• 377
    --- alıntı ---
    futbolla ilgilendiğim ilk zamanlarda, galatasaray'ı tutmaya başladığımda, bu oyun çok başka bir şekildeydi. bir dönüşüm halindeydi belki ama çocuk aklıma farkında değildim. benim için ortada güzel, ulaşılabilir, makyajlanmamış ve "eşit" bir oyun vardı.

    2000'lerin başında devamlı olarak maça gitmeye başladım. sayısız maça gittim. sayısız heyecan yaşadım. çok sevindim, üzüldüm. birçok insanla tanıştım. onların hikayelerini dinledim. ve her zaman bizden büyüklerin 80'lere,90'lara dair anlattıkları hikayelere özendim. o günleri kaçırdığım için hayıflandım. o günlere benzer bir dönemin bir daha yaşanmayacağını fark ettiğim için kendimi sürüklediğim ortamdan soğudum.

    ve derken kimsenin beklemediği bir şey oldu, aralık ayında istanbul'a kar yağdı.

    salı günü oynanan maç angarya gibiydi. yine her zamanki gibi aynı saatte, 21.45'te başlayan, yüksek bilet fiyatlarını ödeyebilen insanların izleyebildiği, süslü, parlatılmış, doğal olmayan ve aynı zamanda başka gruplarda bir sürü hesabın yapıldığı matematikle bezenmiş bir cl gecesi. mecburen izlemek zorunda hissettiğimiz, egoyu tetikleyen, rekabeti genişleten, gücü gösteren bir futbol akşamı... eğer bize anlatıldığı gibiyse; eskilerin anlattıklarına dair hiç bir şey kalmamıştı futbolda.

    sonra kar yağdı. hakem oynanması mümkün olan maçı erteledi, uefa maçın 1 gün sonra 15.00'te oynanacağını açıkladı. bütün ezberler bozuldu. hafta içi, gündüz saatinde, mesai zamanında, kar altında kalan istanbul'da bir şampiyonlar ligi maçı... üstelik rakip öyle anderlecht falan değil; en nefret edilesi takımlardan juventus ile bir tamam-devam maçı, küçük bir final...

    bu maça gitmem lazımdı... olağanüstü bir durum vardı ve bu ana tanıklık etmek herkese nasip olmayacaktı.

    aslında var ya, hayatımdaki birçok şeyi çocuğum için yaşıyorum. sırf ona bazı şeyleri anlatabilmek için. bu günü ona anlatmak için çok sabırsızlanıyorum.

    sanki salı gecesi delorean'a bindik ve bir anda 1993'te falan uyandık. istanbul kar altında ve biz maça gidiyoruz. türkiye'yi ab ülkesi sananlara selam olsun, ülkenin büyük kısmı işsiz ve öğrenci. metrobüs maça giden insanlarla oldu. ama çoğunun maça bileti yok. zaten bilet satışı yok, olsa bile çoğunun maça girecek parası yok. daha önce de bu seviye bir maç için hiç olmamış. ama bir umut, herkes stadyuma gidiyor. stadyum da öyle dolmabahçe, mecidiyeköy'de değil. eğer stada giremezsen maçı izleme imkanın da yok...

    metrobüse sırtlarındaki okul çantalarıyla binen çocuklar, "ulan devamsızlık 7 gün oldu amk" muhabbeti yapıyor. aslında devamsızlık umurlarında değil. stadın civarına geldiğimizde maçın başlamasına çok az vardı. bize kombine getirecek çocuklar da henüz gelememişti. ufak bir telaş başladı bende. yanımızda da italyan çocuklar var, onlar da maça girmek istiyor. ve bir anda kapılar açıldı. halk stadyuma akın etti... o kalabalıkta italyanları ve bizim mustafa'yı kaybettim. biraz sonrasında da benim telefonun sarjı bitti. 1990'ları yaşamamız için her şey sağlanmıştı artık.

    tribüne ilk başladığım zamanlarda, ergenken, sami yen'in merdivenlerinden koşarak çıkıp o çimi ilk gördüğüm o anı yaşamayı çok severdim. yıllar sonra ilk defa aynı hissiyatla koşar adım merdivenlerden çıktım. bu sefer görebileceğimiz bir çim yoktu ve bu beni daha da çok sevindirdi. kar, çamur, kötü zemin, sıkıcı ve yavaş futbol ama tribünden sahaya yayılan müthiş bir heyecan. gündüz vakti final maçı oynuyoruz. sanki eski maçlarla zenginleştirilmiş bir futbol belgeseli izliyorum. juventus'un da galatasaray'ın da klasik formaları üzerlerinde... neredeyse bir ara juventus'ta platini'nin boniek'in oynadığını düşünecek noktaya geliyorum.

