gururla taşıdığım sıfat.
en temel içgüdüsü hayatta kalmak olan insanın, yaşlandıkça eskiye öykünmesi gösterebileceği en doğal reflekslerden biridir kanımca. hayatın her alanında karşılaşılabilir bununla, sözlükte bugünün eskimiş yazarları ‘neydi o birinci nesil yazarlar be’ deyip, yedinci nesil yazarları beğenmez; abilerimiz-ablalarımız her fırsatta 90’larda çocuk olmayı övüp, 2000’lerde çocuk olmanın bahtsızlık olduğunu savunurlar, yıllarını zeki mürenle, müzeyyen senarla geçirmiş dedelerimiz-büyükannelerimiz yeni çıkmış popçuları anlayamazlar, çocukken pazar duşundan sonra süheyl-behzat izlemiş kimseler, bugünün youtuber’larını izleyen çocuklara ‘yeni nesil çok salak’ bakış açısıyla yaklaşır vs vs…
halbuki dünya basittir ve değişir. değişimin karşısında hiçbir şey duramaz. değişime hiç kimse direnemez. değişime direnme, insanı, anakronizme, anakronizm de insanı melankoliye sevk eder.
o yüzden renktaşlar, yedinci nesil olmaktan utanmayalım. en yeni nesilken, en çağdaş nesilken bunun tadını çıkartalım. sekizinci, dokuzuncu nesiller geldiğinde biz de bugünleri çok özleyeceğiz çünkü.
*