• 32
    (bkz: instagramsporlular)

    gerçekten hazzetmiyorum ve hiçbir anlam veremiyorum. yahu orda adrenalinli bir ortam var, pek çok insanın hayatındaki en önemli varlık orada kazanma savaşı veriyor, insanlar gerilmiş ama sen birkaç like için o etkiyi kırıyorsun. sadece maçta da değil, konserde veya herhangi bir etkinlikte de anın tadını çıkarmak yerine kamerasını açan insanlar bunlar. ya zaten herkes orda, herkes paylaşıyor. artık bir aktiviteye gittiğinde görüntü paylaşmayan insanlar farklı olmuş durumda.

    kendi sanallıkları için bu hayattaki en güçlü ve en gerçek şeylerden birine zarar veriyorlar. akıl alır gibi değil.
  • 101
    gözleri bozuk olduğu için telefon kamerasının optik ve/veya dijital yakınlaştırma özelliklerini kullanarak maçı daha yakından ve net şekilde izliyor olabilecek olan taraftardır.* kamera açıkken de videoya çekmesinde bir sakınca yoktur bence.*

    şaka bir yana bir taraftar bir maçta tribünlerdeyse tezahüratlara katılmalı, sadece görsel olarak değil işitsel ve hissel olarak da varlığını orada göstermelidir. eğer çoklu görev yeteneği(multitasking) varsa, tezahüratlara katılıp sahaya etkisini gösterirken diğer yandan bir elinde telefonu kulanmasında sakınca görmüyorum. bu yetenek yoksa bir zahmet o telefonu maç oynanırken cebinden ya da çantasından çıkarmasın.
  • 50
    kendisine bir tavsiyede bulunmak istediğim taraftar:
    zamanından 40 x 2 dakika ayırabilirse black mirror isimli dizinin 2. sezonunun 2. bölümünü ve yine aynı dizinin 3. sezonunun 1. bölümünü izlesin lütfen. sosyal medyada beğeni alma hırsının ve teknoloji sapkınlığının insanları ne duruma düşürdüğünü görünce belki kendisine bir hisse çıkartabilir.

    olay sadece taraftarlık, maçta bağırmamak değil. başka insanlarla genel olarak elektronik aletler vasıtasıyla iletişim kurduğumuz için canlı kanlı gerçek insanlardan uzaklaşıp kopuyoruz. aslında koptuğumuz şey biraz da kendi gerçekliğimiz. insan birlikte bir şeyler yapınca mutlu olan, kolektif yaşamı seven, kendi davranışlarını öteki insanlar üzerinden kurgulayan bir varlık. bunun doğal sonucu olarak da yalnızlaştıkça mutsuz olan bir canlı. belki içinde yaşadığımız toplum bir çok açıdan pek iç açıcı değil, ama inanın yalnızlığın insan bünyesi üzerindeki etkileri çok daha ağır.

    bu yüzdendir ki; arada sırada telefonlardan başımızı kaldırıp etrafımıza, birbirimize, maçımıza bakalım. bakalım ki yalnızlaşıp mutsuz olmayalım.

    anı biriktirmek, kendimiz için önemli bir anı videoya çekmekle olmaz. anı beyinde birikir telefon hafızasında değil. beynin biriktirdiği anıları hiç bir video ve ses sistemi kaydedemez.
  • 51
    bundan bir kaç ay evvel bayern münih ile galatasaray'ın bilet fiyatlarını kıyaslamışsım. açıkçası yazıyı bulmaya üşenirim ancak kısaca oluşan durumu size anlatayım asgari ücretlerle kıyasladığınızda koskoca bayern münih'in maçına bilet almak çok daha ucuz oluyor. asgari ücretin 310 euro olduğu bir ülkede böyle fiyatlardan bilet satarsanız, 40 uero'dan forma, 35 euro'dan dekoder satıyorsanız siz taraftar değil seyirci istiyorsunuz.

    bu kadar pahalı ve verdiğin parayı hak etmeyen sadece çocuksu hayranlıklarını ve ilgi alkanı kullanarak cebinizde ki parayı isteyen kurumlar sizin taraftar olmanızı değil, seyirci olmanızı istiyordur. size taraftar diyor zira bu ürünün bir parçası da bu ilüzyon. taraftarlık bir hobi ise pahalı bir hobi böyle mi olur?

