• 128
    2010-2011 sezonu; 1000 den fazla maçını canlı seyrettiğimiz, en büyük maceralarında bulunduğumuz, hayatımızı sarı kırmızı renkleri üzerine kurduğumuz sevgili galatasaray'ımız la en gururlandığım, en övündüğüm, galatasaraylı lığın saygı doruğuna eriştiğim 3 sezon oldu benim için. 1. si 1988-89 sezonuydu. simoviç'li, cüneyt'li, tanju'lu, prekazi'li, şampiyonlar şampiyonu kupasını almaya ramak kalan sezon. beni ilk kez yurt dışına çıkaran, yarı final maçına gönderen unutulmaz takım. kalemize top gelsin diye yalvarırdık. simoviç her maç mutlaka bizim için unutulmaz bir kurtarış yapardı. yıllar süren şampiyonsuzluklardan sonra gelen büyük günlerdi. 2.si elbette 99-2000 sezonuydu. taffarel'li, popescu'lu, hagi'li, hakan şükür'lü, davala'lı efsane takım. bana, avrupa'nın bir başkentinde şampiyonluk turu attıran, keşke her maça 1-0 yenik başlasak diye yalvartan takım. maçı forse ettiğinde seyrine doyum olmayan, dünya'nın her takımıyla kafa kafaya oynayan, çoğundan muzaffer çıkan rüya. o sezon, bütün galatasaraylıların başını göğe erdiren, galatasaraylı olmayanların çocuklarını serbest bıraktıkları, galatasaraylı olmalarına yol verdikleri sezon.

    hiç tartışmıyorum, 3.sü bu sezondu. evet, dalga geçmiyorum, kinaye yapmıyorum. galatasaraylılığımla en çok gurur duyduğum sezon belki de bu sezondu. sezona, koskoca reykart'la girildiği, aykut-ali turan, gökhan-servet-balta- barış- ayhan-mustafa sarp'la başlanılan, tarafımızdan reykart'ın arena'yı göremeyeceği öngürülen, bu kadroyla bu sezonun faciayla sonuçlanacağını haykırdığımız sezon.

    başkan'ı derdest edilen, efsane oyuncusu hagi'nin teneke bağlanarak kovulduğu, 45 senede çırak bile olamamış bir çapulcuyla bitirilen, içinde futbolcu olmadan lig 8.si olmuş formaya sahip bir takımın oynadığı sezonu ben unutamam.

    ne kaybetti galatasaray bu sezon? evet sadece bir şampiyonluk kupası. daha önce 35 defa kaybettiğinden yani. şimdi kazandığı şeyleri yazmanın zamanı. evet bu sezon, galatasaray tarihi en çok kazandığı şeylerle tarihe geçecek hiç şüpheniz olmasın.

    hepimiz burun kıvırırız, lise ile barışık değilizdir. bizim gibiler ister ki lise den hiç kimse olmasın, galatasaray'ı yönetenler bizim gibi taraftar olsun. dünya'da hiç bir takımda olmayan bir avantaj bizde var. bugün başka takımlara başkan olmanın tek yolu, zengin olmaktan, sanayicilikten geçiyor. bizde durum değişik, misal dünya'nın en büyük kuruluşlarından coca-cola'nın başındaki muhtar kent, lise mezunu, gerekirse kulübü de yönetebilecek durumda. bizim yönetim kademelerimiz, ülkeyi yönetebilecek kalibrede insanlardan oluşur. ve bu muhteşem sezon bize göstermiştir ki galatasaray markası boka düşmekle asla değerinden bir şey kaybetmez. durumdan vazife çıkarılmış, galatasaray tarihine ihanetle eşdeğer bir icraat içinde olan başkan tarihte eşi benzeri görülmemiş bir görünmez el tarafından bertaraf edilmiştir. yerine de, pek yakında hepimizin iftiharla, şanla, şerefle dışarıda, naralarla tribünlerde adına şarkılar söyleyeceğimiz büyük galatasaray başkanı gelmiştir. getirilmiş demiyorum, adam çıkmış gelmiştir. enkazın başına çökmüştür.

