bu ankaragücü ne biçim takım yahu? hücum pres önemlidir tabi ama, hücum presi gördü diye de topu bu kadar çabuk teslim eden savunma da olmaz; bu skor pek sürpriz değil bence. bizim ilerideki üçlü; keita, jo, gio. istediğinin yerine arda monte et, kewell gelince onu koy, caner'in şu anki perişan haline bakma, iyi sol açıktır, o da iş yapar... yani demem o ki; sen onlara ihtiyaçları olan alanı sağla, onlar kanat değiştirir, dribling yapar, savunma arkasına attığın topları kovalar, hücum presle top ya da tgaç, korner, faul kazanır falan filan derken, bir şekilde aradığın golü senin için atarlar. atarlar da, herkes o boş alanları kasımpaşaspor gibi bedavaya bırakmaz; eskişehirspor gibi sıkı kapatabilir de. o zaman, boş alanı sen yaratacaksın...
bir de; bu gio sağ açıkta, forvet arkasında, forvette bile bir şekilde oynuyor ama solda olmuyor işte be abi. sahada faydalı olduğu tek zamanlar, kanat değiştirmeleriydi.
sağlam bir orta sahan olacak. rijkaard'ın total futbol 4-3-3'ünü oynuyorsak, sürekli top çalan, pres yapan, dönen topları kovalayan ve çok koşan bir ön liberon olacak; çok iyi top kullanması, yetenekli olması, çok etkili pas yapması gerekmiyor. isterse sürekli yanlara oynasın. önünde de; oyunu iki yönlü oynayabilen iki orta saha oyuncun olacak, ki var. elano ve arda ikilisi! bu ikisini orta sahada(forvet arkası değil) yan yana görebilmek için sabırsızlanıyorum ama, henüz o sisteme geçebilmemiz için yeterince kuvvetli bir ön liberomuz yok. işte böyle bir orta saha kurgun olursa; eskişehirspor, istanbul belediyespor gibi kapalı oynayan takımları bile üstüne çekip hataya ve boş alan bırakmaya zorlayabilirsin. bu seferlik ankaragücü, ihtiyacımız olan boş alanları bize kendisi ikram etti; ama ikram etmeyen rakiplerden de pres yaparak ve koşarak bizim almamız gerekiyor. bu orta sahaya yabancı ön libero lazım abi; türkiye'de yok bize lazım olan adam.
hadi rakip sürekli defans oynasa neyse de; geride bu kadar boş alan bırakan bir rakibin, kaleyi bulan şut sayısının "5/0" olması da tuhaf değil mi? golleri hep rakibin hatalarından bulmamız beni o kadar endişelendirmiyor; rakip defans sürekli bizimkilerin presi ile burun buruna kaldı, bu kadar çok olmasa da birkaç hata yapmaları normal. ama buna rağmen, savunmamızda servet ve caner'in aksaması, orta sahamızda barış ve mustafa sarp'ın neredeyse hiç top çalmamış olması bile bu takıma gol attırmaya yetmiyorsa... ne bileyim; tuhaf...
rijkaard, caner'i alternatifsizlikten dolayı sol bek oynatıyor; eyvallah. kendisine olan kızgınlığım
* henüz geçmemiş de olsa; caner erkin'i bir hücum oyuncusu olarak beğeniyor ve sol bekteki perişan haline üzülüyorum. tamam da; herkes farkında zaten senin hücumcu olduğunun, hakan balta'yı takımdan kes diye oynatmıyorlar seni orada. hücumdaki etkini gösterecem diye, boştaki adama pas vermeyip şut denemek, tehlikeli bölgede çalıma kalkışmak neyin nesi?
servet çetin'in ilk 11'de olmasını da, rijkaard'ın formsuz futbolcuyu kaybetmemek için, moralinin daha da bozulmasına izin vermeyerek oyunda tutma prensibine bağlıyorum; aklıma başka bir şey gelmiyor ya da belki satacaklar sezon sonu, talibi artsın, piyasası yükselsin hesabı...
hasılı; bu orta sahayla olmaz aga: bak total futbol diyoruz; savunma taa hücumdan başlıyor, en uçtaki adamlar rakibe deli gibi basıyor ama ön liberolar onların yarısı kadar etkili pres yapamıyor. hücum da savunmadan başlasın diyoruz; hadi sabri'nin sürati, neill'in topla ilerlemesi, caner'in bindirmeleri(ah bi de emre güngör'ün uzun pasları eklense) tamam. ama orta sahada, birincil görevleri olan presi uygulayamadıkları gibi; hücumu da hızlandıramayan iki ön libero var. yine de haksızlık etmek istemem; barış özbek bu akşam doğru yerlere koştu, sabri'nin 1-2 bindirmesini iyi görerek topu önüne güzel bıraktı(savunmanın üstünden aşırtarak) ve sağdan ceza sahasına girerek keita'ya güzel bir orta açtı ama savunma erken davrandı. bunlar tabi ki etkili pres yapamamasını affettirmez ama, takımda şu an en iyi top kullanan ön libero barış özbek. ki evet, o bile vasat; hatta belki vasatın altında. nedense böyle fedakar oynayan oyunculara sempatim vardır; barış şu enerjisini biraz daha verimli kullanmayı öğrense, zamanlamasını geliştirse, presi daha iyi sonuç verecek. yaşının henüz 23 olması sebebiyle, seneye alınacak üst düzey ön liberonun yedeği olarak takımda tutulabilir ve hatta tutulmalı; yeni alınacak herif yedeksiz kalmasın.
baros'un dönüşünü izlemek de ayrı keyifti yahu; yani attığı gol bir yana, top ayağına gelince rahatlıkla driblinge kalkması, pek de güçsüz düşmediğini gösteriyor. ha evet, iki seferde de topu kaptırdı fakat; baros zaten normalde de çok adam geçen bir futbolcu değildi, topu sürat ile taşıyabiliyordu; ikisi farklı. jo alves ise rahatlıkla adam geçebilmesine rağmen; topsuz alan futbolunu baros kadar iyi bilmediği için, baros gibi kendini unutturarak doğru yere koşamıyor
*. baros'u ben de çok özlemişim fakat; jo'ya biraz haksızlık mı ettik diye de düşünmedim değil. jo alves de çok iyi bir maç çıkarıyordu; umarım bozulmamıştır. hayır, mevzuyu gündeme getirmemin sebebi; sene sonunda bu ikisinden birini seçmek zorunda kalacağız. daha doğrusu; jo alves, giovani, harry kewell, milan baros dörtlüsünden en az birini, en fazla ikisini yollamamız gerekebilir.
ön libero böyle kan ağlıyor iken, hücum hattında bu kadar üst düzey futbolcu lüks...
-----
liderlik hala bizde, "şimdilik" rakibimiz olan bursaspor'u ali sami yen'de mağlup etme olasılığımız yüksek + o maça kadar puan kaybı yaşamadan gelmeleri de pek olası değil. potansiyel rakibimiz fenerbahçe, son puan kaybıyla 4.'lüğe yelken açtı; 15 mart 2010 denizlispor beşiktaş maçı'nı beşiktaş'ın kazanması halinde 4.lük için trabzonspor ile kapışıyor olacak. özetle; önümüzdeki trabzonspor ve fenerbahçe maçlarını kazanmamız halinde büyük ihtimalle şampiyon olacağız. fakat, bu orta sahamız ile de; her an eskişehirspor faciaları yaşamamız mümkün.