    böyle paraları gözünden çıkarmış insanlara da kimse neden fotoğraf çektin gibi sorgulamalar yapamayız. çünkü orada olmayı haddinden fazla değerli hale getiriyoruz ve insanlar bu anları ölümsüzleştirmek, bu anlarla hava atmak veya bunu paylaşmak istiyorlar. ya da bunların hiç biri değil ama herkesin eğlenmek için kendi yolları var. örneğin sevgilim fenerbahçe kongre üyesi. küçükken babasıyla beraber takip ediyormuş ancak stattan daha uzak bir yere taşınınca ve babasına canlı maç izlemek yasaklanınca iyice kopmuş. neyse 1 milyon üye muhabbetinde delege oldu ve o arada bir şans oldu ve kongre üyesi oldu. şimdilerde de hem oyunun inceliğini, hem geyiğini öğreniyor ve az çok fenerbahçe'yi de takio ediyor. bakmayın izlerken de pür dikkat. ancaben bu kızı bir maça götürsem her ne kadar maç onun için önemli de olsa sonunda maç orada yan elaman. ana şey orada eğlenmek.

    şunu tartışabiliriz. bizdeki spor kültürü nedir? hatta, bizde spor kültürü var mı? insanlar bu telefonlara çok mu bağımlı? gibi konuları da sabaha kadar da konuşmaktan keyif alırım. cevaplarım da çok olumlu olmaz, bunlara hiç bir diyeceğim yok. ancak bu tartışmayı bahsi geçen kişinin seyirci, müşteri olduğunu unutmayalım.

    not: liboşspor
  • 41
    galatasaray'ın medyadaki ezik-aciz temsilcileri, sosyal medyada tüm keko futbolculara "adamsın" yazan tipler, saçmasapan sosyal medya hesaplarıyla çocukça ve cahilce paylaşım yapanlar, "bir galatasaraylı olarak", "fanatik bir galatasaraylı olarak" diye cümlelerle başlayıp rakip takıma başarı dileyenler, övenler ve tribündeki bu şovmenler. keşke hepsini galatasaray'dan uzaklaştıracak bir buton olsa. "galatasaray'dan uzaklaştıracak" dedim de aslında farklı bir yönde temeennim var hepsi için ancak dile getirirsem sözlükten men edilirim.

    uzaklaşın siz galatasaray'dan, galatasaray sizsiz daha güzel olacak.
  • 42
    teknolojinin insanı getirdiği son noktayı görebilmemiz açısından güzel bir örnek aslında burada yazılanlar. durumu sadece maçla sınırlandırmamak lazım. konserlerde, sinemalarda, eğlencelerde hep ön planda olan şey başkalarına kendini sunma hali. oysa o anı yaşamanın çok daha değerli olduğunu ve o anın bir daha geri gelmeyeceğini farkedemiyoruz.

    sosyal medyanın yaygınlaşması ile beraber herkes nasıl bir hayat yaşadığını başkalarına gösterme derdine düştü. bunu ortaya koyup, geri dönüşler almak, hatta yeri geldiğinde insanları kıskandırdığını düşünmek akademisyenlerin de üzerine yazılar yazdığı, belki terimleşecek bir problem olarak duruyor masada. dolayısıyla statta yaşanan bu durumu minimuma indirebilmek için gündelik yaşamdaki hal ve hareketleri düzelterek işe başlamak gerekiyor.

    kendimize şu soruyu soralım; 90 dakika boyunca telefona hiç bakmadan, sosyal medyada görüş belirtmeden maç izleyebiliyor muyuz? alacağımız cevap belki bizi bazı gerçekler ile yüzleştirecektir.
  • 110
    yaşanılan devrin sonuçlarından biridir. elinde telefonla konser seyreden de görebilirsiniz, bale gösterisinde de aynı hatta yemeğe çıkmış (bugünün söylemiyle "date" mi oluyor ne) bir çiftin ellerinde telefonla masada oturduklarını da görebilirsiniz.

    peki bu kadar sinir oluyoruz da o çekimleri yapıp sosyal medyada kulananları bloklamak aklımıza gelmiyor mu? bloklayın abicim!

    probleme tepki, sonuçlarına talep çok saçma bir şey.
  • 1
    aslında maç izlemiyordur, futbolcuların fotolarını, elinde atkısıyla saçma gülüşünü, maç esnasında twitter'dan panpişleriyle paylaşıyordur.

