• 1726
    akıl sağlığı sınırlarını test etmede üzerine olmayan ülke.

    ülkede infial yaratan şiddet olaylarından sonra genelde şiddete uğrayan ile şiddet uygulayan kişiler kameraların karşısına geçirilir ve canlı yayında bir barışma töreni düzenlenir. şiddet uygulayan kişinin aslında nasıl da ponçik bir karakter olduğundan bahsedilip, şiddete uğrayan kişiyle arasında bir sorun olmasın tabiatın kurallarına aykırı olduğundan dem vurulur. malum olayların bir anlık öfke ile olduğu ve o öfkenin de buhar olup uçtuğu deklare edilir. suratlarda yapay gülümsemeler, şiddet yanlısı ponçik kişinin mağdurun yanağından makas almalar, şakalaşmalar vs. yazarken bile midem bulandı.
  • 1727
    meslekleri sebebiyle dayak yiyen o kadar çok insan var ki ülkede kararları en fazla tartışma konusu olan, göz önünde olan hakemlik müessesesi aleni bir dayak yiyince infial oldu. gerçi iyi de oldu, ancak konuyu futbol özünden çıkartıp ülkede özellikle doktor, öğretmen vb. meslekleri sebebiyle dayak yiyen insan sayısındaki artışa, sırf kadın olduğu ve katilini/herhangi bir erkeği sevmedi diye ölen, şiddet gören kadınlara kısaca ülkede son yıllarda artan şiddete bakmadıkça çözülmesi mümkün olmayan bir hadise içindeyiz. insanlar zaten gergin ve huzursuz birilerinin tahrik etmesi, hatta bırakın kibrit çakmayı iki kişiyi birbirine sürçmesi bile yangın çıkartmak için yetiyor...
  • 1728
    3. dünya ülkesi,
    her alanda deyip haksizlik etmek istemiyorum ama şike,kara para, hukuk ve gelir adaletsizligi. her yönüyle rezalet ve insan hakllarina aykiri tutum sergileyen ülke. turkiyeyi cok seviyorum ama vatandaşi olmaktan bazen nefret ediyorum. bende dahil insanlarimizin zihniyetinden kaynaklaniyor. bende türküm ama türk insani böyle. ben daha iyi olayim digeri ezilsin. kimse benden daha iyi olmasin baskasi umrumda degil. benim hakkim yanmasin baskasinin hakkindan banane. ben daha zengin olayim baskasi surunsun banane. liyakasizlik mi en krali. çalmak mi? en iyisi. bencillik mi? en bencili. bu ülke bu toplum bu kadar arkadaslar aramizdaki istisna 3-5 iyi insan kaideyi bozmuyor maalesef. 2gun ileriye gidersek 3. gun geri gelip 0liyoruz.

    normalde bir şirket, bir oluşum başarılı oluyorsa üzerine koyarak devam etmesini beklersiniz değil mi?

    çok uzaktan değil size galayasaray'dan örnek vereceğim.
    sezon yıllarını tam hatırlamıyorum fatih terim gelmişti; muslera, selçuk,melo. 2011-2012 yılları başlangıçları olabilir.
    iyi hatırlayın tam 4 yıl üst üste şampiyonlar ligine gitmiştik. 3 yıl şampiyon olduk. 4. yıl fenerbahçe cezalıydı onun yerine 2. olan takım yani biz gitmiştik.

    bu takım tam 4 yılda 3 kez şampiyon olup, 4 kez şampiyonlar ligine gitmişti. son 16 ve çeyrek final falan da oynamıştık yanlış hatırlamıyorsam.

    düşünün bu takımın o zamanlar için max başarabileceği her şeyi başarmıştı. yani gelir olarak max seviyede gelir kazanıyorsunuz. ligde şampiyonluk geliri şampiyonlar liginde katılma gelirli gruplardan çıkma vs gelirler. max gelirleri kazanıyorsunuz.

    sonuçta ne oluyor ? ertesi sene galatasaray 8. mi 12. mi ne bir yerlerde bitirdik. normalinde 4 sene üst üste max başarılı olmuş takımın devam etmesi lazım. sonrası hüsran ?
    niye ? bizim düşmanımız yine biziz. öyle dış güçler falan değil. benim düşmanım sensin. senin düşmanın benim.

    fenerbahçeye, beşiktaşa az kızmıyorum. adamların gerçekten avrupada başarıları yok. umurlarında da değil.