    kıytırık tabela sonuçlarını da alabilirdi bu rezalet ötesi futbolcular. ben bu sütunlarda yenildiğimiz maçlara sevinirken bana küfür edenler oldu. taraftarın 1 adım geri atabilse, 2 adım ileriye gideceğinden emindim. ama atmadı, hala son maçta ''serveeeet, serveeeet'' diye yırtınanlar vardı. bunlara işin doğrusunu anlatmanın yolu yoktu. vardı da 30 sene önceki metotlardı, şimdi para etmiyordu. oturup servet'in hatasından galatasaray'ın gol yemesi için totem yaptık. ne mutlu ki galatasaray şimdiye kadar beni hiç yanıltmadı. eğer bu sezon kazayla( 5 maç daha olsa o kaza gerçekleşecekti) 3. falan olsa, biz fatih terim'i falan göremeyecektik.

    fatih terim; benim kendisi hakkındaki görüşlerimi beni tanıyanlar çok net bilir. onlar yüzüme vurmadan yazayım önceden. kendisinden nefret ederim, büyük bir hoca olmadığını ispatlamakla geçti son 15 yılım. ne var ki galatasaray'ın başında olması gereken, her zaman görmek istediğim, bana kalsa ölene kadar florya'da kalmasını istediğim, tribünlerden adına tezahürat yaptığım, kulübede bana güven veren, maçta allahtan umut kesip,kendisinden kesmediğim, mutlak bir şeyler yapar diye medet beklediğim tek insan. hoca değil, hacı'da değil, galatasaray'a hiç bir zaman hoca lazım olmadı. eğer işimiz büyük hocaya kalsaydı, dünya'nın en elit hocalarından reykart bizdeydi. bize hoca lazım değil, bize fatih terim lazım, ve başımızda. ve bunu da unutulmaz, muhteşem 2010-211 sezonuna borçluyuz.

    takım 2 senedir kalecisiz, stopersiz, ön liberosuz, santraforsuz oynadı. kaleye gelen bütün toplar gol oldu. eğer yarısı olmasaydı, biz şimdi seneye de aykut'la ufuk'lu takımın taraftarı olacaktık. çerçeveye gelen her top ölüm tehlikesi, her maç travma, hiç bir maçın kazanma garantisi yok. 55.000 kişilik sayılı stadyumda, galatasaray kalesine geçiyor bu çuvallar. o stadın trübünlerinden maç seyredilmesine bile izin verilemeyecek adamların tarafını tutuyoruz. 10 sene geçse değişen bir şey olamayacaktı, o kadar aptallar ki kendi mezarlarını kazdılar. devrim yaptılar, tarih, en azından ben galatasaray'a bu konudaki hizmetlerini unutmayacağım.

    bu büyük sezon bir mustafa sarp vakası izledik hep beraber. eğer izlememiş olsaydık, her sene bir başkası aynı filmi izletecekti bizlere. forma numarası ve arkada yazan isim değişecekti sadece. maç başı prim alan, o yüzden bir sonraki maçı düşünerek topa girmeyen, sarı kart bile almadan oynayan, topa müdahele etmeyen ayı(boğan) servet'i daha uzun yıllar seyredecektik. bu taraftar, geldiği ilk seneki sihire takmış kafayı. göz yanılması sebebiyle iyi görünmüş kendilerine. topa ilk yarı boyunca song daldı kelle koltukta. sarıyı kırmızıyı song yedi. defansta o savaştı, ikinci yarıda da emre güngör, bazen emre aşık girişti kavgaya. sümüklü, leşi topladı o sezon. onların bozduğu ilk topları, dolayısıyla primi indirdi cebellezine. yanına kendisi gibi bir kazma gelince foyası çıktı. 150 ye yakın gol yedirdi, tek tek incelesek 140 ında kesin hatası vardı. yarısını yememiş olsak, seneye ve sonraki seneler yine biz futbolcu yerine göt seyrediyor olacaktık. yüce gök'e şükürler olsun ki galatasaray sezonu unutulmaz bir tabelayla bitirdi ve kazmalardan ebediyen kurtulduk.

