galatasaray futbol tarihinin şimdilik son avrupa mucizesi. 2013 yılının sonunda seksenlerin sonu doksanların başı nostaljisi yaşatmıştı. gündüz maçı, balçık bir zemin ve en önemlisi parası olanın değil o soğukta o saatte orada olmayı göze alabilenlerin girdiği bir tribün...
tabi ortam bu kadar doksanlar olunca o gün galatasaray'ın kazanmasından daha doğal bir sonuç olamazdı...
ben okulu artık bitirme dönemindeydim. 2-3 hafta sonra finaller vardı, nşa bir dönemde 5 ders alınabilmesine rağmen mezuniyet durumu olduğu için 7 ders alabilmiştim ve bu fikstüre rağmen tek bir tane sorunlu dersim kalmıştı. o gün 14:30'da da o dersin labaratuar dersi vardı. labaratuar da işte bilgisayarda bir program var orda çözümleme yapacağız. tam katılım ders notunun %5'i idi. vize, proje, quiz falan derken bir tek o dersi kurtaramamıştım hala o güne kadar. zaten finalden kalıp mezuniyet törenine gidip dosya içinde boş bir kağıt alıp bütünlemeye sonra da tek ders sınavına girip anca öyle geçebilmiştim.
o gün o derse girmesen en kabadayı keseceği yarım puan ama işte o yarım puanla bile geçip kalmak var. 11 gibi okuldaydım aşağıda kantinde oturuyoruz. hepimizin aklı fikri maçta tabi. asistan efendiyi bulduk. yalvar, yakar hatta inceden tehditlere rağmen inat etti dersi ertelemedi. 14:15'te maç başladı işte, buçukta devre arası oldu zaten maç 30. dakikadan başladığı için. biz de söylene söylene yukarı labaratuara çıktık.
adam o anlaşılması zor aksanıyla anlatıyor ama dinleyen yok tabi, milletin aklı aşağıda televizyon karşısında kalmış. bi ders anlatıyosa zaten iki bize söyleniyor. o dönem de internetten maç izlemek şimdiki kadar kolay değil, star tv'nin sitesi gümlemiş zaten. biz kurcalarken farketti bunu çekti internetin fişini. telefondan da girip girebildiğimiz livescore, referesh yapıp duruyoruz. yanımda da fenerli ama tipten dolayı sneijder lakabı taktığımız bir arkadaş vardı. harbiden de kafanın ve saçların şekli falan andırıyordu epey.
dakikalar geçiyor tabi skorda tık yok. dersi de tam işleyemiyor eleman ikide bir birileri arıza çıkarıyor. zaten gelenlerin hepsi de o puana ihtiyacı olan insanlar, zoraki bir durum var yani karşılıklı. biz de kantinden iki kat falan yukardayız, kolay kolay dışardan bile ses gelmez. zaten asistanın sesi ve sınıfın kendi arasındaki konuşmalar derken dışardan duyma şansın pek olmaz. bir an böyle kısa süren bir gürültü geldi aşağıdan, daha doğrusu gelmiş. arkadaşın biri ses geldi galiba dedi. abandık tabi livescore'a, 1-2 dakika sonra gol bilgisi geldi. millet dönüp birbirine bakıyor, biz arkalardayız tabi göğü yumruklamalar falan. ama monitör ve kasanın izdüşümünden çıkmadan :)
ders başlayalı da 1 saat falan olmuş yarım saat sonra bitecek ama başladık yüklenmeye hocaya ara yapalım diye. ıh mıh etti başta ama sonunda ikna oldu. koşa koşa indik aşağı tabi. tam o anda maç bitti. 10 dakika falan sevindik orda, millet birbirine çak yapıyor sırtına çıkıyor falan. bölüm başkanı bile orda adam işi bırakıp gidememiş inmiş aşağıya izlemiş maçın son 15 dakikasını falan o bile efendi çizgisinden çıkıyor maç bitiminde, daha doğrusu şampiyonluk sonrası kabararak gülümseyen ama çok dağıtmayan fatih terim modunda...
o güne dair herkesin bir hikayesi vardır muhtemelen. benimki de bu. zaten tarih boyunca böyle zaferlere dair anılarım nedendir bilinmez hep böyle olmuştur. doya doya yaşayıp de eğlendiğim tadını çıkardığım maç sayısı bir elin parmaklarını ya geçer ya geçmez. o da ayrı bir yazı konusu...
doksanlı yılların galatasaraylı çocuğu olmak olayı vardır ya. bizim gibi seksenlerin sonunda doğmuş çocukların mükemmel bir çocukluk yaşamasına sebep olan, bilinçaltında hep bir yerlerde mutlu anılar dolduran...
bu maç işte o günlerin nostaljisini dibine kadar yaşatmış bir maçtır. golü her ne kadar drogba indirip sneijder attıysa da maçı doksanların ruhu almıştır. stadda milletin telefonlarının ekranını çatlatan bir soğuk vardı. zaten istanbul'un her tarafında o gün kar vardı, ulaşım felçten hallice. stada metroyla gidiliyor belki evet ama insanların zaruri ihtiyaçlar için bile sokağa çıkmaktan çekineceği bir ortamda stad yükünü almıştı. kimisi işinden, kimisi okulundan kaçan binlerce insan. şehrin neredeyse dışı sayılacak bir yere gidiyor. saha balçık çamur, kenarlarda kar yığınları var. en önemlisi gündüz maçı ve galatasaray bir avrupa devini alt ediyor...
hatırlayamadığım ve şimdi dönüp arayınca kim olduğunu bulamadığım bir blogger nefis bir yazı yazmıştı bu maçın hikayesi olarak. "ercan taner maç bitiminde 'galatasaray şampiyon kulüpler kupasında ikinci turda' dese kimse garipsemezdi" diye bir cümlesi var orda.
aynen öyle bir maçtı işte...
galatasaray bir his takımıysa eğer bu da bir his galibiyetiydi...