481
yolda görsem tanımam, kartallıyım ya, denk geldim 2 maçını seyrettim. hatta birine sonradan girdim. adettendir, sordum yandakilere. kimdir bu adam? bizde yalan çok, galatasaray'a aldıralım. falan dedim. dediler ki adam zaten galatatasaraylı, bizde kiralık. o anlarda bendeniz bizde ki 76 numaralı oyuncuya küfür etmekle geçiriyorum futbol severlik, pardon galatasaray taraftarlığı hayatımı. yıllar önce aynı yerden, aynı takımda aynı bölgede seyretmiştim 76 numaralı galatasaray formasının içindeki yaratığı. futbol garip oyun derler ya ulamalar, garip falan değil, dünyanın en kolay, herkesin oynayabileceği bir oyun işte o kadar.
bu sezon ilk defa galatasaray maçı seyretmedim. kadroyu gördüğümde 76 numaralı sümüklünün, 5 numaralı kazmanın yerine semih kaya ismini gördüğümde hem futboldan, hem hocadan bir kez daha nefret ettim. maçı seyretmemeye karar verdim. demek cam gökhan, kırılmasa, 76 numara, belini döndürebilip o çalımı yemiş olsa da galatasaray'ın bir gol daha yemesi pahasına adamı yaka paşa aşağı indirmese,kayseri maçını boş ver, biz semih kaya'yı hiç bir galatasaray maçında göremeyeceğiz. nasıl oynadı bilmiyorum, galatasaray'ın kazandığını 2 saat sonra öğrendim. bir tek şeyden emindim, 2 senedir bizde oynayan stoperlerden hiç kimse daha kötü oynayamaz. muhtemelen semih veya başkası hiç fark etmez ufo ustanın yanında taraftarın göz bebeği olur.
evet, yıllar önce galatasaray tarihinin o zamanki en büyük maçına 18 yaşında aynı yerde bülent korkmaz'ı oynatmışlardı. gün oldu devran döndü o çocuk galatasaray'a hoca oldu. galatasaray, tarihinin en kolay avrupa kupası maçlarından birini oynadı o çocuğun kumandasında. 2. avrupa kupası, 1. sinden çok daha yakın ve kolaydı. stoperler yine böyle bir durumda hepten iptal olmuşlardı. aynı çocuk semih'i oynatma cesaretini gösterememişti de kewell'i oynatmıştı. küçük bülent'ti namı hep küçük kalacaktı.
oysaki bu hafta galatasaray kulübesinde büyük grande vardı. utanmadan ben semih kaya'ya güvendim göndermedim dedi. ben terim'i tanımamışım, benim tanığım bildiğim fatih, mecbur kaldığı için değil, elinde 10 stoper varken oynatırdı semih'i. isterdim ki bu maçta semih'i oynatmasın, iki kazma hazır olduğunda semih'i oynatsın. ne gezer, bizim bildiğimiz, sevdiğimiz futbol öleli, gebereli yıllar geçmiş. yazıklar olsun.
arsenal'e penaltı atmaya gönderdiği adamları tekrar yad edelim. takımın sağ bekine, stoperine, solbekine penaltı attırdı. ihtiyaç olsaydı son penaltıyı da diğer sağ bek capone atacaktı. o takımın hocasının, son maça çıkan galatasarayın hocası olduğuna beni kimse inandıramaz. o takımın kalecisinin, şimdi her topu şişiren, degaj yapan galatasaray kalecisinin hocası olduğuna da elbette.
semih kaya; kardeş, kusura bakma seni tanımıyorum, başta dedim yolda görsem tanımam. son galatasaray maçına çıkmışsın, nasıl oynadın bilmem, gol yemediğimize göre grande seni bir kez daha oynatır, yani kelebek misali, galatasaray bir gol yiyene kadar senin ömrün. akbabalar hata yapmanı bekliyor. senin yerinde ben olsam bu ortamda oynayabileceğim en kötü futbolu oynarım. bunu saymıyorum, seni bu şebeke yine tribüne gönderir. hiç bir şey değişmez, su yolunu bulur. başka bir platformda, başka bir ortamda bekliyorum yolunu, şimdi değil. 5 numaralı galatasaray forması kazmalara tapuludur.
hiç beklemediğim bir anda, zorunluluktan, galatasaray tarihinin en iğrenç iki beki oynayamayacak olduğu için seni sahaya sürdüler ya, futbola bir kere daha lanet ettim. ortalama bir taraftarın bildiğinden hiç bir fazla bilgisi olmayanların imparatorluğundan da.