kendisinin en büyük artısı oyundan bir an bile kopmaması sadece topa odaklanmasıdır. bu özellik türkiye'de çok fazla futbolcuda yok hatta benim hatırladığım son örnek
ersan gülümdür.
tam olarak neyi kastettiğime gelince olay şudur efendim
20 kasım 2011 beşiktaş galatasaray maçında malum ofsayt pozisyonunda
felipe melonun ayağından top alınmış
tomas ujfalusinin yanından yürüyerek geçilmiş ve hızla
galatasaray kalesine gelinmektedir ki bu esnada
ricardo quaresma* ve
semih kaya hariç sahadaki 20 futbolcu hakeme bakıp el kol yapmaktadır. eğer semih bir an "lan noluyoruz olm top oyuna girmedi galiba" deseydi karşısındaki
q7 elini kolunu sallaya sallaya golü atacaktı ama semih o pozisyonda quaresma'nın ilk topuna müdahelede bulundu ardından yerde kaldı ve ikinci müdaheleyi yaptı hiç beklenmeyen bir şekilde. hakeme bakmadan da oyununa devam etti.
ersan gülüm de tarihini hatırlamadığım 1-1 biten porto maçında bir karambol pozisyonunda boş kaleye giden topu sahadaki 21 futbolcu seyredip kollarını havaya kaldırmak suretiyle hakeme doğru koşarken hakem elini ağzına götürmüş golü veren düdüğünü çalmaya hazırlanırken olmadık bir refleksle topu çizgiden çıkarmış takımını ipten almıştır zira ofsayt faul hiçbi bok yoktur pozisyonda. ha bunu neden hatırlıyorum çok sağlam para kaybettirmişti ersan o golü engelleyerek ordan.
yani bu çocuk ne taraftar baskısıyla yılar, ne hakem kararıyla ne de karşısına gelen topçuyla. bunun tek derdi kalesine gelen topu uzaklaştırmak. siz de ligi gözden geçirin bu kadar topa odaklanmış başka bir futbolcu hatırlamayacaksınız.