543
maçkoskop
kadro:
muslera
8
ebu
7
semih
7
ufo
7
hakan balta
7.5
selçuk
7
melo
7.5
engin
7
neco
5
elmander-baros
5
riera
5
zurnanin zirt dediği an:
maçın bitiş düdüğü. düdükle beraber süründüğümüz parkelerden, yerlerden, sokaktan henüz ayağa kalkmış değiliz. dünkü kutlamalardaki 70.000 kişiden biri olmak bile kesmedi. yorgunum, bitkinim, üzerimde sinmiş meşale kokulu formamı çıkarmadım. içtiğim rakının, şarabın şişesini atmadım.
varil:
servet çetin; galatasaray tarihinde benim nefretimi kazanmış çok futbolcu geldi geçti. mustafa sarp’tı en sonuncusu. artık beni takip edenle bıktı ama yazmadan geçemeyeceğim. bizimle geçirdiği senelerden dolayı değil, taa, seneler önce kartalspor’da oynadığı maçlardan beridir, üstüne serpilip gelişerek büyüyen nefretim. hayatımda hiç kimseye beddua etmedim bu ilk. aldığın şampiyonluk primini inşallah ayağın, bacağın kırılır da hastane, doktor parası olarak ödersin şerefsiz, pis sümüklü.
-
gladyatör:
muslera; aslında boşuna vesvese yaptık, boşuna heyecan yaptık. maçın son dakikalarında ölümlere gidip geldik. hasabı mı yanlış yaptık? yoksa muslera’ya mı güvenemedik? gol yemez ise şampiyon değilmiydik? yemem demedi mi? dedi, yedi mi? yemedi. büyük kalecimiz, büyük bir maçı kıtasının klasına yakışır bir şekilde tamamladı. tüm kıtalardaki, milyonlarca galatasaraylıyı sokaklara döktü.
-
borozanci:
cüneyt çakır;
vezirspor halı sahasında da, kadıköy’de ölüm kalım maçında da aynı yönetimi gösterir. çok kolay kart gösterir, çok kolay atar. sarı kartı almış futbolcular, daha sonra çok dikkatli oynadıklarından, yönettiği maçlar genelde çok kötü geçer. avantajı oynatmaz, futbolcularla konuşmaz, kararlarında izahat vermez. dia ayısının hakan’a bastığı tabanı görse kesin atardı. tek hatası baros’un göğsüyle aldığı topa el çaldı ki sapına kadar haklıydı. ben hakem olsam baros topa kafası ve ayağı dışında hangi uzvuyla dokunursa dokunsun düdüğü çalarım. maçtaki en büyük yorumu, faul olmayan dia’nın pozisyonuna faul çalması. faul olduğundan değil, büyük hakem, o pozisyonla atılmış dandik bir gole engel olur. dandik bir golle koskoca takımların kaderini değiştirmez.
bir soru – bir cevap:
gol yesek atabilirmiydik?
gol atsak yatabilirmiydik diye de sorulabilir. takımın kadro yapısı ve oyun kurgusu zamana oynama üzerineydi. dakikalar ilerledikçe fenerbahçe’nin konsantrasyonu bozulacak öngörüsüne hepimiz sahiptik zaten. komtrollü oyunla orta sahası savaşına döndürdüğümüz maçta, atacağımız veya yiyeceğimiz gole göre plan önceden yapılmıştı. elmander’in sakatlığı elbette hesapta yoktu. eğer yesek acilen baros girecek, riera çıkacaktı. gol atsak, bu kez neco çıkacak, emre çolak içeri dalacaktı. gol yemediğimiz sürece de kurgu değişmeyecekti, nitekim değişmedi de.
imparator:
grande, ne maçları berabere kalmamak için kaybede kaybede grande olmuştu. istese her maçı bu maç gibi berabere bitirirdi. kolay mı galatasaray’a gol atmak? şampiyon olduğumuza göre, maç için söyleyecek olumsuz bir şeyimiz olamaz. şükran ve minnetle adını bir kez daha haykırıyoruz. dünkü maçla ilgili tek bir şeyi merak ediyorum sadece. ufo’nun kart görmesini engellemek için bir şeyler yaptı mı? arada kaynadı gitti, gol yememek için çıktığımız maçta, gol yedirmemeye oynayan en önemli adam pozisyon harici iki sarı karttan atılıp, yüreğimizi ağzımıza getiriyor.
ordakiler:
hepimiz ordaydık o ayrı, ama gerçekten orada olanlarımız da vardı. kimi fener formasıyla truva yapmış tezahüratlara tepkisiz maç seyretti. kimi normal kot-tişört ile fener formalıların arasında görüntü kirliliği yapan. işte onlara en derin galatasaraylı sevgilerimi iletiyorum.
