• 27
    bir teknik direktöre 23 ekim 2012 galatasaray cfr cluj maçı sonrası sormak istediğim bir sürü soru var.

    -bir teknik direktör düşünün, yıllarca yurt dışında da bu işi icra etmiş, yağmurlu hava koşullarında, çamurlu sahalarda oyuncuları yönetmiş. şimdi o zaman bu adam bunları biliyorken niçin nasıl bir oyuncuyu sahaya sokmaması gerektiğini bilemez?*
    -bu teknik direktörün bir oyuncusu* 11 maç ceza almış ama onu şampiyonlar ligi kadrolarının hepsine almış ve bunu her seferinde dile getirmiş. ama nedeni anlaşılmadığı bir durumdan ötürü oyuna almıyor oyuncusunu. hem de taraftar bu kadar istekliyken ve arzulamışken. bahane olarak da sanırım "3 aydır resmi maçta oynamaması" ileri sürülmüş. evet, çünkü aynı sebepten başka bir oyuncusunu* oyuna sokmuştur. halbuki oyuna aldığı bu oyuncu 1 sezondur oynamamaktadır.
    -bu teknik direktörün en az 3 tane penaltı kullanabilecek oyuncusu varken niye sadece bir kişi* üstüne yoğunlaşmıştır? diğer oyuncuları akla daha yatkın değil midir?*
    -bu teknik direktör adam gibi oynayan, rakibe riski yaşatan tek oyuncusunu maçın 35.dakikasında niye oyundan çıkartır? sebep olarak da "sakatlanmadı, canım öyle istedi." diyebilir?
    -bu teknik direktör bir oyuncusuyla* bir maç sonrası yaşadığı gerginlikten dolayı neden 2 maçtır gereksiz yere oyuncusunu oyundan çıkartır ve oyuncunun moralini yerle bir eder?
    -bir teknik direktör son 2-3 maçtır hep aynı cümleyi nasıl kurar? "çok kolay goller yiyoruz, hep yiyoruz, güzel yiyoruz." neden takımına azıcık olsun destek çıkmaz?
    -bir teknik direktör taraftara niye verilmesi gereken değeri vermez? *

    saygılar... *
  • 28
    kimilerince kolay kimilerince zor diye tanımlanan ama çoğu zaman üzerinden ikiyüzlülük dönen bir meslek.

    nedir bu ikiyüzlülük? hemen açıklıyorum.

    şimdi 10 senelik fifa kokartlı hakem geliyor takımının maçını yönetiyor. avrupa'da mükemmel maçlar yönetmiş, o imrene imrene izlediğin "biz niye böyle değiliz amk" diye iç geçirdiğin takımların oyuncularına korkusuzca kırmızı kart göstermiş, çoğu yerden övgü almış, dolayısıyla işinde yükseldikçe yükselen bir hakem.

    sen bu hakeme maçta, maçtan sonra ya da devre arasında ölümüne küfür ediyorsun. çünkü görüyorsun hatalı kararlar veriyor. ve bu hatalı kararların hepsi "görmemekten" dolayı değil. görüyor ama öyle yorumluyor. çok kart göstererek tansiyonu yükseltiyor mesela, avantajı oynatmıyor ya da serbest vuruşun yerini yanlış gösterebiliyor. bir dolu yöntem/yönetim hatası yapıyor. ama hayatında eline düdük almamış halinle bu adamın kararlarını yargılıyorsun. yargılamadım deme büyük yalan söylersin. mutlaka yargıladın ve yanlış yaptığına kanaat getirdiğin oldu. hatta küfrettin.

    buraya kadar sorun var mı? bence yok. çünkü aynı eleştirileri ben de yapıyorum. şurada 15 sene 20 sene hatta kimimiz 40 senedir takip ediyor bu sporu. dikkatle izliyor. kafasında bir taktik olsun olmasın oynanan oyunu görüyor kim formsuz kim işini yapmıyor seçebiliyor ya da takımı ne yapmaya çalışıyor neyi yapamıyor hepsini görüyor tribünden. e bu adam yönetim şeklini eleştirdiği hakemin yanına teknik direktörü koyamaz mı? neden koyamasın?

    sahada ters giden bir şeyi ya da yanlış bir hamleyi eleştirmeyi "teknik direktöre bilgiçlik taslamak" olarak yorumluyorsan bundan sonra o hakeme* küfrettiğini görmeyeyim. ikiyüzlü derim. hak edersin bunu.

    futbolcunun yanlışını görürsün ya da gördüğünü sanırsın dile getirirsin, teknik direktörün hatasını tespit edersin gelir buraya yazarsın. bazı kapalı fikirler var ki hemen "sen futbolcu musun" "sen teknik direktör müsün" "fm oynayıp gelmişsin"e getiriyorlar işi. çok üzülüyorum. *
  • 30
    bu işi yapıyorsan futbolcuna kendini sevdirmen lazım. bu, bilhassa da ülkemizde çok önemli. istediğin kadar futbol bilgin, taktik zekan olsun. futbolcu grubu seni sevmiyorsa 3.hafta gidersin. gönderirler. istersen mourinho ol.

