aynı isimdeki diğer başlıklar:
  • 27
    galatasaray'imizin cok degerli bagimsiz (!) taraftar olusumu ultraslan'imizin esinlendigi manifestodur. ne yazik ki manifesto'nun onda birini uygulamaktan acizdirler.
    hic bir zaman görevleri olan galatasaray taraftarini organize edip, bilet fiyatlarina karsi eylem göstermemislerdir. avrupa'da geliri en asgari 1200 € olan adam 5 € ya maca girerken, ülkemizde asgari ücret 600 tl olmasina ragmen, galatasaray'imizin ic saha maclarina en az 40 tl ödemek zorundadir. protesto sarttir. bu manifesto yu kendine yakistiriyorsan, manifestonun gerekliliklerini yerinde getirmek zorundasin.
  • 32
    b.dortmund'un ultras gruplarından the unity'in son haftalarda başlattığı bir kampanya var almanya'da; taraftarlar tüm stadyumlarda taraftar kültürüne darbe vurulacağı düşünülen güvenlik önlemlerine tepkisini gösteriyor ve 12 dakika 12 saniye boyunca bağırmıyorlar. bu şekilde güzel mi? mesajı veriliyor gereken yerlere. protestonun öncüsü bvb tribunleri bu haftada tepki vermeye devam edecekler. bvb tribunleri bu hafta maçta susmanın yanında maç günü saat 11'de çarşıda toplanarak güvenlik önlemlerine karşı olduklarını anlatmaya çalışacaklar.

    işte bu yaşananlardan sonra the unity, taraftar kültürünün korunması icin.. isimli bir video yayınladı.. video'nun başında hangi futbolu istersin? diye soruluyor.. bu mu? yazısından sonra tepki sırasında susan süd tribününün görüntüleri var, daha sonra ekrana yoksa bu mu? yazısı geliyor sonra bildiğimiz süd tribunü performansını izliyoruz: http://www.youtube.com/...ed&v=i9KGZm5BJjI

    kaynak: http://bvb09tr.blogspot.de/
  • 34
    önem verdiği hususlardan biri de herkesin kendi yaşadığı yerin takımını desteklemesi olan italya orjinli taraftarlık akımı. böylece herkesin gidebileceği bir stadın olmasını, "taraf" olarak maç seyretme güzelliğinin çoğu insan için televizyon yayınlarından ibaret olmamasını amaçlar. bizdeki futbol düzeniyle bu noktada ciddi bir tezat içermektedir. milyon yerde şubesi olan örgütlenmelerin başına ultras koyması, duruş olarak o felsefeyi benimsemeye çalışması zaten başlı başına bir garipliktir. aslında endüstriyelleşme durumlarna tamamen ters gittiği için futbolu yönetenler tarafından hep tu-kaka gösterilmeye çalışılsa da; futbolu aslında cebi dolu para babalarından çok daha fazla seven ve katkı vermek isteyen bir duruştur ultras. mentalite olarak geçen, birçok taraftar sitesinde yer alabilen metinden madde madde gidersek;

    -herkes kendi şehrinin takımını tutsun diyerek insanları televizyon başına mahkum olmaktan kurtulmaya çağırır. zaten yaşadığı yeri tesil ettiği için takım ve taraftarı arasında güçlü bir aidiyet duygusu olur, böylece kalemşör ya da amigo yazar diye tabir ettiğimiz tiplemelerin hafif tabirle gazlamasına gerek kalmaz. aşağılık aşağılık şeylerle insanları birbirine düşürmekten başka bir boka yaramayan bu adamların futboldan köşeyi dönme lüksünü de ellerinden alır böylece.

    -bütün maçların haftanın belli bir günü belli bir saatte oynanmasını talep eder. böylece herkesin işini ona göre ayarlayabilmesini, futbol maçının hep aynı zamanda gidilen bir ritüel olmasını hedefler. bu isteğe en çok yaklaşan ülke ise ironik bir biçimde, stadlardaki aşırı düzen ve tedbirleriyle "ultras"(!)lar tarafından pek sevilmeyen ingiltere'dir. cumartesi üç ile beş arası ülkenin futbol saatidir, premier ligdeki birkaç istisnai maç dışında ülkenin bütün takımları o saatte sahadadır. böylece hem futbol dışı hayata da vakit kalmakta, hem de bütün haftasonu futbol izlemeye mahkum olan "eş"lerin mağduriyeti(!) asgariye indirilmektedir.

