üzerinde galatasaray arması taşıyan her futbolcu benim için önemlidir fakat semih'i hep ayrı bir yere koydum. semih'in galatasaray'daki ilk yılları, doğal olarak benim de lise yıllarımda okulu kırıp arkadaşlarla taraftara açık antrenmanlara giderdik sık sık. bizim yaşlarımızda, sarışın, suratı sivilce dolu bir çocuk görürdük ara sıra. alt yapıdan olduğunu bilirdik ama doğru düzgün izlemişliğimiz olmadığı için çok da önemsemezdik. fakat sarışın olmasından mıdır nedir alt yapı oyuncuları içinden en çok ona göz aşinalığım vardı. işte o zamanlar biri deseydi ki gün gelecek bu çocuğun ismini formanın arkasına yazdıracaksın büyük ihtimalle inanmazdım.
semih kaya 1991 doğumlu, benim gibi. futbolculuk hayatına başladığı tarihten galatasaray alt yapısına gelmesine, a2 takımımızda oynamasından a takımın vazgeçilmezi olmasına kadar geçen süreçte pek çok dönüm noktası var, belki bildiklerimizin yanında bilmediğimiz şeyler de. ama hakkında en az bilgi sahibi olanımız bile onun genç yaşında ne kadar büyük sakatlıklar atlattığını, 17-18 yaşında bir futbolcunun başına gelebilecek ne kadar şanssızlık varsa yaşadığını, normal şartlarda futbolculuk hayatının bitmesinin bile olası olduğunu bilir. galatasaray'a gelmesi bile olaylıdır. keza taraftarın yıllarca onu a takımda görmek için beklemesi de.
futbolcu olması bir yana sıradan bir insanın bile zor kaldıracağı bir beyin ameliyatını çok genç bir yaşta kazasız belasız atlatmasından sonra üst üste yaşadığı ağır sakatlıklar belki de kariyerinin sonu olacaktı. profesyonel hayatının ortalarındaki bir futbolcunun bile üst üste geçireceği çapraz bağ ameliyatları sanıyorum ki performasından mutlaka bir şeyler götürecek, eski haline dönmesi çok zor olacaktır. semihse bunları 18 yaşında yaşamış daha doğru düzgün profesyonelliğe bile adım atmamıştı. bütün bunlar yaşanırken taraftar olarak biz de yıllardır süregelen stoper sıkıntımızın ilacının semih olabileceğini düşünür, oynamasını beklerdik fakat hevesimiz hep kursağımızda kalırdı.
şu başlığın ilk sayfalarına şöyle bir göz gezdirince semih nasıl bir süreçten geçmiş görülüyor zaten. zaman zaman umutlanılmış zaman zaman da tamamen ümit kesilmiş, hatta futbolculuk hayatının bittiği bile düşünülmüş. kiralandığı gaziantepspor'da neredeyse hiç süre alamaması onu bekleyen taraftarı hayal kırıklığına uğratmış. fakat sonraki kartal serüveni ve tekrar yuvaya dönüşü, servet'in cezası sayesinde sıranın kendisine gelmesi ve elbette onun ve bizim için dönüm noktası olan
30 ekim 2011 kayserispor galatasaray maçı her şeyi değiştirdi ve yıllardır beslenen umutlar boşa çıkmadı. sanırım o maçtan sonra galatasaray defansı semih'ten öncesi ve semih'ten sonrası olarak ikiye ayrılıyordu.
ve şimdi, galatasaray 11'i yazarken hemen hemen hepimizin ilk olarak ismini yazdığı futbolcudur semih. galatasaray'ın öz evladı denilince akla ilk gelen, bu sıfatı taşımayı hak edecek kadar karakterli, olgun ve mütevazi. bu yüzdendir ki sahaya her çıktığında, onu galatasaray formasıyla her gördüğümde gurur patlaması yaşamakten alıkoyamıyorum kendimi. abilerini izlemeye gittiğim antrenmanlarda gördüğüm, yaşıtım olan o gencecik çocuk bir gün o sahaya galatasaray kaptanı olarak da çıkacak, buna yürekten inanıyorum. o iyi ki galatasaraylı, iyi ki bu takımın bir parçası.