bir takım aşk acılarının
pardon gözüme toz kaçtı ile geçiştirilemeyecek hale geldiği bir dönemde oynandığı için pek de bir bok anlamadığım efsane maç. gerçekten iyi bir fenerbahçe'ye karşı 5 tane yuvarlamak gibi pek de alışkın olmadığımız bir hadiseye imza atmıştık.
ilk defa bir kıza "açıldığım" haftanın sonunda meşale savaşlı derbide beşiktaş'la yenişememiştik. aradan 15 sene geçti ve hala farklı kişiler sağolsun reddedilmenin her türlüsünü yaşattılar, yaşatmaya devam ediyorlar ve muhtemelen de edecekler.... gerçekten hayatın herhangi bir alanında yakalansa üstad seviyesine çıkartacak bir istikrar...
bu hayatta yüzümüzü güldüren ilk göz ağrımız galatasaray'ımız da aynı istikrarla derbilerde bizi kahretmeye devam ediyor. tıpkı ender gelişen ossasuna atakları gibi arada sırada bu konularda umutlanmam gibi galatasay'ımız da 3-4 yılda bir aldığı derbi galibiyetleri ile yüzümüzü güldürmeye, maç kazanamasa da kadıköy'de kupa kaldırıp gelerek mutluluktan uçurabiliyor falan...
yıllar yılı her derbi öncesi ayrı bir bunalım yaşardım. zaten normalde de bunalımla kucak kucağa yaşayan biri olduğum için ekstra çabaya gerek kalmazdı. ama nispeten normal olduğum derbi önlerinde de bu maç öncesi içinde bulunan ruh halini düşünüp yine darlanırdım ister istemez...
bugün yine bir derbi günü. bu aralar ayrı bir bahar havalarındayım. yine ender gelişen ossasuna atakları misali bir dönemden geçiyor olduğunu bilse de adını umut koyup oynamaya devam ediyor gönül. "öğrenilmiş çaresizlik" bütün gün omuz temasında dolanmanın aslında yeni bir reddedilmenin de bir omuz kadar yakın olduğu anlamına geldiğini fısıldasa da sineye çekip bişeylerin peşinde dolanmaya devam ediyor...
aslında kederli cümlelerde soluklanılsa da aslında gayet
neşeli günler gösterimde şu an. ve dediğim gibi çok istisna bir durum benim için...
2 kasım 2018 galatasaray fenerbahçe maçında da istisnanın kralını yapıp içinden geçicez fenerbahçe'nin...
*