    -bilet fiyatlarının insaflıca belirlenmesini, en azından bir tribünün maddi durumu kısıtlı insanların, öğrencilerin alım gücüne uygun fiyatlarla satılmasını ister. zaten bu maddeyi açıklamaya bile gerek yoktur. futbol dediğin şey tribünde izlediğin zaman güzeldir zira...

    -forma numaraları eskisi gibi 18'e kadar olsun, sırta futbolcunun ismi yazılmasın der. futbolcuların takımın önüne geçmesini engellemeyi amaçlar, formanın değerinin futbolcunun bonservisinden daha yüksek olmasını sağlamaya çalışır.

    bir çoğu şimdilerde romantik bir hayal gibi gelen bu talepler uygulansa, 7/24 her tarafımıza futbol adı altında enjekte edilen ve aslında genellikle futbolla alakası olmayan bu laf/bilgi salatasından uzaklaşsak belki de herşeyden daha çok keyif almak, boktan bile olsa oynanan futboldan keyif alabilmek mümkün olacaktır...
  • 35
    galatasaray tribünlerinde karşılığı (bkz: ya allah bismillah allahu ekber) dir.

    çok derim bir felsefeye sahip olmasına rağmen bizim trübünlerimizde karşılığı ;

    ultras tşortlar giymek güzel tasarımlar yapmak ve bunları para ile tribündeki eşe dosta satmaktır.

    karaborsa bilet satmaktır.

    anlamsız ve gereksiz bir şekilde maç önü ve maç sonrası bayılana kadar içmektir. *

    twettır ve facebook üzerinden güzel ultras fotolar paylaşman demektir.

    mevzu yapmak için etrafındaki abilerini kardeşlerini kışkırtman sonra mevzu sırasında ortadan toz olman demektir.

    salonda maç esnasında sigara içerek aykırı görünmektir.

    dost olman gereken tribünlerle düşman olman demektir.

    adam öldürmen demektir.
  • 41
    iptidai versiyonlarının ortaya çıkışı ta 1930'lara kadar dayandırılsa da ilk ultrasların 1950'lerde torino'da dallanıp budaklandığından bahsedilir. yine de onlara bile tam anlamıyla ultras demek zor. dört dörtlük ultraslar, 1960'ların sonlarında milan, inter, sampdoria, torino ve verona takımlarının taraftarları tarafından oluşturulur. orijinal ultrasların illaki bir siyasi görüşe teşneliği vardır. hatta çoğu sağ görüşü faşizm, sol görüşü komünizm-anarşizm seviyesinde yaşar. günümüzdeki ultrasların siyasi yanı eskisi gibi ağır basmaz. sayısı 500'ü geçen ultraslardan bugünlerde pek azı bir siyasi görüş etrafında kümelenmiştir. siyasi tandanslı bu 100 tane grubun da dörtte üçü aşırı sağcı, dörtte biri aşırı solcu olarak konumlanmış vaziyette. misal çoğu kişi lazio'ya olan düşmanlığından dolayı roma'nın taraftarlarının solcu olduğunu sanar lakin ki durum hiç de öyle değildir. roma'nın fedayn dışındaki bütün ultras grupları aşırı sağcıdır. ultras romani, ultras primavalle, tradizione distinzione gibi romalı ultraslar, en az lazio'nun kafatasçı irriducibili grubu kadar faşizme gönül vermişlerdir. irriducibili demişken di canio'nun çocukluktan beri bağlı olduğu bu grup, lazio'nun 12 numaralı formayı emekli etmesine neden olacak kadar güçlü; sırp soykırım suçlularının, mussolini-hitler gibi faşist liderlerin posterlerini açacak kadar nefret doludur.

    https://i.hizliresim.com/Pn0ArQ.jpg

    (destra: sağ / sinistra: sol)

    curva denen kale arkası tribünlerini mesken edinen* ultrasların asıl yükselişi seksenlerde gerçekleşir ve doksanlarda pik yapar. kulüpleri, oyuncakları haline getirecek kadar güç sahibi olurlar; istemedikleri oyuncuların transferini veto edecek kadar bir güçten bahsediyorum. misal bu yıllarda udinese, israilli forvet ronnie rosenthal'i transfer etmek ister ama kulübün antisemitik ultras grubu kulübü böyle bir şeyin gerçekleşmesi halinde sezon boyu tribünleri boş bırakmakla tehdit edince udinese geri adım atmak zorunda kalır ve transfer yatar.