    15 dakikada ilk yarı bitiyor. tıpkı eski günlerdeki gibi stadyum içinde gezinebiliyorum. gerçi maçtan sonra mustafa daha farklı olaylar anlattı ama bana denk gelmedi. modern bir stadyumda, aynı koltukta ikişer kişiyiz, merdivenler dolu. çevremdeki çocukların bir kısmı ilk defa bir maça girmiş. "oğlum şaka gibi, adamlar önümüzde oynuyor" diyorlar. şu an benim hissettiklerim zaten aşmış durumdayken, onların maçtan sonra gece yatarken neler hissettiklerini tahmin bile edemiyorum.

    0-0'a kitlenmiş bir maç... dakikalar geçiyor ve juventus'a yarıyor. artık yavaş yavaş umudumu kesiyordum. yalan yok, kışı seven izi'ye bile laflar hazırlamıştım. tam o anda futboldan vazgeçemiyor oluşumuzun en çılgın örneği bir kez yaşandı. güpegündüz, herkesin gözü önünde, sneijder buffon'a gol attı. maçın bitmesine çok az vardı ve seneler sonra ilk defa aynı tribünde, golden sonra bir hamal, reklam ajansı sahibine sarıldı.

    5 dakika sonra, 1 saatlik maç sona erdi. ikinci turda olmak, sezonun analizini yapmak, mancini'nin geleceği vs. unutuldu benim için... önemi yoktu. juventus'u yendik. gazozuna bile olsa çok başka bir keyif... ve öyle bir atmosfer vardı ki, stadyumda ve tüm şehirde, biri gelse "kupa galipleri kupası'nda çeyrek finale kaldık" dese şaşırmazdım.

    maç çıkışı izdiham, rezalet. bu stadyumdan nefret etmek için her şey. ama hiç biri önemli değil. tt arena tarihinde ilk kez ali sami yen'e bu kadar yaklaştı. bir daha da böyle olmaz. ama buna da şükür. çok sevindiğin, mutlu olduğun bir günü tekrar yaşamak gibi....

    futbolculara da saygım sonsuz, büyük iş başardılar. ama kusura bakmasınlar, en azından bu sefer benim için sahne onların değil. bu şartlarda stadyumda olmak için çaba gösteren herkes bu maçın kahramanı. bilet aldığı için kendini takımın sahibi olarak görenler değil; takıma yakın olabilmek elinden gelen her türlü fedakarlığı yapanlar vardı bugün. futbolun gerçek kitlesi; sonunda bir seferliğine de olsa modern (!) stadyumlara girebildi. kime niyet kime kısmet... ama eğrisi doğrusuna denk geldi...

    --- alıntı ---

    http://targetstriker.blogspot.com/...ay-1-0-juventus.html
  • 380
    her yönüyle unutulmazlar arasına giren, galatasaray'ımızın yazdığı bir başka avrupa destanıdır. 11 aralık 2013 galatasaray juventus maçının üzerinden neredeyse 4 gün geçmesine rağmen hala sırıtarak gezmeme sebebiyet veren, bu 4 gün içinde ne zaman can sıkıcı bir durum olsa aklıma sneijder'in golü ve takımın gol sevinci gelmesi sonrası bünyeye salgılanan mutluluk hormonuyla birlikte yüze bir hafif bir gülümseme yerleşmesini sağlayan müsabakadır.
  • 385
    bir gün ak sakallı bir dede bana dese ki; şampiyonlar ligi'nde galatasaray bir maç * oynayacak, o maçta alınacak üç puanla gruptan çıkacaksınız, son maç ali sami yen arena'da juventus gibi bir dünya deviyle olacak, maçı 86 dakikada attılan golle 1-0 kazanacaksınız, kombine yok, bilet yok, tanıdık bir amcan yok. ama sen elini kolunu sallayarak kapıdan geçeceksin, güvenlikler bilet, kombine sormayacak, hemde öyle kale arkası, polat holding balkonu değil doğu tribün'den cebinden beş kuruş çıkmadan izleyeceksin, ünal aysal sen maça geldin diye çay çorba ısmarlayacak...