    büyük galatasaray taraftarı kuşanın, imkanı olan varsa gitsin kombinesini alsın. galatasaray'da devrim olmuştur. bir daha asla topu gelişigüzel oyuna sokacak, degaj yapacak, bok çuvalı gibi yere yıkılacak, vakit geçirecek bir kaleciniz olmayacak. bir daha asla topu kaleciden almamak için araziye uyacak, 20 defa kaleye gidip bir kere bile kafa vuramadan dönecek, galatasaray gol yediğinde ayakta kalacak, topu 8 dönüm arazide şişirecek, balta kazma stoper seyretmeyeceksin. orta sahanda top bana gelmesin diye yalvaran, rakibe eskortluk eden, bala kısmete kazandığı topu geriye sabri'ye verecek hayalet futbolcun olmayacak. kulübeye döndüğünde maçın içinde, sahadakinden daha fazla cebelleşen bir adam göreceksin. dosta güven düşmana korku saçan, dünya'da nereye gitse tanınan, ürküten, rakibi önlem almaya zorlayan. oyuncu değiştirdiğinde fiziği, kimyayı bozan, her an her şeyi olabilir kılan, maç bitmeden seni asla tribünden çıkartmayan bir imparatorun, bir grande terim'in var artık. rahat ol, yeni zaferleri kutlamaya hazırlan.

    taraftarı devlete şikayet edip, vak vakları ürkütmeyen pısırık başkan'ın yok artık. bileğindeki rolex'i gösterip ''saat kaç'' diye soran, ben takımı hocasız da şampiyon yaparım diye höyküren, söylediği her şeyi yalan çıkan, efsanelerine seni düşman eden cılız, sümsük, kendi şirketlerinin bekasını galatasaray'dan üstün tutan biri yok artık arena'nın protokol koltuklarında. belki de normal koltuklarda bile olmayacak.

    işte bütün bu kazandığımız şeyler, inanın şansa, bala kazanılan, kazanıldıktan sonra kafaları iyice karıştıran bir şampiyonluktan daha değerlidir. bundan sonra ki gelişmesiyle en kısa zamanda, yani bir sonraki sezon avrupa göklerinde yeniden bir hayula bela dolaşaktır. galatasaray hayaletinin tekrar o mağrur takımların uykularını kaçıracağı günler, maçlar yakındır. sayılı gün gelip geçer, en ufak bir şüphem yoktur ki, galatasaray şampiyonluk bayrağını arena gönderine ilk yarı bitiminde asar, ve şampiyonlar ligi turnuvasına hazırlanır.

    utandığınız, rezil olduğunuz, futboldan soğuduğunuz sezonu bir de bu yönleriyle değerlendirmenizi, kazandığınız şeylerin, kaybettiğinizden asla az olmadığına inanmanızı, ve büyük şanlı takımınızla övünmeye devam etmenizi gönülden dilerim.

    ne mutlu, tarihin en kötü sezonunu kapattığımız bugün, galatasaraylıyım diyene,
  • 209
    hakemlerin bilerek ve isteyerek hak ettiğimiz penaltıları bile vermedikleri sanki önemsiz bir takımmışız gibi sahada bizi ezdikleri şike sezonudur. çok iyi hatırlıyorum zaten rezalet bir sezon geçiriyorduk ama sahada da hakkımız yeniliyordu. sahada doğranıyorduk ama hiç kimseden ses çıkmıyordu. "galatasaray ne oynuyor ki hakemlerden dert yanıyor" söylemi o zaman türetilmişti. galatasaray her zaman güçlü olmak zorunda yoksa ortam galatasaray'a karşı bu açık ve net.
    o yıldan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı, türk milleti hakemlere karşı kinle doldu.
  • 189
    bein sports'un sitesinden bu sezon oynanan tüm galatasaray maçlarının özetini izledim. zamanında canlı da izlemiştim ama hafızamı bir tazeleyeyim dedim, çünkü komple silmişim o dönemi. öncelikle şunu tavsiye edeyim, siz yapmayın. resmen işkence. yediğimiz her gol hançer gibi böğrüme saplandı. bunun dışına bazı görüşlerim var paylaşmak istedim.

