• 208
    bursa, eskişehir, fenerbahçe'den sonra beşiktaş'ı da kafileye dahil ettiğimiz, geçen sezonun kapanış - bu sezonun açılış maçıdır.

    anadoluyu gezelim görelim serüveninin bu seneki konuğu olan siyah beyazlı takıma teşekkür ederiz.

    --- alıntı ---
    daha önce yurtdışında oynanılan tff süper kupa organizasyonu, son dönemde çeşitli nedenlerden dolayı türkiye'de oynanmaya başlanmıştı. ziraat türkiye kupası'nın final organizasyonunda olduğu gibi, anadolu'nun çeşitli lokasyonlarında oynanılan karşılaşmalar sonrasında galatasaray son beş yılda istanbul dışında 6 farklı şehirde şampiyonluk sevinci yaşadı.
    --- alıntı ---

    http://www.fcnblog.com/...latasaray-imzas.html
  • 209
    maç başladığında 9, oyun devam ederken toplam sayı değişse de sonradan oyuna 3 tane ( eren isviçre alt yapılı ama onu da dahil ettim) ana dili almanca olan veya ana dili almanca sayılabilecek oyuncu girdi. 22 oyuncunun neredeyse yarısı almanya kökenli olmasına rağmen oynanan futbolun alman futboluna yaklaştığı bile görülmedi. ya bizimkiler alt yapıyı nerede alırsa alsın hep aynı ya da bizim ülkeye gelene bir haller oluyor.
  • 212
    prandelli'nin td. olduktan sonraki ilk resmi maçı olan süper kupa maçını hatırlayın. adım atacak halimiz yoktu. nihayetinde kupayı fener almıştı. bu takım bu kondisyonla ilk 8'e giremez diyordum kendi kendime. ligin ortalarında gördükki sezon öncesi yapılan ağır idmanlar, yüklemeler yeni yeni kendisini gösteriyor. hamza hamzaoğlu geldikten sonra o kondisyon sayesinde maçların son dakikalarında ayakta kaldık ve genel olarak son dakika golleriyle galip geldik.

    dünkü maçta da çok kötü olmamızı bu kondisyon yüklemelerine bağlıyorum. ya da öyle olmasını umut ediyorum. ilerleyen haftalarda bunun kaymağını yiyebiliriz. enseyi hemen karartmamak lazım. fakat yine de çift ciğerli bir ön libero şart.
  • 213
    maçtan iki gün önce arkadaşım aradı. "maça bilet var, gelir misin?" dedi. aslında takımdan uzun süredir soğumuş hissediyordum kendimi -dursun özbek ve saz arkadaşları sağ olsun- ama bu teklifi duymamla, "evet, evettt, evettt lannn!" diye bağırmam da bir oldu. galatasaray bağımlılığı başka bir şey demek ki. yerimiz kuzey üst tribündeymiş. torku arena'da daha önce maç izlemediğim için tt arena ile kıyas ettim ve tüm maçı boktan bir açı ile izleyeceğimizi düşündüm ama yerimiz beklediğimden çok daha iyiydi. lakin buna sevinmem pek uzun sürmedi zira önümde en hafif tabirle "angut" diye tabir edebileceğim bir renktaşımız vardı. eleman maç boyu ayaktaydı. devre arasında bile oturmadı götünün üzerine. lan bari ben de ayakta izleyeyim, dedimse de arkamdaki taraftarların oturuyor olması hasebiyle vicdanen bunu da gerçekleştiremedim. hayvan herif pantuluna kemer de takmamış, millet bruma'yı izlerken ben bunun kıçının "çatal"ıyla muhatap oldum. ayrıyeten bu angut renktaşımızın ağzı da o biçimdi hani, ota boka hatta taca çıkan topa bile ana bacı küfrediyordu. bir de şöyle abuk bir sansür mekanizması geliştirmiş:

    - senin ananı sikiyim bru!..
    - amına koyim podo!..
    - siktir git se!..