    torunlarım günün birinde bu entryi okursa; bu maç işte öyle bir maçtı.

    ve o günden sonra ateistler bir daha hiç bir şeyi açıklamaya çalışmadılar.
  • 388
    bu maç her yönüyle efsane bir maçtır. kar yüzünden 31. dakikada ertelenmesi mi desek, şampiyonlar liginde ikinci defa gündüz oynanan maç olması mı desek, taraftarın kenetlenip işini gücünü bırakıp o soğukta ertelenen maça tekrar gelmesi mi desek..
    o golün geleceğini hepimiz biliyorduk,sadece ne zaman olacağını merak ediyorduk.
    sonrası malum... * *
    edit : bilgi yanlışlığı uyarı için huluyalgin e teşekkürler
  • 389
    hayatta bazen yapmadığın bir iş için pişmanlık duyarsın keşke yapsaydım keşke gitseydim dersin. bu maç kendi adıma öyledir. annemin tv veriyor ne işin var bu havada demesine rağmen babamın zor maç italyan defansı adamlar savunmaya çekildimi çözemeyiz ligde 8 maçtır gol yemiyorlar demesine rağmen iyi ki gitmişim diyorum eee keşkelerle yaşanmıyor. inanıyorum bu maç bizi ayağa kaldıran maç oldu.
  • 391
    çocuklarıma ve torunlarıma gözlerim yaşlı bir şekilde anlatacağım maçtır. 10 aralık 2013 galatasaray juventus maçı'nda hasta haldeydim ve tek yaşıyordum. çok yakın arkadaşlarımdan birini çağırıp televizyonun karşına kurulduk. ben maçın 0-0 gitmesini son dakikalarda ancak gol bulabiliriz diyordum ama maç başladığı an yüklenin yüklenin edalarıyla bu fikrimden vazgeçmiştim. sonunda maç ertelendi ve kendime geldim. aynı fikre geri döndüm maç 0-0 gitsin ve son dakikalarda atalım. ertesi gün hastalıktan gebermek üzereyken maçı tek başıma izlemek zorunda kalmıştım. titriyordum hem maç yüzünden hemde hastalık yüzünden. ilk yarı bittiğinde mutluydum dedim gol geliyo gol. 2.yarının ortalarına doğru bende bir korku başladı ama sözlük anlatamam size. hala titriyorum ve artık maçın bitmesini istiyorum. gördüğüm rüyaların, kurduğum hayallerin ve ertelenen maçtan o ana kadar birikmiş bütün baskı ve stresi üstümde hissediyordum. hala titriyorum. bir pozisyonda, sanırım golden çok az önce, sneijderin formasında ve yüzündeki çamuru gördüm. o anda dedim olucak arkadaş bu olacak hem maçda kafamdaki gibi gidiyor. olucak emre dedim. umut vurdu, drogba indirdi, sneijder koşuyordu topa doğru. o koştukça ben daha çok titriyor ve terliyordum. topa vurmak için ayağını kaldırdığı an gol dedim ve kitlendim. top yavaşça gidiyordu sanki 'allahım!' dedim sadece benim duyabileceğim bir seste. gol oldu. sneijder koştu koştu ve allahım gool' diye bir ses duydum. titrek bir şekilde yorganı fırlatıp küçücük evimde deli gibi koşmaya başladım. herşey bitmişti sanki ve deli gibi ağlıyordum. çok maçta ağladım sevinç ve üzüntüden ama bu başkaydı niyeyse. maç bitene kadar ağladım, bitti bir daha ağladım. titreyerek ağlamak bir yandan bir yandan ise drogba baba gibi dizlerinin üzerine karda oturmuş bana bakıyor ve gülüyordu sanki. çok sevinmiştim be sözlük.
  • 392
    ilginç bir maç olmuştur . bir şampiyonlar ligi maçı'nın gündüz oynanması ilginçtir daha da ilginci sayılardır. golü atan sneijder 10 numara , oynandığı gün 11, ay 12, yıl 13 'tür. maçın başlama saati italya saatine göre 14 türkiye saatine göre 15 tir.

