• 327
    --- alıntı ---

    3) dünkü maçta sneijder golü attıktan sonra doğal bir biçimde yüzünü selçuk’a dönmüş olmasına rağmen ona gitmemiş, ters tarafa dönüp gitmiştir. selçuk onun arkasından koşup sevince katılmıştır. bunu fark ettiğim için doğal olarak yazdım. şimdiye kadar ne gördüysem yazdım. bundan sonra da ne gördüysem yazmaya devam edeceğim. şu anda (bazı bildiklerime de dayanarak) gördüğüm neyse onu yazdım. yarın başka birşey görürsem, hatalıysam düzeltirim, yeni doğru bildiğimi yazarım.

    --- alıntı ---

    bahele! sabah sabah aklıma geldi, önce güldüm, sonra bastım küfürü. bunun mantığıyla düşünürsek, dünyanın en büyük golcülerinin alayı şerefsiz, ayrımcı, bencil dallama. işin daha kötüsü, böyle düşünen galatasaraylılar da var, onlara da kocaman bir "yuh!" diyorum. böyle saçma şey duymadım.

    ekleme: burak yılmaz ayrımcının önde gideni bunun "mantığıyla" düşünürsek.
  • 328
    ---- alıntı ----

    dünkü maçta sneijder golü attıktan sonra doğal bir biçimde yüzünü selçuk'ta bulunan meryem ana evine dönmüş olmasına rağmen ona gitmemiş, birden halkının büyük kısmının müslüman olduğu bir ülkede futbol oynadığını hatırlayarak kabe'ye yönelmiştir. akabinde yine memleketimizde yaşayan musevi vatandaşlarımıza saygısızlık olmaması amacıyla mescid-i aksa'ya doğru dönüp selam vermiştir. bunu fark ettiğim için doğal olarak yazdım. şimdiye kadar ne gördüysem yazdım. bundan sonra da ne gördüysem yazmaya devam edeceğim. şu anda (bazı bildiklerime de dayanarak) gördüğüm neyse onu yazdım. yarın başka birşey görürsem, hatalıysam düzeltirim, yeni doğru bildiğimi yazarım.

    ---- alıntı ----

    bir seni okuyorduk adam akıllı, şimdi işin yoksa veritabanı tara adam gibi yazan birini bul.
  • 330
    hazır 17 mart 2013 kayserispor galatasaray maçı sevinç muhabbeti açılmışken hemen yazayım. aklımdaydı bu olay bir süredir fırsatını bulamamıştım. bulmuşken yazayım.

    şimdi o gün* sneijder evet terse koşuyor falan. uğur meleke buna parmak basıyor.
    peki uğur meleke andorra maçını* izlemiş midir?
    selçuk ilk golü koyduktan sonra gökhan gönül'ü görmüş müdür?
    adamın sevinmediğini görmüş müdür?
    konu gökhan'ın selçuk'a falan gitmesi de değil. gökhan sevinmedi. o naif, dürüst gökhan ellerini iki yana bile açmadı.
    bunu da yazar mı yada bunu da yazabilir mi acaba?

    çizgisinden kaymaya başlayan köşe yazarı.
  • 333
    mümkünse sadece fotbol analizleri yapsın demek istediğim kişi. en iyi yaptığı şey o. hatta bu ülkede ondan daha iyisi yok. girmesin işin televole kısmına. yok sneijder sarılmamışta, yok selçuk ona koşmuş yetişememişte. bunları ahmet çakarlar, serhatlar, gökmenler, rasimler, ermanlar ve şikecibaşının passatçıları yeteri kadar yapıyorlar zaten. sen sadece saha içinde oynanan oyunu analiz et lütfen. bir de sen çıkma başımıza.
  • 334
    bence mesele niye sneijder selçuka koşmadı yazısı değil bu neredeyse galatasaray hakkında 10 yıldır ortaya atılan bir iddaa bence asıl mesele bunu uğur meleke gibi genelde böyle futbolun iftiraya kaçan yazıları yazmayan insanın yazması eğer bu iddaanı ispatlayamazsan ne farkın kalır herkesin ana avrat sövdüğü bilinçsiz cahil maşalardan. bu takım iyi giderken nifak tohumu atıyımda galatasarayın farkı açmasını engelleyeyim yazısından başka nedir ki bu. eğer bu tarz yazılarını delillendiremiyorsan iki futbolcunun aralarındaki sıkıntıyı sebep sonuçlarıyla ortaya koyamıyorsan ne farkın kaldı yukarıdaki bahsettiğim çok değerli medya mensublarından.