-
analiz:
maç öncesi vatan millet sakarya naralarımız, yeneriz, şampiyon oluruz rahatlığımız, maçın başlama düdüğü yaklaştıkça yerini, sol mememizin altındaki cevahirin zonklamasına bıraktı. kimimiz yasin okuduk, tekkelerden, zaviyelerden, erenlerden, evliyalardan el vermesini bekledik, kimimiz 6 ayda tüketeceğimiz alkolü tek bir maçta tükettik, kimimiz şaman olduk, ağaçlardan, yüce gökten, büyüden medet bekledik. kimimiz totem olduk, 90 dakikayı kımıldamadan seyrettik. ve her neysek, her nasıl pozisyondaysak, galatasaraylılığımızın olanca enerjisini sahadaki 11 imize aktarmayı başardık.
aslında maç başladığında zaten şampiyonduk. beni tek endişelendiren şey de bu durumdu aslında. galatasaray’ın beraberliğe yatma karakteri yoktu, yapamazdı, futbol tanrısı ne yapar yapar bir ceza keserdi bize. fakat başlama düdüğüyle birlikte baktık ki, korku dağlardan, kadıköy’e inmişti. bir an kendimi onların yerine koydum, ne finalleri tek gol atamadıkları için kaybetmişlerdi. bu maçta atacaklarını kim garanti edecekti? o andan itibaren kendimi teselli edecek motivasyona erişmiş, biten rakıdan sonra şarabı açmıştım.
maçta en güvendiğim adamım felipe melo idi, beni yanıltmadı. bir top sürükledi, ince bir selçuk inan pası verdi elmander’e. elmander kırık tarak kemikle ancak böyle vurabilirdi. oturduğumuz yerden balıklama atlayarak topa müdahale etmek istedik ama başaramadık. elmander çıkarken, baros giriyordu. oyun planında bir değişikliğe gidilmesine gerek yoktu. bu arada baroni bir ıska geçerek derin bir nefes almamızı sağladı. o ana kadar baroni’yi hatırlayınca da, orta sahamızın nefes aldırmadığını, aldırmayacağını da görmüş olduk.
fenerbahçe’nin de bu maçı oynayacak duruma gelmesine en çok katkıda bulunmuş emre’nin yüzündeki endişe, yakın çekimlerde çok net belli oluyordu. o an öbür takımın futbolcusu olmak için emre kim bilir neler verirdi? emre hayret verici şekilde pislik yapmadan oynuyordu. yakın çekimlerden volkan’ında devamlı dua ettiği okunuyordu, ağız hareketlerinden.
ilk yarı bittiğinde şampiyonduk, ikinci yarı başladığında da. takım aslanlar gibi, pitbull köpek gibi savaşıyordu. sonlara doğru kanlanacağı garantiydi. ilk gazi fenerbahçe’den geldi. hakan balta’ya attığı tekmeden atılmayı atlatmış dia, ancak bir şaibeyle açıklanacak hareketini yaptı atıldı. hayret şu 2 gün içersinde kendisinden şüphelenen hiç bir fenerli çıkmadı. gol atması için oynatılan adam, kendini attırdı. fener 10 kişi kalmasına rağmen grande oluşan doğal kolpayı yemedi. marifet oyunda tabelayı değiştirmemekti, eğer değişirse de galatasaray’ın allahtan umut kesilip, kendisinden kesilmeyeceği imparatoru vardı. yeter ki, operasyon için zamanı olsun du.
son dakikaları yerlerde sürünerek seyrettik. bitiş düdüğüyle birlikte göz yaşlarımızı bıraktık. bu maçın sonu, uefa kupası finalinden sonraki en güzel günümüzdü. herkesin bir kalbi vardı, herkeste bilinen yerdeydi. bizimkiler sanki bu maçla birlikte biraz daha ortaya, sinemize, göğüs kafesimizin tam merkezine kaydı. adı yürek oldu, galatasaraylı yüreği.
ey büyük galatasaray taraftarı, bu kupayı saraçoğlu'nda alacağını söylemiştin zaten. 100 sene geçse de bu şampiyonluk unutulmaz, zaferin kutlu olsun.