umutsuzluk, tanrının ve toplumun gözünde bir insanın işleyebileceği en kötü günahlardan biridir. çünkü her umutsuzluk vakası ya da ifadesi tanrının ve toplumun meşruluğuna bir saldırı olarak görülür ve iktidar sahipleri ya da dini kurumlar tarafından şiddetle eleştirilir. söz gelimi tüm kurumsallaşmış semavi dinlerde intiharın cezası sonsuz cehennem ateşidir. çünkü intihar eden kişi, tanrıya ve onun dünyadaki iktidarına (bu iktidar elbette ruhban sınıfı ve kapitali elinde bulunduranlar tarafından kullanılır) meydan okumuştur ve cezalandırılmalıdır. umutsuzluk tehlikelidir ve iktidar tarafından olabilecek her şekilde engellenmelidir. bu yüzden gazetelerde ve televizyonlarda bireysel, mucizevi(!) başarı hikayeleri topluma pompalanır. köyde çobanlık yapan çocuğun üniversite sınavında türkiye 1. olması gibi. ya da yüzlerce insanın hayatını kaybettiği bir depremde saatler sonra yıkıntıların içinden tekbirlerle çıkarılan küçük bir çocuk. televizyonları başında tüm bunları izleyen, kuşaklar boyunca yoksul ve onursuz bir hayata mahkum edilmiş olan (ve olacak olan) milyonlarca ailenin topluma ve tanrıya olan inancı tazelenir. böylece kitleler umutsuzluklarını belli bir süre için unutur ya da erteler. ta ki yeni bir mucize haberine kadar. (bkz:
politik endoktrinasyon)
insanın (farkında olsun ya da olmasın) hayata karşı konumlandığı yer, kavramlara yüklediği anlamları belirleyen belki de en önemli etken. bu, bir galatasaraylının, galatasaray ve fatih terim algısı için de geçerli.
mutlaka istisnaları olacaktır ama mevcut durumumuz nedeniyle umutsuzluğa kapılmayı galatasaray taraftarına yakıştırmayacak ve bunu eleştirecek olanlarla fatih terim'i her koşulda destekleyenler birebir örtüşecekler. çünkü bu bir iktidar ve gücü elinde tutabilme meselesi: terim'in tüm olumsuzluklara rağmen ismini koruyabilmek amacıyla haklı haksız bahanelere sığınması, devamlı transfer ve zaman (güncel zaman talebi 3 yıl) istemesi, yaptığı açıklamalarla galatasaray'ı alay konusu etmesi, daha önce hiç yapmadığı şekilde şerefli(!) türk basını önünde oyuncularını suçlaması, devamlı bir kavga ve gerilim ortamı yaratmaya çalışması, kendi gücünü sınamak için yönetimlerle çekişmesi vs. iktidar sahipleri gücü elinde tutabilmek için her şeyi yapabilirler ve onların koşulsuz destekçileri bu ''her şey''i meşrulaştırmaya çabalarlar. umutsuzluğa karşı çıkmak gibi.
(bkz:
fatih terim/#2848218) arkadaşımız benden çok daha güzel ve açık bir şekilde anlatmış. kendi adıma benim galatasaray adına umutsuzluğumun nedeni şampiyon olamamamız, maç kaybetmemiz vs. değil. sorunumuzun daha kritik olduğunu düşünüyorum. depremden günler sonra kurtulan çocuğun tanrının ismini yücelterek yıkıntılar arasından çıkarılması, (elbette sevindim. maalesef bu topraklardaki insanların bir başka karakteristik özelliği bariz olanın sürekli talebi) ölen yüzlerce insanı unutmama izin vermiyor. kendime ve galatasaray'dan anladığım şeye bunu yakıştıramam.
edit: bkz düzeltmesi.