    ultras manifestosunu okuyup bu oluşumları ulvileştirmek ya da romantik bir gözlükle bakmak yanlış. ultrası oluşturan taraftarların kulüplerini çok sevdikleri gerçek ama birçoğunun sevgisinin arkasında yolunu bulmak yatıyor. grubun sembollerinin basılı olduğu bayrak, tişört, atkı vs. satarak gelir sağlamalarının dışında; haraç kesmek, uyuşturucu satıcılığı, tefecilik, bahis, karaborsacılık gibi eylemler bir ultras için son derece olağan vakıalar. zaten ultrası oluşturan taraftarların hemen hepsi banliyö kökenli, düşük gelirli insanlardan oluşuyor. şiddete eğilimli olmaları da bununla doğrudan alakalı. günlük hayatta itilip kakılan bu insanlar, grup haline gelince elde ettikleri gücün farkına varıyorlar* ve deşarj oluşları pek de hoş şekilde gerçekleşmiyor ki ultras şiddetinde hayatını kaybeden insan sayısı hiç de az değil. hatta bunlardan en meşhuru da vincenzo paparelli olabilir.

    doksanların ortasından başlayıp 2000'lerin ortasına doğru iyice artan ultras şiddeti sonucu kulüpler ve polis asayişi arttırmak için çeşitli yöntemlere başvurmaya başlar. juventus'un della alpi'den yeni stadına yani tamamen kendine ait olacak olan juventus stadium'a geçme isteğinin altında yatan sebeplerden biri de budur. gruplaşmayı ve en önemlisi karaborsayı engellemek için bir kişinin bir maç için alabileceği bilet sayısını 4 ile sınırlandırırlar. lakin turpun büyüğü sezon öncesi satılan kombine biletlerde yatar. ultras ki juve'nin en büyük ultrası curva sud'da yer alan drughi'dir, kombineleri cukkalamak için bir tane ayakçı seçer. bu ayakçı sezon öncesi tüm şehri dolaşıp gözüne kestirdiği insanlardan kimlik kiralar ve bu kimliklerle yüzlerce kombine satın alır. sezon başladığında da zaten avrupa'nın en pahalı biletlerinin satıldığı j-stadium'da bilet bulamayan taraftarlar gidip drughi'nin karaborsacı elemanlarından -normal bilet fiyatlarından misliyle yüksek meblağları bayılarak- bilet alırlar. bu olaydan juve yönetiminin de haberi olur ama drughi stadın güvenliğini sağlamakta ve olay çıkarmamaktadır, dolayısıyla bu satışlara göz yumarlar. drughi'nin her bir grubunun senelik neredeyse 1 milyon avroya yakın para kaldırdığı düşünüldüğünde işlerine çomak sokulmaması karşılığında juventus stadium'u cennete çevirmesi de çok şaşılacak bir olay değil zaten.

    ultrasların mafyayla iç içe geçtiği, mafyanın güdümüne girdiği, hatta mafya tarafından bilhassa kurulan ultras grupları olduğu bile vakidir. calabria kökenli meşhur ve meşum ndrangheta mafyası da bu bahsettiklerimden. 2013'te juventus stadium'daki pastadan pay alabilmek için gobbi isimli bir ultras grubu kurmaya kalktıkları polis kayıtlarına takılmış.

    ultras, kulüp için büyük güç. roma'nın curva sud'u iki sezondan beri statta yapılan ve taraftarların arasında set çeken önlemlerden dolayı maçlara gelmiyor. geçenlerde bizzat totti, curva sud'dan maçlara tekrar gelmeleri için ricacı oldu. başka bir roma ultras ise bu sezonki lazio deplasmanı öncesi takıma antrenman sonu şöyle gaz verdi ve romalı oyuncular tespih tanesi gibi önlerine dizildiler:

    https://www.instagram.com/p/BNkEpoBhJ3t/

    ya da inter'in curva nord'unun haddini bilmeyen icardi'ye haddini bildirişini hatırlayalım. otobiyografisinde tahkir ettiği curva nord, postayı koyunca akan sular durdu ve kitaptan o bölümleri çıkarmak zorunda kaldı icardi denen hırt.

    hep kötü yüzlerini anlattım şimdiye kadar ultrasların ama tribünlere büyük renk getirdiklerini inkar etmek de olmaz. san siro'nun curva sud'unda yer alan ve dünyanın en eski ultrası olan fossa dei leoni'nin* muhteşem koreografileri, hele ki edvard munch'ün meşhur scream'inden mülhem, inter'i itin götüne sokan şu muhteşem koreografisi unutulmaz:

    https://i.hizliresim.com/1VLWYb.jpg
  • 43
    endüstriyel futbola karşı protest tribün kültürü.