    hakemler sezon boyu galatasaray aleyhine saçma sapan kararlar vermiş. tek tek not almadım ama sadece özetlerden en az 7, 8 puanın çalındığı görünüyor. olmadık penaltılar verilmiş, net penaltılarımız atlanmış. neredeyse kalemize gelen her atak penaltı ile sonuçlanırken 10 nisan 2011 galatasaray trabzonspor maçında robinson zapata'nın burak yılmaz'a yaptığı müdahale ne hikmetse penaltı ile sonuçlanmamış. pozisyonun penaltı olup olmadığı tartışılabilir ama o güne kadar aleyhimize verilen penaltıların standartı düşünüldüğünde, gol artı penaltı bile verilebilirdi.

    malumunuz servet çetin, 17 ekım 2010 galatasaray ankaragücü maçını resmen satmış. ceza sahası içinde önüne düşen toptan kaçmak nedir? fatih terim'e de böyle bir oyuncuya ertesi sezon şans verdiği için kırıldığımı belirteyim. servet'in bu maçtaki art niyeti çok belli ama berbat ötesi performansının da senenin tamamına yayıldığını söylemek lazım. arena'da atılan ilk golün sahibi olması ise tam bir facia.

    sezon boyu takımın başındaki tüm teknik direktörler berbat iş çıkarmış. frank rijkaard, gheorghe hagi ve bülent ünder takımı daha da kötü hale getirmişler. ben o kadar kötü bir kadroya sahip olduğumuzu düşünüyorum. ancak tüm teknik direktörler yanlış tercihler yapmış. devre arası transferi sezonu ise takımı komple bitirmiş.

    aykut
    sabri neill ali insua
    cana ayhan
    elano misimovic arda
    baros

    ufuk gökhan hakan mustafa kewell pino emre aydın batdal

    8. olacak kadar berbat bir kadro değil. sezon boyu çok sakatlık yaşamış olsa da devre arası yapılacak ufak dokunuşlarla ilk dörtte olurdu eğer takımın başında doğru düzgün bir teknik direktör olsaydı. ancak devre arasına kadar en azından biraz top oynayan takım devre arasından sonra tamamen bitmiş. özetlerde bile bunu fark edebiliyorsunuz.

    juan pablo pino resmen takımı baltalamış. bir oyuncu bu kadar bencil olur. bir çok pozisyonu şut sevdasına harcamış ki bunlar özet. 90 dakikada kim bilir neler yaptı? mustafa sarp'a hak vermemek elde değil.

    ali turan neden sağ bek oynatılarak bitirildi hala anlamam. bu adamı stoper performansı ile aldık. sağ bek oynatıp, stoperde denemeden gönderdik. hele ki takım satan bir servet varken.

    harry kewell kısacık özetlerde bile oyunu akıl ile oynamanın ne kadar güzel bir şey olduğunu gösteriyor. pino'nun fizik kuvveti kendisinde olsaydı ligin içinden geçerdi ki o zaman zaten bize gelmemiş olurdu.

    sonuç olarak kötü bir kadro planlaması, berbat teknik ekipler, üstüne şike derken işkence gibi bir sezon olmuş. izlemeyin, izlettirmeyin.
  • 210
    rijkaard'ın ayrılığı sonrası yapılan teklifi kabul edip (terim kabul etmemişti) göreve gelen hagi döneminin ilk aylarında ağzımıza sıçılan (kibar olamayacağım) sezondur.
    hagi ocak ayından sonra çok yanlış kararlar verdi, özellikle şubat ve mart ayları felaket geçmişti o'nun kararlarından ötürü. ancak kasım 2010 - ocak 2011 arası ali sami yen'de 2-1 kaybettiğimiz beşiktaş ve 2-0 kaybettiğimiz manisaspor maçları ile 0-0 biten kayseri deplasmanı federasyonun eseridir. 3 maçta da hagi aslında çok iyi futbol oynattı, o berbat kadro kendi kapasitesinin üstüne çıktı. ama o 3 maçta 9 puan alacağımıza, 1 puan alabildik. bu da bizi mahvetti. hagi'yi de daha ilk aylarında çıkmaza ve kaosa sürükledi. o sezon sadece fenerbahçe'nin yaptığı şike üzerinden okunmamalı. o sezon mahmut özgener federasyonu eliyle biz de uçuruma sürüklendik. kadro kötüydü evet ama 46 puanla ve ligi eksi averajla bitirecek bir takım da asla değildik. kötüydük ancak tff eliyle çok daha kötü ve rezil bir duruma sürüklendik. hiç hatırlamak istemediğim ve hiçbir şekilde tam manasıyla aydınlanamayan bir sezondur kısacası.
  • 193
    sanırım 10 sene sonra bu sezondan daha beterini yaşayacağız.