    angut, küfürlerini sansürleyeceğine (misal: bruma senin ana...) isimleri sansürlüyordu. işte bu zor şartlar altında maçı takip etmeye çalışırken öte taraftan ultraslan denen embesil sürüsü keyfimize turp sıktı:

    https://i.hizliresim.com/OEd4G0.jpg
    https://i.hizliresim.com/lEz5Ml.jpg

    gerçekten anlayamıyorum bu tayfanın amacını. sizin o götünüze giresice meşalelerinizin kime ne faydası var? kulübe ceza gireceğini bile bile her derbi maçta niye bu boku yiyorsunuz? rakibi mi korkuttuğunuzu sanıyorsunuz? bizimkilere gaz verdiğinizi mi sanıyorsunuz? gazı geçtim, muslera bir ara çıldırdı hatta neredeyse sizin yüzünüzden sakatlanıyordu. elebaşlarını mı yakalarlar ne yaparlar bilmem ama emniyetin bu avantacı ahmak sürüsünü lağvetmesi lazım. attıkları o meşalelerin molotoftan ne farkı var ki? attığım ikinci fotoğrafta da gözüküyor, reklam panosunun arkasında yangın çıkardı işte. tabii o meşalelerin içeriye nasıl sokulduğu da muamma. kıytırık beni bile iki polis, iki güvenlikçi olmak üzere faklı noktalarda dört kişi aradı.

    işin kötü tarafı bu dangozlar sadece türkiye'de değil avrupa'da da başımıza bela olmaya başladılar. prag'da oynadığımız kadın baksetbol maçının hemen başında da olay çıkarmışlardı deplasmandaki dortmund maçında da... umarım yanılırım ama çok daha vahim bir olay çıkarma potansiyelini maalesef haizler. neyse...

    gelelim maça. çıplak gözle izlemenin eksileri de var artıları da... kendimce, oyuncu oyuncu şöyle analizlerim oldu;

    muslera: herkes o kadar çok övmüş ki bana diyecek bir şey kalmamış zaten. eğer formunda olursa gerçekten de dünyanın en iyi birkaç kalecisinden biri oluyor. maçı da tek başına aldı. keşke 40 yaşına kadar bizde kalsa, hayat bayram olsa...

    linnes: hiç beğenmedim. gerçi geldiğinden beri oynadığı hiçbir maçta beğenmemiştim. nerede o fener'in içinden geçen molde'li linnes nerede bizim transfer ettiğimiz linnes? bir kere olayın savunma boyutunda hiç yok. ilk yarı bjk tüm akınlarını onun kanadına yıktı çünkü kendisi genelde santra çizgisinin oralarda takılıyordu. karşısında bjk'li olcay olduğu için fatura kabarmadı ama manu'lu rashford denk getirdi mi affetmiyor işte. 18 yaşında olsa eyvallah da yaşı gelmiş 24'e. işin kötüsü yerine transfer ettiğimiz cavanda da sanki bundan farklı değildi trabzon maçlarında gördüğüm kadarıyla. belki bir tık hızlısı... maalesef sabri bu ikisini de gömer, biz de spor haberlerinde "sabri sarıoğlu, üzerine 36526 tane sağ bek transfer edilmesine rağmen formayı kapmayı yine bildi..." temalı vtr'ler izlemeye devam ederiz.

    carole: şayet muslera insanlıktan çıkmasa benim için kesinlikle maçın oyuncusu carole olurdu. bir tane fahiş hatası dışında süperkulade oynadı. rakibe ikili mücadelede top mop göstermiyor, çok ters çalımlar atıyor... kademeye de çok iyi giriyor. allah nazarlardan saklasın...

