255
benim şahit olduğum en güzel en tatlı en anlamlı sezonlardan biridir. 2010-2011 sezonundaki dibe vuruş, halihazırda 4 seneye çıkmış şampiyonluk özleminin ardından rüya gibi geçen bir sezon olmuştu.
bir önceki sezon sıralama olarak belki 8. bitirmiştik ama itibarımız lig sıralamasıyla ölçülemeyecek derecede zedelenmişti.
o zamanlar facebook'ta şuna benzer bir şey paylaşmıştım: " ünal aysal & fatih terim"
seçimle başlayan, aysal'ın kazanıp sonrasında terim'i getirmesiyle nihayet güçlü bir galatasaray izleyeceğimizin adımlarını görüyorduk. gerçekten o seneler her anlamda o kadar dengesiz, istikrarsız ve güçsüzdük ki her söz her adım yeni sezon adına büyük umut ve mutluluktu.
malum şike süreciyle biraz dikkat dağılmış olsa da çok temiz transferlerle sezona başlamıştık. başlarda biraz yalpalasak da 4-4-2 düzeninde istikrarı yakalayıp sezonu domine edecek bir oyun oynamıştık.
o sezon içerideki 17 maçında 14'üne gitmiştim. kombinem yoktu, her maça bilet alıp gitmiştim. o sezonda içimde ukte kalan tek şey, stadın hiçbir maç tamamen dolmamasıydı. o güzel takımı her maç en fazla 25-30 bin seyirci seyrediyordu. sonraki sezon kombine bulmak dahi zordu. ki bana göre drogba'lı sneijder'li kadro 2011-2012 sezonu oyununun gerisindeydi. tabii oyuncular dolayısıyla sistem de değişmişti.
sezona gelecek olursa uzun seriler, müthiş geri dönüşler ve çok güzel oynayarak kazandığımız maçlar oldu. elmander, melo, ujfaluji, necati... sarı formamız, maç öncesi rerere rarara ile sahaya çıkmamız..
sadece bir tane derbi mağlubiyetimiz oldu, o da malum maç. o maçtan sonra "eğer futbolda biraz adalet varsa fenerin sahasında şampiyon oluruz, bu sezona yakışan budur." demiştim. o güzel oyuna, harika birlikteliğe yakışan son buydu ve neyseki galatasaray ve futbol bizi yine yanıltmadı. tarihin en şaşalı şampiyonluklarından birini yaşayıp bu güzel sezonu başarı dolu raflarımıza kaldırıp koyduk. daha nice güzel sezonlara.
bir önceki sezon sıralama olarak belki 8. bitirmiştik ama itibarımız lig sıralamasıyla ölçülemeyecek derecede zedelenmişti.
o zamanlar facebook'ta şuna benzer bir şey paylaşmıştım: " ünal aysal & fatih terim"
seçimle başlayan, aysal'ın kazanıp sonrasında terim'i getirmesiyle nihayet güçlü bir galatasaray izleyeceğimizin adımlarını görüyorduk. gerçekten o seneler her anlamda o kadar dengesiz, istikrarsız ve güçsüzdük ki her söz her adım yeni sezon adına büyük umut ve mutluluktu.
malum şike süreciyle biraz dikkat dağılmış olsa da çok temiz transferlerle sezona başlamıştık. başlarda biraz yalpalasak da 4-4-2 düzeninde istikrarı yakalayıp sezonu domine edecek bir oyun oynamıştık.
o sezon içerideki 17 maçında 14'üne gitmiştim. kombinem yoktu, her maça bilet alıp gitmiştim. o sezonda içimde ukte kalan tek şey, stadın hiçbir maç tamamen dolmamasıydı. o güzel takımı her maç en fazla 25-30 bin seyirci seyrediyordu. sonraki sezon kombine bulmak dahi zordu. ki bana göre drogba'lı sneijder'li kadro 2011-2012 sezonu oyununun gerisindeydi. tabii oyuncular dolayısıyla sistem de değişmişti.
sezona gelecek olursa uzun seriler, müthiş geri dönüşler ve çok güzel oynayarak kazandığımız maçlar oldu. elmander, melo, ujfaluji, necati... sarı formamız, maç öncesi rerere rarara ile sahaya çıkmamız..
sadece bir tane derbi mağlubiyetimiz oldu, o da malum maç. o maçtan sonra "eğer futbolda biraz adalet varsa fenerin sahasında şampiyon oluruz, bu sezona yakışan budur." demiştim. o güzel oyuna, harika birlikteliğe yakışan son buydu ve neyseki galatasaray ve futbol bizi yine yanıltmadı. tarihin en şaşalı şampiyonluklarından birini yaşayıp bu güzel sezonu başarı dolu raflarımıza kaldırıp koyduk. daha nice güzel sezonlara.