    ülkemiz için en başta gelen özellik bu: futbolcuya kendini sevdirmek. futbolcu grubuna kendini sevdirmeyi konuşma yeteneği takip ediyor. hitabet çok önemli. ne kadar iyi bir hatip olursan başarıya giden yol o kadar kısalıyor. üçüncü sırada ise karizma var. bu da çok önemli.

    antrenman bilgisi, taktik zeka..bunların hepsi bu saydıklarımdan sonra. en azından ülkemizde diyeceğim ama bence diğer futbol ülkelerinde de böyle.

    mourinho'nun, imparator'un, klopp'un, mustafa denizli'nin başarılarındaki en büyük pay ne taktik zeka, ne antrenman bilgisi. futbolcun seni seviyor mu, sana saygı duyuyor mu, onları etkileyebiliyor musun..olay bitmiştir.
    başarılı teknik direktörlere bak, hepsinde bu 3 özellik vardır.

    misal ben bugün stsl'de bir kulübün başkanı olsam ve menajerler bana teknik direktörlük için cem yılmaz ve aykut kocaman ya da skibbe isimlerini önerseler saniye düşünmeden cem yılmaz'ı seçerim. çünkü cem yılmaz futbolcusuna kendini daha çok sevdirir. hitabet yeteneği daha üst düzeydedir ve daha karizmatiktir. ve bence mersin'in başına geçse mersin'in başına geçen guardiola'dan daha başarılı olur.

    antrenman bilgisi, ıvır zıvırı zaten bir tık kadar ötede. bugün dünyada üç aşağı beş yukarı tüm takımlar aynı antrenmanı yapıyor. teknik direktörlük artık tamamiyle insan yönetme haline dönüştü. bu, gitgide daha da belirginleşecek. şımarık, zengin ve büyük oranda cahil 25 kişiyi yönetebiliyor musun, onlara futbolcu esprisi yapıp, 10 dakika sonra başkanla içinde fizibilite, azalan marjinal verim, takım mühendisliğii geçen son derece ciddi bir toplantı yapabiliyor musun, karizmatik misin, hitabet yeteneğin güçlü mü? %80 oranında iyi teknik direktörsün.

    rijkaard şu an nerede görev yapıyor bilmiyorum ama galiba bizden sonra da başarısız deneyimleri oldu. yarın tepecik belediyespor'la da anlaşsa başarılı olur diyemezsin. ama mustafa denizli için bunu dersin. adam rizespor'la anlaşıyor, basın toplantısını sonlandırırken ettiği laf şu:

    ''gerekeni yapacağız.''

    bu laf şehri +3 puanla başlatacak misal lige. bunlar küçük gibi gözükür ama önemlidir. guardiola bugün çelsi'ye gitse başarılı olur mu? bana sorsan %70 oranında olmaz derim. ama imparator %80 oranında olur.

    çünkü teknik direktörlük tamamen insan yönetme sanatına dönüştü. şota'nın taktik/antrenman bilgisini kim sorgulayabilir, adam bir sürü lig gördü, van gaal'e asistanlık yaptı. ama bana bugün acun ılıcalı mı şota mı desen acun derim.
  • 31
    başarılı teknik direktörlerin, futbol oynadıkları esnadaki mevkilerinin, başarıları ile bir alakası olup olmadığına dair dün kafama bir soru takıldı. sonra internete gömüldüm, biraz araştırma yapayım dedim. başlıyorum.

    öncelikle en çok uefa müsabakası kazanmış teknik direktörlere bakalım. alt limiti 5 kupa olarak belirledim.

    sir alex ferguson; 7 kupa, mevkisi forvet.
    giovanni trapattoni: 7 kupa, mevkisi defans, defansif orta saha.
    arrigo sacchi: 6 kupa, mevkisi defans.
    pep guardiola: 5 kupa, mevkisi defansif orta saha.
    bob paisley: 5 kupa, mevkisi defans.
    nereo rocco: 5 kupa, orta saha.
    carlo ancelotti: 5 kupa, orta saha.
    louis van gaal: 5 kupa, orta saha.

