçtan gelen toplarla oluştu.

    gelelim bize sayın rijkaard'ın 4-3-3 kumarının keita sayesinde tuttuğu maçlardan birisidir bu maç. keita'nın muhteşem oyunu sayesinde uzun zaman sonra nihayet tekrar tuttu.

    ilk golde santradan gelen top sonrasında ankaragücü kalecisinin degajını karşılayan canavar sabri biraz sürdüğü topu keita'ya uzattı, aslanım keita daha üçüncü dakikada yardıra yardıra yaptığı asistle jo'nun ilk golümüzü yazmasını sağladı. 1-0
    (o arada ankaragücünden birilerine çarptı filan top ama gol sabrinin yanı sıra keita'nın inanılmaz çabasının ve jo'nun bitiriciliğinin eseridir. bu nedenle hangi ankaragüçlü'ye çarptığı umrumda bile değil)

    ikinci gol yine bir keita şaheseri idi. hatalı bir geri pası değerlendirdi, muhteşem golünü ve taklasını attı. 2-0

    üçüncü golde ilk golün fotokopisi idi. neill sürdü topu, keita'ya uzattı. koç keita canavar keita yırta yırta asistini yapıp baros'u topla buluşturunca kaçınılmaz son oluştu. 3-0 (galiba bu topta ankaragüçlü birine çarptı ama eski açığın önündeki kale olduğu için detayı fark edemedim)

    maç bittikten sonra "koyduk mu ohhh ohhhh" makarası esnasında kapalıya girmiş yabancı bir taraftar olduğu anlaşıldı. (hangi takımın taraftarı olduğunu anlayamadım. ankaragücü olabilir ama ben çocukta biraz bursaspor havası sezdim) çıkan pandomim sonrasında kapalı üstten aşağıya uçtu eleman. gözüm beni yanıltmamış ise çıkışta gördüm. montu çıkarmıştı (beyaz bir mont ve galiba üzerinde yeşil veya siyah çizgiler vardı) kolu bacağı kırılmadan çıkıyordu ali sami yen den. tabi ne geldi aklıma hemen (bkz: karıncaezmez şevki/@zizonkovac)

    edit: gözüm beni yanıltmış. çocuğu hastahaneye kaldırmışlar.
    edit 2: gözümü ......., beşiktaş taraftarıymış. aslında gözümün pek suçu yok. ben, böyle bir maçta ali sami yen kapalısına girip "beşiktaş" diye bağıracak kadar gerizekalı bir beşiktaş taraftarı olabileceğini aklıma dahi getiremedim. az kalsın linç ediyorlardı salağı.

    edit 3: sözlükte yazılanlara inanmıştım ama beşiktaş taraftarı filan değil resmen galatasaray taraftarı imiş çocuk. yuh..
  • 134
    keita ve neill'den başka sahada top oynamaya çalışan ya da şampiyonluğa kenetlenmiş futbolcu göremedim bu maçta, belki biraz da barış özbek. tüm takımda bir bitse de gitsek, yaz gelse de yayılsak havası vardı sanki. 90 dakikadan aklımda kalan tek sahne milan baroş ve her zaman olduğu gibi keita. maçın kritiğini yapmaya gerek yok lakin leo franco yere 90 artı 2'de atladı. karşımızda daha dişli bir rakip olsaydı muhakkak oyuncularımızın konsantrasyonunu da etkilerdi ancak oynanan futbol tatmin etmedi beni.

    şöyle bir durum var ki milan baroş'un golle dönmesi rakiplere çok feci bir gözdağı olmuştur. düzenli 11 oynamaya başladığında bu, takımın oyununa da yansıyacak ve galatasaray beklenen futbolunu sahaya yansıtacaktır. bu maçla da gördüm ki barış özbek şuan için ortasaha için biçilmez kaftandır. kimse bu çocuğa laf etmesin kendisi eldekilerin en iyisidir. hala eksikleri çok fazla fakat oyuna katkısı da çok fazla. miktar belirtip barış şu kadar ayhan eder demeyi galatasaraylılığıma yakıştıramadığım için mustafa sarp ve barış 2'lisi ortasahaya bu senelik götürecek seviyededir.
  • 135
    son maçlarda oynadığımız oyun anlayışla sahaya çıktı galatasaray. savunma kurgusu aynı, orta sahanın ortasında farklı olarak sarp ilebarış, önlerinde yine elano vardı. forvette jo ile keita ilk onbirde yerlerini alırken arda'nın yokluğunda gio kadrodaydı.

