yüksek öğrenimin sözde bedava olduğu ülkem. yeni mezunlardan yüzde 300 farkla tahsil edilen öğrenim kredisini almak birçok öğrenci için tercih değil zorunluluk. kyk bursu alabilenlerden kaçının gerçekten bursa ihtiyacı var herkes biliyor.
bugün istanbul'da üniversite kazanıp anadolu'dan istanbul'a gelen bir öğrencinin en kötü şartlarda, sadece başının üstünde bir çatı olması ve karnının tok olması için ayda 3000 lira harcaması gerekiyor. yemekhanelerin durumu 4 sene önce bile iyi değildi, şu an 3 öğün devlet okulu yemekhanesinden yemek yiyip dengeli beslenmiş olmak mümkün değil. devlet yurtları zaten asker koğuşundan hallice. ilk depremde harabeye dönecek 60 yaşında gecekondudan çıkma rutubetli apartman dairelerini 4 kişi kiralamaktan bahsediyorum üstünde çatı olmasından.
memleket ziyareti için otobüs/ uçak bileti, haftada bir kez arkadaşlarla dışarda iki bira içmek, sinemaya/tiyatroya gitmek, maça gitmek gibi en temel giderler bile öğrenci bütçesini sarsıyor.
son yıllarda
grind, yani kaba tabirle hayatta kalmak için kıçını yırtmak ve it gibi çalışmanın kutsanması anlayışı amerika'da itin götüne götüne sokuluyor. bizde daha da kutsanıyor. şimdi bu mecrada böyle tepkiler gelmeyecek belki ama şu yazdıklarımı sokakta söylesem "gitsinler part time çalışsınlar, öğrenci de öğrenci gibi yaşasın canım, biz de vaktiyle hem çalıştık hem okuduk" diyecekler.
şimdi bölüm var bölüm var. her bölümün yükü öğrencilerin ders çıkışı günlük 100 liraya 8 saat ayakta koşturarak kafelerde çalışmasına müsade etmiyor. kaldı ki neden ders sonrası dil öğrenecek, kitap okuyacak, araştırma yapacak gençler çalışmak zorunda olsunlar? bunların hepsi için itirazlar hazır. "sanki herkes böyle düzgün öğrenci, sanki sırf aileden kaçmak, ortam yapmak için dandik okullara gidenler yok." bunların hepsini işittim. boğaziçi'ne, itü'ye derece yaparak yerleşmiş ve karnı aç kalan, gofretle kahvaltı yapan bir sürü arkadaşım oldu. okulun adı olmasa ne çıkar? herkesi genellemek ne kadar doğru? öyle ya da böyle, "üniversite oku hayatını kurtar" yalanıyla yetiştirilmiş gençler şu an açlık ve sefaletle yüzleştiriliyor ve artık hepsi tünelin ucunda da ışık olmadığının farkında.
ben artık öğrenci değilim, yıllar oldu mezun olalı ama benim zamanımda bile öğrenci hayatının zorlukları katlanarak artmaya başlamıştı. şu anda öğrenci olan gençlerin durumunu hayal bile edemiyorum. yarış atı gibi koşulan 12 yıllık ilk ve orta öğretim sonunda bir o kadar da ekonomik olarak doğrulmak için zaman harcaması gerekiyor insanların. yeni mezunu geçtim, iş hayatında 5 sene tecrübesi olan insanlar kendi dairelerinde yaşayamıyor, senede bir tatili, giriş seviye bir araba sahibi olmayı düşleyemiyor. istinaları vardır, sözüm ona başarılılar vardır ama genel tabloda çoğunluk için yazdığım senaryo gerçeklik. başarı hikayeleri on kişiyi anlatıyorsa duyulmaya değer görülmeyen başarısızlık hikayeleri on bin kişiyi anlatıyor.