    şimdi de günümüzdeki en başarılı olarak addedilen teknik direktörlere bakalım. kaynak olarak kullandığım link: http://bleacherreport.com/...d-football-right-now

    arsene wenger: orta saha
    gerardo martino: ofansif orta saha
    rafael benitez: defans
    fatih terim: defans
    fabio capello: orta saha
    diego simeone: defansif orta saha
    mircea lucescu: kanat
    manuel pellegrini: defans
    antonio conte: orta saha
    vanderlei luxemburgo: defans
    marcelo bielsa: defans
    jurgen klopp: forvet/defans
    guus hiddink: orta saha
    carlos bianchi: forvet
    marcello lippi: defans
    ottmar hitzfeld: forvet
    jose mourinho: orta saha

    buna göre, defansif rolleri üstlenen direktörlerin sayısı 12, orta saha olanların sayısı 8, hücumcu olanların sayısı ise 5. bu teknik direktörleri baz alırsak, futbolculuk kariyerlerinde defansta oynayan teknik direktörlerin sayısı ağır basıyor. buna göre, defans > bütün mevkiler.
  • 32
    en önemli özelliği ne olmalı diye çok düşündüm. taktik ? teknik ? iletişim ? motivasyon ?

    benim için tutku kardeşim tutku. hocan tutkulu olacak. gol attın mı en derinlerde hissedecek, o anı yaşayacak. haksızlığa uğradın mı canı acıyacak, o anı yaşayacak. mağlup mu oldun, en az bir çocuk kadar üzelecek, içi içini yiyecek bir daha ki sefer sahaya çıkacağı günü iple çekecek, bir savaşa hazırlanır gibi hırsla hazırlanacak.

    2+2 = 4, tutku yoksa başarı da yok.

    ayrı bir paragraf;

    sen de bul ulan artık kendini. hala güveniyorum, daha doğrusu güvenmek istiyorum sana.

    http://static.guim.co.uk/...ni-celebrate-008.jpg
    http://3.bp.blogspot.com/...600/mancinidance.jpg
  • 33
    en önemli özelliği ne olmalı diye çok düşündüm. taktik ? teknik ? iletişim ? motivasyon ?

    benim için seksi olmasıdır kardeşim seksi. hocan seksi olacak. bir bakış attı mı taraftarların yüreği hoplayacak, kızlar onu arzulayacak. haksızlığa uğradın mı sempatik bir gülüş yapacak, bizlere aman boşver hocamız çok cool dedirtecek. mağlup mu oldun, facepalm yapıp içten sırıtarak vardır bir bildiği dedirtecek, her maç içten içe pislik bir ruh hali olacak. son maçıymış gibi tüm karizmasıyla saha kenarında endamını sergileyecek, bir gece klübünde kız tavlamaya gider gibi deplasmana gidecek.

    2+2 = 4, seksilik yoksa başarı da yok.

    http://www.bravosport.de/...zig-fun-atu-1ClS.jpg
  • 34
    ulan amına koyim çok klişe olcak ama sihirli sopa yok olum bu adamlarda. sikicem çok sinirliyim. hayır teknik direktöre değil anasını satayım. bak şimdi reykart döneminde yazar oldum ben. reykart'a küfür edenler vardı. sabır diyenler vardı. ben sabırcı kısımdım. sonra yolladılar hocayı sabretmeden. bi bok değişmedi. hagi geldi, yine aynı. iyi topçu ama götüm gibi hoca dendi. mancini siktirsin gitsin kodumun karizması. prandelli iyi insan ama hoca moca olmaz. sanıyorum sadece fatih terim çok az laf yedi görevdeyken. gittikten sonra ona da sövdük no problem. ya sikicem amk kim gelsin, ne yapalım söyleyin lan. her hafta bi yazar mı çıksın hoca olsun? herkes kötü bi biz iyiyiz anasını satayım.
  • 35
    geçmişe bakarak, galatasaray'ın nasıl bir teknik direktör seçmesi gerektiğini anlatmaya çalışacağım, kendi fikrimce tabii.

    şimdi öncelikle, taraftarımızın geneli, mancini gibi isimleri çok fazla seviyor. avrupai isimler yani. tugay kerimoğlu başlığına bile baksanız, ki tugay'ın henüz bir deneyimi bile yok, sırf avrupai diye isteyen var tugay'ı.

    aslında avrupai olmak değil olay, profesyonellik. şimdi bu arkadaşlarımız istiyorlar ki, gelen teknik direktör profesyonel olsun, öyle her boka atlamasın, işini iyi yapsın, sistem yaratsın, organizasyon yaratsın falan. böyle bakınca çok güzel. evet, böyle teknik adamlar avrupa çapında oldukça kabul gören ve birçoğu başarılı isimler.

    fakat türkiye'de bu süreç böyle değil işte. bunu kabullenmek istemesek de böyle değil. çünkü böyle adamlar gerçekten profesyonel, ve futbolcuların da profesyonel olacağını düşünüyor. ve o futbolcunun normalde yapması gereken şeyleri yapacağını sanıyor. ama türk futbolcusu bunları yapmadığı için berbat bir hale giriyoruz.