    maçın hemen başında hızlı oynadı takım, hızlı paslar derken çabucak öne geçtik. sonra sahneyi ankaragücü aldı. bol pasla üstümüze geldiler. pozisyon bulamamalarına rağmen sürekli hücum düşündüler. ankaragücü sağ beki, bizim sağ beke göre çok çok çok daha fazla bindirme yaptı desem anlaşılır sanırm. ankaragücü kötü bir takım değil. aslında ligde pas yapmaya çalışan takım sayısı arttı. hani ligin kalitesi, marka değeri endişeleri var ya, işte pas yapan takımlar bu ligi kurtaracak.

    ilginç olan, bu oyun şeklinin türkiye'deki en önemli temsilcisi, en başarılısı olmasını beklediğimiz galatasaray, buna maruz kalıyor ne yazık ki. kasımpaşa maçında da aynısı oldu. burada bir yanlışlık var ve elbette biliyorum sebebini. sebebi orta saha göbeğinde elanodışındaki 2 oyuncu. haftalardır barış bu sorunu çözebilir bence, ama hoca barış yerine topal'ı tercih ettiğine göre hafta içi idmanlarda gösteremiyor kendini sanırım yazıyordum. bugün görüldü ki, barış'la topal arasında çok bir fark yok. barış daha seri topal'a göre ama pozisyon almayı bilmiyor barış. sarp, birinci devre yine refakatçiydi. ikinci devre biraz daha agresif, biraz daha topa basar gördük. ikinci devre oynu rakip sahada oynama sebebimiz de buydu zaten, orta saha göbeğinin agresif tavrı.
    sezon sonu transfer politikamız da şekilleniyor yavaş yavaş. orta saha ortasına seri, rakibi ısıran ama topu bulunca bomba diye karakola götürmeyecek topçular lazım bize.

    iyi oyunculara sahip olduğunda, mahkum da oynasan maçı koparaıp gidebiliyorsun işte. mesela keita. attığı golde rakip pasın arasına girdi, sonrasında golü atana kadar dayak yedi. dirsek, kalça, tekme ne varsa vurdular adama ya. ama rocky balboa gibi, acı yok acı yok diye diye gidip golü attı. laf keita'ya gelmişken, böyle bir oyuncuya sahip olduğumuz için ne kadar şanslıyız.

    deplasmandaki fenerbahçe maçında kaybettiğimiz iki oyuncunun kesin dönüşlerini de kutladık bugün. keita ve baros.

    birinci devre bu kadar mahkum oynamamızın sebeplerinden biri de arda turan'ın yokluğuydu. takım ona o kadar alıştı ki. arda, hücum bölgesinde topu saklayan, faul, taç, korner alan adam. rakip savunmayı çalımlarla delebilen adam. o an olduğu bölgede, savunma kanadından gelen oyuncuyu oyuna sokan adam, orta sahanın ortasını oyunun içine çeken adam. yavaş mı, evet yavaş. top kaptırıyor mu evet, ama neden? daha iyisini yapmak için çabalarken.
    hatırlayın, hagi orta sahada takım çıkarken öyle toplar kaptırırdı ki, ama emre, okan, suat, bülent, capone, hakan, popescu hatta taffarel o hataları örterdi.

    gio çıktı yerine ayhan girdi. ayhan orta sahaya, elano sola geçti. sabri çıktı emre güngör girdi. emrestopere, neill sağ beke geçti. barış çıktı yerine barosgirdi*. elano orta sahaya döndü, jo sol açık, barossantrafora geçti. sabri sakatlanmış olabilir, diğer değişiklikler gayet doğruydu. jo çıkıp baros da girebilirdi, elano solda kalır, baros santrafor, barış orta sahada devam ederdi, çok da bir şey farketmezdi.

    baros'un dönüşü ve kewell'ın da dönmek üzere oluşu takımda bir çok şeyi değiştirecek. gio ve jo eğer kadroda yer bulmak istiyorlarsa daha etkili olmalılar. takım içi rekabet iyidir.
    baros bugün gol attı, sözlüğün kehanetini doğruladı, aragorn'a dönüştü*. bunun dışında da bizim için ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu gösterdi. 2 pozisyon hatırlıyorum: birinde ceza sahasına 10 metre civarında topu saklayışı, biri de numaralı önünde 3 kişinin arasından geçişi. o gittiğinden beri görmemiştik böyle şeyler. hoşgeldin.

