• 251
    bu sezonla ilgili bir anı okuduğumda, bir görsele denk geldiğimde eski bir dostu görmüş gibi oluyorum.

    özlüyorum o takımı, taraftarı, heyecanı. aslında o zamanki genci özlüyorum en çok.

    şampiyonluk kutlaması sonrasında sahasında turladığım stat çıkışında muslera ile tokalaştığım sezon. daha öncesinde de sonrasında da hiç bir futbolcuya el uzatma isteği duymamış birisiyim. o sezon her şey çok farklıydı sanki.

    geriye dönüp baktığımda o günler hayatımın da zirvesi gibi geliyor. bu da üzüyor tabii biraz.

    sanki 2011-12 sezonunu videoları daha bir canlı geliyor. futbola olan ilgimi aysal&terim el ele tutuşurken bırakmalıydım bazen diyorum. zirve o anmış gibi geliyor nedense.

    abarttım tabii ama yıllardır içimde. tutamadım daha fazla.
  • 253
    iyiden iyiye 2000 ruhu, uefa kupası ruhu söylemlerinin yerini almaya başlayan sezon. 3 sezondur şampiyon olamıyorduk, önceki sene tarihimizin en kötü sezonunu geçirmiştik, fener'e içerde dışarda kaybediyorduk, camia çok açtı ve o açlıkla tek kulvar gittik şampiyon olduk. sevindik bitti gitti bence artık devamlı bu sezonu örnek göstermenin veya takım dediğin budur gibi laflara hiç gerek yok. benzer şekilde fener de 2014'te tek kulvar gitti, daha da erkenden, haftalar öncesinden kopardı onlar hatta bu işi. örnekleri var yani bir tek 2011-12 değil. o yüzden önümüze bakmak lazım.
  • 254
    macera aramak yerine bu sezonki oyun yapısına donsek is buralara asla gelmezdi. 4-4-2 romantik bir yaklaşım gibi görülüyor ama sezon içinde dönemsel değil bu kurguya geçişten sonra tamamen ligi süpürmüş bir galatasaray vardi.

    süper finalde arenadaki mucizevi fener yenilgisi dışında oynadığı 11 derbi maçını da kaybetmemiş anadolu takımlarını da içeride dışarıda ezip gecen bir galatasaray vardi.

    4 adet merkez orta daha özelliği bulunan, savubma özverisi ve top tekniği belli bir noktanın üstünde oyuncuyla orta sahayı oluşturmak bu sistem için olmazsa olmaz ki eldeki kadro buna gayet uygun. sağdan sola; feghouli - taylan - gedson - emre kılınç yapıp cift forvetle yapıyi oluşturup sezonun kalan kısmını bu şekilde tamamlamamız gerek. bütün transfer planlaması da bu kurgunun geliştirilmesi adına olmalı.