    ülkemizde elbette bu kültürü yaşatmak isteyen taraftarlar olsa bile henüz tam olarak bu felsefeyi yaşatan bi taraftar oluşumu bulunmamakta.

    ultras gruplar, yönetimden alınacak her türlü desteğe (bilet-otobüs) karşıdırlar. sadece bu noktada bile ultraslan'ı bu işin dışında tutmak için yeterlidir.

    özellikle pankartlar ultras gruplarının olmazsa olmazıdır. hatta pankart çalma gibi olaylar yüzünden grubu dağıtanlar bile vardır. (bkz: fossa dei leoni)

    yaptıkları her şov, kareografi yönetim desteksiz olup; kendi aralarında topladığı paralarla gerçekleştirirler.

    bilet fiyatlarının pahalı olmasına, karaborsaya ve polisin şiddet uygulamasına karşıdırlar.

    90'lı yıllarda ilk olarak galatasarayımızın tribünleri tarafından benimse de, ilerleyen süreçte ultraslan grubunun kurulmasıyla bu felsefeden çok uzaklaşılmıştır. bugün için türkiye'de bu felsefeye bu duruşa nail olan herhangi bir tribün grubu yoktur.

    türkiye'deki en ultras olmayan fakat kendini en ultras zanneden topluluk ultraslan'dır. ultraslan'ın derdi sucuk ekmektir. smiley was here :)

    gerçek örnekleri için;

    (bkz: fossa dei leoni)
    (bkz: commando ultra 84)
    (bkz: south winners)
    (bkz: gate 13)
  • 45
    --- alıntı ---
    inter ultras, cagliari deplasmanında ırkçı tezahüratlara maruz kalan kendi futbolcuları romelu lukaku’ya karşı cagliari tribününü savundu ve yapılanı desteklediğini açıkladı. italya’da tribünde maymun sesleri çıkarmak da dahil her şey rakibi oyunda yıpratmak içindir. rakibe karşı her şey yapılır. romelu bunu ırkçı bir tavır olarak almamalı. biz bunu ırkçı saldırı olarak kabul etmiyoruz ve cagliari tribününü anlıyoruz. sevgili romelu, italya başka bir yer, burada tribünler başka. zamanla göreceksin ama bu ırkçılık değil bil.
    --- alıntı ---
    ultras kültürünü en iyi belkide tek yaşatan ülke kesinlikle italyanlar. roma-lazio derbilerinde birbirlerini döve döve öldürecek adamlar polis görünce sırt sırta veriyorlar. ve bunun gibi daha birçok şey. doğrudur yanlıştır kişiye göre değişir ama kesinlikle çok farklı seviyedeler.
  • 46
    üst edit: tribüne yıllarını, zamanını, parasını vermiş ve vermeye devam eden herkesin emeğine sonsuz saygım var ve imrenirim. burada konu sadece mantalitedir...

    hayatın kısıtlandığı bugünlerde, balkonlardan taşan mantalite, ultraslan’da olmayan.

    https://twitter.com/...171610591203332?s=21

    corona’dan sonra(cs), dünya halkları arasında -hali hazırda yıllardır yükselen- “milliyetçilik” akımının, ileri derecede ırkçılık(u: ‘az derecede ırkçılık’ ne demekse artık) ve yabancı düşmanlığını arttıracağını ve yunanistan, sırbistan gibi ülkelerdeki acabçı ama bir o kadar şovenist taraftar grupları gibi oluşumların da çoğalacağını düşünüyorum.

    sermaye dolaşımının büyük ölçüde yavaşlaması ve “birkaç sene boyunca büyük bonservis bedellerinin ödenemeyecek olması” yaygın öngörüsü gerçekleşirse bunun yaratacağı domino etkisinin ortaya çıkaracağı durumlardan biri de bu olacak gibi geliyor.

    aslında ultrasla alakası olmayan ultrasçılar yani... tanıdık değil mi?
App Store'dan indirin Google Play'den alın