    maçtan önce ali sami yen sokakta biber gazı sıkanlarla, eski açık'ın arkasından dolanmamıza izin vermeyenler ve yeni açık'ın arkasındaki daralmış caddede araç girişine izin verenler aynı adamlar, aynı akıllar değil mi? ne yapalım hiç değilse standartlarını koruyorlar mı diyeyim, aklımdan geçenleri ve orada söylediklerimi buraya yazmam, yazamam. utanırım.
  • 136
    bu ankaragücü ne biçim takım yahu? hücum pres önemlidir tabi ama, hücum presi gördü diye de topu bu kadar çabuk teslim eden savunma da olmaz; bu skor pek sürpriz değil bence. bizim ilerideki üçlü; keita, jo, gio. istediğinin yerine arda monte et, kewell gelince onu koy, caner'in şu anki perişan haline bakma, iyi sol açıktır, o da iş yapar... yani demem o ki; sen onlara ihtiyaçları olan alanı sağla, onlar kanat değiştirir, dribling yapar, savunma arkasına attığın topları kovalar, hücum presle top ya da tgaç, korner, faul kazanır falan filan derken, bir şekilde aradığın golü senin için atarlar. atarlar da, herkes o boş alanları kasımpaşaspor gibi bedavaya bırakmaz; eskişehirspor gibi sıkı kapatabilir de. o zaman, boş alanı sen yaratacaksın...

    bir de; bu gio sağ açıkta, forvet arkasında, forvette bile bir şekilde oynuyor ama solda olmuyor işte be abi. sahada faydalı olduğu tek zamanlar, kanat değiştirmeleriydi.

    sağlam bir orta sahan olacak. rijkaard'ın total futbol 4-3-3'ünü oynuyorsak, sürekli top çalan, pres yapan, dönen topları kovalayan ve çok koşan bir ön liberon olacak; çok iyi top kullanması, yetenekli olması, çok etkili pas yapması gerekmiyor. isterse sürekli yanlara oynasın. önünde de; oyunu iki yönlü oynayabilen iki orta saha oyuncun olacak, ki var. elano ve arda ikilisi! bu ikisini orta sahada(forvet arkası değil) yan yana görebilmek için sabırsızlanıyorum ama, henüz o sisteme geçebilmemiz için yeterince kuvvetli bir ön liberomuz yok. işte böyle bir orta saha kurgun olursa; eskişehirspor, istanbul belediyespor gibi kapalı oynayan takımları bile üstüne çekip hataya ve boş alan bırakmaya zorlayabilirsin. bu seferlik ankaragücü, ihtiyacımız olan boş alanları bize kendisi ikram etti; ama ikram etmeyen rakiplerden de pres yaparak ve koşarak bizim almamız gerekiyor. bu orta sahaya yabancı ön libero lazım abi; türkiye'de yok bize lazım olan adam.

    hadi rakip sürekli defans oynasa neyse de; geride bu kadar boş alan bırakan bir rakibin, kaleyi bulan şut sayısının "5/0" olması da tuhaf değil mi? golleri hep rakibin hatalarından bulmamız beni o kadar endişelendirmiyor; rakip defans sürekli bizimkilerin presi ile burun buruna kaldı, bu kadar çok olmasa da birkaç hata yapmaları normal. ama buna rağmen, savunmamızda servet ve caner'in aksaması, orta sahamızda barış ve mustafa sarp'ın neredeyse hiç top çalmamış olması bile bu takıma gol attırmaya yetmiyorsa... ne bileyim; tuhaf...

    rijkaard, caner'i alternatifsizlikten dolayı sol bek oynatıyor; eyvallah. kendisine olan kızgınlığım* henüz geçmemiş de olsa; caner erkin'i bir hücum oyuncusu olarak beğeniyor ve sol bekteki perişan haline üzülüyorum. tamam da; herkes farkında zaten senin hücumcu olduğunun, hakan balta'yı takımdan kes diye oynatmıyorlar seni orada. hücumdaki etkini gösterecem diye, boştaki adama pas vermeyip şut denemek, tehlikeli bölgede çalıma kalkışmak neyin nesi?

    servet çetin'in ilk 11'de olmasını da, rijkaard'ın formsuz futbolcuyu kaybetmemek için, moralinin daha da bozulmasına izin vermeyerek oyunda tutma prensibine bağlıyorum; aklıma başka bir şey gelmiyor ya da belki satacaklar sezon sonu, talibi artsın, piyasası yükselsin hesabı...