    kısaca her yönüyle unutulmaz akıllarda kalacak bir maç olmuştur. galatasaray'ımızın 2 sezon üst üste şampiyonlar ligi'nde gruplardan çıkarak artık şampiyonlar ligi takımı olduğunu da göstermiştir.

    maçın özeti şudur ; https://fbcdn-sphotos-c-a.akamaihd.net/...9854_346723327_n.jpg

    kapak da budur ;

    https://fbcdn-sphotos-c-a.akamaihd.net/...3068_976395035_n.jpg
  • 393
    hala herkes çokda farkında değil ama galatasaray tarihinde unutulmayacak maçlardan biridir.
    ben unutmayacağım en azından.

    10 aralık galatasaray juventus maçı için ertesi gün iki kritik sınav olmasına rağmen sevgilimi de kolundan sürükleyip taa istanbul'un öbür ucundaki arkadaşın evine maçı izlemeye gidişimi, 30. dakikada eboue'nin uzun taçlarından birini kullanana kadar sahanın bembeyaz oluşunu unutmayacağım. maç oynanacak mı oynanmayacak mı derken gece biri bulmuştu. haliyle derste çalışamadık. maçın stresinden uyuyamadım da, uykusuz uykusuz okula (davutpaşa kışlası) gidip gözlerim yarı açık birinci sınava girdim. 2. sınavım tam da maçın oynanacağı saate geliyordu. 1 . sınavdan çıkıp elimde 3 saniye içinde buz gibi olan çayımla sigara içip arkadaşlarla maçı konuşurken kulaktan kulağa bir fısıltı dolayşmaya başladı. sınavlar iptal.

    saat 12.00. evim üsküdar'da. hemen yola çıksam evde maçı izleyebilirim dedim. 12.20 marmaraya bindim. son 48 saattir hiç uyumadığımdan uyuyakalmışım. görevli uyandırdı. ayrılık çeşmeye gelmişiz. haydaa bin geri tekrar üsküdara dön. eve varışım 13:10. dedim olum saçından yağ damlıyo. git bir duş al sıcak sıcak. kahveni de yaptın mı maç saati de gelmiş olur rahat rahat maçı izlemiş olursun. banyoya gittim. havluları astım ve durdum. maç ertelendiğinden beri stada gitmek istediğimi, bu maçın tarihi bir maç olacağını, bunu kaçırırsam kendimi hiçbir zaman affetmeyeceğimi kendi kendime sesli bir şekilde itiraf ettim.

    saat 13:20 üzerime montumu alıp evden çıktım. cebimde toplam 4 liram var, akbilde de 5 lira. üsküdar sahile kadar yürüdüm. sahilde yine durdum. kafaya dank etti. olum nereye gidiyon lan? dedim kendi kendime. biletin yok. cebinde 4 liran var. akbilinde ki para dönmeye yetermi yetmez mi belli değil. bide hiç stada alınmazsan noolucak? saçmalama dön geri sıcacık evinde izlersin işte. döndüm geri eve doğru tekrar yürüdüm. yürürken altı boş bir kaldırıma bastım bir bacağım buzlu suyla yıkandı. ayakkabı ince, vıcık vıcık ses geliyor. küfür ede ede yürümeye devam. evin olduğu sokağa döndüm. durdum. bir sigara yaktım.

    saate baktım 13 :50.

    hiç düşünmeden geri sahile yürüdüm. kafamda ki sorgulayıcı pinooo konuşmaya çalıştıysa da hayalimde ağzının üstüne bir tokadı geçirdim. doğrudan kabataş vapuruna, herkes sarı kırmızı, bende de özenle seçilmiş gibi sarı ya da kırmızı hiçbir şey yok. yabancılaştım.