    türkiye'de galatasaray hariç bütün takımlar anladı bunu. o yüzden böyle teknik adamları ısrarla getirmeye devam edip ısrarla başarısız oluyoruz. hani tamam, düşünce güzel zaten, keşke biz de başarabilsek. şimdi annemizin liginde oynamaya devam edelim o zaman diyecek arkadaşlar olacaktır. ama anlamadıkları nokta şu, bu işi değiştirmeye buradan başlayamazsın. önce federasyondan, türk futbolcusundan, şu siktiğimin yabancı kuralından falan başlayacaksın. profesyonel gençler yetiştireceksin. sonra getir mancini'yi, başarılı olsun.

    geçmişe bakacağım demiştim; bak frank rijkaard bu profesyonellerin, romantiklerin şahıdır. ama ne yaptı adam, taktik teknik her şeyi bilmesine rağmen burada da, arabistan'da falan da başarısız oldu. buradayken futbolcu zaten profesyonel olmalı, herkes kendisini maça motive edecek kadar profesyonel falan deyip maç öncesi kampını kaldırdı, gördük sonuçları. mancini de aynı şekilde, düzensizce takımı değiştirip durdu, sürekli bi şeyler aradı, bi türlü bulamadı.

    geçmişte sinirle mancini hoca değil falan yazdım. ben de biliyorum amk, adamın dünya çapında kabul görmüş iyi bi teknik adam olduğunu. ha prandelli hoca değil bak, onu rahat söylerim. ama mancini iyi hoca. fakat türkiye'de tutacak hoca değil, bunu anlayın artık.

    bakın başarılı olmuş isimlere, fatih terim en başta, kalli, lucescu, mustafa denizli, zico, daum bile sayılabilir. şimdi dünya çapında isim olarak bunları türkiye'de başarısız olmuş olan şu isimlerle karşılaştırın: löw, hiddink, rijkaard, mancini, hatta prandelli. arada uçurum var isim olarak amk. ikinci kadro ingiltere'deki adama sorsan birinci kadroyu siker diye cevap alırsın. ama türkiye'ye bakınca öyle değil işte.

    neden peki, bi düşünün neden. çünkü ilk kadrodaki isimlerin hepsi, disiplinli, eli sopalı isimler. florya'da yatıp kalkan, futbolcunun her şeyiyle ilgilenen, teknik adamlığı işten çok hayat tarzı haline getiren insanlar. ve türk futbolcusu bu olmadan başarılı olamaz, çünkü toplumun genelinde olduğu gibi kendisini yönlendirecek birilerine ihtiyaç duyar, her konuda. maça kendi kendine konsantre olamaz türk futbolcusu, teknik adamın kendisini motive etmesine ihtiyaç duyar.

    bak, şu an bunu türkiye'de nerdeyse bütün kulüpler anladı. bi biz anlayamadık, hala avrupai, profesyonel olmaya çalışıyoruz, o yüzden de üç senede bir dibi görüyoruz. ha bu da bizim avrupa takımı olma genlerimizden kaynaklı. ama arkadaşım, bunu değiştirmenin yolu kendinden başlamak değil. futbolu değiştireceksin önce, yapacak başka bir şey yok.

    şimdi vermeniz gereken karar, biz hala profesyonel isimlerle yola devam edelim, ya da eli sopalı ama teknik taktik de bilen bi adam getirelim. ilkini seçersek, kusura bakmayın ama annenizin liginde başarılı olmadan avrupa'ya da gidemiyorsunuz, bi sik olamayacağız. ama ikincisiyle belki kendimizi yavaş yavaş geliştirebiliriz.

    eyvallah.
  • 36
    tek suçlu..sanki o gitse başka birisi gelse herşey güllük gülistanlık olacak.

    olmayacak.

    biz bu süreci daha önce yaşadık..kangren olmuş yönetim, ileri gitmeyen hatta performansı çok çok kötüye giden futbolcular topluluğu ve hiç aşı tutturamamış teknik direktör frank rijkaard.

    sezon başı karpaty lviv gib saçma sapan bir takıma ön elemede elenilmiş perşembenin gelişi çarşambadan belli olmuştu.ta ki ertesinde rijkaard'ın gönderileceği ankaragücü maçına kadar. performansı çok kötü olan futbolcular o maçta akıl tutulmalarını da eklemişlerdi. herkes tarafından biliniyordu rijkaard kötüydü ve o'nun yerine kim gelse takım daha iyi oynayacaktı.

    hataydı.

    rijkaard ile birlikte o günkü performansları kötü olan futbolcular hakan balta, barış, servet vs. sezonun devamında hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etti. belki o oyuncuların büyük çoğunluğuna galatasaray'da oynadıkları ve bu takımda 11 oynamanın ne kadar zor olduğu o veya bu şekilde gösterilebilseydi işler daha çabuk çözülecekti. hagi geldi. oyuncular oynadı biz 14.lüğe gittik.

