ben kendisinden razıyım,
nazarımda efsane başkandır,
sona yazacağımı başa yazmak isterim ki tarafımız belli olsun...
ben taraftarım kardeşim,
muhasebeci değilim.
muhasebeci taraftar hiç değilim...
onu kulübü yönetenler düşünsün, çünkü ben
amatör olarak seviyorum takımımı.
sırtına
hagi forması geçirip mahalle maçı yapan çocuğum ben,
transfer masrafına kafa yormayan adamım.
dünya'nın bir ucundaki siyahi çocuğun sırtındaki
drogba formasıyım...
akşam restorantta ödeyeceğim yemeğin hesabı, futbolcu maaşlarından daha önemlidir benim için.
her şartta maça gitmeye çalışıyorum, kötü günde de takımın yanında oluyorum,
günün birinde de
başarı görmek istiyorum, hepsi bu.
kombine alıyorum maça gidemesem bile...
atkı alıyorum, forma alıyorum falan.
yani kulübe maddi olarak da destek oluyorum manevi desteğim kadar.
düşünmüyorum dediysem, destek olmuyorum değil...
ve karşılığında da başarı, yetenekli oyuncular, takımın yüksek yerlerde yer alması, bir duruş sergilenmesi gibi beklentilerim var,
bu noktada,
kusura bakmayın da,
sikerim kulübün bütçesini...
bu adam bana
sneijder,
muslera,
drogba izletmiş adamdır.
yabancı kontenjanı varken dönemin en iyileri, şimdinin kovalarını takımda tutmuştur. o zaman iyilerdi çünkü sevgili yeniçeriler...
döneminde
finansal fair play denen zamazingo yeni gelmektedir, eskilerden beri süregelen sert yaptırımlı bir süreç değildir.
şikecilere karşı basketbol takımını sahadan çekecek
10 okka billura sahip başkan tanıyorsanız eyvallah.
ya da
aziz'in kankalarıolan tipleri başkan diye benimseyecekseniz yine eyvallah...
bana suyun karşı yakasında, rakibin evinde şampiyonluk tattıran kulübün başkanıdır kendisi.
üst üste avrupa'da maçlar yapan bir takım izlettiren başkandır.
hakkımı diğer kulüplerin ve federasyonun önünde en çok savunan başkandır.
yerim finansalını, fair playini.
ben taraftarım arkadaş,
kim bana adam gibi futbol izlettirirse onu severim, hesabı kitabı siz endüstriyeller yapabilirsiniz.