    chedjou: daha önce de söylemiştim: muhtemelen yaşayan en yavaş afrikalı olabilir. 5 metrelik koşuda bile rakibinden fark yiyor. gerçekten araştırılası bir durum. kramponunun altına zamk mı sürüyorlar, anlamıyorum ki. ha şu da var; linnes, o kadar savruk oynuyor ki chedjou onun kademesine de girmek zorunda kalıyor. bunu yapabilecek yani iki kişilik oynayabilecek stoperler dünyada mevcut ama fiyatları 30 milyon avrodan başlıyor. tabii bu yine de chedjou'nun hantal olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

    hakan balta: maçta iyiydi ama geçen sezonun ikinci yarısında yaptığı hatalar da halen taze. üç dört maç iyi oynayıp bir maçta üç dört maçlık hata yapma potansiyeli maalesef var. dün iyi olmasının sebeplerinden biri de carole idi: hem kendi mevkisini yerli yersiz terk etmeyerek hakan'a fazla iş çıkarmadı hem de yeri geldiğinde hakan'ın kademesine girdi. bu da bir bekin savunma için ne kadar mühim olduğunu gösteriyor. carole, hakan'ı vezir ederken; linnes, chedjou'nun rezilliğinde pay sahibi oldu. hakan'a dönecek olursak; kritik maçlarda gol atma geleneğini sürdürdü, attığı penaltı da çok iyiydi. değişik bir adam, muhtemelen ben ondan daha fazla heyecanlanmışımdır o penaltıda.

    selçuk: çooookkk yaaaavvvvaaaaşşşş... kendisini severim ama artık olmuyor. bu saatten sonra da değişir mi? çok zor. kendisi otursun maçı baştan sona bir izlesin. kişiliğini hiç sevmediğim oğuzhan da 8 numara kendisi de 8 numara. lakin oğuzhan'ın yarısı kadar bile yok toplu oyunda. bir de her pozisyonda takım arkadaşlarına el kol yaparak ağır abi olamazsın, sadece itici olursun.

    tolga ciğerci: sözlükte genelde gömülmüş ama ben ilk maçı olduğunu da hesaba katarak beğendim. hem çok koşuyor hem de oldukça atik. sıkışık pozisyonlarda topu eveleyip gevelemiyor, tek pas yapmaya çalışıyor. ben kendisinden ümitliyim ama içinden hıyar da çıkabilir, ilk maçında donk'u da beğenmiştim.

    sneijder: kendisi gözüme çok iri geldi ama yağlanma bazlı değil de kaslanma bazlı bir iriliğe benzettim bunu. ne olursa olsun onda da yavaşlama var. gerçi artık o da 32 yaşına geldi, çok görmemek lazım. yalnız oyuna çok daha fazla dahil olmalı. orta sahaya yanaşıp oyun kurmaya yardım etmeli ve en mühimi, allah'ını seversen sola kayma artık wesley! bak allah'ın adını verdim. anlıyorum; mancini direkt sol kanatta oynattı, hh döneminde sağ kanat geberik olduğundan yasinli-telles'li sola yanaşmaya alıştın ama artık sağ tarafımız da fena değil... ortada takılmayı dene, inan sen de seveceksin.

    sinan: maçın başında çok iyi gözüktü ama sonradan öyle bir kayboldu ki eh yani. hele ikinci yarının ortasından sonra bildiğin yürüdü. bunu 32'lik sneijder yapsa tamam ama sen daha 22 yaşındasın, bu ne biçim bir kondisyon eksikliği anlamadım. acaba biz mi beklentimizi çok yükselttik?

    bruma: sneijder, muslera filan da dahil; bırak galatasaray'ı tüm ligin en değerli oyuncusu şu an bruma bence. biz bu çocuğu 17 yaşındayken transfer ettiğimizi, çok büyük bir sakatlık geçirdiğini filan unutup her hatasında veya kötü performansında "bundan bir cacık olmaz..." diyoruz ama kendisi halen wonderkid diye tabir edilen bir yaşta: 21. genç oyuncu transfer etmenin güzelliği de bu işte; sakatlansa da formdan düşse de yine kendini gösterebiliyor. maça gelirsek, muslera ve carole ile beğendiğim 3 oyuncumuzdan biriydi. allah vergisi bir hızı var ve bunu kullanmayı öğrenmiş gibi, ispanya kesinlikle kendisine yaramış. beşiktaş'ın beklerini malamat etti. lakin halen şut ve pas konusunda eksik. gerçi onu da yapsa manchester city, leroy sane'yi değil bruma'yı transfer ederdi.

    podolski: sakatlandığı için pek izleyemedik ama sanki kanada geçse daha iyi olur gibi. zaten sinan böyle devam ederse olacağı da o.