    ertesi sezonki şahlanmanın büyük ölçüde rijkaard ile birlikte kulağı çekilmeyen futbolcuların büyük kısmının gönderilmesi ve kulağının çekilmesiyle gerçekleşmiştir.

    biz bunu bugünde görmemeye devam ediyoruz.

    aradan 4 yıl geçti. prandelli ile hiçbir şekilde uyum sağlamadık. kötü oynayan futbolcular var. saçmalayan yönetim gitti, bir başka yönetim geldi ve biz yine hoca değiştiriyoruz.

    değiştirelim. ama yanında bazı şeyleri de değiştirelim. bu sefer ağzımız yanmasın.
  • 37
    kabaca bir tanım yapmak gerekirse takımı oluşturan profesyonellerin becerilerine göre saha içinde konumlanmalarını sağlayan, kurduğu oyun sistemiyle rakibe üstünlük kurmaya çalışan, rakibin oyun içinde ortaya çıkan strateji ve taktiklerine karşı strateji ve taktik geliştiren kişi olarak tanımlayabiliriz.

    peki, türkiye'de durum nasıl?

    taktik? gerek yok.
    strateji? gerek yok
    sistem? gerek yok.

    neye gerek var?

    1: yerlileri motive et. çünkü benzinle değil gazla çalışıyorlar.
    2: yabancıları yerlileri tamamlamak için kulan. çünkü yerliler oynamaz da yabancılar oynarsa, mancini gibi, prandelli gibi 3-5-2, 4-2-3-1 falan filan sadece not kağıdında kalır.
    3: abilik yapacak birini bul. çünkü bizim az gelişmişler hadi oğlum, hadi aslanım demezsen, ıvır zıvır sorunlarını çözmezsen motive olamazlar.
    4: hadi oğlum, hadi aslanım, bravo koçum gibi cümleler kur. çünkü bizimkiler drogba gibi profesyonel sözleşme yapıp, baki mercimek gibi amatör oynarlar.
    5: takım içinde hiyerarşi kur. askeriyedeki gibi devrecilik ve sıracılık olsun. önemli olan işi kimin yaptığı değil, işin yapılıp yapılmadığıdır.

    bu liste uzar da, gider.

    bu sebeple bu ülkede mancini, prandelli, ancelotti, löw, guardiola falan filan gibi adamların başarılı olma şansı yok. çünkü adamlar teknik, taktik ile futbol oynatıyor.
    bu yorum yerlileri yermek veya yabancıları yüceltmek için değil, türkiye'deki saçma sistemi deşifre etmek için. bu amatör, az gelişmiş futbolcu topluluğu içinde bizi bizim kadar tanıyan felkamp, daum, lucescu gibi şahıslar dışında başarılı olan da yok.
  • 38
    sürekli olarak başarıda veya başarısızlıkta ne kadar pay sahini olduğu tartışılan meslek. genellikle oyuncu grubu iyiyse herkes her takımı şampiyon yapabilir gibi bir kanı var. bence bu çok yanlış, ve bence teknik direktör takım üzerinde yaklaşık %75 lik paya paya sahip. 14.06.2015 tarihinde oynanan paraguay-arjantin maçını izlediğimiz zaman bu varsayımın aslında doğru olduğunu görebiliriz. kadrosunda messi, di maria , tevez, aguero, lavezzi, higuain, mascerano, biglia gibi oyuncuları bulunan arjantin 2-0 önde olduğu karşılaşmadan 2-2 lik beraberlikle ayrıldı. paraguay'ın gollerini atan oyuncuları biz transfer etsek sözlüğün yüzde 90 'ı karşı çıkar. teknik direktörlerin bu oyunun başrol oyuncuları çok açık.
  • 42
    her yiğidin yoğurt yiyişi vardır. bence teknik direktör yaklaşımları mental anlamda oyunculara karşı çok etkili oluyor. bunlar başarıyı başarısızlığı direk etkileyen durumlar. mesela;

    baba teknik direktörler vardır. misal olarak ferguson, terim, lucescu ve wenger'i gösterebilirim. biraz eski stil teknik direktörlerdir. takımda tek yetki bunlardadır. teknik direktöre itaat, disiplin, sadakat, dayanışma, fedakarlık gibi kavramlar çok önemlidir. genellikle uzun vadede başarı gösterirler. bu yüzden kulüp efsanesi olabilirler. kısaca futbolcular teknik direktörlerini babaları gibi görür. başarının anahtarı komuta kademedir.

    abi teknik direktörler vardır. misal olarak mourinho, klopp, simeone ve ancelotti'yi gösterebilirim. futbolcularla yakın iletişim kurup onların fikirlerini dinlerler. önemli olan disiplin değil sinerjidir. başarı için kulüpteki herkes kardeş olmalıdır, mutlu olmalıdır vs. kısa vadede çok başarılı olurlar ve futbolcularla arkadaş olurlar. en önemli sorunları istikrardır, çünkü disiplin sorunu ve başarıya doyma zamanla ortaya çıkabilir.