    hasılı; bu orta sahayla olmaz aga: bak total futbol diyoruz; savunma taa hücumdan başlıyor, en uçtaki adamlar rakibe deli gibi basıyor ama ön liberolar onların yarısı kadar etkili pres yapamıyor. hücum da savunmadan başlasın diyoruz; hadi sabri'nin sürati, neill'in topla ilerlemesi, caner'in bindirmeleri(ah bi de emre güngör'ün uzun pasları eklense) tamam. ama orta sahada, birincil görevleri olan presi uygulayamadıkları gibi; hücumu da hızlandıramayan iki ön libero var. yine de haksızlık etmek istemem; barış özbek bu akşam doğru yerlere koştu, sabri'nin 1-2 bindirmesini iyi görerek topu önüne güzel bıraktı(savunmanın üstünden aşırtarak) ve sağdan ceza sahasına girerek keita'ya güzel bir orta açtı ama savunma erken davrandı. bunlar tabi ki etkili pres yapamamasını affettirmez ama, takımda şu an en iyi top kullanan ön libero barış özbek. ki evet, o bile vasat; hatta belki vasatın altında. nedense böyle fedakar oynayan oyunculara sempatim vardır; barış şu enerjisini biraz daha verimli kullanmayı öğrense, zamanlamasını geliştirse, presi daha iyi sonuç verecek. yaşının henüz 23 olması sebebiyle, seneye alınacak üst düzey ön liberonun yedeği olarak takımda tutulabilir ve hatta tutulmalı; yeni alınacak herif yedeksiz kalmasın.

    baros'un dönüşünü izlemek de ayrı keyifti yahu; yani attığı gol bir yana, top ayağına gelince rahatlıkla driblinge kalkması, pek de güçsüz düşmediğini gösteriyor. ha evet, iki seferde de topu kaptırdı fakat; baros zaten normalde de çok adam geçen bir futbolcu değildi, topu sürat ile taşıyabiliyordu; ikisi farklı. jo alves ise rahatlıkla adam geçebilmesine rağmen; topsuz alan futbolunu baros kadar iyi bilmediği için, baros gibi kendini unutturarak doğru yere koşamıyor*. baros'u ben de çok özlemişim fakat; jo'ya biraz haksızlık mı ettik diye de düşünmedim değil. jo alves de çok iyi bir maç çıkarıyordu; umarım bozulmamıştır. hayır, mevzuyu gündeme getirmemin sebebi; sene sonunda bu ikisinden birini seçmek zorunda kalacağız. daha doğrusu; jo alves, giovani, harry kewell, milan baros dörtlüsünden en az birini, en fazla ikisini yollamamız gerekebilir.

    ön libero böyle kan ağlıyor iken, hücum hattında bu kadar üst düzey futbolcu lüks...

    -----

    liderlik hala bizde, "şimdilik" rakibimiz olan bursaspor'u ali sami yen'de mağlup etme olasılığımız yüksek + o maça kadar puan kaybı yaşamadan gelmeleri de pek olası değil. potansiyel rakibimiz fenerbahçe, son puan kaybıyla 4.'lüğe yelken açtı; 15 mart 2010 denizlispor beşiktaş maçı'nı beşiktaş'ın kazanması halinde 4.lük için trabzonspor ile kapışıyor olacak. özetle; önümüzdeki trabzonspor ve fenerbahçe maçlarını kazanmamız halinde büyük ihtimalle şampiyon olacağız. fakat, bu orta sahamız ile de; her an eskişehirspor faciaları yaşamamız mümkün.
  • 137
    galatasaray taraftarının, “beşiktaş” diye bağıran bir kişiyi tribünden aşağı attığı maçmış... *

    ayrıca bu maçta galatasaray 2-0 öndeyken korner kullanan ankaragücü futbolcusuna da anlamsızca bir şeyler atıldı...

    tam da fenerbahçe maçında stadımızın kapatılması için uğraşan bu tipleri tebrik ederim!.. reziller... bari tribünden atlayıp rakip futbolcuları da dövseydiniz...