    yasin: ancak yedek olur.

    eren: ta drogba'dan beri pivot santrfora ihtiyacımız var diyoruz; hava topu indirecek, pres yapacak, istasyon olacak... en nihayetinde bu tiplemeye kavuştuk gibi. eren, fizik olarak gerçekten öküz gibi. geçen sezon olduğu gibi bu sezonda da ligde en fazla hava topu kazanan santrfor olması işten bile değil. iş bu noktada beklerimize ve kanatlarımıza da düşüyor, bol bol orta açmalılar eren'e. gerçi onlara da bir şey diyemiyorum, adamlar kaç sezondur "umut'la öğrenilmiş çaresizlik" yaşıyorlar.

    jor: bu adamı kötü sonuçlar arka arkaya da gelse eleştirmemek lazım. çünkü diğer hocalardan görmediğimiz bir şey yapıyor: sorun tespiti. sabri ve linnes'in olduğu bölgeye yeni oyuncu istedi, haklıymış; donk'u hiç oynatmıyor, haklı; umut'a forma yüzü göstermiyor, dibine kadar haklı... tespitleri hep doğru ama tedaviyi yapması gereken kendisinden ziyade yönetim. misal bu adamın istediği ön libero halen alınmış değil. yarın bir gün orta saha yol geçen hanına döndüğünde suçlu bu adam mı olacak şimdi? yönetimin aklını başına devşirmesi ve elinden geldiğinde kendisine yardımcı olması gerekiyor: mesela istifa ederek başlayabilirler...

    çatal: sol lobdaki kıllanmanın sağ lobda olmaması dengeyi oldukça bozmuş. bloklar arası bağlantı oldukça kopuktu. ev, su bastığında çağırdığım su tesisatçısının çatalını düşünüyorum da... ı-ıhh... dağlar kadar kalite farkı var.
  • 217
    queresma'nın golüne kadar olan kısmı sinir-stres içinde izledim. gönderdiğimiz toplar duvara çarpar gibi kalemize pozisyon olarak geri dönüyordu. taa ki queresma'nın gol sevincini görene kadar. reklam panosunu tekmelemesi 'tamaaam bu maç bizim' hissini oluşturdu bende. çünkü, hatırladığım bu reklam panosu tekmeleme olayı hep o takımın aleyhine sonuçlanmıştı. lokomotif moskova maçında golü attıktan sonra hasan şaş, beşiktaş'la oynadığımız bir lig maçında almeida'nın aynı şekilde panoları tekmelemesi, diego'nun geçen sene kadıköy'deki maçta, gol sevincinde korner bayrağını tekmelemesi... bu örnekler çoğaltılabilir.
  • 218
    sonunda müzemize bir kupa daha götürdüğümüz maç olmuştur.

    bu maç hakkında benim anlamadığım bir goy goy var bu arada. beşiktaş lehine bir penaltı çalınmamış diyorlar da, o pozisyonun penaltı olduğu kanısına nasıl varıldı anlamadım bir türlü. bruma tosic'e sol ayağı ile yandan müdahele etmek istiyor fakat ne topa ne de tosic'e dokunamıyor, arkadan baskıyı hisseden tosic ise yüzü koyun kendini yere bırakıyor.

    hangi akla hizmet bu pozisyona yüzde yüz penaltı deniyor. biri bana açıklayabilir mi? heee tinerciler erman toroğlu denen şahsın "yüzde yüz penaltı" demesine istinaden penaltı diyorlarsa akıllarına sıçayım ben onların.

    bizim golde ofsayt var mı yok mu diye tartışacaksak tartışalım. ofsayt gibi de değil gibi de. ama penaltı menaltı hikaye anlatmasınlar bana.
  • 220
    galatasaray'ın son 3 senede , verilen 15 kupadan 10. sunu aldığı süper kupa maçı.