    2012 yazında burak ve amrabat'ı almasak 71 değil 90 puanla şampiyon olurduk.
  • 255
    benim şahit olduğum en güzel en tatlı en anlamlı sezonlardan biridir. 2010-2011 sezonundaki dibe vuruş, halihazırda 4 seneye çıkmış şampiyonluk özleminin ardından rüya gibi geçen bir sezon olmuştu.
    bir önceki sezon sıralama olarak belki 8. bitirmiştik ama itibarımız lig sıralamasıyla ölçülemeyecek derecede zedelenmişti.
    o zamanlar facebook'ta şuna benzer bir şey paylaşmıştım: " ünal aysal & fatih terim"
    seçimle başlayan, aysal'ın kazanıp sonrasında terim'i getirmesiyle nihayet güçlü bir galatasaray izleyeceğimizin adımlarını görüyorduk. gerçekten o seneler her anlamda o kadar dengesiz, istikrarsız ve güçsüzdük ki her söz her adım yeni sezon adına büyük umut ve mutluluktu.
    malum şike süreciyle biraz dikkat dağılmış olsa da çok temiz transferlerle sezona başlamıştık. başlarda biraz yalpalasak da 4-4-2 düzeninde istikrarı yakalayıp sezonu domine edecek bir oyun oynamıştık.
    o sezon içerideki 17 maçında 14'üne gitmiştim. kombinem yoktu, her maça bilet alıp gitmiştim. o sezonda içimde ukte kalan tek şey, stadın hiçbir maç tamamen dolmamasıydı. o güzel takımı her maç en fazla 25-30 bin seyirci seyrediyordu. sonraki sezon kombine bulmak dahi zordu. ki bana göre drogba'lı sneijder'li kadro 2011-2012 sezonu oyununun gerisindeydi. tabii oyuncular dolayısıyla sistem de değişmişti.
    sezona gelecek olursa uzun seriler, müthiş geri dönüşler ve çok güzel oynayarak kazandığımız maçlar oldu. elmander, melo, ujfaluji, necati... sarı formamız, maç öncesi rerere rarara ile sahaya çıkmamız..
    sadece bir tane derbi mağlubiyetimiz oldu, o da malum maç. o maçtan sonra "eğer futbolda biraz adalet varsa fenerin sahasında şampiyon oluruz, bu sezona yakışan budur." demiştim. o güzel oyuna, harika birlikteliğe yakışan son buydu ve neyseki galatasaray ve futbol bizi yine yanıltmadı. tarihin en şaşalı şampiyonluklarından birini yaşayıp bu güzel sezonu başarı dolu raflarımıza kaldırıp koyduk. daha nice güzel sezonlara.
  • 256
    kulüp tarihinin dönüm noktalarından ve en hareketli transfer sezonlarından birisini yaşadığımız sezondur. diego forlan jose antonio reyes tomas ujfalusi üçlüsü kap gelmesine rağmen olmasa bile boşluklar 3m€ ya albert riera ve bedelsiz johan elmander ile doldurulmuştur.
    o yaz yaptığımız bazı transferler şu şekilde;
    fernando muslera - 6.75m €
    emmanauel eboue - 3.5m €
    felipe melo - 1.5m € kiralama bedeli
    tomas ujfalusi - 2m €
    selçuk inan - free
    ceyhun gülselam - free
    yiğit gökoğlan - 2.5 m €
    sercan yıldırım - 3m €
    necati ateş - 250 bin €
    engin baytar - 1.1m €
    gidenler:
    arda turan - 13m €
    colin kazım richards - 875bin € kiralık
    loric cana -800bin €
    juan pablo pino - 400bin € kiralık
    emmanuel culio ve bogdan stancu -350'şer bin€ kiralık
    lucas neill, harry kewell, barış özbek, robinson zapata, mustafa sarp ve uğur demirok bedelsiz.

    yerli transferlerde absürt rakamlar ödendiği her ne kadar gerçek olsa da 6+2 yabancı kuralının olduğu bir ortamda fiyasko denilemez.
    bu sezon şike iddialarının patlak vermesi sonucu sezon sonu play off oynandı. normal sezonu 9 puan farkla lider bitirdik; puanlar yarıya bölündü ve ilk 4 takım 6 maçlık playy off oynadı. buradan da başarıyla çıkıp 18. şampiyonluğumuzu yaşamıştık.
  • 257
    https://www.youtube.com/watch?v=aZExnS6AO5o

    ne zaman canım sıkılsa öyküsünü tekrar tekrar izlediğim sezon. galatasaray adına yakın tarihte en keyif aldığım sezondur. gerçekten çok dominant bir futbol oynamıştık. anadolu maçlarını geçin derbileri bile domine ederdik. psikolojik üstünlük bizdeydi. 2-0 geriye düşsek bile maçı kazanacağımızı hissettiren bir takımdık. 2012-2013 sezonunda da iyiydik ancak 2011-2012 sezonunda sonraki sezona nazaran daha dominant oynayan ve az gol yiyen bir takım vardı. ve 2011-2012 sezonunda muslera dahil gol atmayan kalmamıştı.
  • 258
    fatih terim'in teknik direktörlük anlamında fark yarattığı ve dünyanın tüm kulüplerinde çalışacak yeteneklere sahip olduğunu bir kez daha kanıtladığı son sezon.

    şampiyon tamamladığı 2012-2013, 2017-2018, 2018-2019, sezonlarında da fark yarattı ve kesinlikle hafife alınamaz tabii ama bu fark daha çok, kaliteli kadroyu en iyi şekilde idare edip, oyunculardan yüksek verim alabilme şeklindeydi bana göre.

