kaptan galatasaray dergisine röportaj vermiş.
---
alıntı ---
euroleague sezonu
takım kimyasının farklı oluşu etkiledi. geçen senelere göre en çok zorlandığımız konu bu oldu. tabii ki takvimin sıkışıklığı ve euroleague formatının değişikliği sadece bizim için değil tüm takımlar için farklı zorlukları beraberinde getirdi. bunun dışında takım kimyasında henüz net olmayan etkenler ilk baştaki süreci daha zor hale getirdi. maç maç baktığımızda kızılyıldız ve zalgiris karşılaşmalarının bizim bütün çehremizi değiştirebilecek mücadeleler olduğuna inanıyorum. diğer karşılaşmalarda mücadele ettiğimiz ekipler üst düzey euroleague takımlarıydı. şartlar gereği takımın değişmesi gerekiyordu. bu koşullar içinde de her şey yavaş yavaş oturacaktır.
sahadaki rolü
altyapılarda hep oyun kurucu olarak rol alıyordum. bugün skor olarak yapabileceklerim ortada. savunma olarak fiziksel durum nedeniyle geride kaldığım konular var. iyi ya da kötü olduğu zamanlar var… en iyi yapabileceğim şey takımı bir arada tutabilecek aksiyonlar almak. benim babamdan öğrendiğim basketbol içerisinde pozisyon yok. kazanmak için ne yapılıyorsa onları yapmak var. bu nedenle pozisyonsuz bir oyuncu olmak ve takımın eksiklerini kapabilmek aslında benim pozisyonum…
ergin ataman’ın beklentilerine benim yaklaşımım beni sahada doğru sorumluluklara almaya yöneltti. ergin ataman ile 8 senedir beraber oynuyoruz. oyuncu – antrenör ilişkisi içinde birbirimizi iyi tanıyoruz. beşiktaş’ta bodoslama potaya gidişlerimi biliyordu. kendisi de söylüyor… şu an yapabildiklerim ile o dönem yapabildiklerim arasında farklar var. ayrıca oyun içerisinde kendi sınırlarımı da belirleyebiliyorum.
“maç savunmada kazanilir”
savunma beraberliğinde en önemli faktör zincirleme etki. gençken ve daha baskı yapabildiğim zamanlarda göksenin köksal’ın bu takımda yaptığı ben uygulamaya çalışıyordum. o dönem charles smith kendi söylemişti. şu an benim olduğum yaşlardaydı. charles smith ‘sen baskı yaptığında ben sorumluyum. o yüzden ben de iyi savunma yapmak zorundayım’ diyordu. bu enerjiyi beraber paylaşabilmek çok mühim. isimlerden bağımsız bir kişi aksayınca tüm takım aksıyor. savunma tarafı hücumdan daha zincirleme bir reaksiyon. hücumda daha büyük sorumluluklar alıyorum ama halen inanıyorum ki maç savunmada yapılanların getirdiği momentumla kazanılıyor.
32 numara
32 numarada hem 23’ün tersi olmasının hem de magic jonhson’ın numarası olmasının pozitif etkisi var. fakat daha mühim bir detay var. annem basketbol oynarken 5 numara giyerdi. babam ise 6. üç artı iki ve üç çarpı iki ile ikisinin de numarasını sırtımda taşıyorum. ağabeyim ile beraber de altyapılarda hep altı giydik. muratcan profesyonel seviyeye çıktığında beş numara giymeye başladı. ben de kolejde 32 alınca hep öyle devam etti. sonradan fark ettiğim güzel bir tesadüf de dedem ispartalı. bunun da pozitif etkisi oldu.
“galatasaray daha erken olabilirdi”
evet murat özyer antrenördü. murat ağabey ile konuşmuştuk. kendisi bana ‘gelebilirsin hatta gel’ demişti. teklif edilen maaş da daçka’dan alacağımın iki katı kadardı. ancak ligin kuralı vardı. genç takımdan oyuncu bulundurma… bu nedende dolayı kadroya girmem bile zor gözüküyordu. o sırada daçka’da da bir oyuncunun takımdan ayrılmasıyla benim için yer açıldı. galatasaray’a gelip riski alıp ki o dönem de takımda yakın arkadaşlarım da oynuyordu kendimi de kanıtlamak istiyordum fakat daçka’daki fırsat daha iyi geldi.
gelecek
şu anki sorumluluğum sezonu en iyi şekilde bitirebilmek. bu yıl başından beri dillendiriyorum; galatasaray’ın en büyük misyonu eurocup şampiyonluğu sonrası euroleague’de kalıcı olabilmek. bu performansa, kulüp yapısına ve taraftarın yaklaşıma bağlı… her şeye bağlı ve hepsi aynı oranda önemli. benim bunda bir katkım olabilirse çok mutlu olurum. bu senenin sonunda galatasaray’ın planlarını konuşmak için çok erken.
“euroleague’de kalici olmak gerek”
bu seneki format ile eurocup ve euroleague arasındaki farkı kimse bilmiyordu. arada seviye farkı var ama sabaha kadar anlatsanız da kimse anlamak zorunda değil. taraftar ne olursa olsun başarı bekliyor, parkede en iyisini görmek istiyor. biz de bunu vermek için sahaya çıkıyoruz. bazen bunu anlamak zor olabiliyor. hayatımızın büyük kısmını bu salonda ya da kamplarda geçiriyoruz. taraftar sadece burada gördüğünü anlıyor. taraftarın da aslında görevi bu. diğer şeyleri düşünmek zorunda değil. maça geldiğinde destekleyeceği takımın başarılı olmasını istiyor. biz genel olarak sorumluluğumuzun ve yapmamız gerekenlerin farkındayız. yeri geliyor iyi gerçekleştiremiyoruz. çok da kolay değil sezon içinde. bildiğim bir şey var, yeni gelen oyuncularımız da euroleague’in zorluğunu fark ettiler hem de galatasaray taraftarının ne beklediğini anladılar.
eurocup şampiyonluğu
o yayın sırasında top çalma dedi ama benim hafızada o top çalma yoktu. geçen sezon ilk defa bireysel ve takımsal bir hedef koyup bir yere yazdım. hep konuşulan şeylerdi fakat ilk defa yazılı olarak kaydettim: eurocup şampiyonluğu ve mümkünse de en değerli oyuncusu olmak… en değerli oyuncu bizden çıktı ikisi de kazanmış gibi sayıyorum. şampiyonluk da bütün sezon beklediğim bir andı. bütün sene yaşadıklarımız ve bireysel maceramın ihtiyacı olan bir şeydi. o top çalma ve sekansını halen izlediğimde tüylerim diken diken oluyor. top çalmadan turnikeyi atana kadar bütün sezonu yaşadım. o yüzden de bende o kısım yok.
---
alıntı ---