    bir de kategorize edilmeyecek teknik direktörler var ki bunlar genellikle soğuk, oldukça profesyonel bir iletişim kurar futbolcularla. guardiola, mancini, benitez bunlara örnek olarak gösterilebilir. biraz kendi halindedirler, yenilikçidirler, mükemmelliyetçidirler. sevenleri pek olmaz ama tabi ki başarılı olmaları mümkündür.

    bizim hamza da abi teknik direktörlerdendir mesela. geçen sene takıma gelişinden sonra takımın coşması bu yüzden. ama kendisi futbol konusunda takıntılı birisi olduğundan futbolcuların güvenini kaybetti ve disiplin zaafiyetinden sonra sonu geldi. bence galatasaray'ın başına en uygun teknik direktör tipi baba teknik direktörlerdir. biraz futbol konusunda yenilikçi değildirler ama galatasaray'da kesinlikle başarılı olurlar.
  • 43
    insanlar artık direk önyargıya dayalı yaşamaya başladı. x teknik direktör hakkında konu açılsa, bu adam kötü, hiç başarılı olamadı vb sözlerle eleştiriyorlar. önemli olan kişiler değil, projelerdir. senin projen sağlamsa eşşeği koysan yedek kulübesine, yine iyi gidersin. örneğin bizim takımdan roberto mancini gibi bir isim geçti, ve bu adam beğenilmedi yahu. açık ara takımımıza teknik direktör olmuş ismen en büyük hocadır mancini. ha şu da var, ben isme bakmam potansiyele ve verime bakarım ama mancini 'de hem isim vardı hem de geleceğe yönelik bir umut. bir tek proje yoktu.proje olmayınca da dımdızlak kaldık işte, bırak 4-5 sene sonrasını 4-5 ay sonrasını bile kestiremiyorsun türkiye gibi kaotik bir ortamda.

    bir teknik adam başarısız olmuş olabilir kariyeri boyunca, ancak bu durum onun önümüzdeki kariyerinin de kötü geçeceği anlamı gelmez. kabak gibi bir claudio ranieri örneği var önümüzde.bu sene antrenörlükte 29. senesi ranieri’nin.chelsea ve fiorentina maceralarında 4,cagliari döneminde ise 3 yıl takımın başında kalıyor, diğer takımlarında hep bir veya iki yıl kalmış. çünkü başarı yok, umut ışığı yok. en son bir yunan adalarını turlamıştı ranieri, oraların havası yaramış olacak ki bu sene yardırıyor.

    futbolda başarı için teknik direktör ve kulüp arasında benzerlikler ve uyum olmalı.ranieri soğuk bir adamdır. tabiri caizse çok dingin biridir. ee ingilizler taraftar profili açısından çok ateşli olsalar da genel itibariyle en soğuk insanlardır. uyum sağladı direk. türkiye gibi italya gibi ülkelerde buz adam profili işlemez. mustafa denizli ‘nin işlemediği gibi. şimdi soruyorum size fatih terim ‘ in mustafa denizli’den ne fazlası vardı da galatasarayda çok daha başarılı oldu? tek fazlası ateşli,heyecanlı,agresif bir kişiliği olması. veya vitor pereira ‘nın bana prandelli ‘den artı olarak bir özelliğini söyleyin. teknik açıdan bence pek yok ama pereira çok daha agresif ve ateşli bir hoca. prandelli ise aşırı soğukkanlıydı ve başarısız oldu. haa tüm bunlar türkiye gibi ülkelerde geçerli, dediğim gibi ülkenin ve takımın aurası teknik direktörün başarısında birinci etkendir.

    bir de şunu anlamıyorum, herhangi yabancı bir takım bir genç hocayla anlaştığında ağzımızın suları akıyor ama ne hikmetse bizim için genç birinin adı geçse ‘’istemezük’’ diyoruz. kendimizle çelişiyoruz yani. thomas tuchel ismini en çok isteyenlerden biriydim. olmadığını öğrendiğimde yıkılmıştım, çünkü çok değerli olduğu belliydi. şimdi tüm dünyaya hücum nasıl yapılır’ın dersini veriyor. diego simeone atleti’ye gelmeden önce ne gibi bir başarı sağlamıştı, sıfırdı, şimdi en gözdelerden biri .

