ahh be hocam biliyorum, inanıyorum hep bir bildiğin var yinede senden özür dileyerek ve dayanamayarak yazmaya başladığımı belirtmek istedim.
sinan guemes, adını anmak istemediğim zatı
* izlediğim ilk günden sonra ilk defa bu kadar heyecanlanmıştım. işte bu çocuk diyerek yine kendime hakim olamayarak 'işte bu çocuk, bu da barçada oynayacak' diye anlatıyordum. maalesef ismini anmak istemediğim zat
* içinde aynı kelimeleri 2010 şampiyonlar ligi yarı finalinde mourinhonun interinin defansını bir türlü aşamayan barcelonayı izlerken, bizimki bu takımda oynar hatta bu takımın bizimkine ihtiyacı var şeklinde yanımdakilerinin gülüşmeleri eşliğinde açığa vurmuştum. ancak o zat
** bunu gerçekleştirdi. sinan ise maalesef diğerinin açtığı yolda dahi ilerleyemeyecek bir karaktere sahip. ki karakterin içeriğini açmama gerek dahi yok sanırım. keşke mustafa denizli döneminde yaşattığın heyecan esnasında sakatlandığın o gün
* futbola nokta koyacak duruma gelseydin ve hep yaa bu çocuk çok büyük topçu olacaktı, çok özeldi şeklinde hayıflandırsaydın. şu an gelinen noktada 26 yıldır
* büyük bir aşkla takip ettiğim galatasarayımda, o kutsal formanın bu kadar yakışmadığı, bu kadar olduğu yeri haketmeyen formayı geçtim
* stadda
* yada floryada
* o çimlere basmayı senin kadar haketmeyen birini pek hatırlamıyorum. hasan şaş-ümit davala-tafo ile karşılıklı konuşmandan, fatih hocamla aynı havayı solumandan hatta ve hatta selçuğun kestiği pastaları yemenden dahi utanmaktayım. yalancı koşununun, gizli forvetin, sahte 9 numaranın tam karşılığısın.
* umarım en kısa zamanda her ne kadar onu da hak etmesende önce yedek kulübesine ardından da hak ettiğini uzaklarda yaşaman dileğiyle..