son maçlarda oynadığımız oyun anlayışla sahaya çıktı
galatasaray. savunma kurgusu aynı, orta sahanın ortasında farklı olarak
sarp ile
barış, önlerinde yine
elano vardı. forvette
jo ile keita ilk onbirde yerlerini alırken
arda'nın yokluğunda
gio kadrodaydı.
maçın hemen başında hızlı oynadı takım, hızlı paslar derken çabucak öne geçtik. sonra sahneyi
ankaragücü aldı. bol pasla üstümüze geldiler. pozisyon bulamamalarına rağmen sürekli hücum düşündüler. ankaragücü sağ beki, bizim sağ beke göre çok çok çok daha fazla bindirme yaptı desem anlaşılır sanırm. ankaragücü kötü bir takım değil. aslında ligde pas yapmaya çalışan takım sayısı arttı. hani ligin kalitesi, marka değeri endişeleri var ya, işte pas yapan takımlar bu ligi kurtaracak.
ilginç olan, bu oyun şeklinin türkiye'deki en önemli temsilcisi, en başarılısı olmasını beklediğimiz
galatasaray, buna maruz kalıyor ne yazık ki.
kasımpaşa maçında da aynısı oldu. burada bir yanlışlık var ve elbette biliyorum sebebini. sebebi orta saha göbeğinde
elanodışındaki 2 oyuncu. haftalardır
barış bu sorunu çözebilir bence, ama hoca barış yerine
topal'ı tercih ettiğine göre hafta içi idmanlarda gösteremiyor kendini sanırım yazıyordum. bugün görüldü ki, barış'la topal arasında çok bir fark yok. barış daha seri topal'a göre ama pozisyon almayı bilmiyor barış.
sarp, birinci devre yine refakatçiydi. ikinci devre biraz daha agresif, biraz daha topa basar gördük. ikinci devre oynu rakip sahada oynama sebebimiz de buydu zaten, orta saha göbeğinin agresif tavrı.
sezon sonu transfer politikamız da şekilleniyor yavaş yavaş. orta saha ortasına seri, rakibi ısıran ama topu bulunca bomba diye karakola götürmeyecek topçular lazım bize.
iyi oyunculara sahip olduğunda, mahkum da oynasan maçı koparaıp gidebiliyorsun işte. mesela
keita. attığı golde rakip pasın arasına girdi, sonrasında golü atana kadar dayak yedi. dirsek, kalça, tekme ne varsa vurdular adama ya. ama
rocky balboa gibi, acı yok acı yok diye diye gidip golü attı. laf keita'ya gelmişken, böyle bir oyuncuya sahip olduğumuz için ne kadar şanslıyız.
deplasmandaki fenerbahçe maçında kaybettiğimiz iki oyuncunun kesin dönüşlerini de kutladık bugün.
keita ve
baros.
birinci devre bu kadar mahkum oynamamızın sebeplerinden biri de
arda turan'ın yokluğuydu. takım ona o kadar alıştı ki.
arda, hücum bölgesinde topu saklayan, faul, taç, korner alan adam. rakip savunmayı çalımlarla delebilen adam. o an olduğu bölgede, savunma kanadından gelen oyuncuyu oyuna sokan adam, orta sahanın ortasını oyunun içine çeken adam. yavaş mı, evet yavaş. top kaptırıyor mu evet, ama neden? daha iyisini yapmak için çabalarken.
hatırlayın,
hagi orta sahada takım çıkarken öyle toplar kaptırırdı ki, ama
emre,
okan,
suat,
bülent,
capone,
hakan,
popescu hatta
taffarel o hataları örterdi.
gio çıktı yerine
ayhan girdi.
ayhan orta sahaya,
elano sola geçti.
sabri çıktı
emre güngör girdi.
emrestopere,
neill sağ beke geçti.
barış çıktı yerine
barosgirdi
*.
elano orta sahaya döndü,
jo sol açık,
barossantrafora geçti.
sabri sakatlanmış olabilir, diğer değişiklikler gayet doğruydu.
jo çıkıp
baros da girebilirdi,
elano solda kalır,
baros santrafor,
barış orta sahada devam ederdi, çok da bir şey farketmezdi.
baros'un dönüşü ve
kewell'ın da dönmek üzere oluşu takımda bir çok şeyi değiştirecek. gio ve jo eğer kadroda yer bulmak istiyorlarsa daha etkili olmalılar. takım içi rekabet iyidir.
baros bugün gol attı, sözlüğün kehanetini doğruladı,
aragorn'a dönüştü
*. bunun dışında da bizim için ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu gösterdi. 2 pozisyon hatırlıyorum: birinde ceza sahasına 10 metre civarında topu saklayışı, biri de numaralı önünde 3 kişinin arasından geçişi. o gittiğinden beri görmemiştik böyle şeyler. hoşgeldin.
maçtan önce ali sami yen sokakta biber gazı sıkanlarla, eski açık'ın arkasından dolanmamıza izin vermeyenler ve yeni açık'ın arkasındaki daralmış caddede araç girişine izin verenler aynı adamlar, aynı akıllar değil mi? ne yapalım hiç değilse standartlarını koruyorlar mı diyeyim, aklımdan geçenleri ve orada söylediklerimi buraya yazmam, yazamam. utanırım.