---
alıntı ---
fenerbahçe ülker’i ligde 6 kişiyle, yunan devi olympiakos’u da avrupa ligi’nde 7 kişiyle yendiniz. bunun sırrı ne?
iki güzel maçı örnekledin aslında. buradaki en büyük sır herhalde; daha da dibe inemezsin! bu sene başımıza gelenlere baktığımızda; çok defa dibe düştük takım olarak. öyle olunca, böyle maçları kazanmak daha ihtiyaç oluyor. kimsenin morali yokken, herkes keyifsizken, negatif olan bir sürü şey varken takım olarak kenetlenebilmek, takım olarak doğru yolu bulabilmek kolay bir şey değil. maçın başından itibaren çok güzel basketbol oynadık. bir de onun getirdiği enerji çok daha güçlü yayılıyor; hem taraftara hem de tüm takıma. zaten maç öncesi ergin abi bizle birebir toplantı yaptı. ardından yağızer, yakup ve tolga bizle konuştuğunda takımda hiçbir zaman kafalar düşük değildi. hep şunu düşündük. bu bir basketbol maçı, sahaya 5 kişi çıkıyor, 40 dakika oynanıyor ve bir tane top var. ve o topa hükmeden, o topla beraber oynayan, daha akıllı olan kazanacaktı. biz de bunu çok iyi yaptık.
top 16’ya çıktıktan sonra sanki takım toparlanmıştı. ancak yine sıkıntılar yaşandı?
saha dışı problemlerin yanı sıra sakatlıklar da bizi çok etkiledi. halâ da başımızı ağrıtan bir unsur. sezon başından bu yana, takım olarak idman yapamadık. maçların neredeyse tümünde eksiktik. ben, ender, kerem gönlüm, pocius ve arroyo, dünya şampiyonası’ndan ufak tefek sakatlıklarla geldik. onun da etkileri büyük.
maçın hangi bölümünde kazanacağınızı hissettiniz?
bazen öyle bir acil durum enerjisi ortaya çıkıyor ki, onun bir şekilde geleceğini biliyorduk. bir de maçın ilk yarısında 12-6 öne geçiyorlar ve ondan sonra bir daha üstünlük kuramıyorlar. ve ondan sonrasını çok güzel idare ettik. iki takım da çok zor şutlar soktu. biz rahattık, biz mücadelemizi ortaya koyduğumuz sürece, kaybetsek de ‘6 kişiydik’ sonuçta, ki bu bahane değildi. fenerbahçe de bizim 6 kişi olduğumuzu bilmenin rahatlığıyla geldi ve maçın sonlarına doğru da bu yüzden biraz eller titredi.
taraftar için ne diyorsun?
ne söylesem az. büyüleyici bir taraftardı. sadece yarınki (bugün) kızılyıldız maçı için bir şey söyleyebilirim. bu maç avrupa arenası açısında önem taşıyan bir maç. dönem boyunca gelişen her türlü olaya nokta koyacak bir maç. sporda barışın ön plana çıktığını göstermek adına sakin kalmalıyız. tezahüratımızı en iyi şekilde yapmalıyız, geri kalanında da sakin kalmalıyız.
derbide oyun kurucu pozisyonunda sinan güler vardı?
zaten altyapıda ve abd’de oynadığım dönemlerde oyun kurucu pozisyonunda bir tecrübem var. biz ender’le 2008’den bugüne, yan yana oynadıkça, topu getirme rolünü bir şekilde paylaşıyoruz. ender de fiziksel olarak ister istemez yoruluyor. tabii ki, saha içinde her zaman birinin liderlik etmesi gereken anlar oluyor. ancak top getirenin o kadar da takım lideri ya da takımı kontrol altında tutan kişi olması gerekmiyor. 90’larda bulls’ta topu sadece pippen getirebiliyordu. türkiye’de belki, naumoski’yle gelen akımla birlikte öyle bir liderin mecburiyetini gösteren bir şeydi... ancak sahada takım 5 kişilik ve top paylaşarak oynanırsa, bir adama ihtiyacın yok!
coach ergin ataman “derbi öncesi yaptığım toplantıda oyuncularım konuştu ben dinledim” demişti. siz ne söylediniz?
konuşulan konunun içerisinde hem teknik hem de işin motivasyon kısmı da vardı. ben o günkü toplantıda, kendi söylediğimi paylaşabilirim. bu tarz karşılaşmalar; sezonun bitişine az süre kaldığında ve ligde de önemli maçlar oynayacağınız bir dönemde, ayrı bir önem kazanıyor... ve başta da dediğim gibi, çok defa dibe battık. her şeyde de rüzgar karşımızdan esti.
---
alıntı ---
http://www.haberler.com/...rdim-7064656-haberi/