    2011-2012 sezonunda ise kadroyu en iyi şekilde idare edip, oyunculardan yüksek verim alabilmenin yanında ligi domine eden bir futbol oynadık ve rakip fark etmeksizin işleyen bir sisteme sahiptik. düşünün ki, bugünlerde oyunumuzun işlememesini luyindama'nın varlığına, melo ve fernando'nun yokluğuna bağlarken; o zamanlar semih kaya, emre çolak, engin baytar gibi oyuncular sistemin içinde parıl parıl parlıyordu.

    2019 yılından bu yana ise bana göre fatih hoca, ne taktik ne de birkaç istisna dışında oyunculardan yüksek verim alıp, sistemin içinde parlatma konusunda eskiye oranla fazla fark yaratamadı.
  • 259
    buram buram özlediğim, tadını o zamanda inanılmaz derecede çıkardığım ancak yine de an itibariyle deli gibi özlediğim sezon. bu sezon izlenileni lig özelinde hiç bir türlü izleyemedik. her rakibini domine eden, gol atan, gol yemeyen, rakibinden daha çok koşan, daha iyi top çeviren ve özellikle lig başındaki karanlık dönem dışında bir gün bile taraftarının yüzünü yere baktırmayan takımı inanılmaz derecede özlüyorum.

    ne kadar yaşayacağız belirsiz ama umarım en az bir kez daha böyle bir dominasyonu sahadaki takım bana ve herkese izlettirebilir.
  • 260
    eskiyi çok özleyen biriyim. bu arada eskiyi çok özlüyorsanız eğer, bu yaşlanma belirtisiymiş. sanırım 60 yaşında varım şu an.
    hem hayatımın en güzel senelerinden biriydi, hem de tanık olduğum en keyif veren sezonlardan biriydi.
    2006 ve 2008 şampiyonlukları da efsaneydi ama tüm sezon boyunca kan ve gözyaşı vardı.
    2011-12 ise futbola tam anlamıyla doyduğumuz sezon oldu.
    ujfa & semih, selçuk & melo, necati & elmander, kanatlarda emre & engin, bekte hakan & eboue, kalede muslera. inanılmaz keyif veren, tempolu ve hücum odaklı bir futbol.
    savunmada anlamsız paslar yoktu. top necati'nin ayağındayken muslera'ya geri dönmüyordu.
    ben o sıralar lise 3'tüm. tek derdim hoşlandığım bir kız vardı ve platoniktim. derslerde bazen onu, bazen de eboue'nin gençlerbirliği'ne attığı golü düşünürdüm.

    bu arada merak edenler için o gol:

    https://youtu.be/lg1CBD47EcI

    o sezon şike soruşturmasından dolayı lig geç açıldığı için her gün maç oynanırdı. akşam okuldan gelir gelmez maç saatini beklerdim. hatta 7 aralık 2011'de oynanan derbi hafta içine denk gelmişti. hiç unutmam, o gün arkadaşımla okuldan dönüyorduk. acayip yağmur yağıyordu. maç hakkında konuşurken "ulan 7 aralık 7-0 olsa ne güzel olur" demişti. gerçekten de oluyordu. ah baros ah.

    yine unutamadığım şeylerden biri de şudur; 2010-12 arası barcelona'yı hatırlarsınız, müthiş bir takımdı. ben de hep merak ederdim, acaba barcelona taraftarı olmak nasıl bir duygu diye. o duyguyu ilk kez o sezon hissettim. ciddi anlamda ligin barcelona'sı olmuştuk, inanılmaz domine etmiştik.

    süper finalde oynanan fenerbahçe maçını inanılmaz bir şekilde kaybettikten sonra, üzerimde galatasaray sweatshirt ile okula gidiyordum. otobüse bindiğimde şöför dayı dalga geçmişti. fenerbahçe'ye kaybettiniz şampiyonluğu diyordu. ben de içimden "harbiden kaybettik amk" demiştim.
    o günü unutamam. bir lise klasiği olarak herkes fenerbahçe formasıyla gelmişti okula. tek galatasaray armalı bendim. açıkçası o görüntüyü görünce, keşke giymeseydim diye düşündüm.
    tabii kadıköy'de şampiyon olduktan sonra her yer sarı-kırmızı olmuştu. o gün o otobüscü dayıyı görmeyi çok istedim ama maalesef o gelmedi. umarım durumu iyidir.