    bizim ülkelerde altyapı hocalarının ismi bile bilinmez, onlar önemsizmiş gibi görülür hep. yahu kardeşim sen a takımın içi geçmiş hocasına 5 milyon dolar veriyorsun, esas bölgen altyapı senin. ona 5 veriyorsun da niçin altyapı hocan için 100 bin dolar bütçe ayırıyorsun. git gullit’e, viera’ya, drogba’ya, kewell’a,barthez’e, zico’ya altyapı teknik direktörlüğünü teklif et. ver 2 milyon euro da senelik, bak bakalım geliyor mu gelmiyor mu. getir mustafa denizli veya matthias sammer’ı sportif direktörlüğe. ona da ver 2 milyon euro. şimdi istersen külübeye sokaktan adam çağır hiç farketmez. çünkü sen kulübün aklını oluşturmuşsun, korkmaya gerek yok ki. bu adamlar sana zaten başarı getirecektir. haa ben derim ki michel preud'homme’u da teknik direktör yapın. ona da 1,5 verseniz alın size 5,5 milyon euro ya dünya standartlarında bir teknik ekip.zaten veriyorsun 3 milyon euro, 2 daha ver iş doğru düzgün olsun yarım olacağına.ahh ah nerde bizim ülkede böyle bir sistem. olmayacak insanlara olmayacak paralar veriliyor, olan taraftara oluyor.
  • 44
    nerde takintilisi var gelir bizi bulur bunun.

    prandelli geldi ligte oynatmadigi pandev'i şampiyonlar liginde her maç oynatti. yasin'i gitti sağ bek oynatti. melo gibi mevkisinin en iyilerinden birini stopere cekti.

    sonra hamza geldi. takım içi denge diyip kafa utuledi, umut bulut denilen yıldız oyuncuya sağ kanat muamelesi yaptı. yasin oztekin adlı paralel evrende ronaldo olarak bilinen topcuyu bi oynatti bi oynatmadi bazen de iyi oynarken oyundan aldı.

    hamza gitti yerine geldi denizli. o da bilal ile emre colak'a sardi. chedjou orta saha olmuyor yerine adam lazim diyip kasımpaşa topcusu donku aldı ama ne hikmetse bir maçta ikisini de ön libero oynatti. geldiğinden beri semih yerine dusunulmeyen korayi gitti belki de galatasaray taraftarının bu sezon en heyecanlanacagi maçta oynatti.( iyi ki de oynatti)

    mancini hiç değilse oyuna müdahele ediyordu. uzun zamandır yekta-hajrovic değişikliği gibi oyunun seyrini değiştiren bir maç hatırlamıyorum.
  • 47
    sadece taktik bilgiden ibaret olmayan bir meslektir. bunu bir türlü idrak edemedik. mesela denir ki terim hep gazla şampiyon yapıyor. valla değil gazla ister amuda kalkıp yemek yiyerek şampiyon yapsın farketmez. sonuçta teknik direktörün işi ve amacı ne? başarılı olmak. başarının bizdeki karşılığı ne? şampiyon olmak, kupalar kazanmak. eee amk.

    ya da diyorlar ki terim gazla türkiye'de iş yapıyor yoksa yapamaz. adama cevap veriyorsun " beyim uefa kupasını alırken de adana'ya denizli'ye karşı mı oynadı" diye. irın kırın ediyor bu sefer de " ee ama italya'da bir şey yapamadı yea" deyiveriyor. "ee kardeş adam fiorentina'ya yakın tarihinin en büyük başarısını yaşattı" diyorsun. bakıyor bön bön...

    gaz da teknik direktörlüğe dahildir amk. bu işin içinde iletişim var, hitabet var, motivasyon var, bilgiyi aktarma gücü var, vücut dinamizmi ve enerjisi var, algı yaratma kabiliyeti var, medya ilişkileri var, teknik-taktik işleri var, futbolun geçmişine hakim olmak var, insaniyet var, dürüstlük var, var oğlu var.

    günümüzde ah canım prandelli, ne kadar da italyan ve taktisyen bir teknik adam <3 falan deniliyor algı o derece kaydı.

    milliyeti ne olursa olsun objektif davranmayı öğrenmemiz gerek. teknik direktörlük salt bilgiden ibaret değildir. örneğin bölümümden örnek verecek olursam diş hekimliğinde teorik bilgiler çok önemlidir ancak pratiğin iyi değilse teorik bilgini çöpe at daha iyi, bi halta yaramaz çünkü. keza yine her ikisinde de iyi olsan bile eğer insanlarla-hastalarla iletişimin ve ilişkin kötüyse yine bir cacık olmaz senden.

    onun için demem o ki bazı şeyler daha karmaşık yapıdadır. bazılarının gaz dediği şey yani motive etme becerisi teknik adamlarda benim aradığım ilk şarttır. bugün baktığımızda ergin hocamın yaptığı hatalar ve eleştirilmesinin kaynağı da motivasyon ve motive becerisindeki düşüşten kaynaklanır. ancelotti de olsan motive edemiyorsan başarılı olamazsın iki iki daha dört.