    ürkek ürkek baştan aşağı iki sarı kırmızılının yanına gittim. mal mal "maça mı gidiyonuz " gibi bir soru çıktı ağzımdan. almancı çıktılar. maç için gelmişler. kabataşda inip taksiyle stada gideceklermiş. dedim saçma sapan konuşmayın. finiküler metroya doğru yollandık. ha unutmadan içlerinden biride juventuslu bir italyan.

    beddua mod on

    allah maç günü metro seferlerini 10 dakikada bir yapan belediyeyi yerlerin dibine batırsın, evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın.

    allah maç saati metro tıklım tıkışken nefes bile alınamıyorken metronun içinde sigara yakanları yerlerin dibine batırsın, evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın.

    stadın çevresini o halde bırakan bataklığa dönüşmesine izin veren sorumlu kimse yerlerin dibine batırsın, evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın.

    beddua mod of

    stada devre arasında girebildik. bu arada benim almancı arkadaşlar ve juventuslu italyan metroda dayanamayıp indiler. camdan zar zor baktığımda kusuyorlardı. ben girdiğimde stadın 4 te 3 ü doluydu. şöyle bi baktım çevreye, hemen herkes benim gibiydi. doğru düzgün kimsede ne atkı vardı ne forma ne mont. hep beraber zıpladıkça ayakkabılardan gelen vıcık vıcık sesleri kulaklarımı tırmalamaya başlamıştı.

    ne yalan söyliyim, gözlerim doldu. ne benim ne çevremdeki kimsenin gol atacakmışız atmayacakmışız umrumuzda bile değildi. böyle zor bir günde stat doluydu, takım kazansa da kaybetse de kimsenin umurunda değildi. bu atmosferi ilk defa yaşıyordum. daha önce gittiğim maçlarda o atmosfer yoktu, daha çok futbolculara ana avrat söven taraftar profiliyle karşılaşmıştım. maç izleme zevki bırakmıyorlardı insanda.

    derken umut vurdu topu drogbaya doğru. yeminler ediyorum bağırmaktan kimsenin doğru düzgün izleyemediği maçta herkes sahaya dikti gözünü, bende öyle. top şıno'nun önüne indi. önünde bir defans bir de bufon vardı. bulunduğum yerden gol atması imkansız gibi görünüyordu. sonrasında...

    hayal meyal hatırlıyorum. ses tellerimden biri gitar telinin koptuğu gibi koptu. hala bir sorun var. omzuma bir adet yumruk, göğsüme 3x5 adet tırnak darbesi geldi. kendimi 4 sıra aşağıda, diğer bacağımı da bir buz göletinin içine batmış halde buldum. belki bu olaya tanık olanlarda vardır aranızdan: fransa'dan arkadaşımın hediye olarak gönderdiği bir şal vardı üzerimde, çok severdim, maçın 85. dakikası civarında güney üst trübünden güney alt trübüne doğru yavaş yavaş süzülüyordu.

    maç bitti. bir üst tura çıktık. eve gittiğimde çorabımın içinden baloncuklar çıktı. bütün bir gün uyudum. ertesi gün hiç çalışmadan girdiğim sınavdan yedi yıllık üniversite hayatımın ilk yüzünü aldım. aynı günün akşamı 2 aydır çalıştıramadığım devreyi bir anlık gelen bir ilhamla yeniden kurup çalıştırdım. bu okul yine bitmiycek derken vallaha bitiyor durumuna geldim.

    en önemliside "düşünmeden yapınca hep unutulmayacak şeyler yaşıyor insan" tezimi tescilledim.

    unutmayacağım.
  • 394
    iş yerinde eğitimdeyiz, hocamız "yarım saat sonra çıkarıcam sizi son 15 dakikayı izlersiniz" diyor, içeriden hay huy bağırışmalar, kimsenin kulağı hocada değil o esnada,

    hoca dersi uzatıyor, maç bitmek üzere, "gooool" sesi gelmediği için "artık bitti" diyoruz içimizden, olmadı, tur gelmeyecek.

    derken hoca "tamam çıkabilirsiniz" diyor, televizyonun olduğu odaya adım atıyoruz, kafamı ekrana çeviriyorum, çevirdiğim anda top sneijder'in önüne düşüyor, sneijder topa vuruyor ve top ağlarla buluşuyor,

    daha ne olduğunu anlamadan tanımadığımız adamlarla sarılırken buluyoruz kendimizi.
    işte böyle güzel bir gol, böyle güzel bir anı benim için.
App Store'dan indirin Google Play'den alın