    bu saatten sonra bu tarz iddalaarın doğru bile olsa artık sana bu konularda güven olmaz uğur meleke. teknik taktik kısmından başka bi şey yazdığında kafamızı çevirip o yazıyı okumayacağız çünkü sen de sallıyorusun hem de işkembeden yazık. imajını zedeledin durduk yere ne gereği vardı ergen gibi o buna koşmadı yazılarına.
  • 335
    milli maç arasını güzel bir yazıyla noktalamış.

    --- alıntı ---

    artık yeni bir şey söylemek lazım!

    yine bir ulusal maç haftası içindeyiz, yine hüsran ve yine aynı klişelerle günler geçiyor: milli takımın hocası, estonya’yla yaptığımız grup beşinciliği mücadelesinden bahsetmiyor, “önce turnuva istikrarsızlığımıza çare bulmamız lazım” diyor. her mağlubiyetten sonra her hocanın sığındığı klasik liman, “turnuva istikrarsızlığı”…

    “esas mesele türk futbolunun ulusal takımlar düzeyindeki bütüncül başarısızlığı imiş, çağ dışı macarlar’a 5 puan yitirdiğimize değil, tff ile yaptıkları çalışmalara odaklanmalıymışız”… bildiğimiz kadarıyla tff ile yaptıkları çalışma da, yabancı sayısını kısıtlamak. kendi liginde yabancı oyuncularla rekabet edemiyorsan, dışarıda o yabancılarla nasıl rekabet edeceksin acaba! yanıtını kimse bilmiyor…

    turnuva istikrarı
    aslında bu konuya geçmişte de defalarca değindim, ama yeri geldiği için bir kez daha yinelemek zorundayım: biz turnuva istikrarsızı filan değiliz! bizim sınıfımızdaki ikinci halka milli takımlar doğası gereği her büyük turnuvaya gidemezler zaten. meselenin basit bir matematiği var: bu kıtadaki 53 ülke için, dünya kupası’nda 13, avrupa şampiyonası’nda da (henüz) 14 veya 15 bilet var. avrupa’nın 7 devi (isp, alm, ita, fra, hol, ing ve por) zaten hemen her turnuvaya gidiyorlar. dolayısıyla geriye ortalama 7 bilet kalıyor. yani uefa üyesi kalan 46 ülke her turnuvada bu kalan 7 bilet için çarpışıyor. bizim de içinde bulunduğumuz 18-20 civarındaki ikinci halka ülke (hır, dan, isv, çek, yun, isvi, rus, pol, tür, rom, sır, bul, bel, svn, ukr, nor, avu, isk, irl) bu 7 biletin favorileri. ama hiçbirisinin her turnuvaya gitme şansı yok, çünkü ispanya gibi almanya gibi formalarını ortaya koyduklarında şampiyona bileti alamıyorlar. genelde üst üste iki turnuva bileti için iyi bir nesil yakalamaları gerek.

    daha somut ifade etmek gerekirse… bizim avrupa futbol haritasına dahil olduğumuz 1996 yılından beri 9 büyük turnuva yaşandı. bu 9 turnuvaya isp, alm, ita, fra firesiz 9’ar kez; hol, ing ve por ise tek fireyle 8 kez katıldılar. onların dışında 9’da 9 veya 9’da 8 bilet alan ülke yok; mesela norveç’in ve ukrayna’nın 2, belçika’nın 3, türkiye, polonya ve romanya’nın 4, isviçre ve rusya’nın 5, isveç’in 6 katılımı var. yani eğer biz turnuva istikrarsızıysak, kıtanın 7 devi hariç hemen herkesi turnuva istikrarsızı ilan etmek mümkün!

    ya da meseleye şu açıdan da bakabiliriz: son 9 şampiyona incelendiğinde turnuva katılımı açısından avrupa 15’incisiyiz. ki zaten uefa kulüpler sıralamasında da yerimiz genelde 10 ile 15’incilik arasında seyreder, fifa milli takımlar listesinde de ortalamamız o bölgelerdir. yani turnuva katılımı sayımızla, uefa avrupa kupaları veya fifa milli takımlar sıralamamız arasında bir dengesizlik yok, hatta bariz bir korelasyon var. (turnuva katılımı tam listesi için meleke.com’a bir göz atabilirsiniz)

    nesil yakalama
    “tamam, turnuva istikrarsızı değiliz, o zaman sorunumuz ne” diyorsanız, bu yanıt için başka bir veriden faydalanmak durumundayız: 2002 dünya üçüncülüğümüzden beri tek bir turnuvaya gittik. yani son 5 şampiyonanın 1’inde varız, hatta 2014 de hayal olduğu için istatistiğimiz 6’da 1… yani mevcut tecrübeli neslimiz (emre, hamit, gökhan zan, volkan, umut, egemen, bekir vs.) kaybetmeye ciddi biçimde alıştılar. ikinci halka ülkeleri başarıya götüren metotlardan en önemlisi şu: bir nesil, maç kaybetmeye alıştıysa, bahane üretmeye, boynu bükük dolaşmaya alıştıysa onları vakit kaybetmeden yeni jenerasyonla değiştirmek. o milli takıma daha yüksek enerjiyle gelecek gençlere sorumluluğu bütünüyle vermek. gerekirse bir turnuvayı gözden çıkarmak, sonraki 3 turnuvaya göz dikmek. işte bizim bu elemelerde eksik yaptığımız, veya “mış gibi” yaptığımız şey de bu.

    2002 dünya üçüncüsü takım, 1993 akdeniz oyunları’nda toplanmışlardı. euro 2008 yarı finalisti grupsa ilk kez 2004 avrupa ümitler şampiyonası’nda bir araya gelen ekipti. şimdi de elimizde henüz kaybetmeye alışmamış bir 85-95 nesli var: selçuk, gökhan, burak (1985), topal (1986), arda (1987), onur, nuri, caner, pektemek (1988), ismail, hasan (1989), semih, alper (1991) ana arterler. arkalarında sercan, soner, olcay, olcan, sinan, cenk, serdar aziz, aykut, a.ilhan, sefa, necip, oğuzhan, salih gibileri de hazır. yani samimi bir nesil değişikliği yapacak imkân da var aslında. ama milli takım kurmayları selçuk’la sorun yaşıyor, gökhan zan’dan medet umuyor, hamit girerken takımın en iyisi alper çıkıyor, 2016’da 36 yaşında olacak emre’ye sorumluluğu veriyorsa bu değişikliği yapma konusunda da samimi olamıyor demektir. koskoca hollanda, italya maçına 1990 doğumlu strootman’ın kaptanlığında çıktı. türkiye karşısında elemelerin ilk maçında ilk 11’de 94’lü willems, 92’li martins indi, 91’li van rhijn ve clasie’lerle oynadı. yeni nesile sorumluluk vermenin karşılığını da 6’da 6 ile aldılar zaten.

    peki ne yapmalı?
    1)bence dibe vurmak, daha yükseğe sıçramak için önemli bir fırsattır; bu fırsatı iyi değerlendirmeli. artık planlar 2016 için yapılmalı. 2016 takımı o gün zaten tecrübeli olacak selçuk, gökhan, arda, onur, burak’ların etrafına kurulmalı. ulusal takıma büyük hizmetler yapmış ama 2016’da olmaları çok güç olan emre, hamit, umut, gökhan zan, volkan, bekir gibi isimlere layıkıyla teşekkür edilip sorumluluk sıradaki nesile geçirilmeli.

