tenisi, özellikle bayan tenisini
martina hingis ile seven şahsımın kabullenmekte epey bir zorlandığı ayıboğan. yanılmıyorsam ilk izlediğim maçı martina hingis ile oynadıkları 2000 yılı wimbledon çeyrek finaliydi. kendisini kolayca kabullenemememin ırkçılıkla yakında uzaktan bir alakası yoktu. o zamanlar 11 yaşında bir çocuktum. ve itiraf etmek gerekiyorsa martina hingis'ten sonra böyle bir şey görmek, hele ki o yaşlarda pek kabul edilebilir birşey değildi. üstelik sinir bozacak kadar iyiydi. her bir puan için top defalarca gidip geliyordu ikisi arasında. o kadar güçlüydü ki hingis onu alt edecek bir vuruş yapmak bir kenara zar zor yetişip topları karşılayabiliyordu. şu sıralar pek takip etmesem de eski günlerine nazaran hafif bir düşüş gibi görünüyor, o bir dönemlere damgasını vuran "yenilmez" görünüm ve psikolojisini yavaş yavaş terketmek üzere gibi duruyor...