    velhasıl umarım galatasaray futbol takımının yeni teknik adamı teknik-taktik ve insani yeterliliğin yanında motivatör de olur. bize bu lazımdır, başarı isteyen her takıma bu profil elzemdir.
  • 48
    revaçta olan isim her zamanki gibi fatih terim. şimdi yine iyi güzel, çoğu taraftar eski sevgiliye matem tadında kendisine dileniyor. merak ediyorum, fatih terim emeklilik kararı alınca, veya - allah gecinden versin- vefat edince ne yapılacak? o zaman geri sarılacak bir imparator fatih terim de olmayacak. bu 5 sene sonra, 10 sene sonra, ne bileyim 25-30 sene sonra da olsa gerçekleşecek bir gün eninde sonunda.

    lakin şahsi fikrim nedir merak ediyorsanız, naçizane açıklayayım. fatih terim artık öyle yağlı bir kapı bulmadan asla dönüp bakmaz bile. kaliteli, bir karizması olan ve cebi de dolu; hem kendisinin, hem de takımın bütçesini geniş tutacak bir başkan ile çalışır. işte bu durumda fatih terim ile oturup hocalık teklifi götürebilirsiniz.

    kaldı ki ben bu durumda, yani optimum şartların sağlanması halinde daha genç ve mümkünse daha önce galatasaray'da herhangi bir teknik direktörlük geçmişi olmayan bir hoca ile anlaşılması taraftarıyım. yeter artık dön baba dön, aynı isimlerle bir kısır döngü içerisine giriliyor. hem fatih terim kendi döneminde başarılı olsa bile, her ayrılışı sonrası takım uçuruma doğru gitti. bu başarısız olduğu dönemde de (2. dönemi), başarılı olduğu dönemlerde de böyleydi yani.

    bu konuda da fatih terim için, hocalığı veya karakteri, veya eski mevzular dahil herhangi bir şahsi düşüncemi katmadım.
  • 49
    türkiye de icra edilmesi en zor meslektir. lakin bizim ülkemizde eski futbolcu, yeni yorumcuların hemen geçiş yapabildikleri bir yerdir. eğitimi için futbolcu olmak yeterde artar diyenler bile vardır. yeterli bulanların önemli argümanları futbolcuyken çalıştıkları bir çok teknik direktörden aldıkları bilgiler ve kariyerleri boyunca oynadıkları maçlardır. gerekli olan antrenörlük lisasını almalarıda çok zor değildir.

    çok zaman bu kadar basit gördükleri bu meslekte başarılı olamazlar. sonra hemen spor yorumcusu olurlar. sonra yine bir teklif gelir ya da oynadıkları takımların bu konuda onlara bir borcu varmış gibi davranırlar. o görev onların haklarıdır. yanlarına eski takım arkadaşlarını ya da takımda tutunamayıp anadolu takımlarında top koşturmuş bir iki arkadaşlarını alıp biz teknik direktör olduk derler. sonra yine hüsran olur. yine dönecekleri yer spor yorumculuğudur. hiç birinin altyapıdan oyuncu yetiştirip o oyuncularla güzel bir kadro kurup başarılı olmak gibi bir hayali yoktur. dünyada ne olduğuda pek önemli değildir.
  • 50
    turkiye'de, ingilteredeki menajerlik sisteminden cok daha farkli uygulanan(uygulanmak zorunda birakilan) meslek. isi bilmez, kendini bilmezler tarafından iste hoca su oyuncuyu neden almiyor, iste scoutlar onermis ama hoca veto etmis diye bik bik oten adamlar cokca vardir bu topraklarda.

    beyler, birazcık bilgi sahibi olun sonra ötün. zannediyor musunuz ki, hagi, taffarel, popescu, filipescu, ilie gibi adamlari fatih terim istedi de alindi? zannediyor musunuz ki, drogba'yi, muslera'yi sneijder'i teknik direktörler aldi getirdi. o is oyle degil haci!

    bakin anlatayim, yonetim (ozellikle son donemdeki komisyon meraklisi galatasaray yonetimi) alabilecekleri oyunculari listeler, teknik direktör de bir liste verir. sonra yonetim bir planlama-butce yapar. nihai listeyi olusturur. sonra da hocaya bu listeden ihtiyacin olan oyunculari sec (sansliysa hocanin 1-2 oyuncusu o listede olur) denir. hoca da el mahkum iclerinden isine yarayabilecek olanlari secer ve alinir. hatta cogu zaman, ben gittim john'u aldim, gittim ahmet'i aldim; gec takimin basina oynat bu adami denir.

    adam hala gecmis, zottirik zottirik twitter'da orada burada sozlukte; riekerink su futbolcuyu neden almiyor, advocaat bu oyuncuyu neden transfer etmiyor, senol gunes bu adami nasil almaz diyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın