bence yanlış anlaşılmaktadır
*. bence kendisinin hayattaki tek gayesi bizi şampiyon yapmaktı ve bu forma altında şampiyonluk yaşamadan gitmeyecekti. o kadar bağlıydı ki bu renklere, o kadar karakterliydi ki gerekirse takımın başındakinin kuyusunu kazardı takımı için. yıllardır geceleri rüyalarına giren, her an onu düşünerek yemek yedi.. pardon antrenman yaptığı şampiyonluğa sonunda çok büyük katkılarıyla ulaşılmıştı ve o artık misyonunu tamamlamıştı takımda ki. zaten maalesef o kadar iyi niyetine, takımı için her an didinmesine rağmen nedendir bilinmez taraftarca ve hatta onlarca oyuncuyu kazanan fatih terim tarafından bile istenmemekteydi. bu yüzden içi kan ağlasa da gidecekti, her şeye rağmen şampiyonluk gelmese yine kalır bu takımı şampiyon yapmak için gerekirse semih'i sakatlar, hoca'yı gönderirdi ama artık bu şartlar altında hayatının anlamı olan takımından ayrılmak, gönül verdiği takımın formasını bilmem kaç yıl gururla taşımasına rağmen artık çıkarmak zorundaydı nasıl olsa şampiyonluğu getirmişti takıma. ve bu servet'e koyuyordu. "benim oğlum tek başına takım" cümlesinin öznesi artık hayattaki gayesini gerçekleştirmiş olmanın verdiği hazza rağmen üzülerek, ağlayarak, kahrolarak gidiyordu, gidecekti, gitmeliydi.
işte bu yüzden adam üzgün. bi durun düşünün. tövbe tövbe sinirlendim aha gece gece.