    çok uzadı ama şöyle söyleyeyim. fener gruplardan elense taraftarı 2 gün güler geçer. çünkü alışmışlar başarılı olmamaya. kafa yapıları yok adamların avrupa vs. diye bi eski anelka zamanları falan başarı görmüşler. doğuyor fenerli başlıyor galatasaray da galatasaray. ya sizin tek mutluluğunuz sevinciniz galatasaray'ı yenmek mi ? bu nasıl bi küçük beyin kafası futbol galatasaray'dan mı ibaret ?
    ya avrupanın en alt liginden beşiktaş elendi. böyle bi rezillik olabilir mi ? yer yerinden oynaması lazım sakatım sakatım sakatsın vs. böyle bir şey olabilir mi ? oluyor. spor vs deyip geçmeyin. seyirci olarak taraftar olarak bu rezilliğe katlanmaya devam ediyorlar. gitmeyin maça. kabullenmeyin bu rezilliği. bi aksiyon alın. vs vs. bu kadarız işte. bizden olcak şey bu kadar.

    kişiler kurumlardan büyük...
    böyle bir ülke işte.
  • 1729
    konya'da silahla öldürülen doktor gündeminin akabinde kendini güvende hissetmeyen sağlık personellerinin akın akın yurt dışına gitmesine, hem siyasi figürler hem de anadolu irfanı (!) tarafından "siktirip gitsinler" denilerek reaksiyon alınan, en temel insan haklarının bile gasp edildiği ar damarı çatlamış bir coğrafya burası.

    balık baştan kokar, bu ülke 6 ay önce neyi seçtiğinin farkındaydı, artık geriye dönüşü yok. sahada hakem de dayak yer, tribünde adam da dövülür, yarın bir gün birine silah çekilip de vurulur hiçbirine şaşırmıyorum artık. ekonomik olarak değil belki (henüz) ama insan hakları ve medeniyet açısından somali, iran ve burkina faso gibi ülkelerden bir tık yukarıdayız sadece.
  • 1730
    yıllar önce kurtlar vadisi belasıyla tanıştırılan ülke.

    senaryo, müzikler, oyunculuklar, karakterlerin realiteyi yansıtması vs. zerre itirazım yok. sorun dizideki yaşam tarzının yarısından çoğu cahil, söz konusu konsepte psikolojik olarak hazır olmayan, zihinsel açıdan yetersiz bir toplum tarafından "ideal" olarak benimsenmiş olmasında. haliyle insanlara etkisi de bir o kadar olumsuz oldu.

    nüfusun yarısından çoğu polat alemdar gibi takılıyor; arabasının torpido gözünde, belinde, götünde silah. silahı olmayan da kriminal eylemleri "adamlık" olarak benimsemiş durumda.

    ankaragücü başkanının halil umut meler'e yumruk atması bir sürecin son noktası.

    ahlaki deformasyon had safhada, düzelmeyiz.
  • 1731
    geçtiğimiz cuma akşamı rutin olarak eşimi işten aldım ve kızımı annemden almaya gidiyordum. her gün kullandığım yolda yine trafik vardı. o da trafik lambasından olan, beklersen 3-4 dakika sürecek bir trafik. tek gidiş tek geliş olan yerden sola dönerek tek yöne çıkacağımız bir yol. ışıkların olduğu yerde refüj var iki yönü ayıran. bazı kendini bilmezler lamba kuyruğu uzayınca soldan yardırıp diğer şeritten yola fırlıyorlar. benim önümde 3 araç varken yeşil yandı ve 30 arabanın arkasından çıkan beyaz audi diğer şeritten yola çıkmak isterken karşısından araba gelince beni sıkıştırdı. bu sefer ben de yeni kalkış yapmıştım ve bana doğru aracını kırdı. bu sefer ben gaza basmamla birlikta sağa doğru manevra yaptım. beyaz audi birden çıldırdı. sellektör, korna, önüme kırıp durdurma isteği gibi bütün barbarlıkları yapması sonucu beni durduramadı. ancak yan yana geldik ve camı açtığımda 2 adet vatandaş vardı araçta.
    şoför koltuğundaki "dua et yanında kız var" dedi. yolcu koltuğunda oturan da "saygı yap" dedi. ben özür dilerim dedim ve camı kapadım. adam 30 kişinin hakkına girmiş ve üstüne bana çarpacakken kaçmama rağmen hala daha önüme geçme isteği ile beni dövecek.
    şimdi bunu neden anlattım? bu memleket haklı insana özür dileten, haksızlığı hak bilip üste çıkanların memleketi. davanda haklı olsan bile biliyorsun ki haksız olan sana ne yaparsa yapsın yaptıkları yanına kar kalacak. ceza sistemi zayıf mafyalaşma çok üst düzeyde. yani o hakemleri tehdit etmiş, öteki yumruk atmış bunlar alışılagelmiş şeyler.
    yapan yine cezasız kalacak, yaptıranlar ah vah edip yaptıkları her şeye devam edecekler.