    bilinmez belki de her top kaybında futbolculara küfür ederken ses kaydı yapıp onu da yolluyordur sevenlerine.

    gol atınca coşar bu tip, en kral taraftar kesilir.

    golü yiyince de oturur köşesine 3gsi ile panpişlerine gene yanaşır.

    bokumu yesin. taraftarmış, seyirci bile değilsin ki sen.
  • 20
    arena açıldığından beridir maç kaçırmamaya çalışıyorum toplasan 10 fotom ya var ya yoktur ki onların da 7-8 tanesi şampiyonluk kutlamalarındadır. insanların bu attığı adımı duyurma merakı beni delirtiyor. ya kardeşim çek fotonu devre arasında maç sonu hatta uzat telefonu ben çekeyim ama maçta sok şunu cebine amk. çayı bile heyecandan dökeriz diye devre arasında içiyoruz biz siz ne biçim insansınız ya.
  • 70
    pek hoşlanmadığım durum. sebebi ise destek olmuyorlar falan değil. yoksa ben maçı videoya aldıkları için kimseye kızmam. kimseye karışmam. o stat kaç senedir dolmuyor. bu sene genelinde bile stat tam kapasite değil. adamlar kombine alarak en azından maddi olarak destek oluyorlar. pozisyonu geldiğinde anlık tepki göstermeleri bile yeter. ben sadece üzülüyorum. gitmişsin maça, anı yaşa kardeşim. bırak telefonu, bağırma ama izle maçını. konserde, tiyatroda, maçta her yerde ellerde telefon. izlediğinden bir şey anlamıyorsun ki.

    bu maalesef çağımızın genel sorunu. insanlar ellerinden telefonu düşürmüyor. yaş da fark etmiyor bunun için. ben tabi ki canlı performans izlemeye yada dinlemeye gitmişsem telefonu kapatıyorum ama bazı durumlarda da ben de elimden düşürmüyorum. bunu en azından kısa vadede halledemeyiz. belki de hiç halledemeyiz, bilemem.
  • 52
    bireyleşmeyi, insana huzur veren ve rahat hissettiren bir şey olarak insanlara pompalayan liberal düzenin normalleştirilmeye çalıştığı "taraftar". "biz olmak"ın nasıl bir haz verdiği, insanı nasıl pozitif etkilediği konularına hakim olanlar ise bu tiplere acıyorlar.

    tezahürata katılmak, slogan atmak, toplu halde bir talebi dile getirmek kadar insanı rahatlatan başka bir şey yoktur. çünkü insan kendisini daima öteki üzerinden tanımlayan, doğanın geri bildirimlerine muhtaç olan sosyal bir canlıdır.

    elinde telefonla sahayı ve tribünleri çeken tip ise "anı biriktiriyorum" bahanesiyle 50bin kişinin içinde birey olarak kalmayı seçiyor. gol oluyor golü ve gole sevinirken kendisini çekecek diye salak salak sesler çıkartıyor, kameraya karşı samimiyetsiz hareketler yapıyor. tribün şovuna katılan taraftarı videoya çektiğinden kendisi eğlenceye ortak olamıyor. frikik oluyor herkes videoya aldığından top direği yalayıp geçtiğinde, adam akıllı "aahhh" sesi bile çıkmıyor.

    bu tiplerin "adam parasını vermiş naparsa yapar" seviyesinde her harfinden bilgi, görgü, birikim ve zeka fışkıran cümlelerle savunulması ise ayrı bir facia. toplumun ahengini bozan insanlara tepki duyulması gayet normaldir ve "parasını verdi sana ne" şeklinde savunulması büyük bir görgüsüzlük örneğidir.
  • 28
    bağıran taraftarlarca, taraftar olmamakla suçlanan taraftar. futbol bir eğlence aracıdır kardeşim, bırakın da herkes istediği gibi eğlensin şu tribünde ya, size ne amk. bağırmak zorunda olmayan taraftardır. güzel futbolu alkışlarken kimseye hesap vermeyeceği gibi, parasını verdiği eğlence aracında karşılığını alamadığında - kişilere hakaret etmeden - sitem etmekte sonuna kadar da özgürdür.
App Store'dan indirin Google Play'den alın