    2)avcı devam etmek istiyorsa etmeli, ama ulusal takımlar yönetimi yeniden planlanmalı. avcı’nın yanına yarışma tecrübesi olan bir yardımcı hoca daha eklenebilir. ayrıca almanya altyapı organizasyonunun başına hocalık kariyerinde bundesliga şampiyonluğu ve uefa kupası finali olan sammer’i getirebiliyorsa biz de mustafa denizli’yi, şenol güneş’i oraya koyabilmeliyiz.

    3)yabancı sayısını düşürüp kendimizi dünyaya kapamak yerine çok defa dillendirilmiş kriterleme çalışması yapılmalı. fifa sıralamasının ilk 10 ülkesi belki ayrı değerlendirilebilir, 23 yaş üstü için belirli bir sayıda a milli olma şartı aranabilir.

    4)esami listelerindeki göstermelik 1 altyapı oyuncusu şartı samimi hale getirilmeli: ilk 18’de 4, ilk 11’de 2 altyapı oyuncusu mecbur edilmeli. altyapı oyuncusu tanımı biraz geniş tutulabilir: türkiye’de herhangi bir kulüpte 2 yıl altyapı eğitimi görmüş 21 yaş altı oyuncular denebilir mesela…

    söyleyecek daha sayfalarca şey var, ama bana ayrılan yeri çoktan aştım… artık “turnuva istikrarsızıyız”, “futbol ekolümüz yok”, “taçtan gol yiyoruz” gibi klişeleri ve yalanları bir kenara bırakıp yeni birşeyler söylemek lazım özetle. önümüzdeki milli müsabakasız 6 ayı iyi değerlendirip yeni birşeyler konuşmak ve duymak umuduyla. mutlu haftalar…

    --- alıntı ---

    http://www.meleke.com/?p=5413
  • 343
    http://skorer.milliyet.com.tr/.../1690382/default.htm

    6 nisan 2013 galatasaray mersin idman yurdu maç yazisi artik kendisinin de dislinin bir carki oldugunun gostergesidir. sneijder-selcuk zirvaliginda sonra hatanin en buyugunu yapip elma ile armutu karistirmisti. diyor ki meleke:

    "doğal olarak maçın önüne geçen, aslında hiç dinlemek ve konuşmak istemediğim detaylara gelince... fatih terim, daha maç öncesi basın toplantısında “her hafta bizden birisi cezalı” diye o meşhur “biz tek, siz hepiniz” mağdur edebiyatını yapmıştı zaten. bu mağdur edebiyatını hepimiz yakından tanıyoruz, çünkü aziz yıldırım da, ünal aysal da, yıldırım demirören de, sadri şener de görev dönemleri boyunca hep kendi takımlarının mağdur olduğunu, diğer herkesin onlara karşı olduğunu iddia ettiler. aslında bu ülkede hiç kimse gerçek adalet istemiyor; herkes, özellikle de 4 büyük takımın kerameti kendilerinden menkul yöneticileri ve bazı antrenörleri “kendilerine menfaat, kalanlara adalet” istiyor."

    sayin meleke eger fatih terim gibi turk futboluna 40 senedir hizmet eden, avrupalinin kafasina turkun adini kazimis, turk futbolunun gelmis, gecmis ve gelecek en buyuk ismini aziz yıldırım, yıldırım demirören gibi zarar ziyan tiplerle ayni cumlede kullanirsan, benim icin bitmissindir. icin curumus ugur bey! ilk basta dedigim gibi objektif olacagim diye sacmalayamaya, haddin olmayan laflar etmeye baslamissin.

    sen kimsinki ile azizi, yalı çocuklarını bir tutarsin, ayni cumlenin oznesi yaparsin!

    seni bir daha okursam, adini buraya tasirsam, beni de eşşekler kovalasin!