    http://www.gercekgundem.com/?p=260217
  • 138
    edindigim istihbarata göre, kimse kimseyi a$agiya atmami$. a$agiya dü$en ve alkollü oldugu iddia edilen ki$i bir bjk taraftari imi$ ve kapalida asili olan bir pankarti sökmek isteyince haliyle tepki görmü$. cikan arbedede kacmak isterken kendini a$agiya atmi$. ani bir karar vermek zorunda kaldigini tahmin ediyorum bu ileri zekali vatanda$in. bir yanda 100 gs taraftari tarafindan ezilmek, öte yanda 10 metreden a$agiya atlamak. ezilmek demek, tüm kemiklerin kirilmasi, 10 (ki 10 metre yoktur orasi) metreden a$agiya atlamak demek, belkide bir ayak, bacak kirilmasi demek. kendisine yinede gecmis olsun diyoruz. umariz mühim bir$eyi yoktur.(bkz: eceli gelen köpek cami avlusuna isermis). ayriyeten, sahaya ne olursa kim olursa olsun, yabanci madde atan, bizden degildir arkada$!
  • 145
    istanbulda ogrenci olmama ragmen pek maclara gidememem en buyuk eksikligimdir . bunun bir sebebi de bilet fiyatlarinin butcemin cok uzerinde olmasidir . bu nedenle ali sami yen de mac izlemenin turlu yollarini ararim . yine bu sekilde bloglardan birinde bu maca bilet hediye edilecekti ve tabiki ben de sansimi deneyecektim . denedim de . ertesi gun mesaj kutumda bir mesaj bu maca kapali tribun bileti kazandigimi belirtiyordu. birak eski acik yeni acik kapaliydi ya . ali sami yeni tam ortadan izlemek tum sahayi esit mesafede gorebilmek ... ve biletimi sami yenin yan tarafindaki turk telekom binasindan aldim mactan bir onceki gun . arkadaslarim kiskanirken ben de sevinc icerisindeydim . derken ertesi gun mac saatine 4 saat kala evden ciktim. biliyordum mac oncesi sami yen etrafinda mac havasini solumak migrostan alacagim efesimi yudumlamam gerekiyordu . mac havasina girmemi kolaylastiracakti bu . maca yarim saat kalmisti artik sami yene girme zamani gelmisti . kapali tribune ilk girdigimde sahanin o goz alici yesili gozlerimi kamastirdi . tribunde yavas yavas hos sohbetler baslamisti ama mac henuz baslamamisti. neyse ki macin baslamasiyla tezahurata da basladik ki 4. dakikada jo'nun golu geldi ve rahatladik . mac daha kolay olacakti ve keitanin slalomuyla skoru 2-0 a tasidik. rahat bi macti ve son dakikalara 2 farkli girerek nevizade gecelerini soyleme fikri beni heyecanlandiriyordu . devre arasina girildi 2-0la . ben de tribunde tek basinayken macin basinda devre arasinda tezahurat sirasinda omzuna kolumu attigim arkadasla koyu bi sohbete girmistim . arada artik kapalinin mudavimleri olan bi grupla da tanistim , trabzon surmenelilerdi . mac ikinci yarida rolantide devam ediyordu.baros uzun sureli sakatliktan sonra bu macla sahalara donecekti ve milaaan barooos milan barooos oleey oleyyy oleyy tezahuratlari macin basindan beri devam ediyordu . ve baros oyuna girdi golunu de atti . mac 3-0 sonuclandi ve artik yavas yavas kapaliyi terketme zamaniydi . derken kendini bilmez hala hangi takimli oldugunu ogrenemedigim bir serseri ankaragucu tarafindan kapali onune gelip sacma hareketlerde bulundu . ve o anda devre arasinda gayet sakin babacan bir sekilde muhabbet ettigim trabzonlular grubundan bir abinin en ustten asagiya inmesi 3 saniye bile surmemisti . iste o abinin bu hareketinden sonra galatasaraylilik nedir daha bi iyi anladim . bu mac iste benim icin bu anilari iceren bi macti ... son olarak milan baroooos milan barooos oleeey oleyy oleeeyy ...
  • 147
    https://www.youtube.com/watch?v=G1fUIP1pH7o

    keita'nın bu maçta attığı golü 2:33'ten itibaren izleyebilirsiniz. ilk defans oyuncusunu geçmesi, ardından topu kalecinin üzerinden aşırtması ve son olarak ikinci defans oyuncusuyla adeta güreşip pozisyonu gol ile bitirmesi ve ardından gol sevincinde kollarını çapraz tutup güç gösterisi yapması benim için unutulmaz anlardan biridir.

    (bkz: tarihte bugün)
App Store'dan indirin Google Play'den alın