    bu arada hasar danışmanıyım. trafik kurallarını falan yalayıp yutmuş biriyim. bu bakımdan trafikte hep 1 adım ilerdeyim. trafikte hak hukuk iyi bilirim.

    edit: yazım hatası düzeltildi.
  • 1739
    güzel ve yalnız ülkem.

    uluslararası olarak bu kadar yalnız bir başka ülke yok, bunun sebebi iktidar vs. değil eski iktidarlar döneminde de türkiye yalnızdı.

    israil için ukrayna için ortalığı ayağa kaldıranlar, türkiyenin teröre karşı on yıllardır verdiği savaşı görmezden geliyor, hatta bize karşı terör örgütlerini destekliyor içten içe mutlu bile oluyorlar.

    avrupayı görmeden önce avrupalı insanlarla tanışmadan önce böyle düşünmüyordum ama avrupada hatrı sayılır bir süre geçirdikten sonra böyle düşünmeye başladım, mustafa kemal atatürk önderliğinde verdiğimiz milli mücadele öyle bir içlerine oturmuşki, yıllardır onun kinini duyuyorlar ve duymaya devam edecekler.
  • 1743
    bugün 12 vatan evladını toprağa vermiş ülkem. bizim için, senin için, benim için bu sadece bir sayı ama hepsi bir ailenin canı ciğeri her şeyi. kimisinin geride evladı kalıyor, kimisinin anne babası.

    kerpiçten evlerde yolunu gözleyen anneler, babalar, eşler, çocuklar, kardeşler... yokluk içerisinde büyüyen ve yokluk içerisinde kara toprağa düşen gencecik yürekler.

    allah bu ülkeye ve bu millete bunu yaşatanları kahretsin. teröre kucak açana da destek verene de en büyük acıları yaşatsın.
  • 1746
    tarih boyunca türklerin kurduğu diğer tüm devletler gibi ne kuruluş sürecinde ne de kurucu kadrolarında en ufak bir karanlık bulunmayan evimiz, devletimiz.

    araplar para verip ülkelerine getirdikleri ispanyol ya da portekiz takımları gibi sanmasınlar bizi. şunu kafalarına soksunlar, ilişki yürüttükleri mevcut siyasiler her ne kadar koltuk işgalcisi konumunda olup gaflet ve delalete düşen kişiler olsa da bu toprakların insanları sonsuza dek hem atatürk’ün adını hem de cumhuriyetin şanını yaşatacak kişilerden oluşur. değil yüz üzerinden bin sene de geçse atatürk’ün adını yaşatacağız, buna koca cihanın engel olamadığı yerde süper kupa ayağına 3-5 beyaz entarili arap bedevisi mi engel olacak?

    burası atatürk’ün ülkesi, bizler de onun askerleriyiz ve bu sonsuza kadar böyle kalacak.
  • 1749
    mustafa kemal atatürk olmasa olmayacak bir ülkeydi. bunu bütün vatandaşların kavraması şart.

    işte tam da bu yüzden atatürk ve şanlı istiklal marşı pazarlık meselesi olamaz bu ülke insanı için. araplar rahatsız oluyor diye atatürk'ten kimse vazgeçemez. bugün iki takımın gösterdiği duruş bu ülke için güzel bir örnektir.

    atatürk bu ülke için canını verdi, istiklal marşı da bu ülkenin bağımsızlığı için şehit olan yüz binlerce insan için yazıldı. arap itleri bu iki değeri kısıtlayamaz. ne mutlu türk'üm diyene.
App Store'dan indirin Google Play'den alın