    platonik olduğum kişi platonik olarak kaldı bu arada. ama hayatımın en güzel zamanlarıydı. dert yok, tasa yok. liselisin işte amk. bir de galatasaray öyle top oynayınca, kadîköy'de şampiyon olunca çok daha anlamlı kıldı o seneyi. şimdi her şeyden çok özlüyorum o zamanları.
  • 263
    galatasaray açısından süper lig 2022-2023 sezonu ile son derece benzemekte hatta bu sezonun kopyası olan sezondur. tarihin en kötü sezonlarından birini yaşadık, yeni yönetim yeni hoca geldi yeni kadro kuruldu. tıpkı 2011-2012 gibi lige hakem katliamlarının da etkisi ile dalgalı bir grafik çizerek başladık. futbol anlamında iyi sinyaller versek de ilk 12 hafta tam anlamıyla dominant bir futbol oturtamadık. en sonunda bir derbi* ile birlikte dominant futbol oynamaya başladık ve 2011-2012 gibi büyük maçlarda dominasyon kuran bir takım olduk. tıpkı 2011-2012 gibi ligin ilk yarısını ikinci sıradaki fenerbahçe'nin birkaç puan önünde lider kapattık. muhtemelen sonu da aynı olacak ve 10 civarı puan farkı ile şampiyon bitireceğiz bu sezonu.

    edit: atılan, yenilen gol sayısı ve averaj bakımından da çok benziyor. 2011-2012'de 18 hafta sonunda 31 gol atıp 12 gol yiyerek 19 averaja sahip olurken, bu sezon 36 gol atıp 13 gol yedik ve 23 averaja sahibiz.
  • 264
    galatasaray'ın normal 34 haftalık periyodu 23 galibiyet, 8 beraberlik, 3 mağlubiyetle kapattığı sezon.

    ligin ilk 11 haftasında 5 galibiyet, 4 beraberlik, 2 mağlubiyet alarak uyum süreci geçirmiş,

    kalan 23 haftada ise 18 galibiyet, 4 beraberlik ve 1 mağlubiyetle müthiş, makine gibi bir performans göstermiştir.

    9 haftalık ve 6 haftalık iki tane uzun galibiyet serisi yakaladığımız sezondur.

    34 maçta sadece 24 gol yedik ve bunun zaten 4 tanesi dokuz kişi kaldığımız ve 4-2 yenildiğimiz 26 ekim 2011 galatasaray gaziantepspor maçıydı. fernando muslera normal sezonda 16 maçta kalesini gole kapatmıştır.

    2022-23 sezonu evet benziyor. üstelik ligin ilk yarısında neredeyse sürekli deplasmanda oynayarak daha az puan kaybetmeyi de başardık. üstelik manyak bir şekilde 8 maçlık galibiyet serisinin 3 tanesi derbi. umarım ahengimiz bozulmaz. nazar boncukları.
  • 265
    2022-2023 sezonuyla olan benzerliklerinden biri de, fenerbahçe'nin 11. haftada galatasaray'ın 5 puan önünde zirvede olup, 18. maçlar sonunda 4 puan gerisine düşmesi.

    galatasaray o yıl normal sezonu net bir farkla üstün bitirdi ama bu ikinci yarı ligi çok rahat götürdüğü anlamına gelmesin. 4 puan fark hiç kapanmasa da birçok kez iniyor ve fenerbahçe'nin soluğunu ensemizde hissettiğimiz dönemler oluyor. sonuçta ise form grafiği olumlu yönde devam ediyor ve normal sezonu hak ettiğimiz puan farkıyla kapatıyoruz.

    bu sezon da şimdi 4 oldu, haftaya 7, ondan sonra 10 olacak diye takip etmek bizi gerebilir. kendi oyunumuza bakıp şampiyonluk yolunda iplerin elimizde olduğunu bilerek sağlam ilerlemek en iyisi. iki sezon arasındaki en büyük benzerlik, sonunda galatasaray'ın şampiyonluğuyla bitmesi olsun.
App Store'dan indirin Google Play'den alın