    maçın normal süresi 0-0 bitmiş,
    uzatmalar 1-1 bitmiş, penaltılarda galatasaray 3 penaltıyıda gole çevirirken, bjk 3 penaltıyıda kaçırarak,
    son iki penaltılara gerek kalmadan
    galatasaray 4-1 kazanmıştır. sonuçta maçta 5 gol olmuş, kendi kalesine dahil olmakla birlikte hepsini galatasaray almıştır.
    başka bir türlü söylersek, 1-2 ay sonra cl'ye katılacak , geçen yılın şampiyonu bjk 5 golün hiçbirisini atamamıştır.

    bir pozisyonda bjk'nin penaltısının verilmediği iddia edilmektedir. gel gör ki muslera ile karşı karşı kaldığında dizleri titreyen
    ve 3 penaltıyı atamayan bjk futbolcuların neye güvenerek maç içinde bu olası penaltıyı gole çevirmesi beklenmektedir?

    ya da yedeklerle oynadığı iddia edilen beşiktaşın, eksikleri ne diye sorulduğunda olası forvet,
    olası orta saha , olası tandem, sakat sağ bek vs diye cevaplaması acayip değil midir?

    15 gündür hazırlık maçı yapmayan ve yeni transferlerinin bazılarına ilk defa forma giydiren galatasaray'ın, bu anlamda,
    maça alman 3 . liginden bir takımla yapacağı maç kadar önem göstermesini neden kimse hatırlatmamaktadır?

    herşeyden önemlisi beşiktaş daha organize ve baskın oynarken bile, ''bu kupa final maçı, şimdi ne yapar yapar galatasaray alır '' rahatlığını ve ruhunu ne yapacağız?

    düzeltme: what can ı doo uyardı sağolsun, düzelttik.
  • 221
    kupayı almış olabiliriz genel olarak da kötü bir maç oldu diyebiliriz ama rakip kaleye gidemedik bile. beşiktaş bize göre çok daha hakimdi oyuna. pek hayırlı bir galibiyet olmayabilir. takımımız kesinlikle iyi bir takım görüntüsünde değil. oyuncular bireysel olarak fiziği iyi durumda olanı var olmayanı vardı ama takım halinde hareket edemiyoruz. ayrıca oyuncularımız top bizdeyken birbirlerine hala çok uzak kalıyorlar. hızlı kombinasyonlarımız yok. olcay çok mu yetenekli ama kaç kere araya oynadı bir tane de attırıyordu. beşiktaş takımı neredeyse gözü kapalı pas yapabilecek kıvama gelmiş biz ne savunmada ne hücumda onlar kadar organize değildik. gollere gelirsek iki tarafın da zayıf karnı iki stoperdi zaten. bir tarafta necip öbür tarafta hazırlık maçlarında futbolcuya bile benzemeyen chedjou. iki golde de bu iki arkadaşın bariz yanlışları vardı. bence bireysel olarak beşiktaş'tan çok daha iyi oyuncularımız var fakat hala bir bütün olarak hareket edemiyoruz ne savunmada ne de hücumda. hocalar geliyor geçiyor topçular değişiyor ama bu değişmiyor bir türlü. ayrıca değinmeden geçemeyeceğim muhteşem bir kalecimiz var bireysel mücadelesiyle sürekli bize maçlar ve kupalar kazandırıyor. ayrıca oyuncularımız maç esnasında iletişim kuramıyorlar bir türlü. bu maçı hemen arkamızda bırakıp takım organizasyonları üzerine çalışmalar yapmamız şart.
  • 222
    kupa seremonisinden önce "helikopter" çekimlerinde bile atv sürekli beşiktaşlıların boşalttıkları boş tribünler gösterip durdu da bizim tribünleri şöyle geniş bir açıyla izlemek nasip olmadı...

    "helikopter" ifadesi de spikere ait ha, bence kesin internette bile bulunan uyduruk drone falandı da kumandayla oynatan lavuk stadın dışında, herhalde bizim tribünün arkasında falan durduğu için aletin tam tersi pozisyondan bizi çekmeye menzili yetmedi :(

    yeşil-beyaz ve çift başlı kartallı boş tribün izleyip durduk amk sanki galatasaray - konyaspor kupa finaliydi :(
App Store'dan indirin Google Play'den alın