    yaziklar olsun uğur bey, cok büyük yaziklar olsun!

    ekleme: kendisine olan tepkimizi, saygi kurallari cercevesinde ve asla ve asla hakaret etmeden http://www.meleke.com adresinden yazalim arkadaslar. bu oyunun bir parcasi uğur meleke bile olabiliyorsa vay halimize.
  • 347
    bir ara sözlükte iyi gaz aldı, ama hep diyoruz ya galatasaraylının galatasaraylıdan başka dostu yok bu memlekette.

    başarılı olursa galatasaray içi içini yiyerek sevindiğini söyleyenlere kanmamalı artık, bu kulüp başarıda da yalnız başarısızlıkta da. kimseden destek falan da istemiyoruz avrupa'da vs. hele uğur meleke gibilerden hiç.

    absürt haftalarda yıldırım demirören'in gazetesinde 'doğrunun sesi' oldu sözde ama hep hazırlıktı tabi ki, operasyon öncesi güven kazandı sözde. şimdi de operasyon demek ki başladı da bu arkadas böyle saldırmaya başladı milleti şüpheye düşürmek için ama yemezler beyefendi. bundan sonra türk spor medyasında bir belki de iki adam hariç kimseyi dinlemeyeceğiz, sen zaten lig tv'ye geçtin operasyonun maddi boyutunu kendi adına başardın o da senin başarın.

    tebrikler.
  • 349
    "türk spor basınında 2 adımda kariyer planlaması"nın başarılı uygulayıcılarından.

    ilk adım ve en can alıcı olan "objektif görünüp taraflı tarafsız insanın beğenisini kazan." maddesini layığıyla yerine getirmiştir.

    ikinci madde ise en kolay maddedir. yavaş, yavaş tarafını belli et, rakipte bir kaos ortamı hakimmiş gibi göstermeye çalış, karıştır, sinirlerini ger, kamuoyu oluştur.

    ilk adıma ne gerek var diye düşünenleriniz olabilir. dediğim gibi "en can alıcı" madde... eğer ilk maddeyi layığıyla yerine getirmezseniz selçuk yula olursunuz.

    bundan bir kaç ay önce uğur meleke hakkında taraflı tarafsız herkesin görüşü, bir duruşu olduğu, baskılardan etkilenmediği, kalemini satmadığı, tarafsız olduğu yönündeydi. işler değişip bu arkadaş ikinci maddeye geçtiğinde ise olayın rengi değişiyor. çünkü sokaktaki adamın düşüncesi şu: "bu adam objektif bir adam, bana düşüncesi çok saçma ve taraflı geliyor ama bir bildiği vardır. sanırım sorun bende."

    bu yoldan ilk rıdvan dilmen gitti, foyası ortaya çıktı ancak bu halüsinasyondan kurtulamayanlar oldukça fazla. mehmet demirkol ise zeki adam. arada 1. maddeye dönerek insanların hafızalarını tazeleyip ikinci maddeye geçtiğinde daha aklı selim adamları bile uyuşturabiliyor.

    tanım: sahibinin sesi.
  • 350
    son yazısında galatasaray'ın real madrid karşısında aldığı 3-0 lık yenilginin sebebini sneijder'e yıkıp kariyerinde şampiyonlar ligi şampiyonluğu bulunan, dünyanın en iyi teknik direktörlerinden mourinho'nun yetenekleriyle zirveye çıkardığı louis van gaal gibi elit bir teknik direktörün kaptanlık verdiği sneijder'i "koşmuyor, defansa yardım etmiyor artık çağdışı ve demode" gerekçesiyle henüz yeni yeni parlayan salih uçan ile kıyaslayarak çok ağır bir şekilde saçmalamıştır.. tamam yeni on numaralar mazideki on numaralar benzetmesi iyi güzelde alttan alta bu saçma sapan ve hiçbir tutarlılığı olmayan kıyası yapmak sana yakışmadı be uğur meleke...
App Store'dan indirin Google Play'den alın