    (bkz: 11 eylül 2020 çaykur rizespor fenerbahçe maçı)

    daha birinci haftadan başladılar. ben arda kardeşler'in penaltıyı çalmasını tabii ki normal karşılamam ama var ne yapıyor? arda kardeşler resmen var'a gitmeyeceğim dedi. var ile konuşması dahi olmadı. bu var nasıl ısrarla uyarmıyor bu hakemi? valla inanılmaz şeyler oluyor, hem de birinci haftadan.

    allah sonumuzu hayretsin. yönetime yapılan yanlışları düzeltmek için kolaylık, hocaya da saha içinde sabır versin.

    (bkz: süper lig 2020-2021 sezonu)
  • 203
    transfermarkt verilerine göre galatasaray'ın transfer bilançosunda 6.75 milyon euro ekside olduğu görülüyor. o sezon kötü bir oyunla 8. olmuştu takım. süper lig 2021-2022 sezonunda ise 24.80 milyon euro ekside takım. oyun olarak da o sezonu bile aratıyor diyebiliriz. yaklaşık dört kat fazla harcama yaparak, o sezonu aratmak da büyük marifet bence. kaldı ki daha devre arası transfer sezonu açılmadı. işlerin daha kötü olmaması adına devre arasında 1 kuruş bile harcanmamalıdır.
  • 191
    her galatasaraylı adına korkunç bir sezon. sezona zaten iyi başlamayıp bir de üstüne avrupa defterini adını sanını duymadığımız karpaty lviv karşısında kapamıştık. ilk 2 hafta mağlubiyetler sonrası bir 4 maçlık seri yakalasak da sonrası hep hüsran hep hüsran. ligde fenerbahçe ve trabzonspor müthiş bir yarış içine girmişken -ki fener 2. yarı açıldı, sonra 3 temmuz, şike mike falan biliyorsunuz- biz erkenden güle güle dedik sezona. türkiye kupasına da çeyrek finalde veda edince bu sezon bir an önce bitsin diye dualara başladık. haftalarca kazanamadığımız maçlar da oldu, ağır mağlubiyetler aldığımız maçlar da oldu.

    ee geriye ne kaldı? derbiler. hiç yoktan derbilerde ne yaptık diye sorarsak, hiç bir şey. fb, bjk, ts ve son şampiyon bursa'yı da katarsak bu 4 takıma karşı oynadığımız 8 maçta 1 puan almıştık ki o maç da rijkaard'ın ayrılıp yerine gelen hagi'nin ilk maçı olan 24 ekim 2010 fenerbahçe galatasaray maçıydı. son 10 maçta 10 mağlubiyet aldığımız kadıköy deplasmanında umutsuz gidip mükemmel oynamıştık, bizim yerimizde fener olsa 4-0 5-0 bitecek maç 0-0 bitmişti.

    bunun dışında ali sami yen'e veda dediğimiz 11 ocak 2011 galatasaray beypazarı şekerspor maçı ve yeni stadımıza merhaba dediğimiz 23 ocak 2011 galatasaray sivasspor maçı da sembolik maçlardı.

    peki sonra ne oldu? ünal aysal geldi, fatih terim geldi. avrupa başarıları, lig şampiyonlukları geri döndü. arada biraz takıldığımız zamanlar olsa da iyi bir istikrar yakaladık.

    umarım o günleri görmeyiz bir daha. en dibi gördük, daha dibi var mıdır bunun bilemiyorum. bir yandan iyi oldu bu. dibi görmeden zirveye çıkmak zor çünkü.
App Store'dan indirin Google Play'den alın