galatasaray, kendisi için bile tek başına yönetilemeyecek kadar büyük.
kendisinin de egosu, yanında az-biraz güçlü birisine yer veremeyecek kadar büyük.
içeriğine baktım konuşmalarındaki, eğer doğruysa, ne olursa olsun "galatasaray'a para verdim" diye bir ifade kullanılması kabul edilebilir değil bunu itiraf edelim.
lan ortaklara borçlar da var, ortaklardan alacaklar da var.
halka açık bir şirketten bahsediyoruz.
borsada işlem gören bir şirketin hiçbir yöneticisi, "ben şirketime para verdim" diye hava yapamaz. bu çocuk kandırmaktır. ancak cahiller "ay ne cici" diye değerlendirebilir bunu.
çünkü şirketine faizsiz borç veremezsin; çünkü ceza yersin.
hele galatasaray gibi, devletin tokatlamak için fırsat kolladığı bir camiaysan, anında yersin cezayı.
gelelim teminat meselesine.
bahsettiği şey şahsi kefaletse, onu zaten vermek zorundasın bir şirketin yöneticisiyken. teamülen söylüyorum bunu. bir tüzel kişiliğe kredi verirken, borçlandırmaya yetkilendirilmiş kişinin kefaleti almamak olağanüstü bir durumdur. başkanlık bitince de genelde yeni başkan kimse onun kefaleti alınır, bir öncekinin kefaleti terkedilir. prosedür gereği alınan bir imzadır. bugün allah korusun galatasaray batsa, hiçbir banka adnan polat'a gitmez yani. o yüzden, bahsedilmeye değer bir şey değil.
yok başka türlü bir teminat verdiyse, ne bileyim kendi evini, taşınmazını, senetlerini, kendi şirketlerinin kefaletini falan, bunun da lafını etme be güzel başkanım.
ayıp.
edecektiysen de verme o teminatları.
asla kabul edebileceğim bir şey değil yapılan iyiliğin lafını etmek de, hadi ettin,
malesef nedir güzel abicim?
bunları konuştuğu yer de divan kurulu.
bu bahsettiğim şeyler, işlerin abecesi. divan kurulu üyeleri bunların kitabını yazmış adamlarla dolu.
konuştuğu yer divan kurulu da, hedef kitlesi cahil çoğunluk.
ne diyecekler?
başkanımız para vermiş, teminat vermiş, helal olsun başkanımıza! büyük başkan! diyecekler.
oraya oturduysan fedakârlık yapacaksın zaten.
nasıl ki taraftar rızkından kesip ürün alıyor, maça gidiyor, digiturk'e katlanıyor, passolig'e katlanıyor, bir türlü bitmeyen metro yüzünden yollara katlanıyor, senin katlandıkların da çapın oranında büyüyecek elbet. bunun böyle olacağı belliydi. bu fedakârlıklarla karşılacağın belliydi. o zaman olmasaydın başkan. ve tek kalmak için bu kadar uğraşmasaydın. onca kaliteli adam vardı, bu sıkıntıları beraber üstlenirlerdi seninle. sen dedin ki "ben tek kalmak istiyorum". saygı duyarım. tam bir kontrol istemişsindir. tamamen kendi görüşünden isimlerle çalışmak istemişsindir ki daha rahat çalışabilesin. tamam. ama o zaman da şikayet etmeyeceksin arkadaş.
para ve teminat verdim bir galatasaraylının söyleyeceği laf değildir.
demek ki sen bu işi profesyonel bir yöneticilik olarak görüyorsun sadece; bir
görev olarak değil.
çok açık söylüyorum, bu kafayla yükselmektense batmayı tercih ederim.
ve biraz güçlü bir adam olsam, hemen başkanlığa aday olur, seçim propagandamın temelini de
aysal'ın parasını derhal ödeyeceğim tümcesi oluştururdu.
paran kalmaz güzel amcam bizde sıkma canını.
"derdi para değil" demeye kalkanlar olursa da peşinen yanıtlayayım; derdi para olmayan adamın dilinde de para olmaz efendiler.
yapabileceği iki şey var;
1. özür dilemek
2. kulübün menfaati için, kendi egosunu bir kenara bırakıp kulübe faydası olacak ama
temiz isimleri yeniden toplayacak ve yetkilendirecek.
yoksa geçmiş olsun.
çoluk-çocuğu kandırabilir artık sadece.